- Katılım
- 29 Nis 2024
- Konular
- 7
- Mesajlar
- 158
- Beğeni sayısı
- 65
- PG Nakit
- 0
- Favori Güreşçi
- Edge
Güreş tarihi içinde barındırdığı sayısız yıldız ve modern döneme damgasını vuran süperstarlarla birlikte onlarca farklı şampiyonun sayısız çeşitlilikle hikayelerine ev sahipliği yapmıştır. Elbette bu kadar ismin içinde kendi dönemlerine damga vuran ve tüm sektörde kendini kabul ettiren isimler ayrı bir yer tutuyor. Lou Thesz, Sammartino, Dusty Rhodes, Hulk Hogan, Ric Flair, SCSA, John Cena ve Roman Reigns kendi dönemlerini domine ederek yüz yıla varan bir dönemde isimlerini herkesin önüne yazdıran büyük şampiyonlardı.
Saydığım isimlerden belki de en büyüğü olan Hulk Hogan, 1980lerde sadece profesyonel güreşin değil; tüm spor aleminin en önemli simalarından biri konumundaydı. Bir yanda Maradona efsanesi, diğer yanda uçmayı öğrenen Jardon, Iron Mike ve rüzgarın oğlu Senna ile birlikte o dönemin yüzlerinden biri kesinlikle Hogan'dı. WWF güreş dünyasında büyük bir atılım yaparak diğer tüm şirketlerden daha büyük bir üne ulaşmış, televizyon şovlarıyla da güreşi yüksek getirili bir iş haline getirmişti. Bu durumun zaman içinde pek çok para babasını sektöre çekeceğini de söylemek gerek. İşte tüm bu debdebe ve dönüşümün içinde Hulk Hogan sektörün tartışmasız bir numarasıydı. Amerikan yurttaşlara düzenli ve sağlıklı bir yaşam tavsiye ediyor, kasabalı hristiyanlığının bir rahibi gibi promolar kesiyordu. Yenilmez karakteri ve süper güçleriyle Hulk Hogan net olarak güreş tarihinin ilk "Icon" figürü olmuştu. Wrestlemania 3'te Andre'ye karşı aldığı destansı galibiyetse O'nun döneminin kesinlikle pik noktasını teşkil ediyordu.
Fakat sektörün akış hızı içerisinde bir starın etkisini kaybetmesi eskiye nazaran daha çabuk gerçekleşiyordu. Çünkü yıldızlar neredeyse her hafta ekrana çıkıyordu ve uzun yıllar bu etkiyi muhafaza edebilmek yorucu ve zor bir işti. Tam da bu yüzden bir star etkisini kaybetmeden yerine yenisini koyabilmek büyük önem arz etmekteydi. Dönemin bir diğer yıldızı Randy Savage güreş dünyası içinde büyük bir üne sahip olsa da Hogan'ın yerini alacak kadar genç ve yeni bir isim değildi. Dolayısıyla özellikle genç yaştaki izleyicileri olaya dahil edecek yeni bir yüze ihtiyaç vardı. Bu yüz dönemi için iyi bir highflyer olan ve yüz boyasıyla, amazon savaşçısı yetenekleriyle gerçekten ilgi çekici bir karakter olan The Ultimate Warrior oldu. Warrior aslında WWF'e geleli daha 2 3 yıl olmuştu ama gerçekten seyirciyi çeken bir auraya sahipti. Hogan'ın karşısına dikilmeden önce çok iyi 2 IC saltanatı geçirmişti. Zaten o yıllarda IC kemerinin yarı bir main event kemeri olduğunu düşünürsek Warrior'ın bir noktada WWF şampiyonu olması çok olasıydı. O'nu Hogan'ın karşısına geçirip WWF'in yeni büyük şovu Wrestlemania'da şampiyon yapmak ise bir kemeri kazanmaktan çok daha fazla anlam taşımaktaydı. Zaten Vince'te aynı bu şekilde görüyordu durumu, The Ultimate Warrior, bu büyük trenin yeni taşıyıcı vagonu olacaktı. Kendi döneminde ve sonrasında çokta tenkit edilen bu kararı ben ayrıca eleştirmeyeceğim. Açıkçası o günün şartlarında bir güreş izleyicisi olsam Warrior'ın Hogan'ı Wrestlemania'da yenmesini kesinlikle satın alırdım. İşin nihayetinde The Ultimate Warrior Wrestlemania 6'da Hulk Hogan'ı mağlup etti ve altını pekte dolduramadığı WWF Şampiyonluğu unvanını ele geçirdi. Aslında Hogan'ın WWF'te miadının dolmaya başladığı bir sır değildi, nitekim 1993'te şirketten ayrılıp güreşin kaderini değiştirecek bir yolculuğa çıktı. Warrior ise şampiyonluğu Royal Rumble 1991'de Slaughter'a kaybettikten sonra bir daha Main Eventer seviyesinde boy gösteremedi. O şirketten ayrılana kadar Ric Flair, Randy Savage, Bret Hart ve Shawn Michaels WWF'i taşıdılar.
