- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 52
- Mesajlar
- 10,150
- Beğeni sayısı
- 3,106
- PG Nakit
- 1,295
- RPG Karakteri
- Val Venis
- Favori Güreşçi
- John Cena
Bu konuda sadece Arap'ın değil, tüm insanlığın dini olduğuna inandığım İslam hakkındaki yanlış algıları fark ettirmek ve ayetler eşliğinde doğruları göstermek istiyorum. Kur'an, 1400 yıldır değişmemesine rağmen hala nasıl oluyor da yanlış anlaşılabiliyor? Bunun birçok sebebi olmakla birlikte kendi açımdan bunu 3 şekilde özetleyebilirim:
1) Müslüman görünümlü, fakat asıl amacı din üzerinden para, şan, güç elde etmek, vb. olanların kötü niyetli çabaları.
2) Özünde iyiniyetli bir Müslüman, fakat Kur'an'ın açık emirlerinden biri olan "akletmeyi" dinlememiş ve bu yüzden 1. sırada tanımladığım insanların manipülasyonlarına kapılanların fazlalığı.
3) Müslüman olmayan ve açık açık İslam düşmanlığı yapanların çabaları. Bunlar sorgulama sürecinin daha en başından dine karşı katı önyargıları olan, bu yüzden 1. ve 2. kategoriye girenlerin yansıttığı çarpık din anlayışını "gerçek din" kabul etmeye meyilli kişilerdir.
Dikkat edileceği üzere bu 3 opsiyonun 2'si Müslüman olduğunu iddia edenlerdir. Yani, İslam'la ilgili bugün bu bilgi çağında hala inanılmaz basit yanlış anlaşılmaların sorumlusu ekseriyetle yine Müslümanlardır. Hayat kısa, yarın ölebiliriz. Tanrı sorununa içimize sinecek bir cevap bulmadan iş derdi, aşk meşk problemleri gibi zırva şeylerle oyalanmak kendini kandırmaktır. Müslüman olun veya olmayın, iyiniyetli herkesin Tanrı sorununu aklından çıkarmaması ve cevap araması gerekir. Bu süreç içinize sine sine "buldum" diyeceğiniz güne kadar - belki de daha da fazla - devam edecektir. Ben de bu konuyu din problemine iyiniyetiyle yaklaşanlar için açtım. Sorunlar ve cevapları sırayla değil, rastgele gidecektir. Konu bir aksilik olmazsa sık sık güncellenecektir.
1. HADİS VE SÜNNET NEDİR? İSLAM'IN KAYNAĞI SADECE KUR'AN MI YOKSA ALİMLERCE YAZILMIŞ HADİS/SÜNNETLER DE BUNA DAHİL MİDİR?
Muhammed Gazali: "Dünyanın her yerinde insanlar bir şey öğrenmek için okurlar. Müslümanlarsa Kur'an'ı sadece okumak için öğrenirler."
Hadisin kelime anlamı "söz"dür. Peygamberin söylediği veya yaptığı iddia edilen şeyleri kapsar. Sünnet ise "takip edilen yol, yöntem" gibi anlamlara gelir. Peki hadis ve sünnet Kur'an'da geçiyor mu? Geçiyorsa ne anlamda geçiyor? "Kur'an eksikse x aliminin, y şeyhinin kitabını alın, eksik olanları oradan doldurun" anlamlarına gelebilecek bir ayet var mı? İçinde "sünnet" ve "hadis" kelimeleri geçen bazı ayetleri gözden geçirelim.
"Nebi, Allah’ın emri gereği bir şeyi yapmasından dolayı suçlanamaz. Bu, daha önceki toplumlarda da geçerli olan Allah’ın sünnetidir (uygulaması/yasasıdır). Allah’ın emri, kesinleşmiş bir yazgıdır." Ahzab 38
"Daha önce geçenler arasında da Allah’ın sünneti (kanunu/uygulaması budur). Allah’ın sünnetinde (kanununda) asla bir değişme bulamazsın." Ahzab 62
"Hadis (söz) bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır!" Nisa 87
"İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar?" Casiye 6
"Bu (Kur’an), uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir." Yusuf 111
Ayetlere baktığımızda sünnet kelimesinin yukarıda belirttiğim anlamlarda kullanıldığını görürüz. Geleneksel anlamda kabul edilen "Hadis ve Sünnet" külliyatını temellendirecek/ tasdik edecek cinsten herhangi bir kullanım yok. Yani bu ayetlerden, Kur'an'ın yetersiz kaldığını düşündüğümüz alanları (bu soruna da birazdan açıklık getireceğim) sünnet, hadis kitaplarından doldurmamız emrediliyor gibi bir sonuç çıkmaz. Üstelik son 3 ayette Allah, sanki ileride yaşanacak tahrif ve manipülasyonlara karşı insanları uyarıyor.
2. KUR'AN YETERSİZ Mİ?
Ateistler Kur'an'ı reddederken farklı farklı sebepler öne sürerler. Bu argümanlardan en sık dillendirilenlerden biri de hayatın bazı "önemli" alanlarına değinilmediğine yönelik, Kur'an'ın yetersiz olduğu eleştirisi. İşin tuhaf yanı, aynı eleştiriyi Müslüman olduğunu iddia edenler de kabul ediyor. Hatta Müslümanların ezici çoğunluğu bu şekilde düşünüyor diyebiliriz. Hadisçi, sünnetçi, tarikatçı, şeyh meraklılarının da neden öyle oldukları sorulunca getirdikleri izahat, Kur'an'ın eksik olduğu ve bu eksiklerin geleneksel külliyatla giderilmesidir. Ayetlere gelmeden evvel mantığın bizi buluşturacağı bazı gerçekleri hatırlamakta fayda var: Eğer bir Tanrı varsa ve insanlara bir mesaj indiriyorsa bunun eksik olması düşünülmez. Girizgahta belirttiğim gibi Kur'an 1400 yıldır var olmasına rağmen verdiği mesaj hakkında ortak bir kanıya varılamamışken Tanrı, işleri daha da bulanıklaştıracak olan "mesajı farklı kaynaklarla indirme" hatasına mı düşecektir? Yani iletmek istediği mesajın bir kısmını peygamber üzerinden, bir kısmını şeyhlerin, alimlerin aracılığıyla? Peygamberler, adı üzerinde, zaten bu kutsal görev için seçilmiş kimselerdir. Allah'ın mesajını tebliğ etmekle yükümlüdürler. Bu görevin dışına çıkma iradeleri vardı ancak yerine getirmediler. Fakat alimlerin böyle bir sorumluluğu yoktur. Var, deniyorsa peygamberle - hacı hoca arasında ne fark vardır? Bu konuda bize ışık tutacak ayetlere de göz atalım.
"Kendisiyle (insanları) uyarman için ve müminlere (gerçeği) hatırlatma olsun diye sana indirilen bu kitaptan dolayı kalbinde hiç bir sıkıntı olmasın! Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun! O’nun peşi sıra (onu bırakıp da) başka dostlara uymayın! Ne kadar da azınız (gerçeği) hatırlıyorsunuz!" A’raf 2-3
"Sana da daha önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu koruyucu olarak Kitabı (Kur’an’ı) bir amaç ile indirdik. Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet! Sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma! Hepiniz için bir kanun ve bir yol belirledik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı fakat size verdiği imkânlarla sizi denemek için (böyle yaptı). İyiliklerde yarışın! Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. (Allah) hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n içyüzünü) size bildirecektir." Maide 48
"(De ki): “Size (gerçekler) apaçık ortaya konulmuş olarak Kitabı indiren Allah’tan başka bir hakem mi arayacakmışım!” Doğrusu kendilerine kitap verdiğimiz kişiler, onun (Kur’an’ın) Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!" En'am 114.
"... Artık onlara saygınlık yakıştırmayın; bana saygı duyun! Bugün, sizin için dininizi olgunlaştırdım, üzerinize nimetimi tamamladım...." Maide 3.
Allah'ın Kur'an'da açıklamadığı şeylerin, açıkladığı şeylerle yorumlanarak çözümlenebileceği açıktır. Eğer bir problemde referans alınacak bir ayete ulaşılamıyorsa Allah bu konuda herhangi bir hüküm vermemiştir ve inisiyatifi bizlere bırakmıştır. Bunlar Allah'ın bilinçli suskunluklarıdır. Çünkü dileseydi Allah o konularda da hüküm verirdi. Muhakkak spesifik olarak her olayın en doğru yorumunu Kur'an'a iliştirebilirdi ancak onu okumaya bizim ömrümüz yetmezdi. Bu bilinçli suskunlukları dinle doldurmaya çalışmak, helal haram günah sevap yaratmaktır. Allah'ın dinini yeterli görmemek, onun işine karışmaktır.
Odaya sağ ayakla mı sol ayakla mı girilir? Su çömelerek mi içilmelidir? Sigara içmek haram mıdır? Bu soruların cevapları Kur'an'da yoktur. Kur'an tastamam olduğuna göre bu konularda herhangi bir hüküm de yoktur. İnsanın inisiyatifine kalmıştır. İlk soru saçma olsa da diğer ikisi sağlık açısından cevapları olan sorulardır. Oturarak su içmek daha faydalı, sigara ise uzun vadeli intihardır gibi... Fakat bunlar dini sorular değildir. Sigara sağlığa zararlıdır. Aklı olan içmemelidir. Ancak Allah bu konuda "doğrudan" bir hüküm vermemiştir. O halde mesul de değiliz. Bir örnek sebebiyle "X, Kur'an'da yok. O halde Kur'an eksik." diyorsak bu durum; Kur'an'ın eksik olduğunu değil, X olayının iradesel bir durum olduğunu gösterir.
