- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 52
- Mesajlar
- 10,156
- Beğeni sayısı
- 3,108
- PG Nakit
- 1,295
- RPG Karakteri
- Val Venis
- Favori Güreşçi
- John Cena
Val Venis ve John- Johnny Mayhem'i sakin bir rıhtımda görüyoruz. Çıt çıkmıyor. Kafalarından neler geçiyor kim bilir? Yarımayın yansımasıyla ne kadar görünebiliyorsa o kadar seyrediyorlar deniz manzarasını. Sessizliği Val Venis bozuyor.
Val Venis: Babam denizciydi. Küçükken onu aylarca görmezdim. Annem bizi terk ettiğinde, o uzun seferlerinde beni de yanına almak zorunda kaldı. Aptal arkadaşları ve yarım yıl boyunca toprak görmemeye rağmen babamla artık gerçek bir baba-evlat olduğumuz için mutluydum. Annem umurumda değildi. Bizi terk etmeden evvel de varlığını pek hissetmemiştim. Gittiğindeyse, benim için artık yok hükmündeydi. Onun için pozitif duygular beslemiyordum, negatif de... İnsan, Hiç hükmündeki biri hakkında ne hissedebilir ki?
Val Venis: Babamla arkadaş gibiydik. (Küçük bir kahkaha atar.) Onun çabalarıyla milli oldum. Evet, tuhaf... Rotterdam'a demir atmıştık. Gemi limana yanaşırken babamın bir noktaya kitlendiğini fark ettim: Sevgili orospusuna. Kızıl saçlı bir kadındı. Uzun süredir tanışıklarmış. Oraya her gidişinde onunla görüşüyormuş. Bana, "seni biraz canlandırmak lazım." dedi. Yıkanıp, üstümüzü başımızı toparladık. Elsa'nın Barı denen bir yer. Tüm orospular ve müşterilerinin buluşma noktası. Babam yanımda, o kızılla cilveleşirken ben içiyordum. Sarhoş oldum ve saçmalıyordum ama yine de hafızam canlıydı. "Hazırlan Val, senin dizine güzel bir parça oturtacağım." Alkolün verdiği rahatlıkla "Eveeeeet" diye bağırdım. Sevgili orospusu ayağa kalktı; babamdan iri ve uzundu. Bu arada babam 1,93 boyunda... Her neyse. "Anasına telefon edecek." dedi babam, "dizine oturtacağın..." Mama geldiği zaman az daha bayılıyordum. Bundan iri bir insanoğlu görmemiştim. Evet, kızı Allah için dev gibiydi ama, bu anadan, en az onun kadar yapılı beş kız umardın. "Anası benim, kızı senin mi?" diye sordum bağırarak. Kafa sallamakla yetindi. Kızılın elmalarını yalamakla meşguldü. "Ulan ne balonlar be" diye yanıt verdi.
Val Venis: Mama, yanımda biraz sallanıp haşmetli kıçıyla kucağıma yerleşti. Yağ yığını, taştı ve tüm barı kapladı. Anayla kız arasında istavrit gibi oturup kendimi Panama Kanalı'nda hissediyordum. Mama, babamın sağ bacağı kadar iri kolunu omuzuma dolamaya kalkışınca doğruldum. Dans eder gibi yapıp biraz olsun nefes almak istiyordum. Ortamda müzik yoktu. Fakat ben bir şizofren gibi dans ettim. Biraz sonra kendimizi sokakta bulduk. "Gemiye mi gidiyoruz?", "Hayır, Mama'nın evine gidiyoruz." Mama'nın balonlarının parfümü, burun deliklerimden gitmiyordu. Beni yakalayıp havaya kaldırdı, kucaklayıp yere koydu. Elimi tutarak yürürken, bir an için onun, öz anam olduğunu zannettim. Neyse ki Mama, beni bir eve sokup bir kat yukarı taşıyıp, bir mutfaktan geçirdikten sonra Hint Okyanusu kadar geniş bir yatağa DANK diye atacak kadar insandı. O zaman babam girdi odaya, "Bu halde nasıl damgalayacaksın sürüyü?" Odaya boş boş bakıyordum: "Dürtecek miyiz ki bunları?" "Denize düşersen imdat diye bağır bana" dedi ve kapının ardında kayboldu. Mama içeri girdi ve entarisini çıkarırken, göndere bayrak çekildi sandım. Sütyenini çözünce kamyonun arkasından iki koca patates çuvalı düştü. Göbeğiyle dizleri arasında öyle bir çalılık vardı ki anlatılmaz! Üzerime doğru gelince babama seslendim. Ne var ki geç kalmıştım. Üzerime devrildiği anda kendimi, balina avlayan dev gemilere yanaşmış Gotland kayığı gibi hissettim. Devrildi üzerime ve karardı dünyam. Mama'nın koltukaltından sızan bir ışık görünce bağırdım: "Çekil üzerimden pis balina!" O zaman kustum işte. Mama büyük bir hızla kalktı, boş patates çuvallarını topladı, bayrağı ve yelkenleri indirdi gitti.
