- Katılım
- 5 Tem 2023
- Konular
- 211
- Mesajlar
- 3,861
- Beğeni sayısı
- 1,115
- PG Nakit
- 30
- RPG Karakteri
- John Morrison
- Favori Güreşçi
- Lexi Luna
John Morrison, röpteşambırını ve fötr şapkasını giymiş bir şekilde şöminesinin yanındaki masada oturmaktadır. Elindeki kalemle deftere yazı yazmaya başlar.
"Sıcak bir Eylül günüydü. Minnesota'ya giden bir trene binmiştim. Trende Chris diye bir fağuşe gördüm. Kemeri gözlerimi alıyordu. Vagonların arasında karşılaştığımız her an onun kemerini arzuluyordum. O kemere sahip olmak için her şeyimi feragat etmeye hazırdım. Tüm benliğimle, ruhumla teslim olmak istiyordum o kemere. Arzularım, irademin önüne geçmemeliydi. Venis'e söz vermiştim. Bu sözü tutmam gerekiyordu. Her aklımda canlandığında kalkan penisimi indirmek zorunda olmak, bu kemerin ne derece zerafete sahip olduğunun göstergesiydi. O sanki bir Özdemir Asaf şiiriydi yada bir Müslüm Gürses şarkısı veyahut bir Van Gogh eseriydi. O kemer için ringe adım attığımda neye bulaştığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ona sahip olan kel bir beyefendi ile mücadele etmem söylendi. Ben ise kavga, dövüş nedir bilmezdim. Her bana yumruk atışında gözlerimin önüne kemerin güzelliği geldi. Ve adeta bana şöyle fısıldadı "Bana sahip olmak istiyorsan savaş!". Ama aşk savaşmak mıydı? Aşk, tonla soruna birlikte göğüs germekti. İnsanlığın sorunu da tam olarak buydu. Tüm insanlık aşkı yanlış anladı. Herkes savaştı, kimse sevişmedi. Sevgi dolu bir Dünya'da savaşmak mümkün olabilir miydi? Sizler, bilmiyorsunuz! Aşk, sevgi, duygular... Bunlar hakkında hiçbir fikriniz yok. Hepinizin istediği daha fazla güç daha fazla para! Oysa ki ne de güzel olurdu, yağmur eşliğinde sevdiğin insanla şarap içerken sevişmek. Duyguları fiziksel olarak yansıtmak ve insan ırkı olarak bu kötü huylu davranışlardan arınmak. Elbet, elbet bir gün herkes beni anlayacak. Bu Dünya'ya ne için geldiğimiz, ne için göçeceğimiz. Hepsini anlayacaksınız. O zamana kadar sevgiyle kalın.
Odadan içeriye Venis girer.
Venis : Napıyorsun lan sex hikayesi mi yazıyorsun?
"BEN BURADA SANAT YAPIYORUM SANAT! Sen ne anlarsın. Sen sadece penisiyle düşünen ve onun kararlarını sorgulamaksızın yapan bir adamsın. Anlayamazsın Val, anlayamazsın."
Venis : Bu çocuğa da 31 çekme dedik iyi mi ettik kötü mü ettik anlamadım.
Diyerek odadan ayrılır.
John, Val'ın odadan çıktığına emin olduktan sonra koltuğun altına sakladığı günlüğünü çıkarır.
"Kaç gün oldu bilmiyorum bu yola çıkalı. Penisim adeta benden nefret eder hale geldi. Her geçen dakika daha kötü oluyor. Özlüyorum lan özlüyorum. O dolgun kalçaları, aralarında boğulmak istediğim memeleri. 23 Eylül'e kadar dayanmam gerekiyor. Ama penisim dayanabilecek mi bilmiyorum."
PENİS : BURAYA BAK SENİ APTAL!
"Kim konuştu lan? Val?"
PENİS : Hayır aptal buradayım. Sağına bak.
"Sen kimsin?"
PENİS : Ben senim dostum. Daha doğrusu ben senin yöneticin, yani penisinim.
"Penis, YALVARIRIM YARDIM ET. ÇOK KÖTÜ DURUMDAYIM DAYANAMIYORUM ARTIK"
PENİS : O sözü verirken iki hatta altmış dokuz kere düşünecektin. Şimdi tek düşünebildiğin 69.
"AAAAAAAA, 69... EN SEVDİĞİM. BUNU SEN DE BİLİYORSUN AMA BENİ BURADAN VURMA. BİLİYORUM, BİLİYORUM BİR SÖZ VERDİM AMA VERMEK ZORUNDAYDIM BENİ ANLAMALISIN. GÜNLERDİR EVDEN DIŞARI ÇIKAMIYORUM. BELKİ BİR HAREKETLENME OLUR DİYE DEFTERE MEME ÇİZİYORUM. AMA OLMUYOR DOSTUM NOLUR BANA YARDIM ET."
PENİS : Ben sana yardım edemem. Ben senin tokatladığın kadar varım. Sen beni uyandırmazsan ben ne işe yararım. Neyse çok bile konuştuk, bir dahaki konuşmamızda birinin içinde olsam iyi olur. Yoksa REKS'İN YANINA GİDERSİN!
"GİTME! NE OLUR GİTMEE...(çıtırdan gözyaşı döker.)"
Val Venis, odaya girer.
Val Venis : Oğlum sen iyice manyak oldun ha, alt tarafı bir kemer maçında yenildin.
"HAYIR, YENİLMEDİM! KADER BUNA İZİN VERMEDİ. ŞİMDİ İSE LİBİDOSAL GÜCÜMÜ KOZMİK ENERJİYE ÇEVİRİP EN AZGIN HALİME ULAŞACAĞIM!"
Val nolduğunu anlamamış bir şekilde John'u izlemektedir.
"BU AZGINLIK MEYVESİNİ VERMELİ ARTIK!"
"Sıcak bir Eylül günüydü. Minnesota'ya giden bir trene binmiştim. Trende Chris diye bir fağuşe gördüm. Kemeri gözlerimi alıyordu. Vagonların arasında karşılaştığımız her an onun kemerini arzuluyordum. O kemere sahip olmak için her şeyimi feragat etmeye hazırdım. Tüm benliğimle, ruhumla teslim olmak istiyordum o kemere. Arzularım, irademin önüne geçmemeliydi. Venis'e söz vermiştim. Bu sözü tutmam gerekiyordu. Her aklımda canlandığında kalkan penisimi indirmek zorunda olmak, bu kemerin ne derece zerafete sahip olduğunun göstergesiydi. O sanki bir Özdemir Asaf şiiriydi yada bir Müslüm Gürses şarkısı veyahut bir Van Gogh eseriydi. O kemer için ringe adım attığımda neye bulaştığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ona sahip olan kel bir beyefendi ile mücadele etmem söylendi. Ben ise kavga, dövüş nedir bilmezdim. Her bana yumruk atışında gözlerimin önüne kemerin güzelliği geldi. Ve adeta bana şöyle fısıldadı "Bana sahip olmak istiyorsan savaş!". Ama aşk savaşmak mıydı? Aşk, tonla soruna birlikte göğüs germekti. İnsanlığın sorunu da tam olarak buydu. Tüm insanlık aşkı yanlış anladı. Herkes savaştı, kimse sevişmedi. Sevgi dolu bir Dünya'da savaşmak mümkün olabilir miydi? Sizler, bilmiyorsunuz! Aşk, sevgi, duygular... Bunlar hakkında hiçbir fikriniz yok. Hepinizin istediği daha fazla güç daha fazla para! Oysa ki ne de güzel olurdu, yağmur eşliğinde sevdiğin insanla şarap içerken sevişmek. Duyguları fiziksel olarak yansıtmak ve insan ırkı olarak bu kötü huylu davranışlardan arınmak. Elbet, elbet bir gün herkes beni anlayacak. Bu Dünya'ya ne için geldiğimiz, ne için göçeceğimiz. Hepsini anlayacaksınız. O zamana kadar sevgiyle kalın.
Odadan içeriye Venis girer.
Venis : Napıyorsun lan sex hikayesi mi yazıyorsun?
"BEN BURADA SANAT YAPIYORUM SANAT! Sen ne anlarsın. Sen sadece penisiyle düşünen ve onun kararlarını sorgulamaksızın yapan bir adamsın. Anlayamazsın Val, anlayamazsın."
Venis : Bu çocuğa da 31 çekme dedik iyi mi ettik kötü mü ettik anlamadım.
Diyerek odadan ayrılır.
John, Val'ın odadan çıktığına emin olduktan sonra koltuğun altına sakladığı günlüğünü çıkarır.
"Kaç gün oldu bilmiyorum bu yola çıkalı. Penisim adeta benden nefret eder hale geldi. Her geçen dakika daha kötü oluyor. Özlüyorum lan özlüyorum. O dolgun kalçaları, aralarında boğulmak istediğim memeleri. 23 Eylül'e kadar dayanmam gerekiyor. Ama penisim dayanabilecek mi bilmiyorum."
PENİS : BURAYA BAK SENİ APTAL!
"Kim konuştu lan? Val?"
PENİS : Hayır aptal buradayım. Sağına bak.
"Sen kimsin?"
PENİS : Ben senim dostum. Daha doğrusu ben senin yöneticin, yani penisinim.
"Penis, YALVARIRIM YARDIM ET. ÇOK KÖTÜ DURUMDAYIM DAYANAMIYORUM ARTIK"
PENİS : O sözü verirken iki hatta altmış dokuz kere düşünecektin. Şimdi tek düşünebildiğin 69.
"AAAAAAAA, 69... EN SEVDİĞİM. BUNU SEN DE BİLİYORSUN AMA BENİ BURADAN VURMA. BİLİYORUM, BİLİYORUM BİR SÖZ VERDİM AMA VERMEK ZORUNDAYDIM BENİ ANLAMALISIN. GÜNLERDİR EVDEN DIŞARI ÇIKAMIYORUM. BELKİ BİR HAREKETLENME OLUR DİYE DEFTERE MEME ÇİZİYORUM. AMA OLMUYOR DOSTUM NOLUR BANA YARDIM ET."
PENİS : Ben sana yardım edemem. Ben senin tokatladığın kadar varım. Sen beni uyandırmazsan ben ne işe yararım. Neyse çok bile konuştuk, bir dahaki konuşmamızda birinin içinde olsam iyi olur. Yoksa REKS'İN YANINA GİDERSİN!
"GİTME! NE OLUR GİTMEE...(çıtırdan gözyaşı döker.)"
Val Venis, odaya girer.
Val Venis : Oğlum sen iyice manyak oldun ha, alt tarafı bir kemer maçında yenildin.
"HAYIR, YENİLMEDİM! KADER BUNA İZİN VERMEDİ. ŞİMDİ İSE LİBİDOSAL GÜCÜMÜ KOZMİK ENERJİYE ÇEVİRİP EN AZGIN HALİME ULAŞACAĞIM!"
Val nolduğunu anlamamış bir şekilde John'u izlemektedir.
"BU AZGINLIK MEYVESİNİ VERMELİ ARTIK!"