- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 65
- Mesajlar
- 2,517
- Beğeni sayısı
- 1,173
- PG Nakit
- 340
- RPG Karakteri
- "Scapegoat" Jack Perry
İnsanların çoğu basit psikolojik yörüngeleri takip eder, sürüye katılır ve ortama uyar. Keyif almadığı halde kahve içer, içmeyi bilmediği halde sigara tüttürür, insan icadı kutlamalara katılır, "ben de sizin gibiyim", evet, "ben de sizdenim!" der içinden. Nefret etmesine, perişan olmasına rağmen "onlardan" olmak adına inanmadığı değerleri savunur bazen. "Artık onlardanım ve şimdi görev almalıyım", diye düşünür avam. Tüm bunları görev edasıyla yaparken kendi kendine nefsine hakim olduğu yalanına inandırır, oysa ki kendi nefsini tanıyan başkalarının daha zeki nefislerine aldanmaz. Daha iyisini, en iyisini istemek yerini çıkarlarını savunduğu azınlık için istemeye bırakır, bireysel düşünemez ve bakmış ki herkes gibi olmuş. Kandırılanlardan, kullanılanlardan ve daha kötüsü, kandırılıp kullanıldığının farkına varamayacak kadar zerdüştleşmiş.
Bir savaşa giderken yenilmenin bedelini bilip ona göre gidersiniz. Bu kimisi için ailesine mal olur, kimisi için toprağına. Belki de insan icadı başka başarı kriterlerine. Kazandıysan sorun değil, KAYBETMESELERDİ. Peki ya kendin için neyi kazandın? Yenilen tarafın kaybettiği şeyler, bir dönem kazandığı-edindiği şeylerdi. Ailesini kurmuştu, toprağını kazanmıştı ve kendi uğruna savaşacak özgürlüğü vardı. Her şeyini kaybetti ama sen ne kazandın? Zağar gibi bağırıp durarak kimin zaferini kutladın? Hayatta kalmak için sığındığın şeyler döndü ve senin kıçından bir ısırık aldı, muhattap görmediklerin en yakınlarınla ittifak oldu ve sırtına bir hançer sapladı, en güvendiğin komutan apoletleri omzuna sıralarken sen uzuvlarını kaybettin. "Nalla mıh arasındayım, nalla mıh arasında sıkışmıştım" diye düşünürken sırtını sıvazlayanın olmadı. Hikayenin firaklı tarafı da bu ya, DROWNING IN DREAMS döndü dolaştı sahibini buldu. Hayvanlaştın ve artık verdiğin savaş götüne damgayı kimin vurup vurmayacağını seçmeye indirgendi, üstelik seçimi sen değil damgayı vuranlar yapıyor.
Merdiveni üçer beşer çıkıp yorulmamak var, bir okuduğunu bir daha okumamak var, kendi yolunu seçebilme özgürlüğü var, cehaletin eşsiz mutluluğu var. Antik çağ destanlarından beri gençliğe atfedilen avantaj ve faziletler bunlar. Sana ne diyeceğim Vel, tüm bu ulemalıklar sizlerin olsun. Merdivenlerden düşe kaya binbir çileyle çıkmaya, okuduğumu anlamak için üstünden tekrar tekrar geçmeye, kendi yolumun ÇİZİLMESİNE izin vermeye ve cahil kalamayacak kadar kibirli olmaya da. Wes'e yenildim, Randy'e yenildim, Malakai'ye yenildim ama kemer maçına çıkan kişi yine benim. İşime gelirse Bray, işime gelirse başka biri. O gün lazımsa Vel, değilse başka biri. Pratik fayda için gençliğime atfedilen tüm süslü kelimeler için ar namus şişesini taşa çaldım. Kendi hikayem için her şeyi kurban eder, her şeyi manipüle ederim. Günah keçiliğine soyunurum ama günün sonunda bir bakmışsın ki günah keçisi sen olmuşsun, her şeyden önce köylü kurnazıyım. Ve tüm bunları yapmama sebep olanın sen olduğunu sanmana izin verecek kadar da ölçülüyüm. Çünkü Vel, Bray'in aksine benim seni yönetmek gibi bir idealim hiç olmadı, seni yokluk ve sefalette ortak olacağımız şekilde dönüştürdüm ve sonucu görüyorsun: Jack Perry'nin en iyi gününü yaşamaya tahammülün bile yok.
Sabah mağaradan çıkıp bir tavşanı 1 saatte de avlayabilirsin, 10 saatte de avlayabilirsin, hiç avlayamayabilirsin. Belki de 10 tavşan avlarsın. İnsan emeğine değer biçemez. Bazen 10 tavşan eder, bazen hiç tavşan. Peki ya San Diego'da ne olacak Vel? "Bunların bir bedeli olmamalı, böyle bitmemeli" derken yarın öbür gün yine bir başkasının damgalı hayvanı olmaya devam mı edeceksin? Eğer öyleyse, avamlara iyilik yapmaya devam et, onlar da at bokunun içinden arpa ayıklamakla uğraşmasınlar. İşte senin tüm emeğin, bir anda hiç oldu. İyi tahsilli ailenin içinde anlayamayacağın şey de bu: kaybettim ama kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Standartlarını düşürdün ve seni aklının ermeyeceği kadar dibe düşürecek bir insana, seninle denk olma fırsatı tanıdın. Aileni aldım, huzurunu aldım, insanlara olan güvenini aldım, sevgini aldım, hedeflerini aldım ve sırada omzunda taşıdığın o apolet var. Ve belki San Diego'dan sonra sözünü verdiğimiz şu piknik işi, hasır çantaları hazırlamakla değil de senin siyah kıçını yeşilliklerde otlatmamla son bulur.
Babacığın Bray ve 'licoyla redpillciliğe soyunan Randall'ın gözlerinin içi parlayarak izleyeceği bir gösteri hazırladım Vel. Hayallerine reformlar getireceğim.