3 Eylül Pazar
Kōtō, Tokyo
Japonya
Will Ospreay: Uzun zaman oldu galiba, seni ziyaret etmeyeli...
Will Ospreay'i bir mezarlığın başında görüyoruz. Mezarın önünde diz çökmüş bir halde duruyor. United Empire ekibinin diğer üyeleri ise hemen arkasında, başları eğik bir şekilde duruyorlar.
Will Ospreay: Son ziyaretimden sonra, tonla şey oldu. Anlattıklarıma inanamayacaksın. Ama şu anda sırf seni ziyaret etmek için buraya geldim. İnan bana, dünya yansa bile, bugünü atlayamazdım. Sırf Japonya'ya, seni görmek için uçtum. Belki de Japonya'ya beni bağlayan çok bir şey kalmamıştır. New Japan artık yok. Dostlarımın pek çoğu, dünyanın farklı yerlerinde. Ekip ile seni pek tanıştırmadım. Gerçi Bea'yı biliyorsun. Her gün antrenman yapmaya devam ediyor ama PGW henüz bir kadınlar divizyonuna sahip değil. Ama bir gün olacağına inanıyorum. O zaman, kesinlikle oradaki en iyi isim olacak. Davis ve Fletcher ile tanışmadın bile. Aussie Open. Dünyanın en yetenekli takımlarından kendileri. İlk seferinde bir talihsizlik yüzünden kemerleri kazanamadılar ama bir şansları daha var. Bence bir sonraki seferde, şansları daha yüksek. Zaten rakipleri olanları görmen lazım. Chavo'nun ayakçıları. Garza kuzenler. Üçü de, tuhaf bir şekilde şampiyon. Ama çok süreceğini sanmıyorum. Yakında takımlar kemerlerini kaybederler. Chavo'nun ise rakipleri zorlu. Gerçi Cody için durumlar değişik ve Goldberg de, benim işlerime karışmaya yeltendi ama... Aman, çok hızlı ilerliyorum, değil mi. Öncelikle bilmen gereken şey, Japonya'dan ayrıldıktan sonra, PGW diye bir şirkete girdim. Bu şirket birkaç huzursuz ihtiyar tarafından işgal edilmiş durumda. Cornette diye, eski kafalı bir adam, bu şirketin sahibi. Yaşı elli olmayan kimseyi sevmiyor. Ve William Regal diye bir adam da, bizim brandin başında. Bana, geldiğimden beri kan kusturuyor. Ama merak edece bir şey yok. İki İngiliz beyefendisi olarak, sonradan anlaştığımızı düşünüyorum.
Kyle Fletcher: Sen ve beyefendilik mi? Şu an sadece kendine artı yazmaya uğraşıyorsun. Araya girdiğim için üzgünüm ama olayları sana ben anlatayım. Bu arkadaşın, tam bir baş belası. Şirkete girer girmez; "burayı ele geçireceğiz" kafasına giren sendin. İlk kıvılcımda, kendini kaybettiğini, niye anlatmıyorsun? Bana inan, eğer ki Bea olmasaydı, Davis kafanı patlatırdı. Ama yine de, şu anda kendisi PGW'nün World Heavyweight Championship kemerini taşıyor. Ve yakında, Davis ve ben de, PGW Tag Team Championship kemerlerini taşıyacağız. Seni bir daha ziyaret ettiğimizde, yanımızda daha fazla ağırlık olacak. Sana sözümüz olsun. Elbette, daha yeni tanıştığımızın farkındayım ama sen, Will için çok şey ifade ediyorsun. Ve Will de, benim için çok şey ifade ediyor. O yüzden, ikinizi de hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
Mark Davis: Ve kimseyi, hayal kırıklığına uğratmayacağız. Buraya, ağlanıp sızlanmak için gelmedik. Buraya, seni üzmeye gelmedik. William, elinden geleni yapıyor. O ihtiyarın maça karışması, onun ismine leke sürmeye çalışması, karşılıksız kalmayacak. William, şirkete döndüğü gibi, yarım kalan işini tamamlayacak. Nigel'a hak ettiği şansı verecek. Eşit bir maça çıkacaklar. Bu sefer, kimsenin karışmasına izin vermeyeceğiz. William, Mayhem'in ana kemer şampiyonu olmaya devam edecek. Biz de takımlar kemerlerini ele geçireceğiz. Mayhem'i ayakta tutacağız. Ne Chavo, ne Garzalar, ne de Goldberg. Hatta Cornette'e rağmen, ayakta kalacağız. Senin izlemen için, sağlam adımlar atacağız. Güreş sektörünün yapıtaşlarını, tamamen değiştireceğiz. United Empire, gerçek bir imparatorluk olarak karşına çıkacak. O yüzden, bizi izlemeye devam et. Biz de, seni onurlandırmaya devam edelim.
Bea Priestley: Ona bu açıklamaları yapmanıza gerek yok. Sizi takip etmiyor mu sanki. Sanki yaptığınız hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi konuşmanıza hiç gerek yok. Ama daha fazla vaktimiz kalmadı. Gitmemiz gerek. Onun için gitmemiz gerek. Devam etmemiz gerek. İlerleyebildiğimiz kadar ilerleyeceğiz. O zaten hep burada olacak. Kollarını açmış bir şekilde, hep burada, bizi bekleyecek. Ama ilerlemeliyiz. Onun için, bizim için, herkes için. Mayhem'in bize ihtiyacı var.
Ospreay kafasını yukarı kaldırıp, toplanmaya başlayan yağmur bulutlarını görüyor. Sonra aşağı bakıp eli ile toprağa dokunuyor. Çiçeklerin büzüşmüş halini görüyor.
Will Ospreay: Çiçeklerde bir telaş var, yağmur gecikti. Ama sonraki seferde, sana bir fırtına getireceğim.
United Empire'ın diğer üyeleri ilerlerken, Ospreay ayağa kalkıyor. Onlara doğru ilerlerken, bir saniyeliğine arkasını dönüyor. Bıraktığı mezara doğru bakıyor.
Will Ospreay: Kendine iyi bak, en güzel çiçek. Herkes gibi, sen de farklısın. Herkes gibi, sen de özelsin.
Ospreay yolunda ilerlerken, görüntüler sonlanıyor...
Kōtō, Tokyo
Japonya
Will Ospreay: Uzun zaman oldu galiba, seni ziyaret etmeyeli...
Will Ospreay'i bir mezarlığın başında görüyoruz. Mezarın önünde diz çökmüş bir halde duruyor. United Empire ekibinin diğer üyeleri ise hemen arkasında, başları eğik bir şekilde duruyorlar.
Will Ospreay: Son ziyaretimden sonra, tonla şey oldu. Anlattıklarıma inanamayacaksın. Ama şu anda sırf seni ziyaret etmek için buraya geldim. İnan bana, dünya yansa bile, bugünü atlayamazdım. Sırf Japonya'ya, seni görmek için uçtum. Belki de Japonya'ya beni bağlayan çok bir şey kalmamıştır. New Japan artık yok. Dostlarımın pek çoğu, dünyanın farklı yerlerinde. Ekip ile seni pek tanıştırmadım. Gerçi Bea'yı biliyorsun. Her gün antrenman yapmaya devam ediyor ama PGW henüz bir kadınlar divizyonuna sahip değil. Ama bir gün olacağına inanıyorum. O zaman, kesinlikle oradaki en iyi isim olacak. Davis ve Fletcher ile tanışmadın bile. Aussie Open. Dünyanın en yetenekli takımlarından kendileri. İlk seferinde bir talihsizlik yüzünden kemerleri kazanamadılar ama bir şansları daha var. Bence bir sonraki seferde, şansları daha yüksek. Zaten rakipleri olanları görmen lazım. Chavo'nun ayakçıları. Garza kuzenler. Üçü de, tuhaf bir şekilde şampiyon. Ama çok süreceğini sanmıyorum. Yakında takımlar kemerlerini kaybederler. Chavo'nun ise rakipleri zorlu. Gerçi Cody için durumlar değişik ve Goldberg de, benim işlerime karışmaya yeltendi ama... Aman, çok hızlı ilerliyorum, değil mi. Öncelikle bilmen gereken şey, Japonya'dan ayrıldıktan sonra, PGW diye bir şirkete girdim. Bu şirket birkaç huzursuz ihtiyar tarafından işgal edilmiş durumda. Cornette diye, eski kafalı bir adam, bu şirketin sahibi. Yaşı elli olmayan kimseyi sevmiyor. Ve William Regal diye bir adam da, bizim brandin başında. Bana, geldiğimden beri kan kusturuyor. Ama merak edece bir şey yok. İki İngiliz beyefendisi olarak, sonradan anlaştığımızı düşünüyorum.
Kyle Fletcher: Sen ve beyefendilik mi? Şu an sadece kendine artı yazmaya uğraşıyorsun. Araya girdiğim için üzgünüm ama olayları sana ben anlatayım. Bu arkadaşın, tam bir baş belası. Şirkete girer girmez; "burayı ele geçireceğiz" kafasına giren sendin. İlk kıvılcımda, kendini kaybettiğini, niye anlatmıyorsun? Bana inan, eğer ki Bea olmasaydı, Davis kafanı patlatırdı. Ama yine de, şu anda kendisi PGW'nün World Heavyweight Championship kemerini taşıyor. Ve yakında, Davis ve ben de, PGW Tag Team Championship kemerlerini taşıyacağız. Seni bir daha ziyaret ettiğimizde, yanımızda daha fazla ağırlık olacak. Sana sözümüz olsun. Elbette, daha yeni tanıştığımızın farkındayım ama sen, Will için çok şey ifade ediyorsun. Ve Will de, benim için çok şey ifade ediyor. O yüzden, ikinizi de hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
Mark Davis: Ve kimseyi, hayal kırıklığına uğratmayacağız. Buraya, ağlanıp sızlanmak için gelmedik. Buraya, seni üzmeye gelmedik. William, elinden geleni yapıyor. O ihtiyarın maça karışması, onun ismine leke sürmeye çalışması, karşılıksız kalmayacak. William, şirkete döndüğü gibi, yarım kalan işini tamamlayacak. Nigel'a hak ettiği şansı verecek. Eşit bir maça çıkacaklar. Bu sefer, kimsenin karışmasına izin vermeyeceğiz. William, Mayhem'in ana kemer şampiyonu olmaya devam edecek. Biz de takımlar kemerlerini ele geçireceğiz. Mayhem'i ayakta tutacağız. Ne Chavo, ne Garzalar, ne de Goldberg. Hatta Cornette'e rağmen, ayakta kalacağız. Senin izlemen için, sağlam adımlar atacağız. Güreş sektörünün yapıtaşlarını, tamamen değiştireceğiz. United Empire, gerçek bir imparatorluk olarak karşına çıkacak. O yüzden, bizi izlemeye devam et. Biz de, seni onurlandırmaya devam edelim.
Bea Priestley: Ona bu açıklamaları yapmanıza gerek yok. Sizi takip etmiyor mu sanki. Sanki yaptığınız hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi konuşmanıza hiç gerek yok. Ama daha fazla vaktimiz kalmadı. Gitmemiz gerek. Onun için gitmemiz gerek. Devam etmemiz gerek. İlerleyebildiğimiz kadar ilerleyeceğiz. O zaten hep burada olacak. Kollarını açmış bir şekilde, hep burada, bizi bekleyecek. Ama ilerlemeliyiz. Onun için, bizim için, herkes için. Mayhem'in bize ihtiyacı var.
Ospreay kafasını yukarı kaldırıp, toplanmaya başlayan yağmur bulutlarını görüyor. Sonra aşağı bakıp eli ile toprağa dokunuyor. Çiçeklerin büzüşmüş halini görüyor.
Will Ospreay: Çiçeklerde bir telaş var, yağmur gecikti. Ama sonraki seferde, sana bir fırtına getireceğim.
United Empire'ın diğer üyeleri ilerlerken, Ospreay ayağa kalkıyor. Onlara doğru ilerlerken, bir saniyeliğine arkasını dönüyor. Bıraktığı mezara doğru bakıyor.
Will Ospreay: Kendine iyi bak, en güzel çiçek. Herkes gibi, sen de farklısın. Herkes gibi, sen de özelsin.
Ospreay yolunda ilerlerken, görüntüler sonlanıyor...