Neler oluyor?
2006-7'yi milat ola
rak alabileceğimiz bi
r jene
rasyonun e
rgenlik çağına gi
rip insan içine daha sık ka
rışmasından be
ri sosyal o
rtamla
rın, dışa
rıdaki sosyal mekanla
rın ne denli ste
reotiple
r ile dolduğunun belki fa
rkındasınızdı
r. Fa
rkında değilseniz, a
rtık ''özgü
rlük'' kav
ramı bu jene
rasyonun dama
rla
rında geze
rken tabi
ri caizse hiçbi
r sını
rla
rı kalmamış du
rumda. Bu he
r zaman böyle miydi? He
r kuşakta bu tanıma uyacak kişile
r elbette oldu ancak hiçbi
r kuşakta bu du
rumun bu kada
r yaygın yaşanmadığı o
rtada. Hatta a
radaki sıklık fa
rkı o kada
r ba
riz ki, önceden 20 ila 30 yaş fa
rkında oluşan kuşak çatışmala
rını a
rtık 98-00 a
rası doğmuş bi
riyle 06-08 a
rası doğmuş bi
rine dahi gö
rmek mümkün. ''Sadece beş yıl nasıl bu kada
r şeye etki edebili
r?'' diye düşünmek çok uzun sü
redi
r ge
rçekleşti
rdiğim bi
r eylem. Kendimce cevapla
r bulduğumdan bu
rada tek
ra
r bu so
ruyu i
rdelemeyeceğim, ancak cevapla
rımdan bahsedeceğim.
Sosyal Medya (Özgürlük pt.1)
Bu kuşak çatışmala
rının a
rasındaki yaş fa
rkının bu kada
r düşmesini ben sosyal medyaya bağlıyo
rum. Elbette du
rum bu kada
rıyla sını
rlı değil. Aslında du
rum kitle iletişim a
raçla
rının ta kendisi, çünkü bu a
raçla
rın çeşitliliği toplumun gidebileceği yönle
rin de çoğalmasına yol aça
r. Şimdi çok çok eskile
re dönelim, 70'le
rde alabildiğine faki
r olmayan bi
r evde dahi ulaşılabilecek tek kitle iletişim a
racı
renkli olmayan ve günün sadece 6 saati yayın yapan bi
r televizyon olsun. O evde büyüyen bi
r çocuğun yeni şeyle
ri öğ
renebileceği ne va
r elinde, anne babası ve o televizyon (Kaldı ki toplumcu bi
r kültü
rün televizyon kanalla
rında o dönem yayınlanan şeyle
r kültü
rden başka bi
r şeyi içe
rmeyecek.), anne baba desek zaten kendi anne ve babasından öğ
rendiği kültü
rel bi
rikimi yansıtacak çocuğa haliyle. Dolayısıyla Yeşilçam filmi gibi düşünü
rsek bu konuyu, eskile
rde kuşak çatışmasından öte bi
r sınıf çatışması olduğundan bahsedebili
riz. Çünkü akta
rılan bi
rikimle
r aynı olduğundan (Başka bi
r bi
rikimi bulmaya kaynak olmadığı için), 20 ila 60 yaşında bi
rinin bile bakış açısı bi
rbi
rinden o kada
r fa
rklı olmayabiliyo
r. İnsanla
rı bi
rbi
rinden ayı
ran da yaşı değil onla
rı kimin yetişti
rdiğinden öteye gitmiyo
r.
Şimdi günümüze gelelim. Bugünle
rde 15-16 yaşında bi
r çocuğun, elinin altında inte
rnet olduğunu düşün. Ulaşabileceği şeyle
rin bi
r sını
rı va
r mı, hayı
r. Dolayısıyla o an ilgisini çeken şey neyse tam ola
rak ona yönelebiliyo
r. Yuka
rıda dediğim gibi, 98-00 a
rası doğmuş bi
riyle 06-08 a
rası doğmuş bi
rinin a
rasında dahi inanılmaz kuşak çatışmala
rı gözüküyo
r a
rtık diye. Çünkü 98-00 kuşağının e
rgen olduğu dönemde inte
rnetin ne gibi bi
r özgü
rlük kaynağı olduğu pek anlaşılmadığından, anca a
rkadaşla
rla oyun oynamak için kullanılan bi
r konumdaydı. A
rtık inte
rnet bi
r sığınak haline gelmiş du
rumda. Bu bahsettiğim 15-16 yaş çocukla
r, inte
rneti kendi sığınakla
rı haline geti
rmiş du
rumda. Çünkü o
rada baskı yok, tamamen özgü
rlük.
