NOW RPG: Carcosa #2

Ensiferum

wyatt
Katılım
4 Tem 2023
Konular
39
Mesajlar
1,822
Beğeni sayısı
491
PG Nakit
0


Louisiana Karakolu

Bir insanın gerçeği itiraf etmesi için neye ihtiyaç duyması gerekir, diye merak ettiniz mi hiç? Herkes, işin sonunda zarar göreceği ihtimali suratına çarpmadan önce her türlü sırrı saklayabilir. Bizim mesleğimizde, insanları köşeye sıkıştırarak bir itiraf almanın yolu suçun bir parçası olabileceği ihtimallerine ikna etmekten geçer. Sorgu odalarında bitmiş kahve bardakları ve söndürülmüş izmaritler dışında hiç söylenmeyen gerçekler de kol gezer. Bir sosyal profil çıkarırsınız: Karşımdaki adam neye inanır? Neyden korkar?

"Bu siktiğimin karısıyla boşuna uğraşıyoruz. Bir bok anlatacağı yok."

Marty karşımda elinde "World's Greatest Father" yazılı bir kahve bardağı ve yarısı dışına taşmış gömleğiyle dikilirken, gözlerinde burada olmaktan çok Cajuns maçını takip etmeyi tercih ettiği çok belli oluyordu.

"İstersen bundan sonrasını ben devralabilirim."
"Sana bol şans o zaman."

Marty kadına küçümseyici bir bakış atarak "manyak sürtük" diye söylenerek dışarı çıktıktan sonra kadına dikkatle baktım. Bu kadın, geçen hafta ağaca bağlanmış halde bulduğumuz Dora Lange'den başkası değildi. Yüzünde katatonik bakışlarla duvarı izlemek ve "İsa sizi seviyor" şeklinde tuhaf konuşmalar dışında ondan herhangi bir bilgi elde edememiştik. Aslında onu bırakmamız da gerekiyordu ama benim ısrarlarım sonucunda dosyayı hala elimizde tutabiliyorduk. Çünkü Dora'nın bulunduğu noktanın birkaç kilometre güneyinde, yine geyik boynuzlarıyla ağaca bağlanmış bir kadının cinayet dosyası faili meçhuldü.

hqdefault.jpg


"Söylediklerimi anlayabiliyorsun, öyle değil mi? Sana enjekte ettikleri maddenin maksadı seni öldürmekti. Eğer zamanında bedenini keşfetmeseydik senin akıbetin de farklı olmayacaktı. Bunu anlayabiliyor musun?"
"Lord, hepimizi birer kardeş olarak yaşamamız için yarattı. Lord, hepimizi seviyor, seni de öyle kardeşim."
"Seni açıklığa götürüp ağaca bağlayan kimse, onu bulmamız gerekiyor. Claire Rayo ismi sana bir anlam ifade ediyor mu?"
"İsa her zaman ikinci bir şansa inanır. Yüce Lordumuz-"

Bu noktada ayağa kalkıp, dosyayı yarı deli bir kadının kendi kendine uyguladığı bir BDSM fantezisi olarak kapatmayı düşündüm. Eğlenceli de olurdu. Bağlanma fantezisi olan bir kadın, geyik boynuzundan bir taç takarak haz dolu anlar yaşıyor.... Ama Dora Lange'in kendini o şekilde ağaca bağlayabilmesi mantığa olduğu kadar fizik kurallarına da aykırıydı. İçinde iki tane kalmış olan sigara paketime uzanıp tüttürmeye başlarken, Dora ise boş gözlerle ve gülümseyerek karşısındaki duvarı izliyordu.

tumblr_nd7qe57cKi1qe5ugfo2_500.gif


"Burada gördüğün kadının adı Claire Rayo'ydu. 2011 yazında senin bulunduğun alanın en fazla üç dört kilometre uzağında, dövülerek öldürülmüş halde bulundu. Kafasında seninki gibi bir geyik tacı vardı. Aynı senin gibi bağlanmış vaziyetteydi, otopsi yapıldığında kanında hayatında duymadığın uyuşturuculara rastlandı. Aylarca bütün Louisiana'da insan avı gerçekleştirilmesine rağmen, kimseye ulaşılamadı."

Dora Lange dosyaya bakıyordu, ama gözlerinde hiç bir duygu göremiyordum. Son zarı atma zamanı gelmişti.

"Öldüğünde, hamileydi. Bebeğini kucağına alacağı günlerin hayalini kuruyordu. Belki de çok iyi bir anne olacaktı. Senin Claire'la farkın, hala nefes alabiliyorsun; hala hayal kurabiliyorsun; şu an bana yaptığın bu deli müsameresi bittiği ve huzurla evine döndüğünde Claire'ın yaşayamadığı bir hayatı tecrübe etme imkanı bulacaksın. Orta okul çocuklarının bile inanmayacağı bu deli taklidin bitecek, bu odadan siktirip gideceksin. Ama ben senin peşini bırakmayacağım. Eğer bana gerçeği anlatmazsan, anlattığın bütün bu zırvalıklardan türettiğim delillerle peşine düşeceğim. Kendini ağaca bağlayan deli bir kadına mı, yoksa senelerdir cinayet masasında dedektiflik yapan bana mı inanacaklar, bunu iyi düşün. Eğer Claire'ın bebeği umurunda değilse; kendi kıçını kurtarmak için de olsa bana gerçeği söyle ve kurtul."

Bingo. Dora'nın bakışları bir saniye içinde donukluğunu yitirdi... ve gözyaşları. Titreyen dudaklar. İtiraf zamanının geldiğini anlarken sigaramın dumanını yüzüne üfledim; "günahlarında boğul" der gibi bir ifadeyle.

"Claire benim.. arkadaşımdı."

Dora'nın yanına bir sandalye çekerek oturdum ve dikkatle onu dinlemeye başladım. Bu gibi durumlarda, "anlat" demekten ziyade şüpheliyi kendi duygu yoğunluğuyla yüzleştirirsin. Beklediğin itiraflar, sen zorlamadan kendiliğinden gelir.

true-detective-kill-yourself.jpg


"Claire'ı ne kadardır tanıyordun?"
"Onunla aynı lisede okuduk, hamile kaldığı zaman beraber kutladık."
"Ama dosyada hiç bir şekilde ifadene başvurulmamış. Alakasız akrabaları bile dinlemişler ama sana dair bir şey geçmiyor. Neden? Onlardan daha fazlasını bildiğin için mi?"
"Bir şey söylememeniz için evinizin önüne birisi kesik hayvan başları bıraktığında-"
"Aradan geçen onca seneye rağmen mi-"
"Anlamıyorsunuz. Size göre bütün bunlar birer evraktan ibaret. Benim ise hayatım söz konusuydu. Claire, hamile kaldığı zaman en büyük hayali erkek çocuk sahibi olmaktı. Bebeğinin cinsiyetinin belli olmadığı zamanlarda, taşra tarafında yaşayan bir şifacının adını duymuş. Bu kadın farklı yöntemlerle bebeğin cinsiyetini belirleyebiliyormuş. Claire buraya Mayıs ayında gitti."
"Şifacıyla cinayetin ne alakası var?"
"Bunları ben bilemem elbette ama eşi aynı zamanda aile dostumuz olur. Ondan duyduğum kadarıyla gidip geldikten sonra davranışları değişmiş, sürekli bir adamdan bahsedip duruyormuş. Orada tanıştığı bir adam. Şifacı, Claire'ın karnındaki bebeğin bütün şehir için tehlike arz eden bir melez olduğu fetvasını vermiş. Ve Claire'dan kürtaj olmasını istemiş."
"Bu, demin anlattığın zırvalıklardan daha saçma, ama sana inanıyorum sanırım. Gerçi, bana başka ne çare bıraktın ki?"
"Claire bunu istemediği zaman da ona bebeğin yaşayabileceğini, ama bunun için bebeğin ruhunu arındırmaları gerektiğini söylemiş şifacı. Ve kendisine "çobanlık" yapması için Claire'ı bir adamın yanına katmış. Adamla Claire, daha güneyde, tam tarif edemediğim bir yere gidip; iki saat kaldıktan sonra geri dönüyorlarmış. Claire bunları eşine anlattığında eşi orada ne yaptıklarını sormuş ama Claire hiç bir şey hatırlamadığını söylemiş."
"Şifacıyı hiç gördün mü?"
"Hayır. Ama adamı gördüm. Bir keresinde, Claire'ın artık oraya gitmek istemediğini söylediği dönemlerde, kapımıza gelip Claire'ı sormuştu."
"Bu adamı tarif edebilir misin? Herhangi bir işaret taşıyor muydu, nasıl biriydi?
"Dev gibi bir adamdı. Kocaman bir sakalı ve yıllardır yıkanmamış gibi görünen siyah saçları vardı. Gözleri de koyu renkliydi, epey öfkeli bakıyordu."

tumblr_ncq0dfwrO81qhsmu7o1_500.gif


"Bana "Claire'a söyle, o bizi ziyaret etmezse biz onu ziyaret etmeye geleceğiz" dedikten sonra evimin önünden ayrıldı."
 
Üst
Click here to login using your socials account