Son Dakika: Eskişehir Çalkalandı, Oturanlara ''GHOST'' Maskeli Çocuk Saldırdı


Styles Clash

littlefinger
Katılım
3 Tem 2023
Konular
96
Mesajlar
4,927
Beğeni sayısı
1,927
PG Nakit
510
Konum
Eyrie
Favori Güreşçi
AJ Styles
Ömrü boyunca ışıksız, tek kelime konuşamadan birkaç metre kare bir hücrede yaşamını devam ettirmesi gerekiyor.

Hayır abi bu çocukluk falan değil. 18 yaşında kocaman adam. 10 senelik forumlar ve sanal hayatımda bu elemandan küçük nicesini tanıdım gayet efendi, düzgün insanlardı. Bu ise doğmaması gerekirken elim bir kaza sonucu doğmuş bir insanlık artığı ve ona göre muamele görmesi gerekir.
 

Nature Boy

güreşin muhtarı
Katılım
2 Tem 2023
Konular
189
Mesajlar
7,317
Beğeni sayısı
2,323
PG Nakit
1,095
Favori Güreşçi
MJF
1
Ömrü boyunca ışıksız, tek kelime konuşamadan birkaç metre kare bir hücrede yaşamını devam ettirmesi gerekiyor.

Hayır abi bu çocukluk falan değil. 18 yaşında kocaman adam. 10 senelik forumlar ve sanal hayatımda bu elemandan küçük nicesini tanıdım gayet efendi, düzgün insanlardı. Bu ise doğmaması gerekirken elim bir kaza sonucu doğmuş bir insanlık artığı ve ona göre muamele görmesi gerekir.
Sorun çocuğun mayasında değil, yetiştirilme tarzında ve çevresinde. Bunun rehabilite olabileceğini düşünmüyorum ancak bunun gibi çok salak var Türkiye'de. Bu olay, onlara güç vermeden hepsi tespit edilip profesyonel yardımda bulunulmalı.
 

Styles Clash

littlefinger
Katılım
3 Tem 2023
Konular
96
Mesajlar
4,927
Beğeni sayısı
1,927
PG Nakit
510
Konum
Eyrie
Favori Güreşçi
AJ Styles
Sorun çocuğun mayasında değil, yetiştirilme tarzında ve çevresinde. Bunun rehabilite olabileceğini düşünmüyorum ancak bunun gibi çok salak var Türkiye'de. Bu olay, onlara güç vermeden hepsi tespit edilip profesyonel yardımda bulunulmalı.

Sorun redpill blackpill zırvalıkları.
 

Nature Boy

güreşin muhtarı
Katılım
2 Tem 2023
Konular
189
Mesajlar
7,317
Beğeni sayısı
2,323
PG Nakit
1,095
Favori Güreşçi
MJF
1
Sorun redpill blackpill zırvalıkları.
Ben şahsen Red Pill'i destekliyorum. Bunun argümantasyonunu yaparım sana bir ara DC'de ancak sorun, küçük yaşta bir çocuğu kendi halinde internete bırakılması. İnternette her şey var. Belirli bir olgunluğa gelmeden okuyacağı bazı şeyler çocukları böyle ucube yapıyor. Ebeveynlik yapamayacak durumda olup çocuk yapan insanlara ciddi cezalar verilmeli. Dün 7 insan, bu çocuğun anne babasının sorumsuzluklarının bedelini ödedi.
 

god is an astronaut

too audiological to be deaf
Katılım
3 Tem 2023
Konular
28
Mesajlar
5,498
Beğeni sayısı
772
PG Nakit
165
RPG Karakteri
''The Fallen Angel'' Christopher Daniels
Baştan uyarmam gerekiyor, bu yazı konudan yer yer sapacağım oldukça uzun bir yazı olacak. Ancak uzun süredir üzerinde düşündüğüm bir ton konuyla bu olayı bağdaştırdım, ve bahsetmek istiyorum.

Uyarı 2: Yazıda alabildiğine genelleme bulunacak ve elbette yazacağım şeyler bahsettiğim kesimdeki herkesle alakalı olmayacaktır.

Neler oluyor?

2006-7'yi milat olarak alabileceğimiz bir jenerasyonun ergenlik çağına girip insan içine daha sık karışmasından beri sosyal ortamların, dışarıdaki sosyal mekanların ne denli stereotipler ile dolduğunun belki farkındasınızdır. Farkında değilseniz, artık ''özgürlük'' kavramı bu jenerasyonun damarlarında gezerken tabiri caizse hiçbir sınırları kalmamış durumda. Bu her zaman böyle miydi? Her kuşakta bu tanıma uyacak kişiler elbette oldu ancak hiçbir kuşakta bu durumun bu kadar yaygın yaşanmadığı ortada. Hatta aradaki sıklık farkı o kadar bariz ki, önceden 20 ila 30 yaş farkında oluşan kuşak çatışmalarını artık 98-00 arası doğmuş biriyle 06-08 arası doğmuş birine dahi görmek mümkün. ''Sadece beş yıl nasıl bu kadar şeye etki edebilir?'' diye düşünmek çok uzun süredir gerçekleştirdiğim bir eylem. Kendimce cevaplar bulduğumdan burada tekrar bu soruyu irdelemeyeceğim, ancak cevaplarımdan bahsedeceğim.

Sosyal Medya (Özgürlük pt.1)

Bu kuşak çatışmalarının arasındaki yaş farkının bu kadar düşmesini ben sosyal medyaya bağlıyorum. Elbette durum bu kadarıyla sınırlı değil. Aslında durum kitle iletişim araçlarının ta kendisi, çünkü bu araçların çeşitliliği toplumun gidebileceği yönlerin de çoğalmasına yol açar. Şimdi çok çok eskilere dönelim, 70'lerde alabildiğine fakir olmayan bir evde dahi ulaşılabilecek tek kitle iletişim aracı renkli olmayan ve günün sadece 6 saati yayın yapan bir televizyon olsun. O evde büyüyen bir çocuğun yeni şeyleri öğrenebileceği ne var elinde, anne babası ve o televizyon (Kaldı ki toplumcu bir kültürün televizyon kanallarında o dönem yayınlanan şeyler kültürden başka bir şeyi içermeyecek.), anne baba desek zaten kendi anne ve babasından öğrendiği kültürel birikimi yansıtacak çocuğa haliyle. Dolayısıyla Yeşilçam filmi gibi düşünürsek bu konuyu, eskilerde kuşak çatışmasından öte bir sınıf çatışması olduğundan bahsedebiliriz. Çünkü aktarılan birikimler aynı olduğundan (Başka bir birikimi bulmaya kaynak olmadığı için), 20 ila 60 yaşında birinin bile bakış açısı birbirinden o kadar farklı olmayabiliyor. İnsanları birbirinden ayıran da yaşı değil onları kimin yetiştirdiğinden öteye gitmiyor.

Şimdi günümüze gelelim. Bugünlerde 15-16 yaşında bir çocuğun, elinin altında internet olduğunu düşün. Ulaşabileceği şeylerin bir sınırı var mı, hayır. Dolayısıyla o an ilgisini çeken şey neyse tam olarak ona yönelebiliyor. Yukarıda dediğim gibi, 98-00 arası doğmuş biriyle 06-08 arası doğmuş birinin arasında dahi inanılmaz kuşak çatışmaları gözüküyor artık diye. Çünkü 98-00 kuşağının ergen olduğu dönemde internetin ne gibi bir özgürlük kaynağı olduğu pek anlaşılmadığından, anca arkadaşlarla oyun oynamak için kullanılan bir konumdaydı. Artık internet bir sığınak haline gelmiş durumda. Bu bahsettiğim 15-16 yaş çocuklar, interneti kendi sığınakları haline getirmiş durumda. Çünkü orada baskı yok, tamamen özgürlük.

