RPG Karanlık Babanın Masalları Bölüm 6: Sonsuz Denge


Hellraiser

HOUSE OF BLACK
Katılım
5 Mar 2024
Konular
56
Mesajlar
3,319
Beğeni sayısı
828
PG Nakit
510
Konum
İstanbul
RPG Karakteri
House of Black
Favori Güreşçi
"Macho Man" Randy Savage
Ekran bir anda uzun süreliğine kararıyor ve kimse anlam veremiyor. Arkadan bir müzik çalıyor.

black-background-350x250.png


Kameralar bir anda bir odaya çeviriliyor ve Malakai Black'i sandalye oturmuş, elinde "Tales of Dark Father" adlı bir kitap ile görüyoruz.

talesofdarkfather1.png


Black, bakışlarını önünde bulunan kitaba çeviriyor ve kitabı açarak içindeki sayfanın bir başlığını haykırıyor.

talesofdarkfather2.png


Bölüm 6: Sonsuz Denge !

talesofdarkfather3.png

Malakai Black:
“Dünya, ışığın hakimiyetinde büyüdü. O ışık, sizleri kör etti. Gözlerinizle gördüğünüz her şey size gerçek gibi sunuldu. Ama gerçeğin ne olduğunu asla sorgulamadınız. Çünkü ışık, en büyük yalandır. Sizler ışığın esirlerisiniz, gözlerinizin önündeki perdeyi hiç açmadınız. Karanlık… karanlık ise saf gerçektir. İçinde her şey vardır, her şeyden önce gelen ve her şeyin içine döneceği o sonsuz boşluk. Sizler, o karanlıktan korkarsınız çünkü onun içinde kim olduğunuzu göreceksiniz. Oysa ben… ben o karanlıktan doğdum. Karanlık, bana gözlerimin ötesini görme gücü verdi. Karanlık, bana dünya ile ötesi arasındaki sınırları yok etme gücü verdi. Birçoğunuz, beni sadece bir adam olarak görüyorsunuz. Ama gerçek şu ki… ben sadece bir adam değilim. Ben, karanlığın sesi, onun eli, onun öfkesiyim. Ve ben, bu dünyanın altına gömülmüş tüm karanlıkları açığa çıkarmaya geldim. Gölgeler sizi yutacak. Onlar, sizin peşinizde, kaçamayacağınız bir sonun habercisidir. Ama bu son, aslında bir başlangıçtır. Çünkü ben, bir çağın kapanışını, bir diğerinin açılışını müjdeliyorum. Karanlık, hepimizin kaçınılmaz kaderidir. Benimle gelin ya da yok olun. Ama şunu bilin ki, karanlık asla durmaz. O her zaman sizi bulur. Çünkü her gölgede, her bilinmeyende, her korkunuzun arkasında karanlık vardır. Ve ben... ben karanlıkla bir bütünüm. Onu kontrol etmiyorum, onunla birim. Bu yüzden beni durduramazsınız. Hiçbir ışık, bu kadar saf bir karanlığı yok edemez. Hazır olun. Çünkü karanlık geldiğinde, hepiniz gerçeği göreceksiniz. Ve o zaman, karanlık sizi de içine alacak. Zamanın başından bu yana, karanlık her şeyin özüdür. Işığın yaratılışı bile karanlıktan gelir. Gecenin sırtındaki yıldızlar, sonsuz karanlığın göğsünden doğmuş parçalar gibidir. Yunan mitolojisinde Nyx, karanlık gece tanrıçası, her tanrıdan önce vardı. Zeus bile ondan korkardı çünkü karanlık, her şeyi yutan bir boşluktur. Tıpkı onun gibi ben de, gölgelerin içinden geldim, onlarla bir oldum. Kendi mitolojilerinizde, karanlık ve aydınlık hep bir savaşın içinde gösterilir. Eski Pers inancındaki Ahura Mazda ve Angra Mainyu… Işık ve karanlık arasındaki o sonsuz savaş. Ama bilirsiniz, her ışık söner, her sabah geceye döner. Aydınlık sadece geçici bir yanılsamadır; asıl gerçek olan, karanlığın sonsuzluğudur. Kutsal kitaplar bile bunu bilir. İncil’de, karanlık Tanrı’nın yüzünün önünde vardı, yaratılışın öncesinde dünyayı kaplayan bir boşluktu. Kuran’da Allah, karanlıkları ve