Kameralar tekrar açılıyor. Sahne, kasvetli bir odada geçiyor. Duvarlar rutubetli, zemin taş ve soğuk. Malakai Black'in yüzünde maskesi ile görünüyor ve biraz sonra Malakai Black'in maskesini çıkardığını görüyoruz.
Malakai Black, odanın tam ortasında siyah bir koltukta oturuyor. Siyah cüppesi yere kadar uzanmış, başı hafifçe eğik. Çevrede derin bir sessizlik var, yalnızca uzaktan gelen metalik bir su damlasının yankısı duyuluyor. Malakai, maskesini çıkartıp başını kaldırarak karanlık gözleriyle kameraya bakıyor ve sessizliği bozuyor.
Malakai Black:
Herkes bir hedef peşindedir, ama çok azı bu hedef uğruna ne yapması gerektiğini anlar. Geri kalanlar... Onlar sadece sürünür. Geçen sefer size karanlığın kaçınılmaz olduğunu söyledim. Ancak bazıları bunu anlamadı. Bazıları hâlâ ışığa sığınabileceğini düşünüyor. İşte bu yüzden, şimdi burada, size bir gerçeği hatırlatmaya geldim. Bu sefer işi yarım bırakmayacağım. Money in the Bank çantası, sizin için bir araç olabilir. Bir zafer. Bir umut. Ama benim için? Benim için bu, geçmişin külleri arasından doğan bir savaş. O çanta, yalnızca bir anahtar değil. O çanta benim adımı geleceğe kazıyacak olan bıçağın sapıdır. Ve o bıçağı tutacak tek kişi benim. Rakiplerim… Kendinizi hazırlayın. O ringde merdivene her adım attığınızda, benim nefesimi ensenizde hissedeceksiniz. Çünkü ben gölgelerde beklerim. Çünkü ben karanlığın içinde avlanırım. Ve ne kadar yükseğe çıkarsanız çıkın, en tepeye ulaştığınızda sizi aşağı çekecek olan kişi benim. İşi bitir, hepsini öldür! Bu, benim size sözüm. Her birinizi tek tek ezeceğim. Ringdeki her umut ışığını söndüreceğim. O merdivenin tepesinde yalnız kalacağım. Çünkü o çanta benimle gölgelerin derinliklerine inecek. Ve orada bir daha asla ışık yüzü görmeyecek. Bu, karanlığın hükmü. Bu, kaçınılmaz olanın sesi. Çantayı kazanacağım. Sadece kazanmayacağım... Karanlığı getireceğim. Ve o zaman herkes anlayacak: Ne kadar kaçmaya çalışsanız da, karanlık her zaman sizi bulur.
Geçen hafta söylediklerim sizi huzursuz etmiş olmalı. Bazılarınız için bu bir meydan okumaydı; bazılarınız içinse basit bir uyarı. Ama bu işte, uyarılar yeterli olmaz. Ben sizi uyarmam. Ben size sonucu gösteririm. Ve şimdi buradayım... Artık işi bitirme zamanı. Merdiven, herkes için aynı yüksekliğe sahiptir. Ama o yüksekliğe ulaşabilenler, sadece gökyüzüne ulaşmayı hak edenlerdir. Çantayı kazanmak için ringde savaşacak olan herkes... Tek bir gerçek karşısında eğilecek: Ben onların hayallerini yok etmek için buradayım. Ben onların sonunu getirmek için buradayım. Savaşları kazanmanın birçok yolu vardır. Ama ben sadece kazanmak için burada değilim. Ben işimi yarım bırakmam. O ringe çıktığımda... her birini teker teker merdivenin altına gömeceğim. Onlar merdiveni tırmanırken yalnızca bir şey hissedecekler: korku. Çünkü yukarıda bekleyen kişi benim. Onların her adımı, benim gölgemde kaybolacak. Bu artık bir oyun değil. Bu bir mesaj. Her biri ışığa ulaşmaya çalışırken, onları karanlığa sürükleyeceğim. Çünkü o çanta... O çanta benim ellerimde yükselecek. Ve o an geldiğinde, sadece bir kazanan olmayacak. Orada bir ceza olacak. Orada karanlığın bir damgası olacak. Ve o damgayı vuran kişi yalnızca ben olacağım. Herkes ışığa koşarken, ben onları karanlığın kucağına atacağım. İşte o zaman, Money in the Bank çantasını taşıyan kişi bir zafer değil, bir karanlık çağ başlatacak. Ve bu çağ... benimle başlayacak.
Bu bir uyarıydı... Ama bazıları bunu bir şaka, bir tehdidin boş yankısı olarak gördü. Şimdi size başka bir şey anlatacağım. O çanta... Evet, Money in the Bank... Hepiniz için sadece bir fırsat, bir rüya. Ama benim için? Benim için bu bir görev. Bir savaşın son perdesi. Artık sadece kazanmak değil, ortalığı kan ve küle bulamak için buradayım. Şimdi karşımda duran herkesin bunu anlamasını istiyorum: Bu sefer işi yarım bırakmayacağım. Beni yanlış anladınız. Beni küçümsediniz. Çantanın peşinde koşan zavallı ruhlar, benim kim olduğumu unuttular. Ama bu bir hataydı. Merdiven o kadar yüksek değil, değil mi? Herkes tırmanabilir, herkes parmak uçlarını uzatabilir. Ama oraya ulaşmak... O, benim işim. Ve ben oraya ulaştığımda, sadece çantayı almıyorum. Onların hayallerini çalıyorum, umutlarını yok ediyorum, geleceği karartıyorum. Bazıları için bu bir oyun olabilir. Bir şov. Ama benim için bu bir mesaj. Rakiplerime, onların ışığını söndürmekten zevk aldığımı hatırlatacağım. Merdiven basamaklarını tırmanırken, her biri yere düşecek. Onlar kaybedecek, ben yükseleceğim. Çünkü bu kez sadece kazanmak için burada değilim. Bu kez işi bitirmek için buradayım. Ve eğer yolu kesmek isteyen varsa... Her birinin işini bitireceğim, tek tek. Çünkü Money in the Bank çantasını taşıyan kişi, sadece bir kazanan değil, bir cezanın simgesi olacak. Ve bu simgeyi taşımaya yalnızca ben layığım.
Kamera yavaşça uzaklaşır. Malakai, kameranın son kaydığı karede tamamen karanlığa gömülür. Yalnızca bir müzik duyulur.. Vokalde Brody King'in sesi duyuluyor, Brody resmen haykırıyor.
"Finish the job. Kill them all. No empathy for your supremacy. The time has come to finish the job."
Son düzenleme: