Ekran bir anda uzun süreliğine kararıyor ve kimse anlam veremiyor. Arkadan bir müzik çalıyor.
Kameralar bir anda bir odaya çeviriliyor ve Malakai Black'i sandalye oturmuş, elinde "Tales of Dark Father" adlı bir kitap ile görüyoruz.
Black, bakışlarını önünde bulunan kitaba çeviriyor ve kitabı açarak içindeki sayfanın bir başlığını haykırıyor.
Bölüm 3: Ölüm!
Malakai Black:
Gölgelerin Kudretli Kralı Ölüm, karanlığın derinliklerinde tahtını kurmuştu. Korku ve bilinmezlikle dolu bu karanlık krallıkta, Ölüm adeta bir gölge gibi her yere nüfuz etmişti. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler... Hiçbir canlı, onun görkemli varlığından kaçamazdı. Ölüm, her canlının kaçınılmaz sonuydu ve onun kararını değiştirecek hiçbir güç yoktu. Ölüm, kudretli bir kral olarak biliniyordu çünkü ne zenginlik ne de ihtişam onun gücünü etkileyebilirdi. Sarayları, hazineleri ya da krallıkları yoktu. O, karanlıkta sessizce ve gölge gibi gezinirken, herkesin sonunu getiren bir güçtü. Onun varlığı, insanların en derin korkularını uyandırırken, aynı zamanda yaşamın değerini anlamalarını sağlıyordu.
Ancak Ölüm, sadece korku ve acı getiren bir varlık değildi. O, aynı zamanda bir dersin ta kendisiydi. Ölüm, yaşamın değerini anlamak için bir hatırlatıcıydı. İnsanları, hayatlarını nasıl yaşadıklarını ve sevdiklerine nasıl değer verdiklerini düşünmeye teşvik ederdi. Onun varlığı, insanları daha derin bir düşünceye sevk ediyor, ölümün kaçınılmazlığı karşısında yaşamın kıymetini daha iyi anlamalarını sağlıyordu. Gölgelerin Kudretli Kralı Ölüm, herkesin sonunda karşılaşacağı gerçekliği temsil ettiği için korkulan bir figürdü. Ancak aynı zamanda, yaşamın kıymetini anlamamızı sağlayan bir rehberdi de. Onun varlığı, insanlığın sonsuz bilinmezlikleriyle yüzleşmesine neden oluyor, hayatın geçiciliği karşısında derin düşüncelere sevk ediyordu. O, gölgeler arasında sessizce hüküm süren bir kraldı ve onun varlığı, insanların hayatın anlamını sorgulamasına, değerlerini gözden geçirmesine ve sonunda daha derin bir içsel aydınlanma yaşamasına neden oluyordu.
Gözlerimiz karanlıkla dolu, umutsuzlukla sarmalanmıştı. Ölümün soğuk nefesi her birimizi sarmalıyordu, ancak biz onunla yüzleşmeye hazırdık. Çünkü Karanlık Baba'nın hikayelerinde ölüm, sadece bir son değil, aynı zamanda bir başlangıçtı. Bir zamanlar, uzak diyarlarda, gölgelerin kudretli kralı Ölüm, topraklarına hükmediyordu. Onun adı söylenirken bile yürekler titriyordu. Bir elinde savaş kılıcı, diğerinde ise sonsuz bir karanlık taşıyordu. Kimse onun gazabından kaçamazdı, çünkü o her yere nüfuz eden, her şeyi sarıp sarmalayan bir güce sahipti. Ancak, bir gün, Ölüm'ün tahtında bir yabancı belirdi. Bu yabancı, kudretli Karanlık Baba'nın elçisiydi. Ölüm, ilk başta ona meydan okudu, ancak Karanlık Baba'nın kudretini tanıdığında geri adım attı. Karanlık Baba, Ölüm'ü alt etti ve onun yerine geçti. Ancak Karanlık Baba, Ölüm'ün tahtında oturduğunda, dünyalar arası denge bozuldu. Ölüm artık sadece bir kavram değil, gerçek bir varlık olmaktan çıkmıştı. Karanlık Baba'nın hükümdarlığının altında, ölüm sadece bedenlerin sonu değil, ruhların da yolculuğunun başlangıcıydı. Ölüm, yaşamın sadece bir parçasıydı, sonsuzluğun bir kapısıydı. Ve Karanlık Baba, bu kapının anahtarıydı. Bu hikaye, bize ölümün karanlık ve korkunç olmadığını, aksine bir dönüşüm ve yeniden doğuşun başlangıcı olduğunu öğretir. Karanlık Baba'nın hikayeleri bize gösterir ki, karanlıkta korkacak bir şey yok. Çünkü karanlık, sadece yeni bir başlangıçtır. Ve bizler, Karanlık Baba'nın çocukları olarak, bu yeni başlangıçları kutlamak için hazırız.
"Hikaye bitti, Son'a hoşgeldiniz."
Dedikten sonra ekran kapanıyor.
Kameralar bir anda bir odaya çeviriliyor ve Malakai Black'i sandalye oturmuş, elinde "Tales of Dark Father" adlı bir kitap ile görüyoruz.
Black, bakışlarını önünde bulunan kitaba çeviriyor ve kitabı açarak içindeki sayfanın bir başlığını haykırıyor.
Bölüm 3: Ölüm!
Malakai Black:
Gölgelerin Kudretli Kralı Ölüm, karanlığın derinliklerinde tahtını kurmuştu. Korku ve bilinmezlikle dolu bu karanlık krallıkta, Ölüm adeta bir gölge gibi her yere nüfuz etmişti. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler... Hiçbir canlı, onun görkemli varlığından kaçamazdı. Ölüm, her canlının kaçınılmaz sonuydu ve onun kararını değiştirecek hiçbir güç yoktu. Ölüm, kudretli bir kral olarak biliniyordu çünkü ne zenginlik ne de ihtişam onun gücünü etkileyebilirdi. Sarayları, hazineleri ya da krallıkları yoktu. O, karanlıkta sessizce ve gölge gibi gezinirken, herkesin sonunu getiren bir güçtü. Onun varlığı, insanların en derin korkularını uyandırırken, aynı zamanda yaşamın değerini anlamalarını sağlıyordu.
Ancak Ölüm, sadece korku ve acı getiren bir varlık değildi. O, aynı zamanda bir dersin ta kendisiydi. Ölüm, yaşamın değerini anlamak için bir hatırlatıcıydı. İnsanları, hayatlarını nasıl yaşadıklarını ve sevdiklerine nasıl değer verdiklerini düşünmeye teşvik ederdi. Onun varlığı, insanları daha derin bir düşünceye sevk ediyor, ölümün kaçınılmazlığı karşısında yaşamın kıymetini daha iyi anlamalarını sağlıyordu. Gölgelerin Kudretli Kralı Ölüm, herkesin sonunda karşılaşacağı gerçekliği temsil ettiği için korkulan bir figürdü. Ancak aynı zamanda, yaşamın kıymetini anlamamızı sağlayan bir rehberdi de. Onun varlığı, insanlığın sonsuz bilinmezlikleriyle yüzleşmesine neden oluyor, hayatın geçiciliği karşısında derin düşüncelere sevk ediyordu. O, gölgeler arasında sessizce hüküm süren bir kraldı ve onun varlığı, insanların hayatın anlamını sorgulamasına, değerlerini gözden geçirmesine ve sonunda daha derin bir içsel aydınlanma yaşamasına neden oluyordu.
Gözlerimiz karanlıkla dolu, umutsuzlukla sarmalanmıştı. Ölümün soğuk nefesi her birimizi sarmalıyordu, ancak biz onunla yüzleşmeye hazırdık. Çünkü Karanlık Baba'nın hikayelerinde ölüm, sadece bir son değil, aynı zamanda bir başlangıçtı. Bir zamanlar, uzak diyarlarda, gölgelerin kudretli kralı Ölüm, topraklarına hükmediyordu. Onun adı söylenirken bile yürekler titriyordu. Bir elinde savaş kılıcı, diğerinde ise sonsuz bir karanlık taşıyordu. Kimse onun gazabından kaçamazdı, çünkü o her yere nüfuz eden, her şeyi sarıp sarmalayan bir güce sahipti. Ancak, bir gün, Ölüm'ün tahtında bir yabancı belirdi. Bu yabancı, kudretli Karanlık Baba'nın elçisiydi. Ölüm, ilk başta ona meydan okudu, ancak Karanlık Baba'nın kudretini tanıdığında geri adım attı. Karanlık Baba, Ölüm'ü alt etti ve onun yerine geçti. Ancak Karanlık Baba, Ölüm'ün tahtında oturduğunda, dünyalar arası denge bozuldu. Ölüm artık sadece bir kavram değil, gerçek bir varlık olmaktan çıkmıştı. Karanlık Baba'nın hükümdarlığının altında, ölüm sadece bedenlerin sonu değil, ruhların da yolculuğunun başlangıcıydı. Ölüm, yaşamın sadece bir parçasıydı, sonsuzluğun bir kapısıydı. Ve Karanlık Baba, bu kapının anahtarıydı. Bu hikaye, bize ölümün karanlık ve korkunç olmadığını, aksine bir dönüşüm ve yeniden doğuşun başlangıcı olduğunu öğretir. Karanlık Baba'nın hikayeleri bize gösterir ki, karanlıkta korkacak bir şey yok. Çünkü karanlık, sadece yeni bir başlangıçtır. Ve bizler, Karanlık Baba'nın çocukları olarak, bu yeni başlangıçları kutlamak için hazırız.
"Hikaye bitti, Son'a hoşgeldiniz."
Dedikten sonra ekran kapanıyor.