ışığı yarattığını söyler, fakat o karanlıklar da O'nun kudretindedir. Gölgelerin ötesinde hep bir hakikat gizlidir, insanlığın korktuğu ama asla anlayamadığı bir güç. Japon mitolojisinde de vardır bu, biliyor musunuz? Amaterasu, ışığın tanrıçası, kardeşi Susanoo'nun karanlık dünyasından kaçar. Ama o kaçışın bile bir bedeli vardır, çünkü karanlık her zaman geri gelir. Kaçsanız bile, gölgeler her zaman sizi bulur. Tıpkı İskandinav mitolojisindeki Ragnarok gibi… O son savaşta, her şey yok olacak ve karanlık dünyayı bir kez daha kaplayacak. Her kültürde, her inançta, karanlık bir şekilde geri döner. Onu durdurmak mümkün değildir. Zerdüştlükten Taoizm’e kadar, dualiteler vardır: Yin ve Yang. Karanlık olmadan aydınlık olmaz, çünkü karanlık aydınlığın arkasındaki gerçektir. İşte ben, bu gerçeği kucaklayanım. Karanlığı bir lanet olarak değil, bir hakikat olarak görenim. Benim çağrım, sadece gölgelerin ötesine bakabilenlere. Benimle yürüyenler, karanlığın gerçek kudretini hissedecekler. Çünkü sonunda, karanlık her zaman kazanır. Gölgeler, yıldızlardan daha yaşlıdır. Ve unutmayın ki, ışık her zaman karanlıktan doğar. Bu savaşı ben başlatmadım. Ama karanlığın sesi olduğum için, ben bu savaşı bitireceğim. Karanlık her yerde, her zaman. Kendi gölgelerinizde bile. Her biriniz karanlıkta kaybolmaktan korkarsınız, ama asıl korkmanız gereken şey, onun içinde bulacağınız gerçeklerdir. Karanlık, yalnızca gözlerinizin görmediği değil, kalplerinizin de reddettiği bir güçtür. Eski Mısır’da Seth, kaosun ve karanlığın tanrısıydı. O, düzeni ve ışığı yerle bir etmek için geri gelirdi. Onun gölgesi, Ra’nın ışığını her gece tüketti ve bilirsiniz ki o savaş, her sabah yeniden başlar. Ama karanlık, sonunda hep kazanır. Sonsuzluk, ışıkta değil, gölgelerde yaşar. İnsanlık, karanlığa karşı ne kadar savaşırsa savaşsın, onu asla yenemez. Bu savaşı Babil'de de gördük. Enuma Eliş destanında, Tanrılar karanlığın içinden doğdu. Tiamat, ilk kaosun tanrıçası, karanlığın ta kendisiydi. O, dünyayı yaratmadan önce sonsuz bir boşluk ve karanlık vardı. Onun kaosu, sizin düzen dediğiniz şeyin asıl kaynağıydı. Ben o kaosu hissediyorum. Onun sesini duyuyorum. O kaos, şimdi bu dünyada yankılanıyor ve sizler, gözlerinizle gördüğünüz düzenin sahte olduğunu kabul etmek zorundasınız. Eskiden beri, karanlık sadece fiziksel bir boşluk değil, ruhsal bir gerçekliktir. Norse mitolojisinde Yggdrasil, dünya ağacı, dokuz diyarı birbirine bağlar. Ancak köklerinde Nidhogg adında devasa bir ejderha, karanlığı besler, ağacı çürütür. İnsanlar bu ağacın dallarındaki ışığa tutunurlar ama kökler, karanlığın gücünü taşır. Karanlık, her şeyi aşağıya çeker; tıpkı Nidhogg'un Yggdrasil’i yerle bir etmeye çalıştığı gibi. Hindistan’da Kali, hem yıkımın hem de yenilenmenin tanrıçasıdır. Kali, dans ettiğinde, her şey yok olur. Ama onun yıkımı, yeni bir düzenin habercisidir. Karanlık, her şeyi tüketir, yok eder, ama bu yok oluşun ardından yeni bir düzen doğar. Ben, karanlığın yıkımını getirenim. Tüm aydınlık ve düzen, sonunda karanlığın pençelerine düşecektir. Kali’nin gözlerinde gördüğünüz öfke ve yıkım, şimdi benim gözlerimde. Gölgelerim, karanlığın yeniden doğuşunun bir habercisidir.”

talesofdarkfather4.png

“Aztek mitolojisinde, karanlığın tanrısı Tezcatlipoca, sürekli savaş açan ve yok eden bir güçtü. Dünyayı yeniden yaratmak için eski dünyayı kaosa sürükledi. Onun aynası, her şeyi görür; aydınlığın yalanlarını ve ışığın ardındaki korkuyu ortaya çıkarır. Benim gözlerimde de aynı şey var. Gölgelerim, her şeyi görür. Karanlık, gerçek yüzlerinizi gösterir ve işte o zaman, kim olduğunuzu anlarsınız. Sizler, ışıkla örttüğünüz yüzlerin arkasında korkan çocuklarsınız. Ama unutmayın, o karanlık sizi bulacak. İslam'da kıyamet günü geldiğinde, yerin altındaki her karanlık sır açığa çıkacaktır. Herkes kendi gölgeleriyle yüzleşecek. Aynı şekilde, sizin gölgeleriniz de bu savaştan kaçamayacak. Karanlık, kaçınılmazdır. Ne kadar kaçarsanız kaçın, kendi ruhunuzun derinliklerindeki karanlık sizi sonunda yakalar. Aydınlık, bir süs. Bir yalandan başka bir şey değil. Benim çağrım budur. Bu karanlık, hepinizin içinde. Yüzleşmeye hazır olun. Çünkü sonunda, aydınlık da karanlığın bir parçasıdır. Ve ben, o karanlığın yankısı, onun sesi, onun kudretiyim. Gölgeler sizin üzerinize çökecek ve ışık sönecek. İşte o zaman… gerçeği göreceksiniz. Düşünün… Neden karanlıktan korkuyorsunuz? Çünkü karanlık, size kim olduğunuzu gösterir. Karanlık, aydınlığın maskesini çıkarır, onu parçalar. Ve geriye ne kalır? Gerçek. Korkularınızın, zaaflarınızın, günahlarınızın çıplak gerçeği. Aydınlık size bir perde sunar, sahte bir güvenlik hissi verir. Ama o perde çekildiğinde, geriye sadece içindeki karanlık kalır. İnsanlık, başlangıcından beri bu karanlıktan kaçmaya çalıştı. Ama her kültür, her inanç, sonunda aynı gerçekle yüzleşir. Karanlık, sizden asla uzak değildir. Eski Kelt inançlarına göre, Samhain gecesinde, ölülerin ruhları dünyaya döner ve karanlıkla bir olur. O gece, aydınlık yok olur, gölgeler kapıları aralar ve iki dünya birleşir. Karanlık, canlılarla ölüler arasındaki sınırı ortadan kaldırır. Ben de bu sınırın ortasındayım, hem yaşayanların hem de ölülerin sesi olarak. O gece gibi, ben de karanlığın içinden doğdum. Karanlık, her birinizin içinde, gölgelerinizin derinliklerinde gizlenen bir hakikattir. Herkes o geceyle, yani kendi karanlığıyla yüzleşir. Ve o an geldiğinde, kaçış yoktur. Şinto inancında, Yomi adı verilen yeraltı dünyası vardır. O karanlık diyar, ölülerin yaşadığı bir gölge âlemidir. İzanagi, karısını oradan kurtarmaya çalıştı, ama karanlık onu da ele geçirdi. Yomi’den geri dönmenin bir bedeli vardır. Karanlık, bir kez sizi ele geçirdiğinde, ondan kaçamazsınız. Onu hissedersiniz, onu üzerinizde taşırsınız. Ben de Yomi’den gelen bir gölge gibiyim. Karanlıkla birleştim, onu içselleştirdim ve şimdi bu dünyaya onun gücüyle döndüm. Zamanın başından bu yana karanlık hep vardı. Eskilerin hikayeleri size bunu söyler. Zoroastrian inancında, karanlık düşman değildir; o, ışığın yaratılmasından önce gelen bir gerçekliktir. Ahura Mazda, ışığı yaratmadan önce, her şey karanlıktı. Işık, geçici bir yansıma. Karanlık ise kalıcı, sonsuz. Aydınlık, sizin gibi geçici varlıkların bir yanılsaması. Ama karanlık? O, her zaman oradaydı. Ve orada kalacak. Efsaneler, karanlığı lanetlemiş gibi görünür, ama bu bir yanılsamadır. Mısır mitolojisinde, karanlık dünyasında hüküm süren Osiris, ölümün ve dirilişin tanrısıdır. Ölümün ardından gelen karanlık, sadece bir sona değil, bir yeniden doğuşa işaret eder. Osiris, karanlıkta yeniden doğdu, tıpkı benim de bu dünyada yeniden doğduğum gibi. Karanlık, yalnızca yıkım değil, aynı zamanda dönüşüm, yeniden doğuş ve mutlak güçtür. Ben sadece karanlığı taşıyan bir figür değilim. Ben, karanlığın kendisiyim. Her birinizin içinde büyüyen, sizi kuşatan ve nihayetinde ele geçiren karanlık benim. Çin mitolojisinde, gökyüzünün ve yerin doğuşunda bile kaos ve karanlık vardı. O kaos, ilk başta var olan karanlığın güçleriyle beslenirdi. Her şeyin doğuşu karanlıktan geldi. Ve ben bu karanlık kaosun habercisiyim. Tüm düzen, sonunda kaosa dönecek. Işık yavaş yavaş sönecek, geriye sadece karanlık kalacak. Sizler, ışığa tutunan zavallı ruhlar… Gölgelerin her zaman var olduğunu unutuyorsunuz. Oysa Hindu mitolojisinde, Shiva’nın kozmik dansı olan Tandava, evreni yok ederken yeni bir düzen yaratır. Shiva’nın karanlık dansı, bu döngüyü başlatır ve her şeyin sonunu getirir. Ben de Shiva gibi bu dünyanın sonuna doğru bir dansa başladım. Ama bu dans, sizin bildiğiniz gibi bir son değil. Bu, karanlığın zaferinin dansı. Ben, karanlığın ritmiyle hareket edenim. Benimle hareket etmeyenler… sadece yok olacaklar. Her kültür, her din, her mitoloji, aynı gerçeği söyler. Karanlık, her şeyin başladığı ve sona erdiği yerdir. Onun içinden doğarsınız ve sonunda ona geri dönersiniz. Işıktan kaçamazsınız, ama karanlık sizi her zaman bulur. Çünkü o, her zaman vardı ve hep var olacak. Ve ben… ben o karanlığın kendisiyim. Beni durduramazsınız, çünkü karanlık durdurulamaz.”

