RPG Altın Bilet

Chase Park Plaza Hotel’de Jim Cornette’in ve Şampiyonluk Komitesi’nin yaptığı basın açıklamasının sonunu görüyoruz. Komite açıklamasını tamamladıktan sonra herkes mekânı boşaltırken sessizce mekândan ayrılan kişilerden birisini görüyoruz. Bu kişi Bea Priestley’den başkası değil. Priestley bir süre sonra geniş bir odaya varıyor. Odanın içine girdiğimizde United Empire’ın kalanı ile karşılaşıyoruz. Will Ospreay, Kyle Fletcher ve Mark Davis odaya giren Bea Priestley’e dikkat kesiliyor.



Bea Priestley: Bu sefer mücadelemiz daha farklı olacak.

Will Ospreay: Detaylar Bea, detayları söyle.

Bea Priestley: Cornette basit bir turnuva ile halledebileceğimiz bir şeyden daha fazlasını istiyor. Adam eski kafalı. Herkesin kendini kanıtlaması gerekiyor. Yıllardır böyle bir şey duymamıştım. Duysaydım da inanmazdım. Cornette kendisi ile birlikte yedi kişiden olan bir komite hazırlamış. Komite’nin altı üyesi de elinde birer altın bilet taşıyor. Altın biletler olmadan kemer maçına girmenin başka yolu yok gibi gözüküyor. Sistemin bir açığı olduğunu sanmıyorum. Bir kişinin aklını çelebilirsin belki ama yedisini birden kazanmak çok zor. Hatta belki de imkânsız. Özellikle bu isimler de aynı Cornette gibi yıllardır için işinde olan insanlar. Hart, Jarrett, Ross, Erich, Hansen ve Regal. Kitaplarda yazan tüm eski numaraları bu adamlar yarattı. Bu işe dair bilmedikleri hiçbir şey yok. Hepsi birbirinden farklı. İki kişiyi birden ikna etmemiz çok zor olacak. Hepsinin beklentileri farklı. Oyunu kurallarına göre oynarsak bir şansımız elbette var. Fakat kurallarından ötesine gitmemiz lazım. Şirketin bize ihtiyacı olduğunu göstermemiz lazım. United Empire’ın bu şirketin tek geleceği olduğunu göstermemiz lazım. Biz olmadan başaramayacaklarının farkına varmalılar.



Will Ospreay: Kendimizi kanıtlamak için onca verdiğimiz çaba, kan, ter ve gözyaşı sonrası yani kendimizi tekrar mı kanıtlamak zorundayız. Hayır, hayır, hayır… Cornette bundan elini kolunu sallaya sallaya kurtulamaz. Ona kiminle uğ-

Will Ospreay koltuktan sinirle kalkıp kapıya doğru ilerlerken Bea Priestley onun önünü kesiyor.

Bea Priestley: Ne yapacaksın Will. Gidip dövecek misin, sayıp sövecek misin? Hayır, hiçbirini yapamazsın, bunu sen de biliyorsun. Sakin ol iki dakika. Duygusal tepki verme. Bu bizim işimiz. Duygularından öte bir şey. Ayrıca senin yapamayacağın bir şey değil. Daha önce yapmadığın bir şey değil. Daha önceden yapmadığımız bir şey değil. Ben buradayım. Yeniden yanındayım. Senin için, herkes için. Cornette elindeki gücü ile aklına girmeye çalışıyor. Ama onu kendi oyunu ile yeneceğiz. United Empire bütün kemerleri ele geçirdiğinde, tüm gücü elimize almış olacağız. Biz şirketin olduğumuzda, Cornette hiçbir şey yapamayacak. Tamamen sana muhtaç kalacak Will. O zaman güç tamamen sende olacak. Ne Cornette, ne de komite sana dur diyebilecek. Onları kendi oyunlarında yendiğimizde bu sefer onlar bizim oyunumuzu oynamak zorunda kalacaklar. Asla kazanamayacakları oyununda kalacaklar. Sadece bir süre sakin olacaksın. Enerjini ringe sakla. Öfkeni rakibine kus. Karşında kim olursa parçalayıp geç. Merhamet etme. O bileti ya kendileri sana verecek ya da bileti verebilecekleri kimse kalmayacak. United Empire karşısında kimse ayakta kalamayacak.

Will Ospreay sakinleşmiş bir şekilde gülümseyerek Bea Priestley ile birlikte az önce sinirle kalktığı koltuğa oturuyorlar. Bea Priestley’in konuşması sonrası Kyle Fletcher ve Mark Davis birbirlerine bakıyorlar. Sonrasında…

@Centria @Hülya Avşmaz ​

Kyle bu sözlerin ardından cam kenarının yanındaki koltuğa oturuyor ve dışarıyı süzerken konuşmaya başlıyor.

Kyle Fletcher: Evinizden ne kadar uzaktayız öyle değil mi? Mark, sence buradan Sydney kaç kilometredir? Ya da buradan Londra'ya kaç saatte uçarız? Senin de aklını bunlar kurcalıyor mu Mark? Ya hiç dünyayı fetih etmeseydik, hayatımız boyunca hiç güreş ringine çıkmasaydık, ne olurdu? Bunun cevabını asla öğrenemeyeceğiz fakat muhtemelen şu dışardakiler gibi basit bir hayatımız olurdu. Masa başı birkaç avroya birilerinin emrinde saatlerce çalıştıktan sonra al acele eve dönmek için metro ve ya otobüs falan kovalardık. Ayın sonunu getirebilmek için kendimizi kısıtlardık. Her gün televizyon başına geçip o sıkıcı televizyon programlarına bakardık. Biliyorsun, basit insan dertleri.

Kyle dışarıya bakmayı bırakıp odanın ortasına geçiyor.

Kyle Fletcher: Evet, işte buradayız. St. Louis'deyiz. Şu an güreşin doğduğu yerdeyiz ve burası sadece bir durak. Biz sadece St. Louis'de var olmaya gelmedik biz dünyayı fethettik Birkaç ay önce Tokyo'daydık, bir süre önce Osaka'daydık. Washington, Londra, Manchester, Sidney... Sadece birkaç örnek. İşte bu şehirlerde varlığımızı kabul ettirdik ve fethettik.



Kyle konuştukça daha hızlı ve coşkulu hale geliyor. Mark'a baktıktan sonra konuşmaya devam ediyor.

Kyle Fletcher: Gittiğimiz her yerde iz bıraktık. Arenaları salladık, rakiplerimizin gözünün yaşına bakmadan kemerler kaldırdık . Bizim yolumuzda duran hiçbir güç, hiçbir isim bizi durduramadı. Dünyayı fethettik. Ve şimdi karşımızda yedi tane fosil var. Ne fark eder? United Empire ayak bastığı yeri fetheder hep böyle olmuştur böyle de devam edecek. Onların kurallarına göre oynayacağız. Sonrasında ise onların geçmişte elde ettiği başarıları bile gölgede bırakacağız. Çünkü biz dışarıda kendisine en iyi diyen amatörler gibi değiliz. Onların hiçbiri bizimle aynı seviyede değil. Bizimle ayrı ringi bile paylaşmayı hak etmiyorlar. Biz güreşin fatihiyiz. Güreş arenasında kocaman bir imparatorluğumuz var. Bu heriflerin hepsi anca bir sinek vızıltısı yaratabilirler. Biz de o sinekleri tek vuruşta geberteceğiz. Bu bir mücadele bile değil. Kim bizimle yarışabileceğini sanıyorsa, uykularından uyansalar iyi olur. Çünkü bizim karşımızda Tanrı bile çaresiz.

Kyle cümlesini bitirdikten sonra derin bir nefes alıyor. Bu sözlerin ardından Mark söz hakkı istiyorum anlamında boğazını temizlemiş gibi yapıyor...

