Bütün dünyayı kazanmış, ama bunun uğruna ruhunu kaybetmiş olan bir adama tek bir şey verebilme hakkın olsa; ne verirdin?
Bray Wyatt sallanan sandalyesinden sırıtarak kameraya bakıyor.
Bunun bir oyun olduğunu düşünüyorlar adamım, ama seni temin ederim ki değil. Bu bir performans değil, tiyatro değil. Burada gerçekleştirdiğim her şey, hayatta karşılığı olan eylemler. Acıtırım, ki acıyı çeken benim gibi bir adamla aşık attığında başına gelebilecekleri bütün derinliğiyle anlasın diye. Haftalardır, avare bir şekilde bu şirketin sokaklarında dolanıyorum. Karşıma çıkardıkları tadımlıkları birer böcek gibi eziyorum. Ve bunu yaparak sizlere bir gerçeği net şekilde gösteriyorum: Sizin gözünüzde yüksek mertebelerde olan bu sefil ucubelerin büyük kısmı aslında yok hükmünde olan adamlar. Gerçek bir tsunamiyle yüzleşmedikleri için kendilerini birer dalgakıran sanıyorlar. Ancak iyi harlanmamış bir ateşin hükmü, fırtınanın başlangıcına kadar sürebilir en fazla. Ve ben de diyorum ki, PGW isimli bu ağılı fırtına sarmak üzere. Ve fırtınanın kanatlarına atlayarak kaosun içine dalma cesareti gösterebilecek tek adam var... o da Bray Wyatt. Benim oynadığımı sanıyorlar oğlum, benim diğerleri gibi bazı şeyleri tadında bırakıp "tatmin olabileceğimi" düşünüyorlar. Sınırlarını PGW'nin başını tutanların çizdiği belli miltaşlarına ulaşırsam, bırakırım sanıyorlar. Hevesimi alack kadar tırmanırsam, tepeyi görmeden aşağı geri dönmeye razı olurum sanıyorlar. Ancak yanılıyorlar adamım, çünkü ben PGW'dekiler gibi tek kullanımlık bir günlük gazete değil; her sayfası kanla yazılmış bir almanağım. Ve benim hikayemin tamamını okuyabilecek ve anlayabilecek bir adem evladı bu dünya üzerinde yürümüyor. Çok gezdim evlatlarım. Bazıları benim taşramda oturarak ömür tükettiğimi zannetse de bu yerkürede gidilebilecek en uzak köşeye kadar gittim. Savaşlar gördüm, yıkılan şehirler gördüm, o şehirlerin tekrar inşa edildiğini gördüm. Soykırımlar, savaş suçları, salgınlar, yağma, talan... Her şeyi gördüm ve bütün bunları gördükten sonra bir kez daha O'na şükrettim. Gördüğüm bütün elim hadiseleri tam anlamıyla idrak etmemi sağlayabilecek kudrete sahip bir adamsam, bunu O'na borçluyum. Çünkü o savaşta insanlar, üzerine simgeler işlenmiş bir bayrak parçası için ya da belirli bir yüzölçümü için can verdiklerine inanarak kendilerini motive etmeye çalışırken aslında satranç tahtasının başında başka adamların oturduğunu gördüm. Ulusların çocuklarının; canlarını doğal kaynaklar için savaşlarda takas eden sahte liderleri gördüm. Kendi inmeye cesaret edemeyeceği magmalara gencecik delikanlıları indiren lümpenleri gördüm. Ve şimdi, bir kez daha tarih kendini tekerrür ederken bu diyarların vakanüvisi olarak kılıçtan daha keskin olan kalemimi bir kez daha çekmek zorundayım. Zira; aynı oyun PGW'de bir kez daha sergilenmek üzere ve siz fanilerin durumu daha iyi anlayabilmesi için her zaman bir anlatıcıya ihtiyacınız olduğunu biliyorum. Son haftalarda tırmanan heyecanın, mücadelelerin ve havada uçuşan sözlerin hepsinin boşa olduğunu anlayabilmeniz için... Evet, büyük eğlenceden bahsediyorum, Survivor Series'ten bahsediyorum.
Bray Wyatt gaz lambasına dikkatle baktıktan sonra tekrar kameraya dönüyor.
Survivor Series'te yaratmaya çalıştıkları atmosfer: Büyük bir savaşın ufuğunda olunduğu ve bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Oysa ki her şey eskisi gibi olacak. Striptizci soytarılar, bellerine taktıkları altınlarla kol gezecek. Kefen parasını biriktirmeye çalışan bir dinazor, emeklilik turuna devam edecek. Bizden, isimlerin değişmesinin büyük bir olay olduğuna inanmamızı bekliyorlar. Ancak değil madamlar ve mösyöler.. Çünkü bu şirkette bütün savaşları başlatıp bitirebilecek kudrette tek bir adam var ve o adam bu Survivor Series sirkinin bir parçası değil. Ancak Abigail bize, yollarımızı tıkamaları halinde savaşarak açmayı öğretti. İnancı yağmalamayı, barikatları kırmayı, müdafaaları tarumar etmeyi öğretti. Ve ben diyorum ki: Eğer PGW sirki bu gösteride Bray Wyatt'a bir yer bulmakta zorlanıyorsa, Bray Wyatt kendi yolunu açmayı bilir. Şu an bu sirkin en üst noktasında dengede durmaya çalışan iki palyaço görüyorum. Seyirciler onların parlak kostümleri ve komik hareketleriyle eğlenirken, direğin üstünden dengede durmaya çalışıyorlar. Bir adım ileri ya da iki adım geri atarak ayakta kalabileceklerini sanıyorlar. Çünkü o direği tepede tutan iplere saldırmaya kimsenin cesaret edemeyeceğine eminler. Ama bu delikanlıların Survivor Series'te de öğreneceği gibi, yaptıkları ölüm dansına bir son yazmak için baltayı savurabilecek kadar deli tek adam yeter... Ancak bütün bunları size anlatıyorum diye farklı düşüncelere kapılmayın: Köşeye sıkışmış değilim. Tam aksine, ay ışığı patikayı aydınlatıyor ve ben gideceğim yeri de, gideceğim yerde beni bekleyen şeyleri de çok iyi biliyorum. Ve her zaman tek bir şeyi söylüyorum: Bray Wyatt'ın attığı ok, hedefi vurmadan yere inmez. Survivor Series'te madamlar ve mösyöler, büyük olaylar göreceksiniz. Ancak bu büyük olayların müsebbibi boş unvan maçları ya da bir "brand savaşı" olmayacak. Survivor Series'te sizi asfalttan, lağım deliğine çekeceğim. Bizler... (Wyatt eliyle çevresini gösterip kahkaha atıyor) aşağıda süzülüyoruz. Hepimiz süzülüyoruz ve çok eğleniyoruz! Survivor Series'te sizler de benim yanıma, aşağıya ineceksiniz. Ve beraber... çok eğleneceğiz.
Wyatt'ın rahatsız edici gülümsemesi tuhaf bir görüntüyle son buluyor ve kameralar kapanıyor.
Bray Wyatt sallanan sandalyesinden sırıtarak kameraya bakıyor.
Bunun bir oyun olduğunu düşünüyorlar adamım, ama seni temin ederim ki değil. Bu bir performans değil, tiyatro değil. Burada gerçekleştirdiğim her şey, hayatta karşılığı olan eylemler. Acıtırım, ki acıyı çeken benim gibi bir adamla aşık attığında başına gelebilecekleri bütün derinliğiyle anlasın diye. Haftalardır, avare bir şekilde bu şirketin sokaklarında dolanıyorum. Karşıma çıkardıkları tadımlıkları birer böcek gibi eziyorum. Ve bunu yaparak sizlere bir gerçeği net şekilde gösteriyorum: Sizin gözünüzde yüksek mertebelerde olan bu sefil ucubelerin büyük kısmı aslında yok hükmünde olan adamlar. Gerçek bir tsunamiyle yüzleşmedikleri için kendilerini birer dalgakıran sanıyorlar. Ancak iyi harlanmamış bir ateşin hükmü, fırtınanın başlangıcına kadar sürebilir en fazla. Ve ben de diyorum ki, PGW isimli bu ağılı fırtına sarmak üzere. Ve fırtınanın kanatlarına atlayarak kaosun içine dalma cesareti gösterebilecek tek adam var... o da Bray Wyatt. Benim oynadığımı sanıyorlar oğlum, benim diğerleri gibi bazı şeyleri tadında bırakıp "tatmin olabileceğimi" düşünüyorlar. Sınırlarını PGW'nin başını tutanların çizdiği belli miltaşlarına ulaşırsam, bırakırım sanıyorlar. Hevesimi alack kadar tırmanırsam, tepeyi görmeden aşağı geri dönmeye razı olurum sanıyorlar. Ancak yanılıyorlar adamım, çünkü ben PGW'dekiler gibi tek kullanımlık bir günlük gazete değil; her sayfası kanla yazılmış bir almanağım. Ve benim hikayemin tamamını okuyabilecek ve anlayabilecek bir adem evladı bu dünya üzerinde yürümüyor. Çok gezdim evlatlarım. Bazıları benim taşramda oturarak ömür tükettiğimi zannetse de bu yerkürede gidilebilecek en uzak köşeye kadar gittim. Savaşlar gördüm, yıkılan şehirler gördüm, o şehirlerin tekrar inşa edildiğini gördüm. Soykırımlar, savaş suçları, salgınlar, yağma, talan... Her şeyi gördüm ve bütün bunları gördükten sonra bir kez daha O'na şükrettim. Gördüğüm bütün elim hadiseleri tam anlamıyla idrak etmemi sağlayabilecek kudrete sahip bir adamsam, bunu O'na borçluyum. Çünkü o savaşta insanlar, üzerine simgeler işlenmiş bir bayrak parçası için ya da belirli bir yüzölçümü için can verdiklerine inanarak kendilerini motive etmeye çalışırken aslında satranç tahtasının başında başka adamların oturduğunu gördüm. Ulusların çocuklarının; canlarını doğal kaynaklar için savaşlarda takas eden sahte liderleri gördüm. Kendi inmeye cesaret edemeyeceği magmalara gencecik delikanlıları indiren lümpenleri gördüm. Ve şimdi, bir kez daha tarih kendini tekerrür ederken bu diyarların vakanüvisi olarak kılıçtan daha keskin olan kalemimi bir kez daha çekmek zorundayım. Zira; aynı oyun PGW'de bir kez daha sergilenmek üzere ve siz fanilerin durumu daha iyi anlayabilmesi için her zaman bir anlatıcıya ihtiyacınız olduğunu biliyorum. Son haftalarda tırmanan heyecanın, mücadelelerin ve havada uçuşan sözlerin hepsinin boşa olduğunu anlayabilmeniz için... Evet, büyük eğlenceden bahsediyorum, Survivor Series'ten bahsediyorum.
Bray Wyatt gaz lambasına dikkatle baktıktan sonra tekrar kameraya dönüyor.
Survivor Series'te yaratmaya çalıştıkları atmosfer: Büyük bir savaşın ufuğunda olunduğu ve bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Oysa ki her şey eskisi gibi olacak. Striptizci soytarılar, bellerine taktıkları altınlarla kol gezecek. Kefen parasını biriktirmeye çalışan bir dinazor, emeklilik turuna devam edecek. Bizden, isimlerin değişmesinin büyük bir olay olduğuna inanmamızı bekliyorlar. Ancak değil madamlar ve mösyöler.. Çünkü bu şirkette bütün savaşları başlatıp bitirebilecek kudrette tek bir adam var ve o adam bu Survivor Series sirkinin bir parçası değil. Ancak Abigail bize, yollarımızı tıkamaları halinde savaşarak açmayı öğretti. İnancı yağmalamayı, barikatları kırmayı, müdafaaları tarumar etmeyi öğretti. Ve ben diyorum ki: Eğer PGW sirki bu gösteride Bray Wyatt'a bir yer bulmakta zorlanıyorsa, Bray Wyatt kendi yolunu açmayı bilir. Şu an bu sirkin en üst noktasında dengede durmaya çalışan iki palyaço görüyorum. Seyirciler onların parlak kostümleri ve komik hareketleriyle eğlenirken, direğin üstünden dengede durmaya çalışıyorlar. Bir adım ileri ya da iki adım geri atarak ayakta kalabileceklerini sanıyorlar. Çünkü o direği tepede tutan iplere saldırmaya kimsenin cesaret edemeyeceğine eminler. Ama bu delikanlıların Survivor Series'te de öğreneceği gibi, yaptıkları ölüm dansına bir son yazmak için baltayı savurabilecek kadar deli tek adam yeter... Ancak bütün bunları size anlatıyorum diye farklı düşüncelere kapılmayın: Köşeye sıkışmış değilim. Tam aksine, ay ışığı patikayı aydınlatıyor ve ben gideceğim yeri de, gideceğim yerde beni bekleyen şeyleri de çok iyi biliyorum. Ve her zaman tek bir şeyi söylüyorum: Bray Wyatt'ın attığı ok, hedefi vurmadan yere inmez. Survivor Series'te madamlar ve mösyöler, büyük olaylar göreceksiniz. Ancak bu büyük olayların müsebbibi boş unvan maçları ya da bir "brand savaşı" olmayacak. Survivor Series'te sizi asfalttan, lağım deliğine çekeceğim. Bizler... (Wyatt eliyle çevresini gösterip kahkaha atıyor) aşağıda süzülüyoruz. Hepimiz süzülüyoruz ve çok eğleniyoruz! Survivor Series'te sizler de benim yanıma, aşağıya ineceksiniz. Ve beraber... çok eğleneceğiz.
Wyatt'ın rahatsız edici gülümsemesi tuhaf bir görüntüyle son buluyor ve kameralar kapanıyor.