1996'da WWF'ten bir daha ring içine dönmemek üzere ayrılan Warrior, yazımızın konusu olan son dansını icra etmek üzere 1998'de WCW'ya geldiğinde güreş dünyasında kıran kırana bir reyting savaşı yaşanmaktaydı. Omurga itibariyle WWF'ten çektiği yıldızlarla WCW, WWF'e meydan okumuş ve 1 yılı aşkın bir süre WWF'in bir numaralı televizyon şovu RAW'u mağlup etmişti. WCW'nun ana senaryosu ise Hogan'ın başını çektiği nWo'ya dayanıyordu. Her ne kadar Warrior ilk kez WCW'da ringe çıktığı Fall Brawl 1998'de nWo senaryosu eski ilgisini kaybetmiş olsa da, Warrior'ı tekrar Hogan'ın karşısına çıkaran hikaye de yine bu oldu. Fall Brawl 98'de Team WCW'ya katılan Warrior, Hogan'ın nWo'sunu mağlup etmeyi başarmıştı. Bu başlangıç ikiliyi Halloween Havoc 98'deki tekli maçlarına götüren bir feudu ateşlemiş oldu. Feud 1998 yılının en kötü çekişmelerinden biri olarak gösterildi ve RAW'a karşı geri düşen Nitro'ya hiçbir şey katmadı. İnsanüstü yetenekleriyle Hogan'a akıl oyunları (!) oynayan Warrior sanırım 1998 yılı şartlarında dünyanın en az satın alınacak izletilerinden biriydi. Nitekim ikilinin Halloween Havoc'taki maçları da beklendiği gibi ring içi olarak felaket derecede kötüydü. Oldukça zorlama ve demode bu hikaye hiçbir etki yaratmadı. Hogan maçı kirli bir şekilde kazanırken, Warrior için bu maç üst seviyelerdeki güreş kariyerinin sonu oldu. Bir bakıma Hogan'a karşı aldığı tarihi galibiyetle zirveyi gören kariyeri, yine Hogan karşısında son bulmuş oldu.
Saydığım isimlerden belki de en büyüğü olan Hulk Hogan, 1980lerde sadece profesyonel güreşin değil; tüm spor aleminin en önemli simalarından biri konumundaydı. Bir yanda Maradona efsanesi, diğer yanda uçmayı öğrenen Jardon, Iron Mike ve rüzgarın oğlu Senna ile birlikte o dönemin yüzlerinden biri kesinlikle Hogan'dı. WWF güreş dünyasında büyük bir atılım yaparak diğer tüm şirketlerden daha büyük bir üne ulaşmış, televizyon şovlarıyla da güreşi yüksek getirili bir iş haline getirmişti. Bu durumun zaman içinde pek çok para babasını sektöre çekeceğini de söylemek gerek. İşte tüm bu debdebe ve dönüşümün içinde Hulk Hogan sektörün tartışmasız bir numarasıydı. Amerikan yurttaşlara düzenli ve sağlıklı bir yaşam tavsiye ediyor, kasabalı hristiyanlığının bir rahibi gibi promolar kesiyordu. Yenilmez karakteri ve süper güçleriyle Hulk Hogan net olarak güreş tarihinin ilk "Icon" figürü olmuştu. Wrestlemania 3'te Andre'ye karşı aldığı destansı galibiyetse O'nun döneminin kesinlikle pik noktasını teşkil ediyordu.