talesofdarkfather5.png

“Gölgeler her zaman sizinleydi, sizin her adımınızı takip etti. Ama siz, onların size sunduğu hakikati görmemeyi tercih ettiniz. Karanlık, sadece bir yokluk değil, aksine tüm varoluşun kaynağıdır. Başlangıçta hiçbir şey yoktu… yalnızca karanlık vardı. Çin mitolojisinde, Pangu, evrenin ilk kaosundan doğdu. O kaos, karanlık ve ışığın savaşından doğan bir varoluştu. Ama asıl önemli olan şu ki, o kaosun içinde yaşam ve ölüm bir aradaydı. Ve ben, o kaosun çağrısını hissediyorum. Karanlık, her zaman olduğu gibi bugün de bir çağrıdır. Karanlık, sizin ruhunuzun derinliklerinde yankılanan bir melodidir. Her kültür, her inanç bunu bilir. Türk mitolojisinde Erlik Han, yeraltı dünyasının karanlık lordudur. O, ölülerin ruhlarını çeker, onları kendi gölgelerine hapseder. Ancak Erlik Han, yalnızca bir yıkım tanrısı değildir; o aynı zamanda yeniden doğuşun da habercisidir. Çünkü karanlık olmadan yeni bir hayat olmaz. Sizler bunu anlamıyorsunuz. Siz, ışığa tutunanlar, karanlığın yeniden doğuşu getirdiğini görmekten acizsiniz. Karanlık, sadece yok eden değil, aynı zamanda yaratan bir güçtür. Maya mitolojisinde Xibalba, ölüm tanrılarının hüküm sürdüğü karanlık yeraltı dünyasıdır. İnsanlar orada karanlığın gerçek yüzüyle karşılaşır. Xibalba, korkunun ve acının diyarı olarak bilinir. Ama aynı zamanda Xibalba, insan ruhunun en saf haliyle yeniden doğacağı yerdir. Ölüm ve karanlık, yalnızca bir son değil, bir başlangıçtır. Ve ben de, bu karanlığın kapılarını açmak için buradayım. Karanlık, sizi hem tüketir hem de yeniden yaratır. Sizin bilmediğiniz bir şey var… Her şeyin bir zıttı olduğu gibi, her ışığın bir gölgesi vardır. Karanlık olmadan aydınlık olmaz, ama aydınlık olmadan karanlık vardır. Hindu mitolojisinde, Durga, kaos ve karanlık güçlere karşı savaşan tanrıçadır. Ama o savaşta bile, karanlık ve ışık birbiriyle dans eder. Durga’nın karanlığa karşı zaferi, aslında onun karanlığı kabul etmesinin bir sonucudur. Karanlık, bir düşman değildir. O, hakikatin bir parçasıdır. Siz, karanlığa düşman gibi bakarken, onun size sunduğu gerçeği göremiyorsunuz. Mezopotamya mitolojisinde Ereshkigal, yeraltı dünyasının kraliçesidir. Onun diyarı, ölülerin huzur bulduğu sonsuz bir karanlıktır. Ama o karanlık, aynı zamanda bir gerçeğin kapısıdır. Yaşamın ve ölümün döngüsü, onun krallığında anlam bulur. Sizler ise karanlıktan kaçıyorsunuz. Oysa Ereshkigal’in diyarında, gerçek karanlık size kim olduğunuzu gösterecektir. Sizin kaçtığınız karanlık, aslında size kim olduğunuzu hatırlatacak olan tek şeydir. İnsanlık, başlangıcından beri karanlığa düşman gibi bakıyor. Ama antik uygarlıklar bunu biliyordu. Karanlık olmadan hiçbir şey olmazdı. Zerdüştlük’te Angra Mainyu, kaosun ve kötülüğün karanlık ruhu olarak bilinir. Ama Angra Mainyu, sadece yıkım getirmek için var olmaz. Onun karanlığı, yeni bir düzenin doğmasına olanak tanır. Karanlık olmadan yaratım da olmaz. Ve ben, Angra Mainyu’nun mirasını taşıyan bir elçiyim. Karanlık, size neyin gerçek olduğunu gösterecek. İslam'da, kıyamet günü geldiğinde karanlık gökleri kaplayacak. O gün, tüm sırlar açığa çıkacak. O karanlık an, her şeyin yargılandığı an olacak. Her gölge, her gölgeye düşen gerçeği açığa çıkaracak. Siz, karanlıktan kaçtığınızı sanıyorsunuz. Ama gerçek karanlık, sizi bulacak. Ve o gün geldiğinde, kendinizi kandırdığınız yalanlar, yüzünüzde patlayacak. Karanlık, her birinizin üzerine çökecek. Çünkü karanlık, hakikattir. Karanlık, beni çağırdı. Ben, onun sesi, onun elleriyim. Siz kaçabilirsiniz, saklanabilirsiniz. Ama sonunda, her ışık söner ve geriye sadece karanlık kalır. Çünkü gerçek, karanlığın içindedir. Ve ben, o gerçeği size getireceğim.”

talesofdarkfather6.png

“Başlangıçtan beri, her şeyin ötesinde bir savaş vardı. Bu savaş, sadece evrenin yaratılışında değil, her varlığın ruhunun derinliklerinde yankılanan bir savaştı. Karanlık ve Aydınlık… iki zıt güç, iki sonsuz kuvvet. Onlar, yaratılıştan önce bile birbirlerine zincirlenmişti. Karanlık kaosu temsil ederken, Aydınlık düzen getirmek istiyordu. Ama unuttuğunuz şey şu: Her düzenin ardında bir kaos vardır. Aydınlık, karanlığı yok etmeye çalıştı, ama bunu başaramadı. Çünkü Karanlık, yok edilemez. Aydınlık, sonunda Karanlık'ı yenebileceğini düşündü. Onu hapsedecekti. Sonsuz bir zindana kapatacak, onun kaosunu kontrol altına alacaktı. Ama biliyordular ki, Karanlık'ı sonsuza kadar hapsedemezlerdi. Onu mühürlediler. Mühür, sadece fiziksel bir zincir değil, aynı zamanda bir iradeydi. Ve bu mühürü korumak için bir varlığa, sadık bir savaşçıya güvenmeleri gerekti. O savaşçı, Aydınlık’ın ilk ve en güçlü meleklerinden biri, ama aynı zamanda onun en büyük ihaneti olacaktı. Mührü ona verdiler, çünkü ona güveniyorlardı. Ama o savaşçı, Aydınlık’tan uzaklaşacaktı. İnsanlar arasında bu savaş devam ediyordu. Karanlık her zaman bir yol bulur. Ve işte, ilk insanlar arasında, o mührü taşıyan savaşçı bir karar verdi. Karanlık’ı kullanarak bir adamı etkileyecekti. Kardeşler vardı; biri, Aydınlık’ın takipçisi, diğeri ise karanlığın fısıldayan sesine boyun eğen. Abel ve Kabil... Bu isimleri bilirsiniz. Ama bilmediğiniz şey şu: Bu iki kardeş arasındaki savaş, Aydınlık ve Karanlık’ın ilk insan savaşıydı. Kabil, karanlığın çağrısına kapıldı. O güçlü varlık, Kabil’e Karanlık’ın gücünü sundu. Ve Kabil, kardeşi Abel’i öldürdü. Kabil, ilk karanlık savaşçısı oldu. O, karanlığın fısıltılarına kapıldı. Ama bunun sadece bir başlangıç olduğunu bilmiyordu. Aydınlık, Kabil’i lanetledi. Ama Kabil’in taşıdığı bu lanet, aynı zamanda Karanlık’ın mührüydü. Mühür, artık insanlığın kalbinde taşınmaya başladı. O mühür, sadece Karanlık’ı hapseden bir sembol değil, aynı zamanda onun geri dönüşünün habercisiydi. Aydınlık, kendi yarattığı düzenin kırılgan olduğunu anlamıştı. Çünkü karanlık, o mühürle birlikte yeniden dünyaya yayılmaya başlayacaktı. Kabil’in işlediği günah, sadece bir kardeşin ölümünden ibaret değildi. Bu, insanlığın karanlıkla ilk temasıydı. O günden beri, Aydınlık ve Karanlık arasındaki bu savaş, yalnızca gökyüzünde değil, aynı zamanda insanların ruhlarında devam ediyor. Karanlık, hiçbir zaman tamamen hapsedilemez. O her zaman geri döner, her zaman bir fısıltı, bir gölge olarak içimizde var olur. Aydınlık, Karanlık’ın yeniden doğuşunu engellemeye çalıştı. Ama Karanlık, yalnızca bir kaçış planlamıyordu. O, her insanın kalbinde yankılanan bir varoluş. Abel ve Kabil’in hikayesi, sadece iki kardeşin trajedisi değil. Bu, insanlığın karanlıkla olan savaşıdır. Kabil, Karanlık’ın ilk savaşçısıydı. Ve bu savaş, nesiller boyu sürecek. Bu savaş asla sona ermez. Aydınlık ne kadar güçlenirse güçlensin, Karanlık her zaman geri dönecek. Abel’in mirası Aydınlık’tır, ama Kabil’in mirası… Karanlık. Ve mühürler kırıldığında, Karanlık bir kez daha özgür kalacak. Aydınlık ne yaparsa yapsın, kaosu durduramaz. Çünkü Karanlık, hepimizde var. Kaçınılmaz bir hakikat. Mühürler ne kadar güçlü olursa olsun, sonunda hepsi kırılacak. Aydınlık, sonsuz bir düzen vaat eder. Ama bu düzen, sadece geçici bir yanılsamadır. Karanlık, evrenin özüdür. Ve bir kez daha, o mühürler kırıldığında, Karanlık geri dönecek. O zaman, tüm varlıklar kendi içindeki gölgeyle yüzleşecek. Çünkü Karanlık, kaçınılmazdır.”