@Hülya Avşmaz​

Kyle Fletcher odanın arkasına geçerken Mark Davis öne çıkar ve giysisini düzeltip konuşmaya başlıyor:



Mark Davis: Avrupa, Amerika, Asya ve Avustralya. Toplam 4 kıta ve bu 4 kıtanın bir ortak özelliği var; hepsinde güreşmiş en iyi takım Aussie Open’dır. Bunu kimseyi küçümsemek için ya da kendimi övmek için söylemiyorum. Söylüyorum çünkü bilmeyenler öğrensin, unutanlar hatırlasın istiyorum. Bana sıkça soruyorlar; “en zorlu rakibin kimdi?” ve bu soruyu soran herkes kendisini koşullamış şekilde bir takım ismi bekliyor. Ama benim cevabım başka, benim cevabım Kyle Fletcher! Çünkü hiçbir kimse beni Kyle kadar zorlamadı. Aynı ringi paylaştığımız her gün Kyle’ın daha iyi olduğunu gördüm. Ringe girdiğimde beni heyecanlandıran rakiplerim olmadı. Kyle’ın gerisinde kalmamam lazım düşüncesiydi. Ne The Road Warriors, ne Hart Foundation, ne The Rock’n Roll Express ve ne de Midnight Express. Yaklaşık 6 yıl önce karşılaştığımızda anlamıştım ki biz düşman değil, rakibiz. Aynı ringde bulunduğu sürece birbirini güçlendiren iki savaşçıyız. Aynı demirin demiri bilediği gibi biz de birbirimizi biledik ve o günden sonra önce Aussie Assault ismiyle, sonra ise Aussie Open ismiyle, aynı ringde bulunarak birbirimizi bilemeye devam ettik. Bugüne geldiğimizde ise toplam 6 yıl oldu. Bu 6 yılda 4 kıtayı fethettik. Biz, Cengiz Han'ın yapamadığını yaptık, önce en geniş topraklara ulaştık, sonra ölümsüz olduk. Ve bunu her ırka dayandırdığımız bir soyla değil, adımızı güreş tarihinin en tepesine yazarak yaptık! Bu serüven henüz bitmedi aksine yeni başlıyor.

Mark Davis, Will Ospreay’e bakarak konuşmasına devam ediyor.

Mark Davis: Artık Aussie Open sadece iki kişinin birbirini bilemesi değil. Artık United Empire bir demirci dükkânı! Biz, rakiplerimize döve döve şekil verir, ardından onları peşin satar yolumuza bakarız. Vaktini ringden çok pavyonda geçiren bir ikinci el rapçi ya da film yıldızı gibi takılan ve ringe arabayla gelip bira yudumlayan, çökmüş köhnelerden oluşan bir divizyonda, bizimle rakip olabilecek hiçbir kimse yok. Will zaten görebileceğimiz en yetenekli güreşçi. Peşinde tonla insan var. Herkes seninle çalışmak istiyor. Bizi anlatmama gerek var mı peki. Kyle ile birlikte bizim aşamayacağımız bir engel, üstesinden gelemeyeceğimiz bir rakip yok. Bea bacım (Ospreay ve Kyle gülmemek için kendini zor tutuyor) bize gereken her türlü yardımı sağlıyor, *kısık bir sesle* gerçi gerek yok da neyse. Yani stres yapmanıza hiç gerek yok. Biz o biletleri her türlü kazanacağız. Önemli olan sakin kalmamız ve her zaman yaptığımızı yapmamız.



Mark Davis ayağa kalkıp Ospreay'in dibine geliyor. Ospreay de ayağa kalkıyor. Davis parmağı ile Ospreay'i ittiriyor.

Mark Davis: Yani William, işimize odaklanacağız ve her zaman olduğu gibi, karşımızda kim olursa olsun kıçına tekmeyi yerleştireceğiz, değil mi? Ne diyorsun patron?

Mark Davis ve Kyle Fletcher tüm dikkatlerini Will Ospreay’e vermiş durumdalar. Will Ospreay bir süre sessiz kaldıktan sonra…

@Netuno​

Bea Priestley: Tamam beyler, gerilmemize hiç gerek yok. Şimdi sak-

Will Ospreay: Hayır Bea, araya girmene gerek yok. Mark eğer benden şüphe ediyorsa, onun şüphelerini gidermek bana düşer. Size hiçbir şeyin garantisini veremem. Summerslam'e gidebileceğimin, kemeri alabileceğimin garantisini veremem. Ama asla pes etmeyeceğimin garantisini sana verebilirim. Boynumun kırılmasına rağmen pes etmediğim gibi, asla pes etmeyeceğim. Karşımdaki 50 santim de olsa, 3 metre de olsa, yine de yıkıp geçeceğim. Benden şüphe mi ediyorsun, tamam et. Ben de senden şüphe ediyorum. Bu şirkette benden daha fazla birilerini dövebileceğinden şüphe ediyorum. Ben kemeri aldığımda, geride kalmadandan şüphe ediyorum. Düştüğünde bir daha kalkamamandan şüphe ediyorum. Bu yüzden sizi yanımda istiyorum. Birbirimizi daha iyi hale getirmek için. Sen ne yapacaksan iki katını yapacağım. Ne diyorsun Mark, benimle misin!

Will Ospreay ve Mark Davis dip dibe geliyorlar. Mark Davis gülerek onaylar bir şekilde başını sallıyor. Ospreay elini uzatıyor. Mark elini ittirip Ospreay'e sarılıyor. Ortamdaki gergin hava kayboluyor.

Will Ospreay: Bir an bana yumruğu geçireceğine çok emindim. Ama bu sorunu da hallettiğimize göre, ne yapacağımız hakkında konuşalım.



Herkes yerine oturuyor tekrardan. Ospreay derin bir nefes alıp konuşmaya başlıyor.

Will Ospreay: Yapmamız gereken tek şey kazanmak. Sonra yine kazanmak ve sonra yine kazanmak. Kim bize engel olabilir ki? Japonya ve İngiltere'nin fatihiyim ben. Dünyanın en iyisi dedikleri herkesi yendim. İstediğim her şeyi aldım. Bu yüzden Cornette bizzat ayağıma kadar gelip bana kontrat sundu. Herkes gibi o da kendisi bana geldi. Cornette en iyi güreş şirketini yapmak istiyorsa, en iyi güreşçiye ihtiyacı olduğunu biliyordu. Bu yüzden bana geldi. Şirketin ilk imzalarından birisini ben attım. Jim bu şirketi yükseltecek birini istiyordu. WWE'nin abartılmış yıldızları ile bunu yapamazdı. PGW'yi gökyüzüne çıkaracak bir isim ihtiyacı vardı. Şimdi ise sadece kendisini ağırdan satıyor. Geçmişle ilgili fetişlerini yaşıyor. Ama o komite fikri sadece onun bir sorun olacak. Çünkü altı isimden sadece birini kazanırsam, bu şirketin ana kemer şampiyonu olurum. Karşıma kimi koyarlarsa koysunlar, ezip geçemeyeceğim kişi yok. İstediği kadar büyük kişi getirsin, sadece bir Hidden Blade ve 1... 2... 3! Cornette güreşin gerçek yıldızını görecek. Hatta belli mi olur, belki bana komite üyesi olmam için tekrar gelir.




Will Ospreay: Jim bana sağlam rakipler getirse iyi olur. Çünkü Hidden Blade'i vuracağım kişilerin kafa travması yaşamasından ben sorumlu değilim. En aç halimdeyim. Hiç olmadığım kadar güçlü, hızlı ve odaklanmış haldeyim. İstediğimi söküp alacağım. Altın bileti söküp alacağım. Bu sektör benimle birlikte PGW'yı hatırlayacak. Yeni nesil benim maçlarımı izleyip, bu maçlardan örnek alacak. Tarih kitapları beni yazacak. PGW benimle başlayacak ve ben ölene kadar sürecek. Tüm posterlerde, tüm afişlerde, tüm PGW lisanslı ürünlerde benim yüzüm olacak. United Empire şovları kapatıp şovları açacak. İstiyorum. Cornette'in elinde ne varsa istiyorum. Bana verebileceği ne varsa istiyorum. Ve onları alacağım. Gerekirse etinden söke söke. Ama Will Ospreay şampiyon olacak. UNITED EMPIRE ŞAMPİYON OLACAK!

Görüntü böylece sonlanıyor...​