Baskı (Özgürlük pt.2)

Peki bu özgürlüğe düşkünlük nereden geliyor? Çok basit, kısıtlanmaktan. Takvimi bu sefer çok geriye almayacağım. 95-98 arasında doğmuş bir gencin 15 ila 18 yaş arası döneminde (2010-2013 gibi ele alalım) dışarı çıkarken alacağı uyarılardan gidelim. ''Eve geç gelme, sigara içme, kavga etme'', yani en fazla bu kadar oluyor. Üstelik o dönemde bu kadar keskin bir baskılanma da söz konusu değil gençler üzerinde, ve bu kadar kontrolcü bir kültür de yok. Çünkü ülkedeki stereotipler kitle iletişim araçları o kadar keskinleşmediğinden hala birbirine benzer halde. Ailenin çocuklardan beklediği yaramazlıklardan fazlasını çocukların yapacak bir birikimi yok yani. Dolayısıyla gençlerin en bıçkın olanları dahi kavga etmek ve sigara içmekten ötesine pek geçemez durumdayken, ailenin de o kadar karışmadığını söyleyebiliyoruz. Çünkü hepsinin yaptığı yaramazlıklar bundan ibaret ve bunun normal olduğunun farkındalar.

Ancak günümüzde, artık bir ailenin çocuğunun neler yapabileceğini öngörebilmesinin imkanı kaldı mı? Hayır. İnternet yüzünden, çocuğun gidebileceği yönler o kadar çeşitlendi ki neyin altından ne çıkacağı konusunda en ufak bir tahmin yapamaz haldeler. Çocuklarının iyiliğini isteyen ebeveynlerin tutumlarının, önceki kuşak ebeveynlerine göre daha baskıcı ve kısıtlayıcı olmasının altında bu yatıyor. Tamamen iyi niyetler olmasına karşın, o çocuğa bunu açıklayabilmek mümkün mü? Bu da hayır. Çocuğa bunu açıklayamadığı gibi, aşırı doz baskıdan bunalan çocuğun kendi kültürüne bu kadar zıtlaşmasına da önayak olacak.

Aslında düz mantık, önceden cidden sorunlu tiplere dönen çocukların altında çoğunlukla ilgisiz ebeveynler yatarken şimdi ilgisiz ebeveynler kadar aşırı ilgici ebeveynlerin çocukları da bu sorunlu tiplere dönebilir hale geldi. Üstelik eskinin sorunlu tipleri çok standart tiplerken günümüzde artık bu sorunlu olma durumunun milyon tane varyasyonu var. Bu varyasyon artışını sağlayan şey sosyal medyanın ta kendisi.

Bağlanmak

Bu sorunlu tiplere dönme durumunun altında yatan en temel sebep, bağlanma ihtiyacı. Bu demin bahsettiğimiz milyon tane varyasyon, çocuklar neden bunlara bu kadar dönüşme eğilimine giriyor ki? Yani her ailesinden ilgi alamayan bu tarz bir şeye mi dönüşmek zorunda? Öncelikle, bunun cevabını tamamen bilemeyiz. Çocuğun o bağlandığı şeyden (Ya da bu örnekten gidelim, Eskişehir'deki elemanın bunu yapmasının ardındaki temel motivasyonu seçebilmek zorundayız. Şu yukarıdaki yazısında bir sebep yok, sadece sebebe önayak olan şeyler veya sebebin sonucu yazılmış. Niye yaptığını buradan çıkarmak mümkün değil.) ne almayı amaçladığını anlayabildiğimiz anda zamanında alması gereken neyi alamadığı konusunda fikir sahibi oluruz. Bir daha düz mantık, çocuğun bebeklik ve ilk çocukluk döneminde geliştirmesi gereken ''Bağlanma'' yetisini vaktinde yeterince geliştirememesi durumunda kendi kendine tekrar geliştirmeye çalışması ancak bu sefer bunu yaparken bebeklik döneminde olduğu gibi anneye karşı değil de ona cazip gelen neyse ona karşı bunu yapmaya çalışması. Her çocuk zeki değil, ve mantığını kullanamayıp duygularını aşırı ön plana aldığında yapabileceğin saçmalıkların da haddi hesabı haliyle olmuyor.

Peki Kim Suçlu?

Çok topu taca atar gibi bir cevap olacak ancak, aslında kimse. Ancak aynı zamanda herkes. Çünkü bir çocuğun bu hale gelmesinin altında bir olay yok. Ebeveynleri suçlamak dahi mantıklı olmayabiliyor, çünkü Dünyalar tatlısı ve benimle devamlı ilgilenen bir annem olmasına karşın ben de bağlanma yetisini vaktinde yeterince geliştirememişgillerdenim. Bir cami bahçesinde yedi kişi bıçaklamadım, ama yaptığım bir ton saçmalık da oldu. Ben belki en azından ortalama düzeyde zeki olduğum için, bazı şeyleri yapmamam gerektiğinin her zaman farkındaydım ancak zeka benim kendime kattığım bir özellik değil kullanmayı çözdüğüm bir kavram. Herkes bu kavrama bu kadar aşina yaratılmayabiliyor. Şu Eskişehir olayındaki çocuğu aklamaya gayretim yok, en azından akıl hastalığı olduğu kesinleşene kadar. Çünkü zeki olmasa dahi, bazı şeyleri anlamak için zekaya ihtiyaç yok. Ancak elemanın kafasının tam çalışmadığını düşünüyorum, muhtemelen de sonu bir hastanenin YGAP bölümünde bitecek.

Şimdi, aileyi ve eylemi gerçekleştiren kimsenin (koşullara göre) doğrudan suçlu olmadığını söyledim. Ancak ortadaki suçun altındaki sebep her ikisini de içeriyor, çünkü psikoloji denen olgu tek bir element yüzünden baştan aşağı değişebilecek bir şey değil. Suçlu, Dünya'nın ta kendisi. Koşulların tamamı, özellikle sosyal medyanın koca bir uyaran pornosuna dönmesi. Herkesin kendi çıkarına baktığı bu gezegende, sosyal medya gibi tamamen özgür olduğumuz bir yerin var olması dahi suçlu olma sebebi sayılabilir.

Ne Yapmalıyız?

Kendimiz için konuşuyorsak, akıl sağlığımızdan emin olmalı ve bundan en ufak şüphemiz varsa da psikoloğa gitmek için ortada ciddi bir sorun oluşmasını beklememeliyiz. Ebeveyn olmayı düşünüyorsak, kaliteli pedagoglardan destek almayı ihmal etmemeliyiz. Yine, ortada bir sorun olmasına gerek yok bunun için.

Not: Düşündüğüm kadar fazla bahsetmedim bazı şeylerden, yer yer anlaşılırlıktan uzaklaşmış olabilirim. Ama içimi dökmeye ihtiyacım vardı bu konuda.
 

Nature Boy

güreşin muhtarı
Katılım
2 Tem 2023
Konular
189
Mesajlar
7,317
Beğeni sayısı
2,323
PG Nakit
1,095
Favori Güreşçi
MJF
1
Baştan uyarmam gerekiyor, bu yazı konudan yer yer sapacağım oldukça uzun bir yazı olacak. Ancak uzun süredir üzerinde düşündüğüm bir ton konuyla bu olayı bağdaştırdım, ve bahsetmek istiyorum.

Uyarı 2: Yazıda alabildiğine genelleme bulunacak ve elbette yazacağım şeyler bahsettiğim kesimdeki herkesle alakalı olmayacaktır.

Neler oluyor?

2006-7'yi milat olarak alabileceğimiz bir jenerasyonun ergenlik çağına girip insan içine daha sık karışmasından beri sosyal ortamların, dışarıdaki sosyal mekanların ne denli stereotipler ile dolduğunun belki farkındasınızdır. Farkında değilseniz, artık ''özgürlük'' kavramı bu jenerasyonun damarlarında gezerken tabiri caizse hiçbir sınırları kalmamış durumda. Bu her zaman böyle miydi? Her kuşakta bu tanıma uyacak kişiler elbette oldu ancak hiçbir kuşakta bu durumun bu kadar yaygın yaşanmadığı ortada. Hatta aradaki sıklık farkı o kadar bariz ki, önceden 20 ila 30 yaş farkında oluşan kuşak çatışmalarını artık 98-00 arası doğmuş biriyle 06-08 arası doğmuş birine dahi görmek mümkün. ''Sadece beş yıl nasıl bu kadar şeye etki edebilir?'' diye düşünmek çok uzun süredir gerçekleştirdiğim bir eylem. Kendimce cevaplar bulduğumdan burada tekrar bu soruyu irdelemeyeceğim, ancak cevaplarımdan bahsedeceğim.

Sosyal Medya (Özgürlük pt.1)

Bu kuşak çatışmalarının arasındaki yaş farkının bu kadar düşmesini ben sosyal medyaya bağlıyorum. Elbette durum bu kadarıyla sınırlı değil. Aslında durum kitle iletişim araçlarının ta kendisi, çünkü bu araçların çeşitliliği toplumun gidebileceği yönlerin de çoğalmasına yol açar. Şimdi çok çok eskilere dönelim, 70'lerde alabildiğine fakir olmayan bir evde dahi ulaşılabilecek tek kitle iletişim aracı renkli olmayan ve günün sadece 6 saati yayın yapan bir televizyon olsun. O evde büyüyen bir çocuğun yeni şeyleri öğrenebileceği ne var elinde, anne babası ve o televizyon (Kaldı ki toplumcu bir kültürün televizyon kanallarında o dönem yayınlanan şeyler kültürden başka bir şeyi içermeyecek.), anne baba desek zaten kendi anne ve babasından öğrendiği kültürel birikimi yansıtacak çocuğa haliyle. Dolayısıyla Yeşilçam filmi gibi düşünürsek bu konuyu, eskilerde kuşak çatışmasından öte bir sınıf çatışması olduğundan bahsedebiliriz. Çünkü aktarılan birikimler aynı olduğundan (Başka bir birikimi bulmaya kaynak olmadığı için), 20 ila 60 yaşında birinin bile bakış açısı birbirinden o kadar farklı olmayabiliyor. İnsanları birbirinden ayıran da yaşı değil onları kimin yetiştirdiğinden öteye gitmiyor.

Şimdi günümüze gelelim. Bugünlerde 15-16 yaşında bir çocuğun, elinin altında internet olduğunu düşün. Ulaşabileceği şeylerin bir sınırı var mı, hayır. Dolayısıyla o an ilgisini çeken şey neyse tam olarak ona yönelebiliyor. Yukarıda dediğim gibi, 98-00 arası doğmuş biriyle 06-08 arası doğmuş birinin arasında dahi inanılmaz kuşak çatışmaları gözüküyor artık diye. Çünkü 98-00 kuşağının ergen olduğu dönemde internetin ne gibi bir özgürlük kaynağı olduğu pek anlaşılmadığından, anca arkadaşlarla oyun oynamak için kullanılan bir konumdaydı. Artık internet bir sığınak haline gelmiş durumda. Bu bahsettiğim 15-16 yaş çocuklar, interneti kendi sığınakları haline getirmiş durumda. Çünkü orada baskı yok, tamamen özgürlük.