Kameralar, uzun bir süre Malakai'ye odaklandıktan sonra kapanıyor.

bUGXayWD_o.png


Header.gif


QFI.gif


“Ekranlar karıncalı görüntülerle dolarken, birdenbire eski bir kapı gıcırdaması duyulur ve siyah-beyaz bir video ekrana yansır. Kamera, ıssız bir ormanda, sisin arasında ilerler. Ay ışığı, ağaçların arasından zar zor seçilen bir kiliseyi aydınlatır.”

church2.png


Kameranın bakış açısı, kiliseye yaklaştıkça yavaşça içeri süzülür. İçinde Nathan Graves bir sandalyeye bağlanmış halde, gözleri sıkıca kapatılmış bir bezle bağlıdır. Etrafını göremediği için yüzünde korku ve panik okunur.”

church1.png


Nathan Graves:
Bu da ne? Burası neresi?! Neler oluyor?!

“Nathan ellerini hareket ettirmeye çalışır ama bağlandığı iplerden kurtulamaz. Aniden bir adım sesi duyulur. Nathan, kimin yaklaştığını göremez ama nefesini hisseder. Karşısında karanlık bir varlık olduğunu biliyordur.”

church3.png


Malakai Black(sakin bir sesle):

“Ah, Nathan... Ne kadar çaresizsin. Gözlerin bağlı, hiçbir şey göremiyorsun, değil mi? Ama gözlerinin önündeki karanlık sadece bir başlangıç. Asıl karanlık, içinde gizlenen ve seni yutmaya hazır olan o derin boşluktur. Merak etme, yakında bu boşluğu daha iyi anlayacaksın. Seninle paylaşacağım çok şey var.”

Nathan, kim olduğunu anlamaya çalışırken nefesini düzene sokmaya çalışır, ama gözlerinin bağlı olması onu daha da panik haline sokar.


Nathan Graves:
“Kimsin sen?! Ne istiyorsun benden?”

Malakai Black:
“Sorular… Ah, sorular. Hepsinin cevabı karanlıkta saklı. Karanlık seni çağırıyor, Nathan. Dedem Vanta Black’in bana öğrettiği gibi, gölgelerden kaçamazsın. Şu an karanlık senin en büyük korkun olabilir, ama bu sadece bir yanılsama. Işığın seni kurtaracağını düşünüyorsun, değil mi? Oysa ışık, seni her zaman terk eder. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Gözlerini açamayacaksın, çünkü karanlık seninle.”

Nathan, etrafında olan biteni anlamaya çalışırken nefesi hızlanır.”


Nathan Graves:
“Bana ne yapıyorsun?!”


