PART I: INTROITUS
29 Kasım 2009
Gece 01.20
Virginia Eyalet Üniversitesi, Doğu Virginia
Henüz bağımsız şirketlerde rüştünü ispatlamamış Genç Adam Page’i 24 saat açık olan Virginia Teknik Üniversitesi merkez kütüphanesinde gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde notlarına göz gezdirirken görürüz. Henüz okulunu bitirmemiştir. Gecenin geç saatlerinin vermiş olduğu yorgunlukla ellerini yüzüne kapatır ve bezmiş bir şekilde geriye yaslanır. Nitekim gece yarısını çoktan geçmiştir ve kütüphaneye kendisi ile birlikte yatıya kalmış diğer öğrencilerin ölüm sessizliği hakimdir. Adam ayağa kalkar ve çevresinde ders çalışmaya devam eden 3-5 öğrenciyi rahatsız etmeden yavaşça kütüphanenin balkonuna çıkar. Cebinde kalmış son iki dal sigaradan birini çıkarıp yakar ve kafasını kaldırır. Şehrin tepesine kurulmuş üniversitesinin manzarasına karşı sigarasını dumanlamayı beklerken daha güzel bir manzara ile karşılaşmasıyla dumura uğrar. Korkuluklara tüm alımlılığı ile yaslanmış bu sarışın kadın birden gecenin tüm yorgunluğunu üzerinden alıverir. Fakat vücudunun salgıladığı bu anlık dopamin yerini, böylesine bir kadına ulaşamayacak olmanın verdiği hüzne bırakır. Kabullenmişliğin verdiği acı bir gülümsemeyle sigarasını solumaya devam edecek iken, sarışın kadın arkasında onu izlemekte olan Adam’ın varlığının farkına varır. Adam ani bir refleksle gözlerini kaçırır fakat kadın ona doğru yürümeye başlar. Ve yeteri kadar yaklaştığında gecenin o büyülü sessizliği bozulur.
Kadın: Sigaran var mı?
Adam heyecanlı bir şekilde cebindeki kalan son dal sigarasını vermeye yeltenir. Adam’ın bu telaşlı halleri kadını gülümsetir. Bir şekilde cebinden sigarasını ve çakmağını çıkar Adam, hafif titreyen elleriyle kadının sigarasını yakar. Fakat ağzını açacak cesareti hala bulamamıştır. Hoş açabilecek gibi de değildir. Kadın onu bu telaşeden kurtarmak için bir soru daha sorar nitekim birlikte sigara içecekleri o 3 dakikanın garip bir hal almasını istememektedir.
Kadın: Hangi bölümü okuyorsun?
Adam: Grafik Tasarım, sen?
Kadın: Tıp.
Adam: Bu saate kalmana şaşırmamak gerek.
Kadın: Çok önemsediğimden değil. Zaten ne olmak istediğime de emin değilim. (iç çeker) Ama gecenin bu saatleri kampüsü seviyorum. Normalde adım atamayacak kadar kalabalık olan yerlerin tüm çıplaklığıyla yapayalnız kaldığı saatleri. Sosyal normlara uymak zorunda kalmadığın, tüm rahatlığınla, tüm benliğinle ve en özgür halinle, bütün bu yeryüzünün hatta bu kâinatın sana ait olduğunu hissettiren saatler. Tanrı gibi. Kusurlu bir tanrı. (sigarasından derin bir duman alır) Bilirsin, soluduğun o pis duman en çok böyle anlarda keyif verir.
Kadın: Hiç özgür iraden hakkında düşündün mü? Şu anda burada olmak isteyip istemediğini. Gecenin köründe ders çalışmak istemezsin diye düşünüyorum, ama çalışmak zorundasın ya hani. Muhtemelen bölümünle alakalı olmayan bambaşka bir hayalin de vardır, tıpkı herkes gibi. Yürümek istediğimiz yollarda yürümüyoruz ve yürümek zorunda olduğumuz yollarda sendeliyoruz. Tüm bunları hissetmediğim tek an, tam bu an. Üzerimize tüm bu yükümlülükleri yükleyen toplumdan tek bir zerre bile barındırmayan gecenin köründeki bu boş kampüs. Tamamen bana ait. (sigarasından bir duman daha alır ve şakayla karışık konuşmaya devam eder) Aitti… Tabii sen işgal etmeden önce.
Adam ne diyeceğini bilemez çünkü sıradan bir günlük konuşma beklerken kadının bu derinliği onu kilitler. Sanki dizine kadar gelmesini umduğu deniz boyundan da yüksektir ve attığı tek bir adımla suyun en dibine düşmüş gibi hisseder.
Kadın: Bana verdiğin-
Adam: Ne?
Kadın: Bana verdiğin diyorum, cebindeki son sigarandı ve verirken bir an bile tereddüt etmedin. Şimdi sana borçlu hissediyorum. Eğer yarın burada olursan bu kez sigaranı ben yakmak zorundayım.
Adam utangaç bir şekilde gülümser.
Adam: Aklın kalmasın, gecenin tüm yorgunluğunu üzerimden alarak borcunu ödedin.
Bu tatmin edici cevap kadını da gülümsetir ve işte tam olarak o gülümseme, o an her şeyden habersiz olan genç Adam’ın 14 yılına mal olacaktır. Kadının hemen arkasında var gücüyle parlayan kuzey yıldızına bakar, bir de kadının gözlerine. Kuzey yıldızından bile daha parlaktır gözleri.
Kadın: Sevdim seni, iyi bir çocuksun.
Adam ironik bir şekilde gülümser
Adam: Bir zamanlar kötü, çok kötü bir çocuktum.
Kadın sigarasının son külünü de atar ve ayrılmak üzere arkasını döner. Adam, gecenin karanlığına doğru parlayan bir melek edasıyla süzülen kadının endamının etkisinden ani bir şekilde çıkarak arkasından bağırır;
Adam: BU ARADA BEN ADAM… İSMİM YANİ!
Kadın ona doğru döner ve geriye doğru yürümeye devam ederken cevaplar.
Kadın: Amanda.
...
29 Kasım 2009
Gece 01.20
Virginia Eyalet Üniversitesi, Doğu Virginia
Henüz bağımsız şirketlerde rüştünü ispatlamamış Genç Adam Page’i 24 saat açık olan Virginia Teknik Üniversitesi merkez kütüphanesinde gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde notlarına göz gezdirirken görürüz. Henüz okulunu bitirmemiştir. Gecenin geç saatlerinin vermiş olduğu yorgunlukla ellerini yüzüne kapatır ve bezmiş bir şekilde geriye yaslanır. Nitekim gece yarısını çoktan geçmiştir ve kütüphaneye kendisi ile birlikte yatıya kalmış diğer öğrencilerin ölüm sessizliği hakimdir. Adam ayağa kalkar ve çevresinde ders çalışmaya devam eden 3-5 öğrenciyi rahatsız etmeden yavaşça kütüphanenin balkonuna çıkar. Cebinde kalmış son iki dal sigaradan birini çıkarıp yakar ve kafasını kaldırır. Şehrin tepesine kurulmuş üniversitesinin manzarasına karşı sigarasını dumanlamayı beklerken daha güzel bir manzara ile karşılaşmasıyla dumura uğrar. Korkuluklara tüm alımlılığı ile yaslanmış bu sarışın kadın birden gecenin tüm yorgunluğunu üzerinden alıverir. Fakat vücudunun salgıladığı bu anlık dopamin yerini, böylesine bir kadına ulaşamayacak olmanın verdiği hüzne bırakır. Kabullenmişliğin verdiği acı bir gülümsemeyle sigarasını solumaya devam edecek iken, sarışın kadın arkasında onu izlemekte olan Adam’ın varlığının farkına varır. Adam ani bir refleksle gözlerini kaçırır fakat kadın ona doğru yürümeye başlar. Ve yeteri kadar yaklaştığında gecenin o büyülü sessizliği bozulur.
Kadın: Sigaran var mı?
Adam heyecanlı bir şekilde cebindeki kalan son dal sigarasını vermeye yeltenir. Adam’ın bu telaşlı halleri kadını gülümsetir. Bir şekilde cebinden sigarasını ve çakmağını çıkar Adam, hafif titreyen elleriyle kadının sigarasını yakar. Fakat ağzını açacak cesareti hala bulamamıştır. Hoş açabilecek gibi de değildir. Kadın onu bu telaşeden kurtarmak için bir soru daha sorar nitekim birlikte sigara içecekleri o 3 dakikanın garip bir hal almasını istememektedir.
Kadın: Hangi bölümü okuyorsun?
Adam: Grafik Tasarım, sen?
Kadın: Tıp.
Adam: Bu saate kalmana şaşırmamak gerek.
Kadın: Çok önemsediğimden değil. Zaten ne olmak istediğime de emin değilim. (iç çeker) Ama gecenin bu saatleri kampüsü seviyorum. Normalde adım atamayacak kadar kalabalık olan yerlerin tüm çıplaklığıyla yapayalnız kaldığı saatleri. Sosyal normlara uymak zorunda kalmadığın, tüm rahatlığınla, tüm benliğinle ve en özgür halinle, bütün bu yeryüzünün hatta bu kâinatın sana ait olduğunu hissettiren saatler. Tanrı gibi. Kusurlu bir tanrı. (sigarasından derin bir duman alır) Bilirsin, soluduğun o pis duman en çok böyle anlarda keyif verir.
Kadın: Hiç özgür iraden hakkında düşündün mü? Şu anda burada olmak isteyip istemediğini. Gecenin köründe ders çalışmak istemezsin diye düşünüyorum, ama çalışmak zorundasın ya hani. Muhtemelen bölümünle alakalı olmayan bambaşka bir hayalin de vardır, tıpkı herkes gibi. Yürümek istediğimiz yollarda yürümüyoruz ve yürümek zorunda olduğumuz yollarda sendeliyoruz. Tüm bunları hissetmediğim tek an, tam bu an. Üzerimize tüm bu yükümlülükleri yükleyen toplumdan tek bir zerre bile barındırmayan gecenin köründeki bu boş kampüs. Tamamen bana ait. (sigarasından bir duman daha alır ve şakayla karışık konuşmaya devam eder) Aitti… Tabii sen işgal etmeden önce.
Adam ne diyeceğini bilemez çünkü sıradan bir günlük konuşma beklerken kadının bu derinliği onu kilitler. Sanki dizine kadar gelmesini umduğu deniz boyundan da yüksektir ve attığı tek bir adımla suyun en dibine düşmüş gibi hisseder.
Kadın: Bana verdiğin-
Adam: Ne?
Kadın: Bana verdiğin diyorum, cebindeki son sigarandı ve verirken bir an bile tereddüt etmedin. Şimdi sana borçlu hissediyorum. Eğer yarın burada olursan bu kez sigaranı ben yakmak zorundayım.
Adam utangaç bir şekilde gülümser.
Adam: Aklın kalmasın, gecenin tüm yorgunluğunu üzerimden alarak borcunu ödedin.
Bu tatmin edici cevap kadını da gülümsetir ve işte tam olarak o gülümseme, o an her şeyden habersiz olan genç Adam’ın 14 yılına mal olacaktır. Kadının hemen arkasında var gücüyle parlayan kuzey yıldızına bakar, bir de kadının gözlerine. Kuzey yıldızından bile daha parlaktır gözleri.
Kadın: Sevdim seni, iyi bir çocuksun.
Adam ironik bir şekilde gülümser
Adam: Bir zamanlar kötü, çok kötü bir çocuktum.
Kadın sigarasının son külünü de atar ve ayrılmak üzere arkasını döner. Adam, gecenin karanlığına doğru parlayan bir melek edasıyla süzülen kadının endamının etkisinden ani bir şekilde çıkarak arkasından bağırır;
Adam: BU ARADA BEN ADAM… İSMİM YANİ!
Kadın ona doğru döner ve geriye doğru yürümeye devam ederken cevaplar.
Kadın: Amanda.
...