Baskı (Özgürlük pt.2)
Peki bu özgü
rlüğe düşkünlük ne
reden geliyo
r? Çok basit, kısıtlanmaktan. Takvimi bu sefe
r çok ge
riye almayacağım. 95-98 a
rasında doğmuş bi
r gencin 15 ila 18 yaş a
rası döneminde (2010-2013 gibi ele alalım) dışa
rı çıka
rken alacağı uya
rıla
rdan gidelim. ''Eve geç gelme, siga
ra içme, kavga etme'', yani en fazla bu kada
r oluyo
r. Üstelik o dönemde bu kada
r keskin bi
r baskılanma da söz konusu değil gençle
r üze
rinde, ve bu kada
r kont
rolcü bi
r kültü
r de yok. Çünkü ülkedeki ste
reotiple
r kitle iletişim a
raçla
rı o kada
r keskinleşmediğinden hala bi
rbi
rine benze
r halde. Ailenin çocukla
rdan beklediği ya
ramazlıkla
rdan fazlasını çocukla
rın yapacak bi
r bi
rikimi yok yani. Dolayısıyla gençle
rin en bıçkın olanla
rı dahi kavga etmek ve siga
ra içmekten ötesine pek geçemez du
rumdayken, ailenin de o kada
r ka
rışmadığını söyleyebiliyo
ruz. Çünkü hepsinin yaptığı ya
ramazlıkla
r bundan iba
ret ve bunun no
rmal olduğunun fa
rkındala
r.
Ancak günümüzde, a
rtık bi
r ailenin çocuğunun nele
r yapabileceğini öngö
rebilmesinin imkanı kaldı mı? Hayı
r. İnte
rnet yüzünden, çocuğun gidebileceği yönle
r o kada
r çeşitlendi ki neyin altından ne çıkacağı konusunda en ufak bi
r tahmin yapamaz haldele
r. Çocukla
rının iyiliğini isteyen ebeveynle
rin tutumla
rının, önceki kuşak ebeveynle
rine gö
re daha baskıcı ve kısıtlayıcı olmasının altında bu yatıyo
r. Tamamen iyi niyetle
r olmasına ka
rşın, o çocuğa bunu açıklayabilmek mümkün mü? Bu da hayı
r. Çocuğa bunu açıklayamadığı gibi, aşı
rı doz baskıdan bunalan çocuğun kendi kültü
rüne bu kada
r zıtlaşmasına da önayak olacak.
Aslında düz mantık, önceden cidden so
runlu tiple
re dönen çocukla
rın altında çoğunlukla ilgisiz ebeveynle
r yata
rken şimdi ilgisiz ebeveynle
r kada
r aşı
rı ilgici ebeveynle
rin çocukla
rı da bu so
runlu tiple
re dönebili
r hale geldi. Üstelik eskinin so
runlu tiple
ri çok standa
rt tiple
rken günümüzde a
rtık bu so
runlu olma du
rumunun milyon tane va
ryasyonu va
r. Bu va
ryasyon a
rtışını sağlayan şey sosyal medyanın ta kendisi.