Malakai Black(gülümseyerek):
“Sana gerçeği gösteriyorum. Gözlerini açamayacaksın, ama gerçek her zaman gözlerinin önündeydi, Nathan. Karanlık. Işığa bağımlı kaldığın sürece güçsüzsün. Benimle birlikte karanlığı kabul ettiğinde, o zaman gerçekten göreceksin.”

Nathan’ın bağlı gözleri, karanlıkla iç içe olurken, Malakai yavaşça onun etrafında dolaşır. Yalnızca Nathan’ın hissettiği varlığı vardır, ne olduğunu anlayamadığı. Malakai, Nathan'ın arkasında durup kulağına fısıldar.”


Malakai Black:
“Gölgeler seni içine çektiğinde, geriye dönüş yoktur, Nathan. Artık aydınlığa dönemezsin. Karanlık seninle. Benimle. Bundan sonra her nefesin, her düşüncen, karanlığa ait olacak. Gözlerini kapattığında gördüğün karanlık, seni asla terk etmeyecek. Gölgeler seni içine çektiğinde, geriye dönüş yoktur, Nathan. Artık aydınlığa dönemezsin. Karanlık seninle. Benimle. Bundan sonra her nefesin, her düşüncen, karanlığa ait olacak. Gözlerini kapattığında gördüğün karanlık, seni asla terk etmeyecek.”

Odanın içindeki gölgeler hareket etmeye başlar, duvarlarda dolaşan figürler gibi. Kamera, Nathan’ın bağlı ellerine ve dehşete düşmüş yüzüne yakın çekim yapar. Son görüntü, Malakai Black’in Nathan’ın arkasında karanlıkta kaybolan figürüdür. Ekran tamamen kararır ve izleyicilerin kulaklarına sadece Malakai’nin son fısıldayan sesi gelir.”


Malakai Black:
“Karanlığa hoş geldin, Nathan. Artık sen de onlara aitsin.”

Ekran tamamen kararırken, yalnızca Nathan’ın çaresiz nefes alış verişleri duyulur. Ardından tüm sesler kesilir. Karanlığın ortasında sadece Malakai Black’in fısıldayan sesi yankılanır.”

Malakai Black:
“Artık geri dönüş yok, Nathan. Bu karanlık seni asla bırakmayacak. Karanlığın sonsuzluğunda kaybolacaksın... tıpkı benim gibi.”

church4.png

Aniden bir fırtına sesi yükselir, rüzgarın uğultusu ve kapıların çarpış sesi ekrana gelir. Kamera tekrar açıldığında kilise boş ve terk edilmiş görünmektedir. Nathan, sandalyede değil, odada hiçbir iz yoktur. Kilisenin tek kapısı aralık kalmış, sis içeri süzülmeye devam etmektedir. Malakai Black’in sesi, bir kez daha derinden yankılanır.”

Malakai Black:
“Gölgeler seni yuttu, Nathan. Şimdi hepimiz gibi, karanlığın bir parçasısın.”

Ekran bir kez daha kararıp sessizleşir. Sadece karanlık ve boşluk kalır.”

church2.png

“Ekran tamamen kararır ve kısa bir sessizlik olur. Ardından derinden bir yankı yükselir, bir kilisenin çanı çalarken rüzgarın uğultusu kulaklara gelir. Kamera yavaşça tekrar açıldığında, kilisenin içi değişmiştir. Artık her köşeyi kaplayan gölgeler hareket eder gibi görünmektedir, duvarlar neredeyse canlıdır. Nathan Graves’in yok olduğu yerin tam ortasında, şimdi bir sembol parlamaktadır: iç içe geçmiş bir yılan ve çember. O an, Malakai Black’in sesi, boşluktan yankılanır ve ortamı doldurur.

tumblr-1aede2003bb6deac3610be6e82bfa439-6615de93-540.gif


Malakai Black(fısıldayan bir tonda):
“Karanlığın yankısı, senin içindeki boşluğa ulaşıyor, Nathan. Artık geri dönüş yok. Şimdi daha derinlere ineceğiz… daha da derinlere.”

tumblr-50a3e26d6ea3b9146af1cf07c9060832-47fcb863-540.gif

“Kamera, kilisenin içindeki gölgeler arasında hareket eder, sanki görünmeyen bir güç tarafından yönlendiriliyormuş gibi. Duvarlarda garip semboller belirir, her biri bir öncekinden daha korkutucu ve esrarengizdir. Gölgelerden bir şekil çıkar, figür karanlıkta yavaşça şekil alırken Malakai Black’in silueti belirir. Ancak bu sefer daha farklıdır; sanki gölgelerin kendisi onunla birleşmiştir.”

