- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 54
- Mesajlar
- 10,748
- Beğeni sayısı
- 3,348
- PG Nakit
- 1,495
- RPG Karakteri
- Val Venis
- Favori Güreşçi
- John Cena
Geçen RPG şovunda Arda'nın Sokrates imasıyla bir felsefe konusu açmayı düşündüm. Şahsen ilgimi çok çekmesi, toplumsal hayatta beni en çok zorlayan konu olması ve hayatın anlamıyla ilgili bize birçok ipucu vermesi nedeniyle ahlak felsefesine odaklanacağım. Forumda arada sırada tartışıyoruz. Bazılarını kızdırıyoruz. Neden kızdırıyoruz biraz onu anlatmak, biraz da düşüncelerim somutlaşsın istedim. Yazıların bazı kısımları salt bilgidir. Bazı kısımlar da benim şahsi görüşümdür. Yazıları tekte paylaşmayacağım. Konu başlıklarıyla beraber teker teker yavaştan ilerlemeyi düşünüyorum.
NEYE GÖRE, KİME GÖRE DİYE BİR ŞEY VAR MI?
Bir şeyi "iyi" veya "kötü" olarak tanımlamak ona bir değer atfetmektir. Değer dediğimiz kavram ise ikiye ayrılır: Sübjektif ve objektif değer. Bu aşamada "sübjektif değerler vardır ama objektif yoktur" diye karşı çıkanlar olabilir. "Neye göre kime göre hııııııııııııı .s.s.s.s." diye kafa ütüleyen yüzlerce insanla tartıştım. Gayet iyi bilirim bu zihniyeti. Bu insanlar tartışırken objektif değeri tamamen unutur ve sübjektife odaklanır. Başkalarının değer yargılarını reddederken sübjektiviteyi öne süren bu insanlar (ki duruma göre haklı da olabilirler), kendi düşüncelerinin de sübjektif olduğunu unutarak kendilerini kural koyucu pozisyona getirirler. Bir nevi Tanrı olmaya çalışırlar. Fakat evrenin 13,5 milyar yıllık ömrü karşısında ortalama 75 yıllık hayatımızı ve obje olarak evrende kapladığımız küçücük alanı (yok desek yeridir) hesaba kattığımızda bu en hafif tabirle çocuksudur. Felsefi tabirle, bir şeyin objektifi yoksa sübjektifi de yoktur. Sübjektiflik yorumdur. Standardı olmayan bir şeyin yorumu da olmaz. Neye göre kuzey? Neye göre güney? Fakat ekvator çizgisi daima var. Bu yüzden annemizin, babamızın, yakınlarımız ve sevdiklerimizin bize öğrettiği değerleri; daha da tehlikelisi tecrübe ederek keşfettiğimizi sandığımız değerleri evrensel yasa haline getirmek gibi saçma sapan, anlamsız ve faydasız bir çabaya girişmektense insan, bir an önce objektifi-evrenseli keşfetmelidir. Peki bu nasıl olur? Tabii ki aklederek. Peki bunun ahlakla ne alakası var?
EVRENSEL BİR AHLAK YASASI VAR MI?
Ahlak felsefesinin en temel sorusu. Felsefe tarihi boyunca filozoflar bu soruya ana başlığı evet veya hayır olmak üzere birçok farklı cevap vermiş: Thomas Hobbes'un önderliğinde Egoizm görüşü, Epikür'ün Hedonizm'i (Günümüz dünyasını en iyi tanımlayan kavram olarak Hazcılık), Nietzsche'nin Anarşizmi ve son olarak Utilitarizm (Faydacılık) görüşü, evrensel bir ahlak yasası olmadığı yönünde. Aralarında büyük farklar olmasının yanında J. S. Mill, Sokrates, Platon, Farabi, Immanuel Kant ve bilumum tasavvufçu da evrensel bir ahlak yasasının var olduğunu iddia eder. Bir sonraki yazıda sırayla teker teker hepsini açıklayıp değerlendireceğim.
İLK KISIMDA VARILAN SONUÇ
'Değer' kavramı, objektif ve sübjektif olmak üzere ikiye ayrılır. Objektif değerin olmadığı bir alanda, sübjektif değer de yoktur. Objektif değerler ise özü itibariyle doğru oldukları için kanıtlanıp belirginleştiğinde sübjektife gerek kalmaz; çünkü sübjektif değer dediğimiz şey, objektif arayışında olan insanın onun bilgisine ulaşma sürecindeki tahminidir, yorumudur. Örneğin, matematikte kök 16'nın 4'e eşit olduğu kanıtlandığında hayır bence 5'e eşit diyen birinin haksızlığı.
-
Objektif bir ahlak yasasının varlığını kabul eden ve etmeyen görüşleri değerlendirmeden önce, bunun varlığı veya yokluğunun bizi ne gibi sonuçlara götüreceğini değerlendirmek gerekir.
EĞER OBJEKTİF BİR AHLAK YASASI VARSA;
Eğer ahlaki değerler de matematik gibi evrensel/objektifse "bence swinger bir çift olarak yaşamak yardımlaşmayı teşvik ediyor ve iyidir" demeyi bırakıp "hangi eylemler iyi, hangileri kötü", bunların bilgisine varıp ona göre yaşamalıyız. Çünkü objektif ahlak yasası, diğer tüm yasalar gibi kale almama lüksümüzün olmadığı bir yasadır. Objektif ahlaki değerler varsa, ahlaki görevlerimiz de vardır. Bir diğer hayati nokta da, objektif ahlakın var olması durumunda bunu sağlayanın ne olduğudur. Yani her koşulda geçerli ahlak yasaları var ama bunun kaynağı ne? Meşruiyetini nereden alıyor? Tanrısal mı yoksa başka bir şey mi? Bu soruları cevaplandırmak gerekir.
EĞER OBJEKTİF BİR AHLAK YASASI YOKSA;
Sübjektif bir ahlak yasası da yoktur. Fakir birine yardım etmek iyi olmadığı gibi, kötü de değildir. O sadece, fakir birine yardım etmektir, o kadar. Albert Camus'un Yabancı'sındaki ana karakter gibi yaşamamız gerekirdi. Berbat nemli bir yaz günü canımız sıkıldığı için bir insan öldürdüğümüzde elimizi kelepçeleyen polisleri, mahkemedeki yargıcı anlamamamız gerekirdi.
NEYE GÖRE, KİME GÖRE DİYE BİR ŞEY VAR MI?
Bir şeyi "iyi" veya "kötü" olarak tanımlamak ona bir değer atfetmektir. Değer dediğimiz kavram ise ikiye ayrılır: Sübjektif ve objektif değer. Bu aşamada "sübjektif değerler vardır ama objektif yoktur" diye karşı çıkanlar olabilir. "Neye göre kime göre hııııııııııııı .s.s.s.s." diye kafa ütüleyen yüzlerce insanla tartıştım. Gayet iyi bilirim bu zihniyeti. Bu insanlar tartışırken objektif değeri tamamen unutur ve sübjektife odaklanır. Başkalarının değer yargılarını reddederken sübjektiviteyi öne süren bu insanlar (ki duruma göre haklı da olabilirler), kendi düşüncelerinin de sübjektif olduğunu unutarak kendilerini kural koyucu pozisyona getirirler. Bir nevi Tanrı olmaya çalışırlar. Fakat evrenin 13,5 milyar yıllık ömrü karşısında ortalama 75 yıllık hayatımızı ve obje olarak evrende kapladığımız küçücük alanı (yok desek yeridir) hesaba kattığımızda bu en hafif tabirle çocuksudur. Felsefi tabirle, bir şeyin objektifi yoksa sübjektifi de yoktur. Sübjektiflik yorumdur. Standardı olmayan bir şeyin yorumu da olmaz. Neye göre kuzey? Neye göre güney? Fakat ekvator çizgisi daima var. Bu yüzden annemizin, babamızın, yakınlarımız ve sevdiklerimizin bize öğrettiği değerleri; daha da tehlikelisi tecrübe ederek keşfettiğimizi sandığımız değerleri evrensel yasa haline getirmek gibi saçma sapan, anlamsız ve faydasız bir çabaya girişmektense insan, bir an önce objektifi-evrenseli keşfetmelidir. Peki bu nasıl olur? Tabii ki aklederek. Peki bunun ahlakla ne alakası var?
EVRENSEL BİR AHLAK YASASI VAR MI?
Ahlak felsefesinin en temel sorusu. Felsefe tarihi boyunca filozoflar bu soruya ana başlığı evet veya hayır olmak üzere birçok farklı cevap vermiş: Thomas Hobbes'un önderliğinde Egoizm görüşü, Epikür'ün Hedonizm'i (Günümüz dünyasını en iyi tanımlayan kavram olarak Hazcılık), Nietzsche'nin Anarşizmi ve son olarak Utilitarizm (Faydacılık) görüşü, evrensel bir ahlak yasası olmadığı yönünde. Aralarında büyük farklar olmasının yanında J. S. Mill, Sokrates, Platon, Farabi, Immanuel Kant ve bilumum tasavvufçu da evrensel bir ahlak yasasının var olduğunu iddia eder. Bir sonraki yazıda sırayla teker teker hepsini açıklayıp değerlendireceğim.
İLK KISIMDA VARILAN SONUÇ
'Değer' kavramı, objektif ve sübjektif olmak üzere ikiye ayrılır. Objektif değerin olmadığı bir alanda, sübjektif değer de yoktur. Objektif değerler ise özü itibariyle doğru oldukları için kanıtlanıp belirginleştiğinde sübjektife gerek kalmaz; çünkü sübjektif değer dediğimiz şey, objektif arayışında olan insanın onun bilgisine ulaşma sürecindeki tahminidir, yorumudur. Örneğin, matematikte kök 16'nın 4'e eşit olduğu kanıtlandığında hayır bence 5'e eşit diyen birinin haksızlığı.
-
Objektif bir ahlak yasasının varlığını kabul eden ve etmeyen görüşleri değerlendirmeden önce, bunun varlığı veya yokluğunun bizi ne gibi sonuçlara götüreceğini değerlendirmek gerekir.
EĞER OBJEKTİF BİR AHLAK YASASI VARSA;
Eğer ahlaki değerler de matematik gibi evrensel/objektifse "bence swinger bir çift olarak yaşamak yardımlaşmayı teşvik ediyor ve iyidir" demeyi bırakıp "hangi eylemler iyi, hangileri kötü", bunların bilgisine varıp ona göre yaşamalıyız. Çünkü objektif ahlak yasası, diğer tüm yasalar gibi kale almama lüksümüzün olmadığı bir yasadır. Objektif ahlaki değerler varsa, ahlaki görevlerimiz de vardır. Bir diğer hayati nokta da, objektif ahlakın var olması durumunda bunu sağlayanın ne olduğudur. Yani her koşulda geçerli ahlak yasaları var ama bunun kaynağı ne? Meşruiyetini nereden alıyor? Tanrısal mı yoksa başka bir şey mi? Bu soruları cevaplandırmak gerekir.
EĞER OBJEKTİF BİR AHLAK YASASI YOKSA;
Sübjektif bir ahlak yasası da yoktur. Fakir birine yardım etmek iyi olmadığı gibi, kötü de değildir. O sadece, fakir birine yardım etmektir, o kadar. Albert Camus'un Yabancı'sındaki ana karakter gibi yaşamamız gerekirdi. Berbat nemli bir yaz günü canımız sıkıldığı için bir insan öldürdüğümüzde elimizi kelepçeleyen polisleri, mahkemedeki yargıcı anlamamamız gerekirdi.
Ted Bundy: "Sonra tüm ahlaki yargıların değer yargıları olduğunu öğrendim. Tüm değer yargıları sübjektifti ve hiçbirinin doğru ya da yanlışlığı ispatlanamazdı. Kısacası güzel hanfendi, jambon yemekten alacağım haz ile size tecavüz edip sizi öldürmekten alacağım haz arasında bir kıyaslama yapılamaz. Bu, samimi ve özgür benliğimin yaptığı vicdanlı sorgulama sonucunda eğitimimin beni ulaştırdığı dürüst sonuçtur.
Herkesin kabul edeceği gibi inançlı olsun olmasın hiç kimse ama hiç kimse objektif bir ahlak yasasının olmadığı şartlarda düşünmemiz ve davranmamız gerektiği gibi düşünüp davranmıyor. Hayatım boyunca tanıdığım herkesin öyle ya da böyle bazı ahlaki değerleri vardı ve çok büyük bir çoğunluk onları objektif zannediyordu. Bu durum bizi bazı sonuçlara götürüyor. En nihilist insanların bile insan öldürmenin yanlışlığını bilmesi ve öldürmemesi, ahlak denen "algıyı" insanın bir şekilde sezdiği ve arzuladığı, bu yüzden objektifinin olması gerektiği bir olguya dönüştürüyor. Burada ahlakın objektifliğine karar verenin insan olduğu gibi bariz hatalı bir akıl yürütme yapmıyorum. Çünkü hakikat dediğimiz şey insanlar onu bilsin veya bilmesin, hakikattir. Demek istediğim şey, ahlak denen kavramın her çağdan her mentalitedeki insanda varoluşunun bir anlamı olması gerektiği. Peki nasıl bir anlam?
Son düzenleme: