Hazırlayan: Doğan "Beast Incarnate" Yavuzer
***
Kafesin İçinde Gerçek Cehennemi Yaşatmak
Yazının bu ayağında 5 sene öncesine, Hell In A Cell 2014 gecesinin ana olayına gidiyoruz. Meşhur The Shield'ı dağıtan ihanetçi Seth Rollins, bir zamanlar en iyi dostlarından biri olan ama o ihanetin ardından en büyük hasmına dönüşen Dean Ambrose ile artık aylardır süren hesabı kapatmak için son bir kafes maçına çıkacaklardı. Maç normal bir Hell In A Cell maçı seyrinde ilerliyordu. Dean Ambrose hem o ihanetin, hem de akabinde Seth Rollins'e karşı çeşitli Ali Cengiz oyunları yüzünden aldığı kayıpların acısını çıkarırcasına güreşiyordu Seth Rollins'e karşı. Hem bu yoldaki en büyük dostu Roman Reigns'in, hem de kendisinin adına öcünü alabilmek için bu sefer önünde en ufak bir engel yoktu. Dean Ambrose artık fişi bitirmeye hazırlanırken ışıklar birdenbire karardı. Herkesin Seth Rollins'in yine uçuk hilelerinden birini kullandığını düşünüyordu ama durum öyle değildi. Arenada -yanlış bilmiyorsam- İbrani dilinde sözcükler yankılanmaya başladı ve ringin ortasında bir gaz lambası belirdi. O gaz lambasının etrafında inanılmaz bir sis bulutu oluştu ve tam o bölgede göz gözü görmüyordu. Sis çok geçmeden dağılmaya başladı ve sislerin arasından Bray Wyatt'ın o meşhur duruşuyla Dean Ambrose'u karşıladığını görebiliyorduk artık. Dean Ambrose daha şokunu atlatamadan Bray Wyatt saldırıya geçti, Dean Ambrose'u Sister Abigail ile yere serdi ve deyim yerindeyse Seth Rollins'e maçı hediye etmiş oldu. Seth Rollins, bu sefer hile ile değil de dört ayağının üstüne düşmesiyle Dean Ambrose'un fişini çekmeyi başarmıştı. Peki Bray Wyatt neden böyle bir saldırı yaptı? Cevabı basit: Çünkü o Bray Wyatt...
Yeniden Doğuş...
Yazının girizgah kısmında Reenkarnasyon Gölü olayından bahsetmiştim. O olayın üzerinden 1-2 ay geçti ve Bray Wyatt, Broken Matt Hardy'nin boyunduruğu altına girmiş bir şekilde geri dönüşünü WM 34'te yaptı ve Hardy'e Andre The Giant anısına düzenlenen geleneksel battle royal maçını kazandırdı. Bray Wyatt kariyerine Broken Matt Hardy ile takım olarak devam etti ve bu birliktelik Matt Hardy sakatlanana kadar devam etti. Hardy sakatlanınca Bray Wyatt'ın o haliyle pek bir olayı kalmadığı için Wyatt da inzivaya çekilmiş oldu. Bu inziva uzun bir süre devam etti. Ama Bray Wyatt, Twitter üzerinden oldukça gizemli ve yeniden doğuşun sinyallerini veren göndermelerde bulunuyordu. 2019 bahar ayında Firefly Fun House adı verilen bir programla ekranlara geri dönüş yaptı. Firefly Fun House programında Bray Wyatt tabiri caizse Doblo'su olan enişte havasında bir giyim tarzı ve bir aile babası sıcaklığında başta çocuk izleyiciler olmak üzere bahsettiği konularla ve kendi kurduğu atölyesinde çizdiği resimlerle tüm WWE Evreni'ni şefkatle kucaklıyordu. Ama tabii kimlik, sır perdesinin aralanmamış haliydi. Bray Wyatt, bu programı hemen hemen her hafta düzenliyordu ve her programı histerik ve ürpertici göndermelerle noktalıyordu. Zaman geçtikçe bu histerik gidiş gelişler kendini daha çok göstermeye başladı. "Let me in" yani Türkçe mealiyle "Beni salın" kalıbını her fırsatta kullanıyordu. Bu durum bu şekilde 2-3 ay kadar sürdü. Fakat Wyatt'ın bahar aylarında yaptığı bu dönüş tam olarak bir geri dönüş sayılmazdı çünkü kendisinin düzenlediği Firefly Fun House programı az evvel bahsettiğim atölyenin içinde yapılıyordu. Herkes gün geçtikçe Bray Wyatt'ın yeni karakterinin nasıl bir şey olduğunu merak etmeye ve artık o haliyle seyirci önüne çıkmasını iple çekmeye başladı. Hatta daha da önemlisi bu Wyatt'ın bu yoldaki ilk kurbanının kim olacağıydı. Ama her şey olması gerektiği gibi ilerlemeliydi ve öyle de oldu. Seyirci bu süreç boyunca The Fiend karakterini iyiden iyiye sindirdi. Herkesin artık odak noktası Wyatt'ın geri dönüşündeki ilk kurbanının kim olacağıydı? The Fiend'in seçimini 15 Temmuz 2019 gecesi gerçekleşen RAW şovunda öğrendik. İlk kurban Finn Balor idi. Summerslam 2017'de uğradığı bozgundan ve TLC 2017'de gerçekleşmeyen The Demon vs. Sister Abigail maçından kalma dürülmemiş bir defter vardı ve The Fiend, ilk iş olarak bu defteri dürme kararı aldı. Finn Balor o gece Samoa Joe ile maça çıkmıştı, maçtan galip ayrıldı. Bu galibiyetin haklı sevincini yaşarken ilk önce ring ledlerinden başlamak üzere arenadaki bütün ışıklar sönmeye başladı. Arenanın içerisinde ışığa dair en ufak bir belirti yoktu. Birkaç saniye sonra ışık tek bir yere odaklandı. Bu odak yepyeni görünümüyle "The Fiend" Bray Wyatt'tan başkasında değildi. The Fiend, Finn Balor'ı Sister Abigail ile indirdi ve yarım kalan bu savaşı devam ettirme çağrısı göndermiş oldu. Akabinde gelişen olaylar sonucu Summerslam 2019'da The Fiend, adeta kısasa kısas bir galibiyetle Finn Balor'ı bozguna uğrattı ve bu defteri dürmüş oldu. Artık karşımızda eskisinden daha psikopat, daha acımasız ve daha dominant bir Bray Wyatt vardı.
"Bütün Dünya Onun Avuçlarının İçinde"
Zaman makinemiz bu sefer bizleri ilk 2 başlıkta gittiğimiz zamanların birleşimine, yani 5 sene öncesinin bahar aylarına götürüyor. Bray Wyatt ile John Cena arasında WM 30 döneminden beri süregelen bir çekişme vardı. Bu çekişme haliyle WM 30'a taşınmıştı. Maçı John Cena kazandı ve Bray Wyatt kariyerindeki ilk WrestleMania'sından boynu eğik ayrılmıştı. Ama Wyatt'ın Cena'nın peşini bırakmaya niyeti yoktu. Bu feud yaz aylarının başlangıcına kadar devam etti. WM 30'dan hemen sonraki PPV, Extreme Rules idi ve bu şova Bray Wyatt ile John Cena arasında bir Steel Cage maçı duyurulmuştu. ER'den önceki son RAW şovunda John Cena, rakibine misilleme yaparcasına maçtan önceki son sözlerini sarf etmek için kafesin içine girdi ve her zamanki küfretmeden hayat söndüren promolarından birini kesmeye başladı. Cena iyice yükseldiği sırada arena karanlığa büründü. Çok geçmeden arenada küçük bir çocuğun sesi yankılanmaya başladı. Bu ses: "He's got the whole world in his hands." yani "Bütün dünya onun avuçları içinde." diyordu. Işıklar açıldı ve karşımızda koyu mavi, salaş ve oldukça bol elbise giyen çocuklardan oluşan devasa bir koro vardı. O küçük çocuğun söylediği sözleri tekrar ediyordu hepsi. Sonrasında ışıklar yine gitti ve koronun önünde Wyatt ile kardeşleri belirdi. Önde o üçlü, arkalarında çocuklardan oluşan koro, karanlığın eşliğinde o şarkıyı tekrar ede ede ilerlemeye başladı. Wyatt ringin önüne doğru geldiğinde gaz lambasına üfledi ve ışıklar yeniden geldiğinde bütün çocuklarda o meşhur koyun maskesi vardı. John Cena da dahil bütün arena bu sahne içerisinde dehşete düşmüştü. Wyatt ise koro girmeden önce o şarkıyı söyleyen çocuğu koynuna almış keyifle ve acı bir kahkahayla Cena'nın o çaresiz bakışlarını izliyordu. Yıllardır savaşçı ruhuyla herkese kök söktüren John Cena'nın, o segment esnasında anlatılmaz yaşanır cinsten bir boşluğa düştüğü gözlerinden okunuyordu.
