Şu maç bir çok şeyi açığa çıkarttı kadro, oyuncu, taktik düzeyinde. Kazımcan’ın sakatlığı ne kadar can sıkıcı olsa da belki de o herkesin ağzında olan “icat etmek” olayı gerçekleşti bugün sol bekte. Abdülkerim Bardakçı gerçekten bir cevher. Verilen her görevi canını dişine takarak, sonuna kadar mücadele ederek yerine getiriyor. Her seferinde mest ediyor beni. Bugün ki performansı ileriki dönemde üçlü oynanması konusunda hocanın elini çok rahatlatacak. Ki üçlüden gayrı kanatlarda Angelino’nun ezildiği pozisyonlarda kendisini beke çekme ve en azından fiziksel üstünlüğü, kesiciliği ile rakibe pozisyon vermeme konusunda çok yararlı olacak.
Tete bambaşka bir yetenek cidden. Her geçen maç takıma daha çok ısınıyor, daha çok pozisyona giriyor ve daha çok kendine hayran bırakıyor. “Bek kesme” işi belki bazı isimlere göre çok daha az olsa da kendisinin varlığı sahadayken beklerin öyle elini kolunu sallayarak ileri çıkabileceğini pek düşünmüyorum zaten.
Torreira ve Boey için uzun uzun bir şeyler yazmaya gerek yok. Artık alıştık, yazacak bir şey bulamıyorum farklı olarak.
Geldik günün en civcivli adamına, Davinson Sanchez… savunmada öyle güven verdi ki, ne zaman bire bir kalsa, hava mücadelesine çıksa kazanacağından emin bir şekilde oturdum izledim maçı. Bunu bir de daha ilk maçında yapıyor oluşu inanılmaz. Bu şekilde devam ederse 3 maçta 1 triplere giren Nelsson’un forması elinden kayar gider gibi geliyor bana. Bir de golü gelseydi bugün o üstüne vurduğu pozisyonda, tadından yenmezdi. Canı sağ olsun.
Bunlar günün iyileri, bir de donuna bırakanları var. Mesela Olivera, mesela Barış Alper, mesela Muslera… Barış oyun aklı olarak hiç yok. Tamamiyle fiziksel üstünlük bekliyoruz kendisinden ama onu da %50 oranında başarınca kendisinin hiç bir avantajı kalmıyor takım için saha içinde. En verimli olduğu şekil ileri uçta Icardi’nin olmadığı gün kullanılması. Bu kadar yetenekli ve formda kanat oyuncuları varken kendisinin kanatlarda şans bulması imkansıza yakın böyle giderse.
Olivera… olmuyor, olmayacak. 10 maçta 1 tane iyi oynadığında övüldüğü kadar 9’unda ki kötü performansına nasıl sövülmüyor anlamıyorum. İlk yarı atağa çıkarken en az 3 defa top kaybı yapıp pozisyonu mideye indirdi. İleriye yüksek top atar, teknik pas kalitesi falan diye bekledikçe yan pas ve top kaybı hariç hiç bir etkisi olmuyor maçlara. Gerek yok, yukarda dediğim Barış Alper’in ileri uçta arkaya kaçtığı maçlarda ona top kesmekten başka hiç bir işe yaramaz bu takım planlamasında.
Kaptan ise 3 gün önce yaptığı hatayı tekrarladı. Yani 20 yaşında genç kaleci olsa hatasını düzeltememiş deriz ama 20 senelik bir deneyimin böyle üst üste aynı hatayı yapması, hele ki bu hata da vasat kalecilerde görülen bir hata. Hocanın bu hatalar üstüne Günay’a en azından lig maçlarında şans verir mi diye düşünmeye başladım. Umarım kaptan şu çıkıp çıkmama arasında kalma işini çözer en kısa sürede. CL’de, ligde çok yanımızı yakar bu yarz hatalar daha çünkü.
Maç özelinde ise kırmızı + penaltıyı mideye indirmesine ayar olduk hakemin, bilhakis GBT’si kabarık biri Galatasaray konusunda da. Şu şekil hakemin etki ettiği bir maçta bile üç puan alabilmek önemli. O yüzden takımı pek suçlamıyorum 1-2 skordan ötürü. Bu tarz maçlarda alınan üç puanlar şampiyon yapar takımları bu ligde zaten.