Sezonu ayırarak analiz etmek lazım. Doğru yapılan işlerin hakkını teslim etmenin gerekliliğini, eleştirinin dozajının da yüksekliğini de gerekli görüyorum. Yani ortada total bir başarısızlık var ancak doğru analizi yapıp bu dönemden en az psikolojik hasarla çıkmamız gerekiyor ne olursa olsun.
Sezon başını konuşacak olursak İsmail Kartal yanlış karardı bence, başkanın en büyük sorunlarından biri çok hızlı fikir değiştiren birisi olması ve yabancı bir hocaya gidecekken Kartal hoca ile anlaşıldı, bir noktada 2 sene önceki elinde bulundurduğu kredi ona bu koltuğu getirdi. Ama ben transfer dönemini ziyadesiyle başarılı geçirdiğimizi düşünüyorum. Bu noktada en büyük payeyi doğal olarak başkana vermemiz gerekiyor. Hem Branco'yu göreve getirişi, hem tecrübeli oyuncularla genç nüveyi doğru bir harmanda kavuşturduğu için. Kaldı ki sezon başında görünen planlama hemen hemen hepimiz için çok okey bir noktadaydı.
Sezon başında düşünülen sistem, oyunun sahaya yansıyışı, takım içindeki iletişim kuvveti ve gol aksiyonlarının bol olması zaten klasik bir şekilde hepimizi mutlu etti baya. İK'nın sınırlı repertuarındaki 4-2-3-1 sahaya güzel yansıyor, Djiku & Becao ikilisi sayesinde oyun boyunu kısaltıp önde aygırlar gibi baskı yapabilen Fred & Szymanski'nin getirilerinden fazla fazla yararlandığımız bir senaryo vardı ki ben hala bu sezonun en kuvvetli oyununu oynayan takımın o Fenerbahçe olduğunu düşünüyorum periyotlar bazında değil ama maç geneli adına. Burada da hocaya verelim hakkını, makul bir çalışma ile yapabileceği en net başlangıcı yaptı.
İlk fireyi GS derbisinde içerde verdik. O maçın berabere bitmiş olması bizim her ne olursa olsun avantajı vermemiz anlamına geliyordu. Hocanın pısırıklığı bizi çok net şekilde etkiledi o maçta. Ve devre arasıyla birlikte teknik ekibin çöküşü başladı. Yanlış eklemeler, ısrarcı olunan oyuncular ve daha fazlası derken elimizden giden Crespo ve Emre Mor, biraz fizik kondisyon yese bir şekilde rotasyona sokulabilecek bir Lincoln vardı elimizde. Kaldı ki Zajc'ın ve Krunic'in anlık durumları, Kent'in yazılmaması ve King'in devre dışı kalmasıyla bu üç hatta Kent'le dört oyuncuyu birden acayip aradık. Hepsinin bu periyotta takımın eksikliklerine dair yazabilecekleri artı şeyler bence vardı. Gerek Avrupa maçlarında, gerek lig maçlarında. Buranın eksisini Branco'ya mı Kartal'a mı yazmak lazım bilmiyorum. Branco'nun Kartal'ı göndertmek istediğine dair haberler de vardı o yüzden galiba sanıyorum suç hocanın.
İsmail hocanın kendisini kabul ettirmeye dair yırtınması, transfer ettirdiği topçuların iyi oynadığını zorla ima etmesi falan hocanın aslında baskının altında çürüdüğünü ve zayıf bir karaktere sahip olduğunu tayin etti benim gözümde. Zaten biliyordum da tasdikleme diyelim. Ve gelinen noktada maç içi müdahalelerin felaket derecede yetersiz olması, teknik ekibinin kalitesinin sürünmesine rağmen ben bilirimcilik oynayıp işi yokuşa sürmesi gibi majör faktörler de devreye girince takım her ne kadar iyi olursa olsun son kaçınılmaz oldu işin burasında. İsmail Kartal'a da çok vasıf yüklememek gerekiyor. O da sonuçta FB hariç kariyerinde 22 galibiyeti olan bir 2. adam. Belki iyi bir 2. adam ama görünüşe göre asla iyi bir 1. adam olamayacak. Özellikle bu mental yapısı ile.
Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Ali Koç'un ilk süper kupa teranesindeki duruşunu takdir edenlerden biriydim. Hatta sezonun iyi bir kısmında ortaya çıkmayarak olumlu bir hareket bile yaptı. Ancak ne zaman ipler Trabzon faciasında koptu, maalesef başkanın balatalar da o arada yandı. Saha içindeki yaşananları nasıl yazdıysak bu noktadan sonra saha dışında yaşananları felaket kötü yönetti başkan ve yönetim. Hem kendi açıklamaları, hem kongre garabeti derken saha dışında avcumuzu tam manasıyla yaladık ve üsttekiler ile bu bir araya gelince kaçınılmaz son gerçekleşti. Tahmin ediyorum kendisi bir 3 senenin daha hayalini kuruyordu ama 2 maçta bu krediyi de harcamış gibi görünüyor.
Valla 10 sene olmasının bende pek bi acıtan tarafı yok. 12 olur 13'te oluruz bi şekilde. Ancak gelinen noktada Fenerbahçe'nin 26 senede 2 başkana sıkışmış olması, önümüzdeki süreçte de görünen noktada bir süpriz olmazsa bir 3 sene için daha yine aynı iki isimde sıkışacak olmamız beni çok mutsuz ediyor. Saran'ın çözüm olduğunu düşünmüyorum. Ali Koç'un olduğu yerde aday olacağım insiyatifini alamayacak biri bu noktada savaşma konusunda bende çok fazla soru işareti yaratıyor. Genel olarak bu yönetimsel dertlerimizi çözmeden de futbolda başarıya ulaşacağımızı düşünmüyorum. Yalan yok sosyal medyadaki hıyarların belki bu başarısızlıkların devam etmesiyle temizlenebileceği fikrim olduğu için bu acıyı çekmeye razıyım ama bir noktada artık dur denmesi gerekiyor.
Eleştiriyi de doğru yapmamız gerektiği için hafiften uzun tuttum. Gelin konuşalım. Sabredip okuyanlara benden çay.