Başından beri tüm hikayeyi sırıtarak anlatan Venis bir kahkaha daha kopardı.
Val Venis: İnanabiliyor musun, bekaretimi koca bir karıya kaybettim. Bir şey de anlamadan... Şehvet güdümü kaybetmediğim için şanslı sayılırım.
Johnny Mayhem de güldü. İkisi de pek keyifli değildi. Bu yüzden, gülüşme anlıktı. Venis surat ifadesini değiştirdi ve Johnny Mayhem'e baktı.
Val Venis: Ellering haklı Johnny. Bazen elimizden gelen her şeyi yapsak da olmaz. Her şeyi kontrol edemeyiz. Bizler makine değiliz. Bizler Tanrı da değiliz, süper kahraman da.... Geçmiş iyisiyle kötüsüyle geçmişte kaldı. Bizi en son halimize evirip gitti. Biz buyuz Johnny. Hayatta kalmak için geçmişten ders çıkarıp yeniye adapte olmaya çalışan şeyleriz. Mayhem romantizmiyle kendimizi tüketip gidecek miyiz yoksa yeni düzene kaldığı yerden devam mı edeceğiz?.. Ben geçmişte yaşamak istemiyorum. Çünkü geçmiş çoktan Hiç oldu.
Val Venis: Babam denizciydi. Küçükken onu aylarca görmezdim. Annem bizi terk ettiğinde, o uzun seferlerinde beni de yanına almak zorunda kaldı. Aptal arkadaşları ve yarım yıl boyunca toprak görmemeye rağmen babamla artık gerçek bir baba-evlat olduğumuz için mutluydum. Annem umurumda değildi. Bizi terk etmeden evvel de varlığını pek hissetmemiştim. Gittiğindeyse, benim için artık yok hükmündeydi. Onun için pozitif duygular beslemiyordum, negatif de... İnsan, Hiç hükmündeki biri hakkında ne hissedebilir ki?
Val Venis: Babamla arkadaş gibiydik. (Küçük bir kahkaha atar.) Onun çabalarıyla milli oldum. Evet, tuhaf... Rotterdam'a demir atmıştık. Gemi limana yanaşırken babamın bir noktaya kitlendiğini fark ettim: Sevgili orospusuna. Kızıl saçlı bir kadındı. Uzun süredir tanışıklarmış. Oraya her gidişinde onunla görüşüyormuş. Bana, "seni biraz canlandırmak lazım." dedi. Yıkanıp, üstümüzü başımızı toparladık. Elsa'nın Barı denen bir yer. Tüm orospular ve müşterilerinin buluşma noktası. Babam yanımda, o kızılla cilveleşirken ben içiyordum. Sarhoş oldum ve saçmalıyordum ama yine de hafızam canlıydı. "Hazırlan Val, senin dizine güzel bir parça oturtacağım." Alkolün verdiği rahatlıkla "Eveeeeet" diye bağırdım. Sevgili orospusu ayağa kalktı; babamdan iri ve uzundu. Bu arada babam 1,93 boyunda... Her neyse. "Anasına telefon edecek." dedi babam, "dizine oturtacağın..." Mama geldiği zaman az daha bayılıyordum. Bundan iri bir insanoğlu görmemiştim. Evet, kızı Allah için dev gibiydi ama, bu anadan, en az onun kadar yapılı beş kız umardın. "Anası benim, kızı senin mi?" diye sordum bağırarak. Kafa sallamakla yetindi. Kızılın elmalarını yalamakla meşguldü. "Ulan ne balonlar be" diye yanıt verdi.
