Üzerine gelen asker karşısında Ziggy’nin hiçbir şansı yoktu elleri ve kolları bağlıydı. Askerin elinde ise kılıç vardı. Ziggy Tanrı’ya dua etmeye başladı, gözlerini kapattı ama asker kılıcı ile Ziggy’nin elini bağlayan ipi kesmişti. Ziggy bu duruma anlam vermekte zorlandı. Ziggy ayağa kalktığında ise onun ellerini çözen asker başta olmak üzere bütün askerler onun önünde diz çökmüştü. Asker “Kuzey’in Lordu” diyordu. Ziggy askere kim olduğunu ve nereli olduğunu sordu. Asker ise Ayı Adaları’ndan Leydi Joella Frostbear tarafından görevlendirildiğini belirtti. Kuzey Unutmazdı. Kuzey bir işgalciye boyun eğmeyecekti. Asker daha sonrasında Ziggy’i Ayı Adaları’nda misafir etmekten onur duyacaklarını paylaştı.
Ayı Adaları’na gidiş sorunsuz olmuştu. Ayı Adaları’nda Frostbearların kalesi olan Frost Keep’e geldiklerinde ise Leydi Joella, lordunu büyük bir saygıyla karşılamıştı. Ziggy Wolfguard bu genç, cesur leydi karşısında büyük bir saygı beslemişti. Leydi Joella henüz daha 12 yaşındaydı ve ailesinin trajik ölümü sonucunda tek varis olarak Ayı Adaları’nın Leydisi olmuştu. Joella, Ziggy Wolfguard için ikramlarda bulundu ve ona ziyafet verdi. Ziggy uzun zindan günlerinin ardından kendisini daha iyi hissediyordu. Leydi Joella, Ziggy Wolfguard’ın Kuzey’in tek gerçek Lordu olduğunu söylüyordu. Sigurd Wolfguard hain ve gaspçıydı. Ve Ayı Adaları kesinlikle Sigurd’a diz çökmeyecekti. Ayı Adaları’nın diz çökeceği tek kuzey lordunun Ziggy Wolfguard olduğunu duyurdular…
Ziggy Wolfguard o gece çok daha başka bilgiler de öğrenmişti. Örneğin Ziggy Sur’a giderken Sigurd’un bir grup çetesinin Frostbearlar’dan önce Ziggy’e ve Kuzeyli askerlere saldırıp oracıkta onları infaz edeceğini öğrenmiş. Ayı Adalılar ve Kuzey’e sadık sancak hanelerinin en başından beri Sigurd’a güvenmediklerini ve Sigurd’un kuzgunlarını aldıkları günden beri plan yaptıklarını belirttiler. Wolfguard Üstat’ı da bu planların içerisindeymiş. Gece nöbeti ve Frostbearlar’ın kurtarma operasyonunu da bizzat Üstat planlamış. Ziggy, Üstat’ın bu dahiyane planına hayran kaldı. Artık geriye sadık hanelerle birlikte birlik olup amcasının üzerine yürümek kalmıştı…
Kış Yarı’nda ise büyük bir öfke hakimdi. Öncelikle Kral Arthur Dragonshade’in göndermiş olduğu kuzgunlar ulaşmıştı. Sigurd, bir güneylinin Kuzey’in iç işlerine karışmasına derin öfke duymuştu. Daha sonrasında ise Sur yolunda olanlar da sinir harbi yaşamasına neden olmuştu. Sigurd olanlar için Üstat’ı suçladı. Üstat ise kendisini savunsa da Sigurd ani bir kılıç darbesi ile onun kalbine kılıcı sert bir şekilde saplamış oldu. Üstat ağzından kanlar akarak oracıkta hayatını kaybetmişti. Sigurd kendisine sadık olan kuzey hanelerini Kış Yarı’na çağırmıştı…
Sigurd’u destekleyen 12 hane Kış Yarı’nda yerini almıştı. Bunların başında Snowwolf Hanesi yer alıyordu. Snowwolf ailesi uzaktan Wolfguard Hanesi ile de akrabaydı. Sigurd büyük bir konsey toplantısı yaptı.