Ateşli Bir Mesaj
Bu sefer Road to WrestleMania 31 dönemindeyiz. Bray Wyatt bu sefer ibresini Undertaker'a çevirmişti. Bunun sebebi gayet ortadaydı. Bray Wyatt, Undertaker'ı tam anlamıyla devirip artık tahta geçmeyi hedefliyordu. Wyatt'ın Undertaker'a ilk meydan okuduğu segmenti serinin diğer ayağında anlatmayı düşünüyorum. O yüzden o segment bir kenara dursun, biz ana başlıktaki segmente odaklanalım. Bray Wyatt'ın huyunu bilirsiniz, seçtiği kurbanı her kim olursa olsun onların en büyük zaafiyetleriyle deyim yerindeyse oyuncak gibi oynayıp onların yaralarını deştikçe deşmeye bayılır. Undertaker'a da tamamen bunu yapıyordu. Undertaker'ın 21 sene süren WrestleMania'lardaki yenilmezlik serisi WM 30'da Brock Lesnar tarafından bozulmuştu. O günden beri ortalıklarda görünmüyordu ve görüneceğe de benzemiyordu. Ta ki Bray Wyatt onun zaafiyetlerine oynamaya başlayana kadar. Bray Wyatt gizemli ve bir o kadar da sarkastik konuşmasını bitirdikten sonra hemen arkasında gözümüze her seferinde batan tabutun üzerine benzin döktü, tabutu ateşe verdi ve böylece yukarıdaki gif'te izlediğiniz bu epik sahne hayat bulmuş oldu. Bray Wyatt'ın Undertaker üzerinde denediği bu zaafiyetleri deşme işindeki belki de en masum aşama bu tabut yakma aşamasıydı. Asıl bombaları diğer seriye bırakıyorum.
***
Kafesin İçinde Gerçek Cehennemi Yaşatmak
Yazının bu ayağında 5 sene öncesine, Hell In A Cell 2014 gecesinin ana olayına gidiyoruz. Meşhur The Shield'ı dağıtan ihanetçi Seth Rollins, bir zamanlar en iyi dostlarından biri olan ama o ihanetin ardından en büyük hasmına dönüşen Dean Ambrose ile artık aylardır süren hesabı kapatmak için son bir kafes maçına çıkacaklardı. Maç normal bir Hell In A Cell maçı seyrinde ilerliyordu. Dean Ambrose hem o ihanetin, hem de akabinde Seth Rollins'e karşı çeşitli Ali Cengiz oyunları yüzünden aldığı kayıpların acısını çıkarırcasına güreşiyordu Seth Rollins'e karşı. Hem bu yoldaki en büyük dostu Roman Reigns'in, hem de kendisinin adına öcünü alabilmek için bu sefer önünde en ufak bir engel yoktu. Dean Ambrose artık fişi bitirmeye hazırlanırken ışıklar birdenbire karardı. Herkesin Seth Rollins'in yine uçuk hilelerinden birini kullandığını düşünüyordu ama durum öyle değildi. Arenada -yanlış bilmiyorsam- İbrani dilinde sözcükler yankılanmaya başladı ve ringin ortasında bir gaz lambası belirdi. O gaz lambasının etrafında inanılmaz bir sis bulutu oluştu ve tam o bölgede göz gözü görmüyordu. Sis çok geçmeden dağılmaya başladı ve sislerin arasından Bray Wyatt'ın o meşhur duruşuyla Dean Ambrose'u karşıladığını görebiliyorduk artık. Dean Ambrose daha şokunu atlatamadan Bray Wyatt saldırıya geçti, Dean Ambrose'u Sister Abigail ile yere serdi ve deyim yerindeyse Seth Rollins'e maçı hediye etmiş oldu. Seth Rollins, bu sefer hile ile değil de dört ayağının üstüne düşmesiyle Dean Ambrose'un fişini çekmeyi başarmıştı. Peki Bray Wyatt neden böyle bir saldırı yaptı? Cevabı basit: Çünkü o Bray Wyatt...