Val Venis: Mama, yanımda biraz sallanıp haşmetli kıçıyla kucağıma yerleşti. Yağ yığını, taştı ve tüm barı kapladı. Anayla kız arasında istavrit gibi oturup kendimi Panama Kanalı'nda hissediyordum. Mama, babamın sağ bacağı kadar iri kolunu omuzuma dolamaya kalkışınca doğruldum. Dans eder gibi yapıp biraz olsun nefes almak istiyordum. Ortamda müzik yoktu. Fakat ben bir şizofren gibi dans ettim. Biraz sonra kendimizi sokakta bulduk. "Gemiye mi gidiyoruz?", "Hayır, Mama'nın evine gidiyoruz." Mama'nın balonlarının parfümü, burun deliklerimden gitmiyordu. Beni yakalayıp havaya kaldırdı, kucaklayıp yere koydu. Elimi tutarak yürürken, bir an için onun, öz anam olduğunu zannettim. Neyse ki Mama, beni bir eve sokup bir kat yukarı taşıyıp, bir mutfaktan geçirdikten sonra Hint Okyanusu kadar geniş bir yatağa DANK diye atacak kadar insandı. O zaman babam girdi odaya, "Bu halde nasıl damgalayacaksın sürüyü?" Odaya boş boş bakıyordum: "Dürtecek miyiz ki bunları?" "Denize düşersen imdat diye bağır bana" dedi ve kapının ardında kayboldu. Mama içeri girdi ve entarisini çıkarırken, göndere bayrak çekildi sandım. Sütyenini çözünce kamyonun arkasından iki koca patates çuvalı düştü. Göbeğiyle dizleri arasında öyle bir çalılık vardı ki anlatılmaz! Üzerime doğru gelince babama seslendim. Ne var ki geç kalmıştım. Üzerime devrildiği anda kendimi, balina avlayan dev gemilere yanaşmış Gotland kayığı gibi hissettim. Devrildi üzerime ve karardı dünyam. Mama'nın koltukaltından sızan bir ışık görünce bağırdım: "Çekil üzerimden pis balina!" O zaman kustum işte. Mama büyük bir hızla kalktı, boş patates çuvallarını topladı, bayrağı ve yelkenleri indirdi gitti.
Başından beri tüm hikayeyi sırıtarak anlatan Venis bir kahkaha daha kopardı.
Val Venis: İnanabiliyor musun, bekaretimi koca bir karıya kaybettim. Bir şey de anlamadan... Şehvet güdümü kaybetmediğim için şanslı sayılırım.
Johnny Mayhem de güldü. İkisi de pek keyifli değildi. Bu yüzden, gülüşme anlıktı. Venis surat ifadesini değiştirdi ve Johnny Mayhem'e baktı.
Val Venis: Ellering haklı Johnny. Bazen elimizden gelen her şeyi yapsak da olmaz. Her şeyi kontrol edemeyiz. Bizler makine değiliz. Bizler Tanrı da değiliz, süper kahraman da.... Geçmiş iyisiyle kötüsüyle geçmişte kaldı. Bizi en son halimize evirip gitti. Biz buyuz Johnny. Hayatta kalmak için geçmişten ders çıkarıp yeniye adapte olmaya çalışan şeyleriz. Mayhem romantizmiyle kendimizi tüketip gidecek miyiz yoksa yeni düzene kaldığı yerden devam mı edeceğiz?.. Ben geçmişte yaşamak istemiyorum. Çünkü geçmiş çoktan Hiç oldu.