Sigurd Wolfguard: Yeğenim Ziggy Wolfguard, Kuzey geleneklerine aykırı olarak ihanette bulunmuştur. Güneyli çetelerle işbirliği içerisine girerek kuzenini katletmiştir. Böylesine bir ihanet karşısında Kuzey asla sessiz kalmayacaktır. Kuzey halkları güneyin çiçekli halklarından farklı bir yapıya sahiptir. Kimse bize lord atayamaz. Bu elimde görmüş olduğunuz mektup bizzat 7 Krallığı’n Kralı Kral Arthur Dragonshade tarafından iletildi. Mektupta Ziggy’nin derhal tahta geçmesini emrediyor. Bunu kabul etmiyorum. Buna karşı direniyorum. Bundan 300 yıl önce atalarımız onların önünde ejderhaları olduğu için diz çöktü ama artık ejderhalar yok. Bugün burada sizleri ağırlamamın sebebi ne yeğenimin ihaneti ne de Kuzey’e ihanet eden diğer haneler. Bugün burada sizi ağırlama sebebim Kuzey’in bağımsızlığını ilan etmem! Artık Kuzey’e Kuzey’in Kralları hükmedecek! Bugünden son günüme kadar kendimi Kuzey’in Kralı ilan ediyorum. Kardeşlerim benimle misiniz?
Bütün lordlar hep birlikte ayağa kalktı ve kılıçlarını çıkartarak havaya kaldırdılar. Herkesin ağzında “Kuzey’in Kralı” sözü çıkıyordu. Sigurd Wolfguard artık Kuzey’in Kralı olmuştu. Bütün lordlar önünde kılıçlarını yere saplayıp diz çöktüler…
İlerleyen günlerde ise Kuzey Lordları birer birer kendi kalelerine dönmüşlerdi. Kış Yarı’na ise yeni bir kuzgun daha gelmişti. Yine Kralı’n Şehri’nden gelmişti ancak bu sefer Kral Arthur Dragonshade’in ölümünü duyurmuştu. Kuzey’in Kralı Sigurd Wolfguard ise bu habere sevinmişti…
Casterly Kaya’sında ise işler yolunda gidiyordu. Lannis Limanı’nda yaşanan Korsan Saldırısı ile daha Marko Goldspire Lannis Limanına 1000 Krallık askeri ile varmadan yeğeni Kenneth Goldspire tarafından bastırılmış ve korsanlar infaz bile edilmişti. Marko, Kenneth yerine küçük oğlu Liam’ın olabileceğini hayal etti. Ayrıca yeğeninin kendisinin isminin önüne geçiyor olması da içten içe onu rahatsız ediyordu. Fakat sancak lordlarının yanında yeğeninin bu başarısını takdir etmemesi ise sıkıntılara yol açacağı için Kenneth’i tebrik etti. Kenneth daha sonrasında amcasına savaş ile ilgili rapor verdi. Korsanlar Essos’tan Korsan Şehirler’den gelmişti. Fakat Kenneth Goldspire kahramanca Korsanlarla savaşıp onları alt etmişti, korsanların tüm gemileri batmış ve esir kalanlar ise infaz edilmişti. Olayın şahidi olan sancak lordları Kenneth’in dillere destan savaşçılığını konuşmaktaydılar. Bu durum içten içe Marko Goldspire’ı sinir ediyordu. Fakat bir çıkmazın içinde olduğunun da farkındaydı. Çünkü büyük oğlu günün birinde Kral olacaktı. Fakat o da kesin değildi. Çünkü Kral Arthur, Ashara’dan erkek çocuk yaparsa Helena’nın varisliği düşecekti. Marko bütün gün bütün gece bu sorularla ile boğuşmuştu ve rüyalarında bile yeğeninin Casterly Kayası lordu olduğunu hatta kendi kellesini bizzat aldığını görmüş ve soğuk terler içinde uyanmıştı. Uyandığında ise yine Kenneth’i görmüş. Kenneth amcasına saygıyla yaklaşsa da rüyanın etkisi ile ondan işkillenmişti…
Ertesi sabah ise kahvaltıda Kenneth ve Marko vardı. Marko dün gece gördüğü rüyayı düşünmekteydi. Bu bir işaret miydi? Kafasını kurcalıyordu. Bu esnada içeriye üstat girdi ve Marko’ya acı bir haberinin olduğunu belirtip Kral’ın şehrinden gelen mektubu verdi. Marko satırları okudukça benliğini bir üzüntü kaplamıştı. Kral Arthur Dragonshade ölmüştü. Marko kralını her şeyden önemlisi de dostunu kaybetmişti. Marko ayrıca satırlarda ölümden Kraliçe Ashara Suncrest’in sorumlu tutulduğunu bizzat yeni Kraliçe Helena’nın el yazısıyla öğrenmişti. Ashara ihanetinin sonucunda ise halka açık bir şekilde yargılanmak için zindana atılmıştı…
Kenneth Goldspire: Lordum…
Dedi Kenneth, Marko’nun yüz ifadesinde gelen haberi merak etmekteydi…
Marko Goldspire: Kral Arthur ile olan dostluğumuz senin Berrick ile olan kardeşlik bağınızdan da öte bir dostluktu. Birlikte büyüdük. Her zaman tavsiyelerimi dinlemiş ve diyarı bilgelikle yönetmiş barışçıl bir adamdı. Onu bir kraldan ziyade bir dost hatta bir kardeş olarak görüyordum. Ve bir mektupla onun ölüm haberini alıyorum. Her anımız, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi ve onun öldüğü gün onun yanında olamadım…
Kenneth Goldspire: Tanrı’nın yazgısı karşısında elimizden hiçbir şey gelmez. Tanrı’ya kralımız için dua etmekten başka bir çaremiz yok.