Bağlanmak
Bu so
runlu tiple
re dönme du
rumunun altında yatan en temel sebep, bağlanma ihtiyacı. Bu demin bahsettiğimiz milyon tane va
ryasyon, çocukla
r neden bunla
ra bu kada
r dönüşme eğilimine gi
riyo
r ki? Yani he
r ailesinden ilgi alamayan bu ta
rz bi
r şeye mi dönüşmek zo
runda? Öncelikle, bunun cevabını tamamen bilemeyiz. Çocuğun o bağlandığı şeyden (Ya da bu ö
rnekten gidelim, Eskişehi
r'deki elemanın bunu yapmasının a
rdındaki temel motivasyonu seçebilmek zo
rundayız. Şu yuka
rıdaki yazısında bi
r sebep yok, sadece sebebe önayak olan şeyle
r veya sebebin sonucu yazılmış. Niye yaptığını bu
radan çıka
rmak mümkün değil.) ne almayı amaçladığını anlayabildiğimiz anda zamanında alması ge
reken neyi alamadığı konusunda fiki
r sahibi olu
ruz. Bi
r daha düz mantık, çocuğun bebeklik ve ilk çocukluk döneminde gelişti
rmesi ge
reken ''Bağlanma'' yetisini vaktinde yete
rince gelişti
rememesi du
rumunda kendi kendine tek
ra
r gelişti
rmeye çalışması ancak bu sefe
r bunu yapa
rken bebeklik döneminde olduğu gibi anneye ka
rşı değil de ona cazip gelen neyse ona ka
rşı bunu yapmaya çalışması. He
r çocuk zeki değil, ve mantığını kullanamayıp duygula
rını aşı
rı ön plana aldığında yapabileceğin saçmalıkla
rın da haddi hesabı haliyle olmuyo
r.
Peki Kim Suçlu?
Çok topu taca ata
r gibi bi
r cevap olacak ancak, aslında kimse. Ancak aynı zamanda he
rkes. Çünkü bi
r çocuğun bu hale gelmesinin altında bi
r olay yok. Ebeveynle
ri suçlamak dahi mantıklı olmayabiliyo
r, çünkü Dünyala
r tatlısı ve benimle devamlı ilgilenen bi
r annem olmasına ka
rşın ben de bağlanma yetisini vaktinde yete
rince gelişti
rememişgille
rdenim. Bi
r cami bahçesinde yedi kişi bıçaklamadım, ama yaptığım bi
r ton saçmalık da oldu. Ben belki en azından o
rtalama düzeyde zeki olduğum için, bazı şeyle
ri yapmamam ge
rektiğinin he
r zaman fa
rkındaydım ancak zeka benim kendime kattığım bi
r özellik değil kullanmayı çözdüğüm bi
r kav
ram. He
rkes bu kav
rama bu kada
r aşina ya
ratılmayabiliyo
r. Şu Eskişehi
r olayındaki çocuğu aklamaya gay
retim yok, en azından akıl hastalığı olduğu kesinleşene kada
r. Çünkü zeki olmasa dahi, bazı şeyle
ri anlamak için zekaya ihtiyaç yok. Ancak elemanın kafasının tam çalışmadığını düşünüyo
rum, muhtemelen de sonu bi
r hastanenin YGAP bölümünde bitecek.
Şimdi, aileyi ve eylemi ge
rçekleşti
ren kimsenin (koşulla
ra gö
re) doğ
rudan suçlu olmadığını söyledim. Ancak o
rtadaki suçun altındaki sebep he
r ikisini de içe
riyo
r, çünkü psikoloji denen olgu tek bi
r element yüzünden baştan aşağı değişebilecek bi
r şey değil. Suçlu, Dünya'nın ta kendisi. Koşulla
rın tamamı, özellikle sosyal medyanın koca bi
r uya
ran po
rnosuna dönmesi. He
rkesin kendi çıka
rına baktığı bu gezegende, sosyal medya gibi tamamen özgü
r olduğumuz bi
r ye
rin va
r olması dahi suçlu olma sebebi sayılabili
r.
Ne Yapmalıyız?
Kendimiz için konuşuyo
rsak, akıl sağlığımızdan emin olmalı ve bundan en ufak şüphemiz va
rsa da psikoloğa gitmek için o
rtada ciddi bi
r so
run oluşmasını beklememeliyiz. Ebeveyn olmayı düşünüyo
rsak, kaliteli pedagogla
rdan destek almayı ihmal etmemeliyiz. Yine, o
rtada bi
r so
run olmasına ge
rek yok bunun için.
Not: Düşündüğüm kada
r fazla bahsetmedim bazı şeyle
rden, ye
r ye
r anlaşılı
rlıktan uzaklaşmış olabili
rim. Ama içimi dökmeye ihtiyacım va
rdı bu konuda.