Fakat sektörün akış hızı içerisinde bir starın etkisini kaybetmesi eskiye nazaran daha çabuk gerçekleşiyordu. Çünkü yıldızlar neredeyse her hafta ekrana çıkıyordu ve uzun yıllar bu etkiyi muhafaza edebilmek yorucu ve zor bir işti. Tam da bu yüzden bir star etkisini kaybetmeden yerine yenisini koyabilmek büyük önem arz etmekteydi. Dönemin bir diğer yıldızı Randy Savage güreş dünyası içinde büyük bir üne sahip olsa da Hogan'ın yerini alacak kadar genç ve yeni bir isim değildi. Dolayısıyla özellikle genç yaştaki izleyicileri olaya dahil edecek yeni bir yüze ihtiyaç vardı. Bu yüz dönemi için iyi bir highflyer olan ve yüz boyasıyla, amazon savaşçısı yetenekleriyle gerçekten ilgi çekici bir karakter olan The Ultimate Warrior oldu. Warrior aslında WWF'e geleli daha 2 3 yıl olmuştu ama gerçekten seyirciyi çeken bir auraya sahipti. Hogan'ın karşısına dikilmeden önce çok iyi 2 IC saltanatı geçirmişti. Zaten o yıllarda IC kemerinin yarı bir main event kemeri olduğunu düşünürsek Warrior'ın bir noktada WWF şampiyonu olması çok olasıydı. O'nu Hogan'ın karşısına geçirip WWF'in yeni büyük şovu Wrestlemania'da şampiyon yapmak ise bir kemeri kazanmaktan çok daha fazla anlam taşımaktaydı. Zaten Vince'te aynı bu şekilde görüyordu durumu, The Ultimate Warrior, bu büyük trenin yeni taşıyıcı vagonu olacaktı. Kendi döneminde ve sonrasında çokta tenkit edilen bu kararı ben ayrıca eleştirmeyeceğim. Açıkçası o günün şartlarında bir güreş izleyicisi olsam Warrior'ın Hogan'ı Wrestlemania'da yenmesini kesinlikle satın alırdım. İşin nihayetinde The Ultimate Warrior Wrestlemania 6'da Hulk Hogan'ı mağlup etti ve altını pekte dolduramadığı WWF Şampiyonluğu unvanını ele geçirdi. Aslında Hogan'ın WWF'te miadının dolmaya başladığı bir sır değildi, nitekim 1993'te şirketten ayrılıp güreşin kaderini değiştirecek bir yolculuğa çıktı. Warrior ise şampiyonluğu Royal Rumble 1991'de Slaughter'a kaybettikten sonra bir daha Main Eventer seviyesinde boy gösteremedi. O şirketten ayrılana kadar Ric Flair, Randy Savage, Bret Hart ve Shawn Michaels WWF'i taşıdılar.
1996'da WWF'ten bir daha ring içine dönmemek üzere ayrılan Warrior, yazımızın konusu olan son dansını icra etmek üzere 1998'de WCW'ya geldiğinde güreş dünyasında kıran kırana bir reyting savaşı yaşanmaktaydı. Omurga itibariyle WWF'ten çektiği yıldızlarla WCW, WWF'e meydan okumuş ve 1 yılı aşkın bir süre WWF'in bir numaralı televizyon şovu RAW'u mağlup etmişti. WCW'nun ana senaryosu ise Hogan'ın başını çektiği nWo'ya dayanıyordu. Her ne kadar Warrior ilk kez WCW'da ringe çıktığı Fall Brawl 1998'de nWo senaryosu eski ilgisini kaybetmiş olsa da, Warrior'ı tekrar Hogan'ın karşısına çıkaran hikaye de yine bu oldu. Fall Brawl 98'de Team WCW'ya katılan Warrior, Hogan'ın nWo'sunu mağlup etmeyi başarmıştı. Bu başlangıç ikiliyi Halloween Havoc 98'deki tekli maçlarına götüren bir feudu ateşlemiş oldu. Feud 1998 yılının en kötü çekişmelerinden biri olarak gösterildi ve RAW'a karşı geri düşen Nitro'ya hiçbir şey katmadı. İnsanüstü yetenekleriyle Hogan'a akıl oyunları (!) oynayan Warrior sanırım 1998 yılı şartlarında dünyanın en az satın alınacak izletilerinden biriydi. Nitekim ikilinin Halloween Havoc'taki maçları da beklendiği gibi ring içi olarak felaket derecede kötüydü. Oldukça zorlama ve demode bu hikaye hiçbir etki yaratmadı. Hogan maçı kirli bir şekilde kazanırken, Warrior için bu maç üst seviyelerdeki güreş kariyerinin sonu oldu. Bir bakıma Hogan'a karşı aldığı tarihi galibiyetle zirveyi gören kariyeri, yine Hogan karşısında son bulmuş oldu.