Marko Goldspire: Gelinimiz Helena artık kraliçemiz. Sevgili kuzenin ise artık Kral. Fakat ortada büyük bir problem var. Dornelu Kraliçe’yi sevgili gelinimiz hain ilan edip zindana attırmış. Bu haber karşısında Dorne ne tepki verecek? Dorneluları karşına almak ne büyük bir ahmaklık bunu biliyor musun sevgili yeğenim. Fakat senin bilmen değil sevgili gelinimin bilmesi önemli. Festalıklar Kraliçesi… Benim bu saçmalığa son vermek için Kral’ın Şehrine gitmem gerekiyor.
Marko bir süre bu sözleri söyleyip söylememek konusunda tereddüt etti. Ama söylemesi gerekiyordu…
Marko Goldspire: Korkarım bizi bekleyen tehlike Korsanlar’dan daha büyük. Kalenin güvenliğini arttır. Sancak birliklerine haber et. Özellikle Güney’den gelecek tehlikelere karşı tedbirli olsunlar ve benim yokluğumda yönetim ve komuta senindir.
Marko daha sonrasında mühürlü bir ferman ile durumu yazıya döktü ve Kral’ın Şehri’nden birlikte geldiği 1000 Kraliyet askeri ile birlikte Kral’ın Şehrine geri döndü…
Demir Adalılar diyarın kalanından çok farklı inanış ve ritüellere sahipti. Ölen bir kez daha ölemezdi. Onlar Boğulmuş Tanrı’ya ibadet ediyorlardı. Bandan Ironcliff erkek kardeşi Dexter Ironcliff’i varisi ilan etmişti ve bunun için deniz kıyısında bir ritüel yapılması gerekiyordu. Dexter Ironcliff rahip ile birlikte beline kadar suyun içindeydi. Rahip kutsama sözlerini söyledi. “Ölen bir daha ölemez” diye karşılık verdi Dexter. “Ölen bir daha ölemez ama daha sert ve daha güçlü olarak yeniden doğar” dedi Rahip ve Dexter’ı suda boğmaya başladı. Dexter boğulduğunda ise onu karaya çektiler. Dexter bir süre boğulmuş bir şekilde yattıktan sonra ise ağzından su püskürterek geri uyandı. O artık daha sert ve daha güçlü bir şekilde uyanmıştı. Dexter’ın varis oluşu akşamına bir ziyafet eşliğinde kutlandı…
Güneş Mızrak almış olduğu acı haber ile birlikte öfke yuvasına dönmüştü. Arthas Suncrest başta olmak üzere kimse Ashara’nın zindana atılmasını kabul edemiyordu.
Thalion Suncrest: Kaybedecek zamanımız yok. En iyi 40 adamım ile birlikte Kızıl Kale’ye sızar ve Ashara’yı oradan kurtarabilirim.
Deny Suncrest: Ashara ile 9 ay boyunca aynı karında büyüdük. O benim canımın yarısı ve yerimde duramıyorum. Kardeşimi oradan kurtarmak istiyorum. Amca 41. Kişi olarak ben de gelmek istiyorum.
Aegor Heat: Ashara ile aynı annenin kardeşleri olmasak da çocukluğumuz birlikte geçti. O benim kardeşim ve canımın diğer yarısı. Burada duramam. Eğer bu uğurda birisi hayatını feda etmek istiyorsa o kişi ben olmalıyım. 42. Kişi olarak da ben gelmek istiyorum amca.
Rebekah Suncrest: Bu tamamen delilik ve aptallık. O cadı kraliçe biz harekete geçmezsek Ashara’ya eziyet edecek. Acele etmeliyiz.
Arthas Suncrest: KİMSE BİR YERE KIPIRDAMIYOR! Bu apaçık bir şekilde bana, haneme, aileme ve Dorne’a yapılan bir hakarettir. Kraliçe açık bir şekilde Dorne’u karşısına aldı ve bunun bedelini ağır bir şekilde ödeyecek. Dorne’daki tüm hanelere ivedi haber verilsin. Tüm askeri kuvvetlerimiz ile birlikte Kral’ın Şehri’ne doğru ilerleyeceğiz. BU AÇIK BİR ŞEKİLDE SAVAŞ İLANIDIR! Kraliçeye de mektubumuz açık bir şekilde iletilsin. Dorne tüm kuvvetleri ile geliyor!
BÖLÜM SONU…