Yeniden Doğuş...
Yazının girizgah kısmında Reenkarnasyon Gölü olayından bahsetmiştim. O olayın üzerinden 1-2 ay geçti ve Bray Wyatt, Broken Matt Hardy'nin boyunduruğu altına girmiş bir şekilde geri dönüşünü WM 34'te yaptı ve Hardy'e Andre The Giant anısına düzenlenen geleneksel battle royal maçını kazandırdı. Bray Wyatt kariyerine Broken Matt Hardy ile takım olarak devam etti ve bu birliktelik Matt Hardy sakatlanana kadar devam etti. Hardy sakatlanınca Bray Wyatt'ın o haliyle pek bir olayı kalmadığı için Wyatt da inzivaya çekilmiş oldu. Bu inziva uzun bir süre devam etti. Ama Bray Wyatt, Twitter üzerinden oldukça gizemli ve yeniden doğuşun sinyallerini veren göndermelerde bulunuyordu. 2019 bahar ayında Firefly Fun House adı verilen bir programla ekranlara geri dönüş yaptı. Firefly Fun House programında Bray Wyatt tabiri caizse Doblo'su olan enişte havasında bir giyim tarzı ve bir aile babası sıcaklığında başta çocuk izleyiciler olmak üzere bahsettiği konularla ve kendi kurduğu atölyesinde çizdiği resimlerle tüm WWE Evreni'ni şefkatle kucaklıyordu. Ama tabii kimlik, sır perdesinin aralanmamış haliydi. Bray Wyatt, bu programı hemen hemen her hafta düzenliyordu ve her programı histerik ve ürpertici göndermelerle noktalıyordu. Zaman geçtikçe bu histerik gidiş gelişler kendini daha çok göstermeye başladı. "Let me in" yani Türkçe mealiyle "Beni salın" kalıbını her fırsatta kullanıyordu. Bu durum bu şekilde 2-3 ay kadar sürdü. Fakat Wyatt'ın bahar aylarında yaptığı bu dönüş tam olarak bir geri dönüş sayılmazdı çünkü kendisinin düzenlediği Firefly Fun House programı az evvel bahsettiğim atölyenin içinde yapılıyordu. Herkes gün geçtikçe Bray Wyatt'ın yeni karakterinin nasıl bir şey olduğunu merak etmeye ve artık o haliyle seyirci önüne çıkmasını iple çekmeye başladı. Hatta daha da önemlisi bu Wyatt'ın bu yoldaki ilk kurbanının kim olacağıydı. Ama her şey olması gerektiği gibi ilerlemeliydi ve öyle de oldu. Seyirci bu süreç boyunca The Fiend karakterini iyiden iyiye sindirdi. Herkesin artık odak noktası Wyatt'ın geri dönüşündeki ilk kurbanının kim olacağıydı? The Fiend'in seçimini 15 Temmuz 2019 gecesi gerçekleşen RAW şovunda öğrendik. İlk kurban Finn Balor idi. Summerslam 2017'de uğradığı bozgundan ve TLC 2017'de gerçekleşmeyen The Demon vs. Sister Abigail maçından kalma dürülmemiş bir defter vardı ve The Fiend, ilk iş olarak bu defteri dürme kararı aldı. Finn Balor o gece Samoa Joe ile maça çıkmıştı, maçtan galip ayrıldı. Bu galibiyetin haklı sevincini yaşarken ilk önce ring ledlerinden başlamak üzere arenadaki bütün ışıklar sönmeye başladı. Arenanın içerisinde ışığa dair en ufak bir belirti yoktu. Birkaç saniye sonra ışık tek bir yere odaklandı. Bu odak yepyeni görünümüyle "The Fiend" Bray Wyatt'tan başkasında değildi. The Fiend, Finn Balor'ı Sister Abigail ile indirdi ve yarım kalan bu savaşı devam ettirme çağrısı göndermiş oldu. Akabinde gelişen olaylar sonucu Summerslam 2019'da The Fiend, adeta kısasa kısas bir galibiyetle Finn Balor'ı bozguna uğrattı ve bu defteri dürmüş oldu. Artık karşımızda eskisinden daha psikopat, daha acımasız ve daha dominant bir Bray Wyatt vardı.
"Bütün Dünya Onun Avuçlarının İçinde"
Zaman makinemiz bu sefer bizleri ilk 2 başlıkta gittiğimiz zamanların birleşimine, yani 5 sene öncesinin bahar aylarına götürüyor. Bray Wyatt ile John Cena arasında WM 30 döneminden beri süregelen bir çekişme vardı. Bu çekişme haliyle WM 30'a taşınmıştı. Maçı John Cena kazandı ve Bray Wyatt kariyerindeki ilk WrestleMania'sından boynu eğik ayrılmıştı. Ama Wyatt'ın Cena'nın peşini bırakmaya niyeti yoktu. Bu feud yaz aylarının başlangıcına kadar devam etti. WM 30'dan hemen sonraki PPV, Extreme Rules idi ve bu şova Bray Wyatt ile John Cena arasında bir Steel Cage maçı duyurulmuştu. ER'den önceki son RAW şovunda John Cena, rakibine misilleme yaparcasına maçtan önceki son sözlerini sarf etmek için kafesin içine girdi ve her zamanki küfretmeden hayat söndüren promolarından birini kesmeye başladı. Cena iyice yükseldiği sırada arena karanlığa büründü. Çok geçmeden arenada küçük bir çocuğun sesi yankılanmaya başladı. Bu ses: "He's got the whole world in his hands." yani "Bütün dünya onun avuçları içinde." diyordu. Işıklar açıldı ve karşımızda koyu mavi, salaş ve oldukça bol elbise giyen çocuklardan oluşan devasa bir koro vardı. O küçük çocuğun söylediği sözleri tekrar ediyordu hepsi. Sonrasında ışıklar yine gitti ve koronun önünde Wyatt ile kardeşleri belirdi. Önde o üçlü, arkalarında çocuklardan oluşan koro, karanlığın eşliğinde o şarkıyı tekrar ede ede ilerlemeye başladı. Wyatt ringin önüne doğru geldiğinde gaz lambasına üfledi ve ışıklar yeniden geldiğinde bütün çocuklarda o meşhur koyun maskesi vardı. John Cena da dahil bütün arena bu sahne içerisinde dehşete düşmüştü. Wyatt ise koro girmeden önce o şarkıyı söyleyen çocuğu koynuna almış keyifle ve acı bir kahkahayla Cena'nın o çaresiz bakışlarını izliyordu. Yıllardır savaşçı ruhuyla herkese kök söktüren John Cena'nın, o segment esnasında anlatılmaz yaşanır cinsten bir boşluğa düştüğü gözlerinden okunuyordu.
Ateşli Bir Mesaj
Bu sefer Road to WrestleMania 31 dönemindeyiz. Bray Wyatt bu sefer ibresini Undertaker'a çevirmişti. Bunun sebebi gayet ortadaydı. Bray Wyatt, Undertaker'ı tam anlamıyla devirip artık tahta geçmeyi hedefliyordu. Wyatt'ın Undertaker'a ilk meydan okuduğu segmenti serinin diğer ayağında anlatmayı düşünüyorum. O yüzden o segment bir kenara dursun, biz ana başlıktaki segmente odaklanalım. Bray Wyatt'ın huyunu bilirsiniz, seçtiği kurbanı her kim olursa olsun onların en büyük zaafiyetleriyle deyim yerindeyse oyuncak gibi oynayıp onların yaralarını deştikçe deşmeye bayılır. Undertaker'a da tamamen bunu yapıyordu. Undertaker'ın 21 sene süren WrestleMania'lardaki yenilmezlik serisi WM 30'da Brock Lesnar tarafından bozulmuştu. O günden beri ortalıklarda görünmüyordu ve görüneceğe de benzemiyordu. Ta ki Bray Wyatt onun zaafiyetlerine oynamaya başlayana kadar. Bray Wyatt gizemli ve bir o kadar da sarkastik konuşmasını bitirdikten sonra hemen arkasında gözümüze her seferinde batan tabutun üzerine benzin döktü, tabutu ateşe verdi ve böylece yukarıdaki gif'te izlediğiniz bu epik sahne hayat bulmuş oldu. Bray Wyatt'ın Undertaker üzerinde denediği bu zaafiyetleri deşme işindeki belki de en masum aşama bu tabut yakma aşamasıydı. Asıl bombaları diğer seriye bırakıyorum.