1) Müslüman görünümlü, fakat asıl amacı din üzerinden para, şan, güç elde etmek, vb. olanların kötü niyetli çabaları.
2) Özünde iyiniyetli bir Müslüman, fakat Kur'an'ın açık emirlerinden biri olan "akletmeyi" dinlememiş ve bu yüzden 1. sırada tanımladığım insanların manipülasyonlarına kapılanların fazlalığı.
3) Müslüman olmayan ve açık açık İslam düşmanlığı yapanların çabaları. Bunlar sorgulama sürecinin daha en başından dine karşı katı önyargıları olan, bu yüzden 1. ve 2. kategoriye girenlerin yansıttığı çarpık din anlayışını "gerçek din" kabul etmeye meyilli kişilerdir.
Dikkat edileceği üzere bu 3 opsiyonun 2'si Müslüman olduğunu iddia edenlerdir. Yani, İslam'la ilgili bugün bu bilgi çağında hala inanılmaz basit yanlış anlaşılmaların sorumlusu ekseriyetle yine Müslümanlardır. Hayat kısa, yarın ölebiliriz. Tanrı sorununa içimize sinecek bir cevap bulmadan iş derdi, aşk meşk problemleri gibi zırva şeylerle oyalanmak kendini kandırmaktır. Müslüman olun veya olmayın, iyiniyetli herkesin Tanrı sorununu aklından çıkarmaması ve cevap araması gerekir. Bu süreç içinize sine sine "buldum" diyeceğiniz güne kadar - belki de daha da fazla - devam edecektir. Ben de bu konuyu din problemine iyiniyetiyle yaklaşanlar için açtım. Sorunlar ve cevapları sırayla değil, rastgele gidecektir. Konu bir aksilik olmazsa sık sık güncellenecektir.
1. HADİS VE SÜNNET NEDİR? İSLAM'IN KAYNAĞI SADECE KUR'AN MI YOKSA ALİMLERCE YAZILMIŞ HADİS/SÜNNETLER DE BUNA DAHİL MİDİR?
Muhammed Gazali: "Dünyanın her yerinde insanlar bir şey öğrenmek için okurlar. Müslümanlarsa Kur'an'ı sadece okumak için öğrenirler."
Hadisin kelime anlamı "söz"dür. Peygamberin söylediği veya yaptığı iddia edilen şeyleri kapsar. Sünnet ise "takip edilen yol, yöntem" gibi anlamlara gelir. Peki hadis ve sünnet Kur'an'da geçiyor mu? Geçiyorsa ne anlamda geçiyor? "Kur'an eksikse x aliminin, y şeyhinin kitabını alın, eksik olanları oradan doldurun" anlamlarına gelebilecek bir ayet var mı? İçinde "sünnet" ve "hadis" kelimeleri geçen bazı ayetleri gözden geçirelim.
"Nebi, Allah’ın emri gereği bir şeyi yapmasından dolayı suçlanamaz. Bu, daha önceki toplumlarda da geçerli olan Allah’ın sünnetidir (uygulaması/yasasıdır). Allah’ın emri, kesinleşmiş bir yazgıdır." Ahzab 38
"Daha önce geçenler arasında da Allah’ın sünneti (kanunu/uygulaması budur). Allah’ın sünnetinde (kanununda) asla bir değişme bulamazsın." Ahzab 62
"Hadis (söz) bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır!" Nisa 87
"İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar?" Casiye 6
"Bu (Kur’an), uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir." Yusuf 111
Ayetlere baktığımızda sünnet kelimesinin yukarıda belirttiğim anlamlarda kullanıldığını görürüz. Geleneksel anlamda kabul edilen "Hadis ve Sünnet" külliyatını temellendirecek/ tasdik edecek cinsten herhangi bir kullanım yok. Yani bu ayetlerden, Kur'an'ın yetersiz kaldığını düşündüğümüz alanları (bu soruna da birazdan açıklık getireceğim) sünnet, hadis kitaplarından doldurmamız emrediliyor gibi bir sonuç çıkmaz. Üstelik son 3 ayette Allah, sanki ileride yaşanacak tahrif ve manipülasyonlara karşı insanları uyarıyor.
2. KUR'AN YETERSİZ Mİ?
Ateistler Kur'an'ı reddederken farklı farklı sebepler öne sürerler. Bu argümanlardan en sık dillendirilenlerden biri de hayatın bazı "önemli" alanlarına değinilmediğine yönelik, Kur'an'ın yetersiz olduğu eleştirisi. İşin tuhaf yanı, aynı eleştiriyi Müslüman olduğunu iddia edenler de kabul ediyor. Hatta Müslümanların ezici çoğunluğu bu şekilde düşünüyor diyebiliriz. Hadisçi, sünnetçi, tarikatçı, şeyh meraklılarının da neden öyle oldukları sorulunca getirdikleri izahat, Kur'an'ın eksik olduğu ve bu eksiklerin geleneksel külliyatla giderilmesidir. Ayetlere gelmeden evvel mantığın bizi buluşturacağı bazı gerçekleri hatırlamakta fayda var: Eğer bir Tanrı varsa ve insanlara bir mesaj indiriyorsa bunun eksik olması düşünülmez. Girizgahta belirttiğim gibi Kur'an 1400 yıldır var olmasına rağmen verdiği mesaj hakkında ortak bir kanıya varılamamışken Tanrı, işleri daha da bulanıklaştıracak olan "mesajı farklı kaynaklarla indirme" hatasına mı düşecektir? Yani iletmek istediği mesajın bir kısmını peygamber üzerinden, bir kısmını şeyhlerin, alimlerin aracılığıyla? Peygamberler, adı üzerinde, zaten bu kutsal görev için seçilmiş kimselerdir. Allah'ın mesajını tebliğ etmekle yükümlüdürler. Bu görevin dışına çıkma iradeleri vardı ancak yerine getirmediler. Fakat alimlerin böyle bir sorumluluğu yoktur. Var, deniyorsa peygamberle - hacı hoca arasında ne fark vardır? Bu konuda bize ışık tutacak ayetlere de göz atalım.
"Kendisiyle (insanları) uyarman için ve müminlere (gerçeği) hatırlatma olsun diye sana indirilen bu kitaptan dolayı kalbinde hiç bir sıkıntı olmasın! Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun! O’nun peşi sıra (onu bırakıp da) başka dostlara uymayın! Ne kadar da azınız (gerçeği) hatırlıyorsunuz!" A’raf 2-3
"Sana da daha önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu koruyucu olarak Kitabı (Kur’an’ı) bir amaç ile indirdik. Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet! Sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma! Hepiniz için bir kanun ve bir yol belirledik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı fakat size verdiği imkânlarla sizi denemek için (böyle yaptı). İyiliklerde yarışın! Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. (Allah) hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n içyüzünü) size bildirecektir." Maide 48
"(De ki): “Size (gerçekler) apaçık ortaya konulmuş olarak Kitabı indiren Allah’tan başka bir hakem mi arayacakmışım!” Doğrusu kendilerine kitap verdiğimiz kişiler, onun (Kur’an’ın) Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!" En'am 114.
"... Artık onlara saygınlık yakıştırmayın; bana saygı duyun! Bugün, sizin için dininizi olgunlaştırdım, üzerinize nimetimi tamamladım...." Maide 3.
Allah'ın Kur'an'da açıklamadığı şeylerin, açıkladığı şeylerle yorumlanarak çözümlenebileceği açıktır. Eğer bir problemde referans alınacak bir ayete ulaşılamıyorsa Allah bu konuda herhangi bir hüküm vermemiştir ve inisiyatifi bizlere bırakmıştır. Bunlar Allah'ın bilinçli suskunluklarıdır. Çünkü dileseydi Allah o konularda da hüküm verirdi. Muhakkak spesifik olarak her olayın en doğru yorumunu Kur'an'a iliştirebilirdi ancak onu okumaya bizim ömrümüz yetmezdi. Bu bilinçli suskunlukları dinle doldurmaya çalışmak, helal haram günah sevap yaratmaktır. Allah'ın dinini yeterli görmemek, onun işine karışmaktır.
Odaya sağ ayakla mı sol ayakla mı girilir? Su çömelerek mi içilmelidir? Sigara içmek haram mıdır? Bu soruların cevapları Kur'an'da yoktur. Kur'an tastamam olduğuna göre bu konularda herhangi bir hüküm de yoktur. İnsanın inisiyatifine kalmıştır. İlk soru saçma olsa da diğer ikisi sağlık açısından cevapları olan sorulardır. Oturarak su içmek daha faydalı, sigara ise uzun vadeli intihardır gibi... Fakat bunlar dini sorular değildir. Sigara sağlığa zararlıdır. Aklı olan içmemelidir. Ancak Allah bu konuda "doğrudan" bir hüküm vermemiştir. O halde mesul de değiliz. Bir örnek sebebiyle "X, Kur'an'da yok. O halde Kur'an eksik." diyorsak bu durum; Kur'an'ın eksik olduğunu değil, X olayının iradesel bir durum olduğunu gösterir.