Baskı (Özgürlük pt.2)

Peki bu özgürlüğe düşkünlük nereden geliyor? Çok basit, kısıtlanmaktan. Takvimi bu sefer çok geriye almayacağım. 95-98 arasında doğmuş bir gencin 15 ila 18 yaş arası döneminde (2010-2013 gibi ele alalım) dışarı çıkarken alacağı uyarılardan gidelim. ''Eve geç gelme, sigara içme, kavga etme'', yani en fazla bu kadar oluyor. Üstelik o dönemde bu kadar keskin bir baskılanma da söz konusu değil gençler üzerinde, ve bu kadar kontrolcü bir kültür de yok. Çünkü ülkedeki stereotipler kitle iletişim araçları o kadar keskinleşmediğinden hala birbirine benzer halde. Ailenin çocuklardan beklediği yaramazlıklardan fazlasını çocukların yapacak bir birikimi yok yani. Dolayısıyla gençlerin en bıçkın olanları dahi kavga etmek ve sigara içmekten ötesine pek geçemez durumdayken, ailenin de o kadar karışmadığını söyleyebiliyoruz. Çünkü hepsinin yaptığı yaramazlıklar bundan ibaret ve bunun normal olduğunun farkındalar.

Ancak günümüzde, artık bir ailenin çocuğunun neler yapabileceğini öngörebilmesinin imkanı kaldı mı? Hayır. İnternet yüzünden, çocuğun gidebileceği yönler o kadar çeşitlendi ki neyin altından ne çıkacağı konusunda en ufak bir tahmin yapamaz haldeler. Çocuklarının iyiliğini isteyen ebeveynlerin tutumlarının, önceki kuşak ebeveynlerine göre daha baskıcı ve kısıtlayıcı olmasının altında bu yatıyor. Tamamen iyi niyetler olmasına karşın, o çocuğa bunu açıklayabilmek mümkün mü? Bu da hayır. Çocuğa bunu açıklayamadığı gibi, aşırı doz baskıdan bunalan çocuğun kendi kültürüne bu kadar zıtlaşmasına da önayak olacak.

Aslında düz mantık, önceden cidden sorunlu tiplere dönen çocukların altında çoğunlukla ilgisiz ebeveynler yatarken şimdi ilgisiz ebeveynler kadar aşırı ilgici ebeveynlerin çocukları da bu sorunlu tiplere dönebilir hale geldi. Üstelik eskinin sorunlu tipleri çok standart tiplerken günümüzde artık bu sorunlu olma durumunun milyon tane varyasyonu var. Bu varyasyon artışını sağlayan şey sosyal medyanın ta kendisi.

Bağlanmak

Bu sorunlu tiplere dönme durumunun altında yatan en temel sebep, bağlanma ihtiyacı. Bu demin bahsettiğimiz milyon tane varyasyon, çocuklar neden bunlara bu kadar dönüşme eğilimine giriyor ki? Yani her ailesinden ilgi alamayan bu tarz bir şeye mi dönüşmek zorunda? Öncelikle, bunun cevabını tamamen bilemeyiz. Çocuğun o bağlandığı şeyden (Ya da bu örnekten gidelim, Eskişehir'deki elemanın bunu yapmasının ardındaki temel motivasyonu seçebilmek zorundayız. Şu yukarıdaki yazısında bir sebep yok, sadece sebebe önayak olan şeyler veya sebebin sonucu yazılmış. Niye yaptığını buradan çıkarmak mümkün değil.) ne almayı amaçladığını anlayabildiğimiz anda zamanında alması gereken neyi alamadığı konusunda fikir sahibi oluruz. Bir daha düz mantık, çocuğun bebeklik ve ilk çocukluk döneminde geliştirmesi gereken ''Bağlanma'' yetisini vaktinde yeterince geliştirememesi durumunda kendi kendine tekrar geliştirmeye çalışması ancak bu sefer bunu yaparken bebeklik döneminde olduğu gibi anneye karşı değil de ona cazip gelen neyse ona karşı bunu yapmaya çalışması. Her çocuk zeki değil, ve mantığını kullanamayıp duygularını aşırı ön plana aldığında yapabileceğin saçmalıkların da haddi hesabı haliyle olmuyor.

