- Katılım
- 6 Ağu 2023
- Konular
- 1
- Mesajlar
- 127
- Beğeni sayısı
- 24
- PG Nakit
- 0
- Favori Güreşçi
- Shawn Michaels
Sürü ve Yol filmi muhteşemdir. Duvar filmi de bi o kadar övülür ama izlemedim.
Ülkenin taşra gençliğine sağlam bir sınıfsal bilinç aşılamıştır. Geçirdiği entelektüel dönüşümden önce de sınıfsal bilince kısmen sahip biri zaten, küçüklüğünde arkadaşı İsmail ile yaşadığı şeylerden be çiğ bile olsa bi bilinci var. O dönemin şehirli insanlarında zaten sol külliyatı hiç okumasalar bile bi zengin düşmanlığı kısmen var da, Yılmaz Güney bazı şeyleri de kendisi fark etmiş zaten taşra hayatında.
Yılmaz Güney geçirdiği entelektüel dönüşümden önce iyi bi insan değil, eşine şiddet uygulamış ve birini öldürmüş ama bu olaylar iyi bir sanatçı veya sol cenahtan bakınca yaptıkları dolayısıyla teşekkür edilmesi gereken biri olduğunu değiştirmez. Bu arada fikrinizi değiştirir mi bilmem -değiştirmesi de pek mühim değil- ama Güney'in hakimi öldürmesinde adamın hakim olmasının falan konuyla hiçbir alakası yok. Adam o an oraya gelen alelade bir sarhoş ve Güney'in karısı hakkında olmayacak laflar ediyor. Yılmaz Güney de sarhoş zaten o an.
Ha kötü insan olan tek sanatçı veya entelektüel de Yılmaz Güney'miş gibi davranılması da yanlış. Yılmaz Güney zaten dönüştükten sonra yaptıklarından özür diliyor ve pişmanlıklarını hep dile getiriyor da... Müslüm Gürses ve İbo Tatlıses de kadınlara şiddet uygulamış insanlar. Ya bu insanlar zaten eski dönemin köylüsü diyorsanız Foucault, Roman Polanski, Luc Besson, Woody Allen veya Altausser gibi insanların yaptıkları da ortada... Bu arada Müslüm ve İbo'yu cahil köylü diye geçiştirirseniz Yılmaz Güney'e de bi şey diyemezsiniz çünkü yaptığı kötülükler geçirdiği dönüşümden önce... Ayrıca "abi o köylü cahil zaten onun uyguladığı kadına şiddetin nesine şaşıralım" lafı eski dönemler için uygun ama uygun olmasının sebebi çoğu şehirli evlerde bile şiddetin olması... Daha geçen 2001 yapımı bi Türk dizisi izliyorum çok tatlı havası olan ana karakterlerin hepsinin iyi ve entel olmasalar bile cahil hödük olmadığı bir dizide bile bu karakterlerden biri eşiyle kızını ara ara hafif dövüyo ve diğer karakterlerden gelen tepki "aman ya yapma sende artık"... döven adam yaşlı olduğu için adam bi kere alışmış ara ara dayak atmaya muhabbetine getiriyorlar... Yani bu konuyu şurada bağlayalım: Türkiyede çok değil 20 sene öncesine kadar öğretmen şiddeti baba şiddeti normaldi zaten, tabi buradaki şiddet direkt kötü insan olmak, eziyet çektirmek amaçlı değil de otorite amaçlı ve özellikle kadına şiddette tüm her şeyin ata erkilliği çok etkili...
Neyse Yılmaz hocaya dönelim: mesela diğerleri kadar konuşulmaz da Yol filminde bir ata eziyet sahnesi var. Şimdi çok bilmeyen bi adam der ki ya bu Yılmaz Güney tam cani... Ama tam bir şehirli iyi eğitimli Metin Erksan'ın Susuz Yaz filminde de bir hayvan cinayeti vardır mesela. Sadece politika veya tarih değil hayattaki her şeyi dönemine göre konuşmak lazım. Last Tango In Paris'te film ayağına kadın oyuncuya bildiğin tecavüz ediyorlar, ha keza sinema tarihinin en rahatsızlık verici filmleri de 50lerde 60larda çekilmiştir. Niye böyledir, bilmiyorum çünkü ne sinema tarihini ne de o dönemin sinema havasını o kadar iyi bilmiyorum.
Ya bu Yılmaz Güney'i de o kadar savunduk falan ama bu herif kürdistancıdır. Taşra gencine sınıfsal bilinç kazandırması falan eyvallah da bu Yılmaz'ın Paris'te falan konuşmaları var direkt kürdistancı herif. Ama çok şaşırmadım çünkü 60larda TİP'in açılımıyla azınlık kürt-taşra siyasetinin sola katılmasıyla beraber 70ler dönemindeki solcuların bir kısmı -özellikle de kürtlerin ve taşralıların çok büyük kısmı- direkt kürtçü. Mesela bazıları şey der "abi solcular eskiden vatanseverdi şimdi hepsi terörist"... Emsal lafını verdiğim bu adama göre o dönemdekilerin de çoğu terörist ama pek bilmiyor işte. Onun kafasındaki eski solcuya uyan popüler tek figür Deniz Gezmiş herhalde, zaten dediğimize çıkıyor çünkü Gezmiş Ankara'da doğup büyümüş birisi. Zaten marksist külliyatı falan da çok bilmez daha ulusalcı biri aslında, 71'de asılanların en karizmatiği diye bu kadar figür olmuş herhalde. Neyse, bu Yılmaz Güney'in solcu olduğu dönemde TİKKO falan da var ki onların hepsi Yaşar Kemal romanı ana kahramanı falan gibiler... TİKKO'nun kökeni Kaypakkaya'ya dayanır zaten. Bu arada Yaşar Kemal demişken ömrünün sonunda Atatürkçüyüm diyodu da rahmetlinin romanlar falan hiç öyle değil tam TİKKOcu gibi bi şeydi... Neyse ölüler hakkında çok konuştuk günah almayalım akşam akşam...
Ülkenin taşra gençliğine sağlam bir sınıfsal bilinç aşılamıştır. Geçirdiği entelektüel dönüşümden önce de sınıfsal bilince kısmen sahip biri zaten, küçüklüğünde arkadaşı İsmail ile yaşadığı şeylerden be çiğ bile olsa bi bilinci var. O dönemin şehirli insanlarında zaten sol külliyatı hiç okumasalar bile bi zengin düşmanlığı kısmen var da, Yılmaz Güney bazı şeyleri de kendisi fark etmiş zaten taşra hayatında.
Yılmaz Güney geçirdiği entelektüel dönüşümden önce iyi bi insan değil, eşine şiddet uygulamış ve birini öldürmüş ama bu olaylar iyi bir sanatçı veya sol cenahtan bakınca yaptıkları dolayısıyla teşekkür edilmesi gereken biri olduğunu değiştirmez. Bu arada fikrinizi değiştirir mi bilmem -değiştirmesi de pek mühim değil- ama Güney'in hakimi öldürmesinde adamın hakim olmasının falan konuyla hiçbir alakası yok. Adam o an oraya gelen alelade bir sarhoş ve Güney'in karısı hakkında olmayacak laflar ediyor. Yılmaz Güney de sarhoş zaten o an.
Ha kötü insan olan tek sanatçı veya entelektüel de Yılmaz Güney'miş gibi davranılması da yanlış. Yılmaz Güney zaten dönüştükten sonra yaptıklarından özür diliyor ve pişmanlıklarını hep dile getiriyor da... Müslüm Gürses ve İbo Tatlıses de kadınlara şiddet uygulamış insanlar. Ya bu insanlar zaten eski dönemin köylüsü diyorsanız Foucault, Roman Polanski, Luc Besson, Woody Allen veya Altausser gibi insanların yaptıkları da ortada... Bu arada Müslüm ve İbo'yu cahil köylü diye geçiştirirseniz Yılmaz Güney'e de bi şey diyemezsiniz çünkü yaptığı kötülükler geçirdiği dönüşümden önce... Ayrıca "abi o köylü cahil zaten onun uyguladığı kadına şiddetin nesine şaşıralım" lafı eski dönemler için uygun ama uygun olmasının sebebi çoğu şehirli evlerde bile şiddetin olması... Daha geçen 2001 yapımı bi Türk dizisi izliyorum çok tatlı havası olan ana karakterlerin hepsinin iyi ve entel olmasalar bile cahil hödük olmadığı bir dizide bile bu karakterlerden biri eşiyle kızını ara ara hafif dövüyo ve diğer karakterlerden gelen tepki "aman ya yapma sende artık"... döven adam yaşlı olduğu için adam bi kere alışmış ara ara dayak atmaya muhabbetine getiriyorlar... Yani bu konuyu şurada bağlayalım: Türkiyede çok değil 20 sene öncesine kadar öğretmen şiddeti baba şiddeti normaldi zaten, tabi buradaki şiddet direkt kötü insan olmak, eziyet çektirmek amaçlı değil de otorite amaçlı ve özellikle kadına şiddette tüm her şeyin ata erkilliği çok etkili...
Neyse Yılmaz hocaya dönelim: mesela diğerleri kadar konuşulmaz da Yol filminde bir ata eziyet sahnesi var. Şimdi çok bilmeyen bi adam der ki ya bu Yılmaz Güney tam cani... Ama tam bir şehirli iyi eğitimli Metin Erksan'ın Susuz Yaz filminde de bir hayvan cinayeti vardır mesela. Sadece politika veya tarih değil hayattaki her şeyi dönemine göre konuşmak lazım. Last Tango In Paris'te film ayağına kadın oyuncuya bildiğin tecavüz ediyorlar, ha keza sinema tarihinin en rahatsızlık verici filmleri de 50lerde 60larda çekilmiştir. Niye böyledir, bilmiyorum çünkü ne sinema tarihini ne de o dönemin sinema havasını o kadar iyi bilmiyorum.
Ya bu Yılmaz Güney'i de o kadar savunduk falan ama bu herif kürdistancıdır. Taşra gencine sınıfsal bilinç kazandırması falan eyvallah da bu Yılmaz'ın Paris'te falan konuşmaları var direkt kürdistancı herif. Ama çok şaşırmadım çünkü 60larda TİP'in açılımıyla azınlık kürt-taşra siyasetinin sola katılmasıyla beraber 70ler dönemindeki solcuların bir kısmı -özellikle de kürtlerin ve taşralıların çok büyük kısmı- direkt kürtçü. Mesela bazıları şey der "abi solcular eskiden vatanseverdi şimdi hepsi terörist"... Emsal lafını verdiğim bu adama göre o dönemdekilerin de çoğu terörist ama pek bilmiyor işte. Onun kafasındaki eski solcuya uyan popüler tek figür Deniz Gezmiş herhalde, zaten dediğimize çıkıyor çünkü Gezmiş Ankara'da doğup büyümüş birisi. Zaten marksist külliyatı falan da çok bilmez daha ulusalcı biri aslında, 71'de asılanların en karizmatiği diye bu kadar figür olmuş herhalde. Neyse, bu Yılmaz Güney'in solcu olduğu dönemde TİKKO falan da var ki onların hepsi Yaşar Kemal romanı ana kahramanı falan gibiler... TİKKO'nun kökeni Kaypakkaya'ya dayanır zaten. Bu arada Yaşar Kemal demişken ömrünün sonunda Atatürkçüyüm diyodu da rahmetlinin romanlar falan hiç öyle değil tam TİKKOcu gibi bi şeydi... Neyse ölüler hakkında çok konuştuk günah almayalım akşam akşam...