şu sahne > çekiç gül + 4. sezon malesef. Bence bağımsız değerlendirmesek de çok başarısız bir iş. Senaristin Behzat Ç'nin STAR TV'de yayınlanan bölümleri izleyip bitirdiğini bile düşünmüyorum. Seyirciye dokunan sahneler, hikayeler çok az. Mürsel'in en baştan beri Ateş adındaki seri katil çıkacağı belliydi zaten onu geçersem bu dizinin villainlerinin olayı hepsinin belli başlı arka hikayelere hizmet etmesi ve gerçekçi karakterler olmalıydı. Bu dizi Çözer denilen bir adam gördü, saygı konusunda takıntılıydı. Barbaros & Muzo ikilisi gördü. Kendi çaplarında bir adalet anlayışları vardı. Kesik parmak hususunda gerek eski katil gerek yeni katil Suna'nın da öyle. Hepsi kendine göre bir adalet sağlama peşindeydi. Burak Dakak'ın oynadığı -kendisi iyi oyuncudur- bu seri katil ise maskeyle bir korku filmi karakteri gibi dolaşan saf kötü olunca bu yapımın hiçbir keyfi kalmıyor. Tüm bunlar bir yana, kimse 78. bölüm gibi bir şaheser beklemiyor ama senin elinde Hayalet var, Akbaba var, Behzat var. Var da var ama kaç bölümde bir tane bile bu karakterlerle yakınlaşmamızı sağlayacak sahne yok. Hatırladığım iki güzel sahne, Hayalet'in anısı olan o radyosunu duvara fırlatıp kırması. Bir de Akbaba'nın sokakta geçirdiği rage. Bunlar gerçekten güzeldi. Bu arada Akbaba'yı da anlamıyorum. "Bu şehir cesetlerin üstüne kurulu" falan saçma sapan triplere girecek bir adam değil. Belki karakterlerin yaşlandığını gösteriyorlar ama yine de çok saçma geliyor o tripler. Şu karışık çerez sahnesi vardı mesela. Akbaba, karışık çerezlerin bulunduğu bir tabaktan sürekli antep fıstığı, badem gibi çerezleri ayıklayıp leblebi atmıyordu hiç ağzına. Hayalet ona kızınca da, "karışık çerez yiyoruz diye karışık yemek zorunda değiliz" diyordu. Mesela böyle günlük hayatın içinden diyaloglar yok. 4. sezon ve Çekiç&Gül, malesef eski bölümlerin kıymeti daha bir arttırmaktan başka bir şeye yaramadılar.