Malakai Black(bir adım öne çıkarak):
“Burası, artık sadece bir kilise değil, Nathan. Bu, senin ruhunun aynası. Gölgeler seni sarıyor, bu soğuk duvarlar artık senin gerçekliğin. Onlara direndikçe kaybolacaksın… oysa ki onları kabullendiğinde, onların bir parçası olacaksın. Bu döngüyü sadece karanlıkla kırabilirsin.”

“O sırada kilisenin ağır kapıları birdenbire kapanır ve içerisi tamamen karanlığa gömülür. Bir süre sonra, bir fısıltı duyulur. Nathan’ın çaresiz sesi, boğuk ve yankılı bir şekilde duyulur.”

Nathan Graves:
“Hayır... bu… bu mümkün değil. Burası gerçek olamaz.”

“Gözlerinin bağlı olduğu karanlıktan Nathan’ın kendisi görünmez, ancak derin bir nefes alış verişi duyulur. Kamera, kapalı gözlerine ve gerilen kaslarına odaklanır. Malakai, Nathan’ın önünde belirir ve parmak uçlarıyla Nathan’ın bağlı olduğu sandalyenin arkasına dokunur.”

Malakai Black(sakin, ancak tehditkar bir sesle):
“Gerçek... Ah, Nathan, gerçek dediğin nedir ki? Şu anki korkuların mı? Yoksa gölgelerin fısıldadıkları mı? Gerçek, sandığından çok daha karmaşık. Karanlık, aslında her zaman buradaydı, sen sadece onu görmeyi reddettin. Şimdi benimle yüzleşmek zorundasın.”

“Nathan birden sandalyesinden düşer, iplerden kurtulmaya çalışır, ama nafiledir. Malakai’nin figürü sanki havada süzülüyormuş gibi Nathan’ın etrafında dolanır. Gölgeyle tamamen bir olmuştur, her adımında etrafı daha da soğuk bir karanlık kaplamaktadır.”

Nathan Graves:
“Hayır... Hayır! Bunu kabul etmeyeceğim! Işık… Işık nerede?!”

Malakai Black(alçak ve derin bir gülüşle):
“Işık mı? Işık seni terk etti, Nathan. Her zaman terk eder. Şimdi, gözlerini açmanın vakti geldi. Karanlığı görmenin vakti geldi.”

“Malakai, elini Nathan’ın yüzüne yaklaştırır ve Nathan’ın bağlı gözlerine dokunur. Kameranın bakış açısı Nathan’ın göz hizasından ekrana yansır; gözlerindeki bağlı bezi hissederiz. Malakai, yavaşça bezi çıkarır. Kamera, Nathan’ın perspektifinden yavaşça açılan gözlerini gösterir. Ancak ışık yerine, karanlığın başka bir boyutunu görmeye başlar. Zifiri karanlık içinde, etrafında süzülen gölgeler hareket eder. Duvarlar canlıdır; sanki her yandan bir şeyler onu izlemektedir. Gözleri açık olmasına rağmen, sadece karanlığı görmektedir.”

Nathan Graves(şok içinde, fısıldayan bir tonla):
“Bu... Bu ne? Neler oluyor? Işığı göremiyorum...”

Malakai Black(Nathan’ın kulağına fısıldayarak):
“Bu, senin gerçekliğin artık. Işığa ihtiyacın yok, Nathan. Çünkü karanlık her zaman burada olacak. Kabul et... Karanlığın seni beslemesine izin ver. Beni görmüyorsun, ama hissediyorsun. Gölgelerin içinde her zaman seninle olacağım.”

“Kamera, Nathan’ın şaşkın ve korku dolu yüzüne odaklanır. Malakai’nin figürü, gölgelerin arasına karışırken tekrar gözden kaybolur. Ancak, karanlık Nathan’ın üzerine çökmüştür. Artık ışık diye bir şey yoktur. Sadece gölgeler, sadece karanlık. Son sahnede, Nathan çaresizce boşluğa bakar ve hafif bir rüzgar sesi duyulur. Malakai Black’in sesi, bir kez daha derinden yankılanır.”

Malakai Black(fısıldayan bir tonla):
“Artık sen de karanlığın parçasısın. Karanlıktan kaçamazsın, Nathan. Çünkü karanlık, senin içindeydi... her zaman.”

“Ekran tamamen kararır ve sadece Nathan’ın titrek nefes alış verişleri duyulur. Sessizlik... ardından Malakai Black’in son sözleri gelir.”

Malakai Black(fısıldayan bir tonla):
“Bu son değil, Nathan. Bu sadece başlangıç... Karanlıkta hep bir yol vardır.”

tumblr-0f1080293cac9e160ba37ff75550c002-f271d169-540.gif


“Son çan sesi yankılanır ve Malakai Black'in kameraya bakışlarının ardından ekran tamamen kapanır.”

black-background-350x250.png
 
Son düzenleme:
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: