RPG CARCOSA #3


Ensiferum

eater.of.worlds
Katılım
4 Tem 2023
Konular
72
Mesajlar
4,276
Beğeni sayısı
953
PG Nakit
160
CARCOSA #1
CARCOSA #2

LOUISIANA
AĞUSTOS 2013


jdejy73.png


Dora Lange soruşturmasının kapatılmasının ikinci haftasındayız. Bir cinayet olabileceğini düşündüğümüz bir vakıaya gittiğimizde, BDSM sahnelerini aratmayan görüntüsüyle Dora Lange, bütün teşkilatın eğlencesi oldu. Yapılan anlamsız sorguları okuyan çaylak dedektifler kahkahalar atarak dosyayı Ahlak Büroya devretmeyi tercih ettiler. Ama ben kendimi bildim bileli hayatta tek bir şeye yeniliyorum: Merak duygusu. Ve, diğerlerinin bir eğlence olarak gördüğü dosyanın içeriğine baktığımda çok daha büyük ve korkutucu bir şeyi ortaya çıkarabileceğime hala inanıyorum. Sorgu kamerası kapandığı anda ona sorduklarımdan anladığım şey, 2 sene önce burada işlenen diğer cinayet vakıasına dair önemli şeyler bildiğiydi. Louisiana'da "Şifacı" olarak anılan biri vardı. Bu adamın yeri tespit edilemiyordu ve bu adam Claire'ı ararken ne hikmetse bir ay sonra Claire'ın ölüsü bulunuyordu. Dora'nın tasvirine uyan hiç bir eşgal yoktu: Ne demişti Dora: "Dev gibi bir adamdı. Kocaman bir sakalı ve yıllardır yıkanmamış gibi görünen siyah saçları vardı. Gözleri de koyu renkliydi, epey öfkeli bakıyordu."

tumblr_oz30k9jsow1qhq8vgo2_400.gifv


Her yeri arayıp taramama rağmen bu adamın kim olduğuna dair hiç bir şey bulamadım. Bir yandan, bu adamı tanıyan birilerine ulaşmaya çalışırken Lafayette'te işlenen tüm cinayetlerin, tüm gasp vakıalarının ve tüm çeteleşme hareketlerinin bir şeçeresini çıkardım. 1990'larda, insanlar bir anda kentten kırsala doğru akıyordu. Siyahilere karşı bir örgütlenme başlıyordu.. Konfederasyon bayraklı adamlar siyahilerin gece kulübünü ateşe vererek 22 kişiyi öldürüyordu. Ama ne hikmetse yangını başlatan adamların kimliğine dair hiç bir tespit yoktu. Louisiana, bunu her ne kadar iyi gizlemeye çalışsa da köküne kadar ırkçı ve batıl inançlara sahip, tuhaf insanların memleketidir. Şimdi takım elbiseler giyiyor ve birbirimize "efendim" diye hitap ediyoruz; ama bundan 20 sene önce sokaklarda insan avlandığını kimse hatırlamıyordu Bütün bu dosyaları karıştırırken 1994'te yaşanan bir olaya rastlamıştım: Siyahi bir bakıcı, aynı Claire gibi geyik boynuzundan bir taç takılmış vaziyette meydanda sürüklenmişti. Bunu yapan adamın adının Reginald olduğunu ve hala kırsalın ortasında yaşadığını öğrenmiş ve arabama atlamıştım.

9eb3b8cc027c57b9041d156922dcf7bb.gif


Gizli narkotik görevim nedeniyle senelerce madde batağına saplandım. Bu, benden sağlığımı ve gençliğimin verdiği bütün enerjiyi götürse de bana bir yetenek bahşetti: Görülmemiş olanı görebilmek. Hangi işi yaparsanız yapın; polis, asker, itfaiyeci, doktor. Gündelik hayatınız o kadar rutine oturmuştur ki farklı bir durum gördüğünüzde beyniniz bu ihtimali dışlar ve korku hormonu salgılamaya başlarsınız. Ben ise o kadar fazla şiddete ve maddeye maruz kalmış bir adamım ki, sıradan ve normal olan şeyler benim için şüpheli; garip ve beklenmedik olanlar ise tuhaf bir şekilde tanıdık. Bu işin izini sürerken de maddeler bana tuhaf vizyonlar bahşediyor; "Reginald" adındaki bu adamın girişine avcı tüfeği asılmış tuhaf kulübesine doğru yürürken bu kadar temkinsiz ve rahat olmamın sebebi de bu olmalı: En az içerideki adam kadar manyak olmam. Kapıyı çaldığımda, tam da beklediğim gibi bir hikat garibesini karşımda görüyorum: Yaşına rağmen uzun boylu, kolları iğne delikleriyle dolu, sakalı ve sidik kokusuyla yaşamın belki 10 sene önce güle güle dediği bir ihtiyar.

"Adın Reginald mi?"
"Evet"
"Sana sormak istediğim birkaç şey var."
"Burası özel mülk, girmek için kimden izin aldın? Arama kararın var mı?"
"Rust Cohle, Louisiana Cinayet Masasındanım. Ya beni içeri davet edip misafirperverlik örneği sergile ya da buraya bir arama kararı ve beş kişilik takviye ekiple geleyim. Ne diyorsun?"

İhtiyar goblin beni homurdanarak içeri aldığında burnuma ilk gelen şey bayat yemek kokusuydu. Duvarlar fotoğraflarla dolu, günümüzden umudu kestiği için geçmişin hayaletleriyle yaşayan kaçık bir adamın evi olduğu çok belli oluyordu. Salona doğru geçtiğimde şömine üzerinde bir fotoğraf görsem de çok dikkat etmeden koltuğa rahatça bir tavırla oturdum ve adamın anneme küfreden gözlerle hemen yanıma çökmesini sessiz gözlerle izledim.

"Seninle konuşmak istememin sebebi, 1997'de karıştığın bir olay."
"Yine mi o mesele? Ne zamana kadar bu boku araştırmayı sürdürecekler ha? Başka bir işleri yok mu? Bizim vergilerimizle polis teşkilatı 15-20 sene önceki şeyleri mi araştırıyor?"
"Karıştığın konunun içeriğini düşünürsen-"
"Büyük ihtimalle deden de o gün benimle beraber o pisliği sallandırmamızı kutluyor ve tezahürat yapıyordu. O zamanlar şimdiki gibi değildi, gerçek Amerikalılar vardı!"
"Yapmış olduğun şeyin ideolojisiyle ilgilenmiyorum. Sadece sana tek bir soru soracağım-"
"Peki sana neden cevap vereyim evlat?"
"Çünkü burası madde kokuyor. Eğer bir narkotik köpeği içeri girse burada bir hazine bulacağına neredeyse eminim."
"İstersen ordu getir. Benim öyle şeylerle işim olmaz. Ev senin validenin deliğinden daha temiz emin ol-"
"Bak, bir tane buldum bile."

Cebimden çıkardığım küçük poşeti gözüne sallarken, adamın benim çok da ahlaklı bir polis olmadığımı idrak etmesini yavaşça izledim. Reginald, her ne kadar rahatsız olmuşsa da kaderine razı gelmiş gibi bir ifade takınırken yavaşça konuya girmeye başladım.

"Şimdi, bana bu geyik boynuzlarından bahset. Bu fikir senden mi çıktı?"
"O dönemlerde bunlara "taç" adı verilirdi. Taşranın ortasında kilise benzeri bir okulda, çocuklar bunları takarak şenlik ateşi yakar ve baharın gelişini kutlardı. Daha sonradan, şehirlerdeki hareketlenme başladığında Güneyliler için bu bir sembol haline geldi. Geyik boynuzu güçlüdür. Eğilmez, bükülmez... onu ancak kırabilirsin. Tıpkı Güney gibi. Bizi kırmak mümkün, ama hiç bir zaman eğilip bükülmedik. Bu yüzden geyik boynuzu.. ve tacı takmamızın sebebi de bizim memleketimizde yaşayıp bizim kurallarımızı yıkmaya çalışan hainlere bir ders vermek."
"Bundan iki sene önce işlenen bir cinayette de sizin "taç"lardan biri kullanılmış. Buna ne diyorsun-"
"Eh, bir tuvalete sıçtım diye benden sonra ortalığı kokutan adamın günahına ben niye ortak olayım? Onu, yapanlara sor evlat. O taçlardan buralarda çok takıldı, kim bilir kaç tane dosyada geçiyordur."

true-detective-season-1-1-the-long-bright-dark-detective-rustin-cohle-dora-kelly-lange-deer-head-body-review-episode-guide-list.jpg


Adam prostatından bahsederek ve topallayarak ayağa kalkarken, kafamda Dora'yı bulduğumuz günü canlandırıyordum. Karşımdaki ihtiyar yalan söylüyordu, çünkü ben de burada doğup büyümüştüm ve adamın dediği tarihlerde neler olduğunu gayet iyi hatırlamama rağmen salağı oynuyordum. Hiç bir zaman böyle bir sembol kullanılmamıştı, bu sembol toplam üç kez kullanılmış bir semboldü: 1994, 2011 ve 2013. Adamın sakladığından fazlasını bildiğime emindim ve bunu keşfetmeden bu iğrenç delikten ayrılmayacaktım. Belime uzanıp silahımı kontrol ettikten sonra kendime çay yapmaya karar verdim: Nasıl olsa cebimdeki poşet bana sınırsız bir misafirlik hakkı sağlıyordu. Adamın Amerikan tarzı mutfağına giderken duvarda bir şey gözüme takıldı: Açıklığın ortasında bir pikap, pikabın önünde duran ve daha genç bir Reginald... Koluna girdiği ve muhafazakar stil giyinmiş, esmer bir kadın. Ve hemen yanlarında, elinde benzin lekeleriyle dolu bir mendil sarmış olan, uzun boylu, kocaman sakallı, esmer bir adam. Fotoğrafın altına kiliselerin aile albümleri için hazırladığı bir pasaj konulmuştu. Bu da tezimi doğruluyordu: 2011'de Claire'ı arayan adam fotoğraftaki kişi olabilirdi. Sifon sesinden sonra topallayarak salona gelen Reginald elleri belinde bana bakıyordu.

"Çoktan defolup gitmişsindir sanıyordum dedektif."
"Sohbetin hoşuma gidiyor. Bu fotoğraftakiler senin ailen mi?"
"Karım."
"Diğeri?"
"O da oğlum, bu fotoğraf çekildiğinde ikisi de hayattaydı-"
"Ve şimdi ikisi de ölü mü?"
"Tanrı günahlarını bağışlasın. Samantha uysal bir kadındı, Güneyde bir kadından bekleyebileceğin her şeyi yapıyordu: Evden dışarı çıkmıyor ve sofradan yemeği eksik etmiyordu."
"Oğlun? Onun adı ne?"
"Ona Luke da diyorlardı, Brody de. Çok vahim bir trafik kazasında annesiyle beraber hayatını kaybetti
"Duyduğumuza üzüldüm. Onları ne zaman kaybettin?"
"Bundan sanırım... 5 sene önce. Öyle olması lazım- nereye gidiyorsun dedektif?"

Hızlı adımlarla evden çıkıp arabama dönerken ihtiyar beni arkamdan izlemeye devam ediyordu. Arabaya atladım ve uzun süredir çevirmeyi istediğim telsiz numarasını çevirdim.

"HARPER, LUKE ya da HARPER, BRODY isimli, Reginald baba adlı, DYP 990 plakalı kırmızı bir pikap süren şüpheli bir şahısla ilgili arama kaydı çıkartın. Şahsın bulunmuş olduğu pikabın son görüldüğü yerin tespitini yapın."
"Anlaşıldı."

İyi ya da kötü, bir iz bulmuştum. 1994'te ırkçı bir eyleme karışan bu adam, yakaladığı siyahiye geyik boynuzundan bir taç takmıştı. O olaydan 17 sene sonra aynı taç, öldürülerek ağaca bağlanan başka bir kızın başındaydı. Oğul, babanın izini takip ediyor olabilirdi. Adam oğlunun öldüğünü söylüyordu, ama oğlunun tavsirine çok benzeyen ve Claire'ı arayan bir adam daha 2 sene önce ortalarda geziyordu. Ancak, elimde hala yeterli delil yoktu. Ve şimdi bu adamı yakaladığımda elimde kanıt olabilmesi için evden aşırdığım tabloyla Dora'ya gidip fotoğraf teşhisi yaptırmam gerekiyordu. Dora'nın evine gitmek için gaza bütün gücümle asılsam da araba hiç bir şekilde hızlı gidemiyormuş gibiydi. O sırada telsizi duydum:

ABBEVILLE GİRİŞİNDE KADIN CESEDİ BULUNDU, MAKTUL İSMİ LANGE, DORA. DOĞUM TARİHİ 1993. BÜYÜKBABASINA TEŞHİS İÇİN HABER VERİLDİ. EKİPLER OLAY YERİNE.



 
Konuyu ziyaret edenler (Toplam: 0)
No registered users viewing this thread.
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: