Belki bu tip bir yazıyı kendime saklamam lazım ancak en azından yaşadıklarını içine atan ve iyiyi de kötüyü de içerden yaşayan biri olarak ilk defa biraz yazıp kendimi rahatlatmayı deneyeceğim.
Roller coaster tadı bir 3 ayı geride bırakmak üzereyim. Hayatıma dair çok ciddi kararları aldığım bir son 1 ayı geride bıraktım, 28 yaşına geldim. İşin ilişki kısmı hala inişli çıkışlı. İş zaten yoğun, bi kısmınız da takip ediyordur kanalı farkındasınızdır durumun. Çalışma hayatını genel olarak çok sevsem de genel toplamda hayatımda yaşamam gereken çoğu duygudan beni mahrum bıraktığını düşünmeye başladım yaptığım iş özelinde. Mental yorgunluğun negatifinin hayatıma etkilerini özellikle haziran ayı başında feci hissettim. Galiba uzun süre sonra birinden gerçekten hoşlanmama rağmen işi yürütememiş olmamızın da bana vurduğu bir kısmı vardı herhalde. Hala ara ara düşünüyorum, devam etse mutlu olur muydum diye ama galiba geçmişe takılmak nihayetinde bir vakit kaybı. Vize randevusu da alamadıktan sonra bir delilik edip hayatımın ilk yalnız tatilini Japonya’da geçirmeye karar verdim ki pazartesi gidiyor olmama rağmen biraz heyecan biraz da korku var. Garantici bir hayat gütmekten kendimi böyle bir şekilde çıkarmaya çalışmak ne denli doğru bir yöntem bilmiyorum ama 10 gün yanımda bilgisayarsız bir şekilde kafa dinleyip huzuru bulmak, unutmak ve yeniden umutlanmak istiyorum. Şu an mesela bu yazıyı yazarken evin de boş olması fırsatıyla oturdum balkonda müziği dinlerken yine düşünüyorum, kaçırdığım fırsatları düşündükçe de üzülüyorum.
Ara sıra ağlamak gerek galiba. Rahatlatıcı bir etkisi var şüphesiz. Çok uzun süreler sonra ilk defa geçen ay bir tutamadım kendimi. Belki bu postu da silerim bi süre sonra da, yazmak ne olursa olsun iyi geliyor. Tatil umarım iyi gelir.
Kendime not: Dertlerini insanlara anlat. İçine atmak sadece kendine zarar veriyor.
Herkese not: İşinizi hayatınızın merkezine koymayın. İşkolik olun ama ayrımı iyi yapın.
Daha da gevelerdim de gerek yok.