Peki Kim Suçlu?

Çok topu taca atar gibi bir cevap olacak ancak, aslında kimse. Ancak aynı zamanda herkes. Çünkü bir çocuğun bu hale gelmesinin altında bir olay yok. Ebeveynleri suçlamak dahi mantıklı olmayabiliyor, çünkü Dünyalar tatlısı ve benimle devamlı ilgilenen bir annem olmasına karşın ben de bağlanma yetisini vaktinde yeterince geliştirememişgillerdenim. Bir cami bahçesinde yedi kişi bıçaklamadım, ama yaptığım bir ton saçmalık da oldu. Ben belki en azından ortalama düzeyde zeki olduğum için, bazı şeyleri yapmamam gerektiğinin her zaman farkındaydım ancak zeka benim kendime kattığım bir özellik değil kullanmayı çözdüğüm bir kavram. Herkes bu kavrama bu kadar aşina yaratılmayabiliyor. Şu Eskişehir olayındaki çocuğu aklamaya gayretim yok, en azından akıl hastalığı olduğu kesinleşene kadar. Çünkü zeki olmasa dahi, bazı şeyleri anlamak için zekaya ihtiyaç yok. Ancak elemanın kafasının tam çalışmadığını düşünüyorum, muhtemelen de sonu bir hastanenin YGAP bölümünde bitecek.

Şimdi, aileyi ve eylemi gerçekleştiren kimsenin (koşullara göre) doğrudan suçlu olmadığını söyledim. Ancak ortadaki suçun altındaki sebep her ikisini de içeriyor, çünkü psikoloji denen olgu tek bir element yüzünden baştan aşağı değişebilecek bir şey değil. Suçlu, Dünya'nın ta kendisi. Koşulların tamamı, özellikle sosyal medyanın koca bir uyaran pornosuna dönmesi. Herkesin kendi çıkarına baktığı bu gezegende, sosyal medya gibi tamamen özgür olduğumuz bir yerin var olması dahi suçlu olma sebebi sayılabilir.

Ne Yapmalıyız?

Kendimiz için konuşuyorsak, akıl sağlığımızdan emin olmalı ve bundan en ufak şüphemiz varsa da psikoloğa gitmek için ortada ciddi bir sorun oluşmasını beklememeliyiz. Ebeveyn olmayı düşünüyorsak, kaliteli pedagoglardan destek almayı ihmal etmemeliyiz. Yine, ortada bir sorun olmasına gerek yok bunun için.

Not: Düşündüğüm kadar fazla bahsetmedim bazı şeylerden, yer yer anlaşılırlıktan uzaklaşmış olabilirim. Ama içimi dökmeye ihtiyacım vardı bu konuda.
Eline sağlık Ozan'ım. Uzun uzun cevap verecek vaktim şu anda yok ama kesinlikle doğru konular üzerinde durmuşsun. İkimizin de vakti olduğu bir gün bu konu üzerinden "internet nasıl düzelir" adlı bir tartışma yapalım seninle.
 

JonMoxley

#FatihTerimNefreti
Katılım
2 Tem 2023
Konular
63
Mesajlar
1,247
Beğeni sayısı
271
PG Nakit
50
Favori Güreşçi
John Cena

Manifesto bile yayınlamış.
Manifesto olarak bakıldığında değeri alt takıma sürülmelik. Ailesi olan problemleri dışarıya yansıtmak istemis. Breiveik'den etkilenmiş ama o adam neredeyse 1000 sayfalık bir manifesto yayınlayıp içinde tarih,din,felsefe ve politikadan bahsederken net olarak bilgili bir insan olduğunu göstermişti. Bu çocuk en hafif tabiriyle 17 yaşında bir ergen ve daha da önemlisi bir incel.
 
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: