- Katılım
- 3 Tem 2023
- Konular
- 28
- Mesajlar
- 5,501
- Beğeni sayısı
- 773
- PG Nakit
- 165
- RPG Karakteri
- ''The Fallen Angel'' Christopher Daniels
Yine o müzik, bir senede sayısız kez duyduğumuz post-rock enstrümantali. Anlamını bilmeyen tek bir kişi bile yok, bunu ispatlarmışçasına seyirciler müziğin çalmaya başladığı ilk anda ayaklanıyor ve reaksiyonlar oldukça yükseliyor. Reaksiyonları biraz önceye göre daha da yükseltense girişte gözüken isim, o geliyor:
Christopher Daniels, The Fallen Angel. WrestleMania'nın 2. gecesinin ana olayında yer alacak üç isimden biri, World Heavyweight Championship'in ortada olacağı maçta şampiyon Wes Lee ve aralarında uzun bir mazi bulunduğu Velveteen Dream'e karşı gerçekleştireceği mücadelenin öncesinde konuşmak için burada. Elindeyse bir mikrofon. Daniels girişte bir süre insanların seslerinin alçalmasını bekliyor, sesler düşmeye başladığında ise Daniels normalde yapmadığı bir şey yapıyor ve ringe doğru yürürken konuşmaya başlıyor:
Christopher Daniels: Büyük güne hazır mısınız? (Daniels çok hafif bir biçimde sırıtıyor.) Bir süredir aynada baktığımda gördüğüm tablo, beni düşünmeye itiyor tekrardan. Neredeyse bir sene oldu, ve hikayemden öte kendimin nereden nereye geldiğini anlamlandırma çabası ruhumun her tarafını sarmış vaziyette. Bu ringe ilk çıktığımda temkinliydim, anlatmak için bir gayretim yoktu, sadece vermem gereken mesajlar vardı ve onları kısaca anlatıp geçiyordum. Ancak şimdi, şimdi sanki spesifik iki cümleyi vurgulamak için geri kalanı dizayn edilmiş bir Dostoyevksi kitabından hallice her şey. Nedenini düşündüm, ve mikrofon başındaki herkesin -mesleğinden bağımsız- anlattığını belirleyen şeyin onun kitlesinin ta kendisi olduğunu fark ettim. Bir sene önce kimseye bir şey anlatma gayretinde değildim, ancak bu değişti. Artık bir şeyler anlatmak istediğim birisi var, o da aynadakinin ta kendisi.
Christopher Daniels ringin kenarına varmış olsa da içeri girmeyi tercih etmiyor, bunun yerine ringin etrafında sakince yürümeye başlıyor ve konuşmaya devam ediyor:
Christopher Daniels: Çünkü kimseye ihtiyacımın olmadığını bilsem bile, ayaklarımın üzerinde durabilmek için kendimi dinlemeye ihtiyacım varmış. Hatta bu yüzden 52 senede kat edemediğim bazı yolları burada aşmam 11 ay sürdü. Kendimi bu yönde geliştirebildim. Yapacaklarım en başından beri belli olsa da nasıl yapmam gerektiği konusunda Prestige Grand Wrestling bana oldukça fazla done sundu. Aslında, doneyi sunan bendim ve onlar varlığımın getirdikleri karşısında yenik düştü. Ama başından beri yapmam gerekenin de bu olduğunu anlamamı, onların reaksiyonu sağladı. Durmamalıydım, beklememeliydim, ölümden sonrasını hesap ediyor olsam da ölmeden öncesi bir mesaj olabilirdi. Ben de.. Gerekli mesajı verdim. Hayallerim bir cam gibi kırıldığında o camı alıp her şeyi kesmeye yeltenmem, ileriye dönük bir mesajdı. Bu ringe adım attığım ilk andan itibaren, yaptığım her şey bu ileriye dönük mesajların parçası. Bazen yakın gelecek, bazense benim bile göremeyeceğim kadar uzak bir gelecek. İkincisini burada bir yılda, sayısız kez anlattım. Bazen kapalı, bazen açık üslupta. Ancak WrestleMania yaklaşırken, şu yakın geleceği belki de daha önce yapmadığım kadar detaylı ele almalıyım. Ben kendime katmam gerekenleri daha yol başlamadan başarmak üzereydim, ancak siz benim yolum bittiğinde arkamda kalacak mirasımdan çıkarımlar yapabiliyor olmalısınız. Yapmasanız umursayacağımdan değil, ancak ben kendi yoluma bakarken bile sizin yolunuza daha çok şey verdim. Çünkü ben siz maymunileri henüz bu gezegene inmeden öncesinde de izliyordum, ve hepinizin toplamından fazla insani hayat deneyimine sahibim. Ancak siz, sadece var olarak kaosa yol açan o meşhur meleğe sadece bir yıl tanık oldunuz. Ancak bu bir yılda bile, hayatınızın önceki kısmında almayacağınız kadar şey gördünüz. Neden peki? Bunu anlatmak için soyutlaşmaya lüzum yok, WrestleMania'nın kendisi bana bu yolda yeterince iyi bir şans verdi.
Christopher Daniels ringin spiker masasına yakın olan kenarında duruyor, ve tepedeki WrestleMania logosuna kitleniyor. Ona bakarak konuşmaya tekrar başlıyor:
Christopher Daniels: O şansın kendisinden önce bir kemer vardı bende, World Heavyweight Champion unvanıyla. Hikayemin olay örgüsü için oldukça uygun bir zamanda almıştım onu. Hatta belki de, şununla başlamalıyım. O şansı yaratmama daha varken, benim bir unvanım daha vardı. PGW Television Champion. Prestige Grand Wrestling'in başından beri, benden iyisinin gelmeyeceği kimsenin söyleyemediği ancak herkesin emin olduğu bir gerçekti. Önüme çıkan kim varsa, her hafta alaşağı ederken giderek daha fazla kişinin bunu ağızlarını açarak kabul etmelerine vesile oldum. Şirkete attığım ilk adımdan itibaren, henüz sırtım yere değmemişti ve aldığım kemerle gittiğim yolun sonu gözükmüyordu. Lockdown 2023'e kadar, orada Velveteen beni mağlup etmişti. Dışarıdan bir müdahale yoktu, kendi başarısıydı. Bu başarı bana pek bir şey anlatmadı, çünkü ben neden yenildiğim konusunu kendi içimde düşündüm ve bir sonuca vardığımda o defteri kapattım. Serinin bitmesi, kemeri kaybetmem benim için önemli şeyler zaten değildi. Sadece hazır olmam gerekenleri anlamalıydım. Ancak Velveteen'in bu başarısı, size çok şey anlattı. Çünkü Christopher Daniels'ın yenilebileceğine ilk kez bu şekilde inanmıştınız, kimsenin gerçekleşmesini beklemediği bir olaydı ancak ben mağlup olmuştum. Ancak ne o yenilgi anı, ne de sonrasında kimse Velveteen'in beni yenmesini önemli bulmadı. Önemli olan benim yenilmiş olmamdı. Bu aslında sizin almanız gereken öğretilerin en önemlisiydi, ancak sadece tesadüfle kaldı. Kaldı ki tesadüf dediğim benim aranıza gönderilmem. Kendinizi yukarıda göremeyeceğiniz için, benim aşağıya düşmem sizi şaşırtacaktı. Yukarıda görmeniz gerekirken, alçalmaya bu kadar hevesli olduğunuzdan kafanızı önünüzden kaldıramadınız. Ancak ben kısa süreliğine de olsa önünüze düştüğümde, ne yapacağınız konusunda fikriniz yoktu. Sizin kendi zeminde hayali havada olan aklınız bir fikir bulana kadar ben zaten ayağa kalkmıştım. Kabul etmeye meyillisiniz ve öyle kalacaksınız, zaten benden başka her şeyi reddedebilecek birisi olsaydı bugün ringin içinde benim yerime de bulunurdu. Ancak bütün kainatta, geçmiş ve gelecekte, bu cesarete erişebilmiş tek kişi benim. Bu yüzden her zaman en dikkat çekeni oldum diğerlerine göre, eskiden diğer meleklerin arasında şimdiyse diğer insanların. Onlar nereden geldiği ve ne yaptığı anlaşılabilir prototipler, ben düşünce gücünü kazanmış bir yapay zekaya daha çok benziyordum onlardansa. Zaten bu yüzden benim kabul etmemden öte, kimse de beni kabul edemedi. Devamlı karşıma çıktılar, durdurmak için yırtındılar. Hem onlar hem sizler. Şu ringin içinde her hafta birine meydan okurken, sürekli farklı yüzler geliyordu ve bunu başarmaya çalışıyordu. Ancak tek motivasyonları benim düşmemdi, ben buna o kadar alışmıştım ki Velveteen geldiğinde ayırt edemedim. Bunun bedelini yenilerek zaten ödedim. Ancak Velveteen beni düşürdüğünde bile daha önce düşmemi beklemiş akbabalar ortada değildi, bunun nedeni ben fiziken gözünüzün önünde olsam bile ruhen her zaman en tepedeyim. Bedeninizi buna hazırlasanız bile, aklınız hiçbir zaman bana hazır olmayacak. İşte bu ikinci öğretiye götürecek bizi.
Christopher Daniels bu cümleden sonra tekrar yürümeye başlıyor ve bu sefer ringin giriş bölümüne yakın olan kenarına yaslanıp, en başında yürüdüğü yola bakarak konuşmayı sürdürüyor:
Christopher Daniels: Benim ringin içinde sırtımın yere geldiği ikinci sefer, No Way Out 2024. İşte burada işler farklıydı, çünkü sonuç kesinleştiğinde insanların şaşırdığı şey benim yenilmem değil Wes Lee'nin kemeri kazanabilmiş olmasıydı. Kimse beklemiyordu, herkes onun kulübesine köpeklik etmesinin bedelini ödeyeceğini zannederken kulübe din tüccarlığını başarıyla yerine getirdi. Bir süper kahraman yarattı, bir idol oluşturdu, binlerde yıldır oluşturulan klasikleşmiş şema hala işe yarıyordu ve bunun ekmeğini afiyetle yediler. Bunda benim payımın olması da şaşırılacak bir şey olmasa gerek, ortaya kahraman çıkarmak için benden daha uygun bir antagonist(!) olabilir mi? İroni çünkü, sözde ana karakterden önce benim ön planda olmam şu filmin türünü aksiyondan komediye çeviriyor adeta. O kadar başarısız bir deneme ki, hikayenin antagonisti teorideki protagonist başarması gerekeni başarana kadar daha çok destekleniyordu. Hatta herkes, onun ve onun yani antagonistin antagonisti -Galiba böyle söylemeliyim- olması gereken kişiyle aralarındaki hikayeyi bitirmesi bekleniyordu. Hikayenin bitişi Christopher Daniels vs. Velveteen Dream olmalıydı diye bir beklenti içindeydi. Wes Lee şu an bile hikayenin içinde hiç yokmuş gibi ilerliyor her şey, nedeni açık değil mi? Şampiyonluk hikayesini dişe diş bir mücadeleye girmeden başlatmış bir korkağa başka nasıl muamele gösterilebilirdi? Ne kadar görkemli ama! Aylar boyunca eline gelen her fırsatı ringin ortasında ezilerek tepen bir çocuk, belki de tek başarısı sayılabilecek şeyi de ezilerek kaybetmek üzereyken bir anda kemeri kazandı! İşte ikinci öğreti bu, ikinci öğreti belirli kalıpları yarattığınız zaman etrafınızda herkesi toplayabileceğiniz gerçeği. Bir düzenin gerekli tüm parçaları bu iki öğretide saklanıyor, düzeni düzenleyecek kişi lazım, düzeni uygulayacak kişi bir de düzene uyacak kişi lazım. İlk ikisi bu öğretinin içinde yer alıyor, üçüncüyse önceki öğretide belirttiğim üzere siz maymunilersiniz.
Christopher Daniels bir anda ringin içine yuvarlanarak giriyor ve ayaklandıktan sonra ringin tam ortasına geçip konuşmaya devam ediyor:
Christopher Daniels: Ancak denemeler o kadar acizce ki, sizin düşünmenizle bile ortaya çıkacak açıkları saklıyor içinde. Wes'in çaresizliği, Velveteen'in gözlerini taktığı gözlüğünden fazla marke eden egosu. Hepsi ortaya çıktı, çünkü şu varlığıyla kaos getiren meşhur melek yine sahnedeydi. Payback #38'te, Wes Lee çıkıp çıkabileceği en stresli mücadeleye çıktı. Kaybedeceğinin farkındaydı, aylar önce karşı karşıya ikimizde ayaktayken geldiğimizde başına neler geldiğini hatırlıyordu. Unuttuğu anda bile elindeki dövme ona çağrıştırıyordu o gün çektiği acıyı, bir benzerini yaşama ihtimali tüylerinin her birini havaya dikerken koruması gereken bir şampiyonluk ve hiçbir zaman var olmamasına karşın uğruna inandığı bir ağırlık vardı. Üçüncü yüzleşmemizdi, ilkindeki hüsranı ikincide kapatabileceğini düşündü. Cash-In yapmak için zayıf anımı seçerken, aklında beni alt etmenin getireceği bir haz vardı. Kemerinden öte bir kazanımdı bu onun için. Ancak o hazzı hiçbir zaman alamadı, çünkü durumun o da farkındaydı. Karşısına çıktığı her seferde ezildiği kişiyi ezememişti, o zaten yerdeyken gelip hırsızlık yapmıştı sadece. Kazanmamıştı, çalmıştı. Şu an omzunda taşıdığı her saniye, bunun yükümlülüğünü de beraberinde getirecek ve bunun farkında olmak onu harap ediyor. Üstelik benim kemerle hiçbir zaman doğrudan işim olmadığını bilirken, bana aslında hiçbir zaman zarar vermediği gerçeğini yutmaya çalışmak onu yıpratıyor. Payback #38, bütün bu saydığım şeyleri yok etmek için tek fırsatıydı ama onda da başarılı olamadı. Hatta yine başarısız olacaktı, şans yüzüne güldü ve onun çaresizliğinden daha egolu birisi spot ışıklarını yine çalmak için yırtındı. Yaptı da. Wes sadece bir kukla, onu yönetenler var o da onlara bekçi köpekliği yapıyor ve bundan fazlası değil. Yani sizlerden tek farkı, eskaza bir konuda seçilmiş olması. Seçildikten sonra bir tane zafer, ve sonrası çorabın sökülmesi tadında. Mücadele için o kadar didinmişken, zaferini bu şekilde almak onu hiç tatmin etmedi. Bu yüzden, bunu yapmak zorunda değilken bile WrestleMania'da üçlü bir mücadele gerçekleştirmek istedi. Çünkü Slammy Awards'da yaşananlar hala aklında dolanıyor, No Way Out'da bir intikam alamadığının farkında olduğundan hala bana ve Velveteen'e karşı olan kompleksi sürüyor. Ancak bu kompleks, onun gözünü köreltmekten başka bir şeye hiçbir zaman yaramadı, yaramayacak da. Hırs ile zevk birbirine çok benzer, soyut kavramlara yönlendirirsen keyif alırsın ancak somutlaştırırsan ona bağımlı hale gelirsin. Wes'in hırsı, hiç olmadığı kadar somut. Alacağını sandığı zevk de öyle, ancak gerçek onun körleşen gözleri. Sağa sola koşturmaya devam edecek, ancak iki yönde onu aşağı düşürecek ve yukarı sadece imkansızdan ibaret kalacak.
Christopher Daniels: Wes Lee hırsızlık yaparken bunu amaçlamadı, ancak niyetini buna yöneltecek olanı da gördük aynı şovda. Biraz önce söylediğim şu Payback #38'deki yırtınma, Velveteen'in hayattan kopmaya çalışmak için bütün şanslarını giderek zorlaması. Velveteen'in bana benzediği bazı yönler var, bir düzene girmek için çabalamıyor olması gibi. Ancak bizi ayıran yönler çok daha fazla, çünkü Velveteen içine girmediği düzenin dikkatini çekmek için yırtınmak gibi bir hastalığa sahip. Aslında bu hastalık düzenin dışında kalmaya çalışan her insanın mutlak kaderi, beni buna muhtaç kılmayan şey geldiğim yerden ötürü bunların ne kadar boş kaldığını bilmem. Bana daha fazla insanın bakması için çabalamaya ihtiyaç duymamam, ki bu yüzden her zaman dikkati en çok ben çektim. Diğerleri bunun için yırtınırken kendilerinden ödün verdi ve stereotipleşip ilgi kaybetti, ben sadece bildiğimi yaparak zaten en üstte olduğumu ve oradan indirilemeyeceğimi ispatladım. Velveteen ile aramızdaki durum, ilk başladığında da haddini aşmaya niyetleniyordu ve şu an hala öyle. Çünkü insanların ilgisinden daha çekici geliyor ona benim verdiğim dikkat, şaşırılmayacak şekilde. Otopark katliamı, bilinç altı manipülasyonları, ya da ona verdiğim hasarların hiçbiri de durdurmaya yetmedi. bu çabasını. Çünkü onun uyuşturucusu da bendim, ancak üzerine bir şey katılmayan hikaye yavanlaşır ve Velveteen hala aylar öncesinin duygularını beslerken ben onları çoktan geride bıraktım. Kaldı ki ben o duyguları hiçbir zaman beslemedim, Velveteen'i denemek kendiliğinden bir pişmanlığım da hiçbir zaman olmadı. Ona bir şans verdim, kendini yukarı çıkarıp çıkaramayacağını görmek için. Ancak o tüm motivasyonunu benden ibaret kıldığını, Television unvanını aldığı gibi kaybetmesiyle zaten gösterdi. İlgisini çeken bendim, idol almaya çalışıyordu beni. Ancak bu artık bir saçmalık. Bu yüzden duygusallaşıp Royal Rumble maçını kazanmasının ardından hala peşimi kovalıyordu, dalga geçermişçesine Jericho ile kıyasladı beni. O gün insaniyetini yeniden kanıtladı, benimse geçmişten kalan beklentilerimi öldürdü. Sıradanlaştığı şu yolda, içine girmeyeceğini sandığı düzene benzemesiyle yüzleşeceği gerçeği onun canını sıkacak. Bireyselleşmenin bir seçim sonucu gerçekleşemeyeceğini anladığındaysa kaybettiği yıllara üzülecek, ancak kaybettiği yıllar ne zevk ne de bir hırs. Onların soyutunun iyi olduğunu söylemiştim, Velveteen'in ki sadece bir hüzün. Hüzün, zevk ve hırs gibi değil. Ne kadar somutlaştırırsan o kadar şanslısın, çünkü değiştirme ihtimalin de o kadar fazladır. Ancak soyut hüzünler, işte en tehlikeli uyuşturucuların ötesinde bir sentetik ilaç misali. Wes'in uyuşturanı hırs, Velveteen'in hüzün. Neticede ikisi de insani ve ömürleri var, işte onun son noktası WrestleMania.
Christopher Daniels bu cümlenin ardından biraz duraksıyor, bekliyor ve kısa bir sürenin ardından biraz öncesine nazaran daha sakin bir tonda söylediklerine devam ediyor:
Christopher Daniels: Benim tabirimle Prestige Grand Wrestling'in mezuniyet balosu. Bir dönem eğitmeye çalıştığım çocuk, ve bir dönem onu eğitmemi istemiş bir ölümlü. İkisi de benden hiçbir şey öğrenemedi, tam aksine benimle yüzleşmek onları geriye götürdü. Mezuniyetleri ise kurtuluşları olacak, belki de heyecanları bundandır. Bu kurtuluş, mutlak bir final olmalı. WrestleMania'dan sonra yoluma devam ederken ikisini de görmek istemiyorum, çünkü kemer gibi boş hedeflerden çok daha fazlasıyla ilgileniyorum. World Heavyweight'i geri aldığım zaman bile asıl amacım hiçbir zaman ona tutunmak olmayacak. Bu ilgime ne kadar az ömrünün sonu belli olan bir canlı dahil olursa, o kadar kolaylaşır işler benim için. Her yerde reklam, her yerde pazarlama stratejisi. Bir devrin sonu! Hikayelerin sonu! Daniels ve Velveteen bir kez daha aynı ringe çıkacak! Bir de Wes Lee var, kemeriyle! En başta sormuştum ya, büyük gün için heyecanlı mısınız diye. Ben değilim. Çünkü WrestleMania benim için asla büyük bir gün değil, hatta belki de en küçüğü. Çünkü çıkacağım en insani mücadele. Sadece bitmesini bekliyorum, bitmesini ve şu ikisinin yüzünü bir daha gör-