Her şeyin güzel başladığı bir hikaye gibiydi AEW'nun kuruluşu. 2018 yılında bir indy süper şovu olan ALL IN ile test sürüşüne çıkan kurucu babalarımız ki Cody hariç hepsi EVP olarak şirkette aktif devam ediyorlar ki bunlar da eski Bullet Club üyeleri Kenny Omega ve Young Bucks'tı. Yatırımcı olarak Shadid Khan'ı ve oğlu Tony Khan'ı yanlarına çektiler ve 1 Ocak 2019'da resmen AEW kurulmuş oldu. Yani iki gün sonra şirketimiz 6. yılını kutlayacak. Peki AEW kurulduğu günde yakaladığı havayı günümüze getirebildi mi? Farklı bir alternatif sunmak amacıyla çıkılan yolda başarılı olunabildi mi? AEW ilk haftalık şovu olan Dynamite'ın ilk bölümünde reytinglerde RAW'ın ensesine yapışabilecek durumdayken nasıl üçüncü şov NXT'nin bile altında kaldı? Question Mark'ın üçüncü bölümünde pek çok farklı açıdan göz atarak soracağımız asıl soru AEW'YA NE OLDU?
Öncelikle AEW'nun ne amaçla kurulduğuna bakmamız lazım. Sonrasında da Tony Khan'a. AEW'nun kurulmasını sağlayan ALL IN 2018 şovunun kartına bakarsanız şirketin günümüze kadar olan süreçte yaptığı şeylerin mini bir özetini görebilmeniz mümkün. Bir de şirketin asıl kuruluş amacını. Şovun maç kartında neredeyse hiç boş maç olmadığı gibi Cody ve Rey Mysterio dışında WWE'den isim yapmış bir güreşçi de kartta yoktu ve şov gayet de başarılı geçmişti. Şirketin kuruluş sürecinin hemen ardından AEW ile anlaşmış ilk efsanelerden Chris Jericho o dönem şirketi eleştirenlere "AEW bir tişört şirketi değil. Farklı bir alternatif olmaya geliyor." minvalinde açıklamalarda bulunup bir nevi AEW'nun amacını da belli etmiş oluyordu. İlk yılında özellikle ROH ve diğer bağımsız şirketlerin yıldızlarıyla beslenip araya da PAC ve Jericho gibi eski WWE yıldızlarını serpiştirerek ilerleyen AEW için bu amacı sağladığını da söylemek mümkündü. Fakat haftalık şovların başlamasıyla işler de değişmeye başladı. AEW, WWE'nin pandemi döneminde herkesi serbest bırakmasından da fazlasıyla faydalanarak bir anda eski WWE yıldızlarını şirkete doldurmaya başladı. Özellikle Christian'ın AEW'ya katıldığı dönemde şirket iyice kendi yıldızlarından çok eski süperstarları ön plana atıyordu öyle ki o sıralar 60'lı yaşlarını geçmiş DDP bir şovda kalabalığın üzerine uçarken başka bir şovda 70 yaşını devirmiş ve biraz zorlasak bastonla yürüyecek olan Ric Flair akranı Tully Blanchard'ı hot tag alırken görüyorduk bu şaka değil 70 yaşındaki adamı güreştiriyorlardı. Farklı bir alternatif sunmak için çıkılan yolda AEW kendi yıldızlarını ortaya koymak konusunda geç kaldığı gibi dışarıdan çektiği yarı isimli yıldızları da yeterince yükseltemedi ve en sonunda eski WWE yıldızlarının şöhretine muhtaç kaldı ve farklı bir alternatif sunma amacından saparak ana akıma uyma yoluna gitti. Hatta bunu abartarak yıllar önce ölmüş Owen Hart'ın bile isminden yararlanmaya çalışmıştır. AEW'nun kendi yıldızlarında da değineceğim elbette fakat şirketin kuruluş amacını ve bundan nasıl saptığını da anlattıktan sonra Tony Khan hakkında konuşacağımız kısma geçmeliyiz.
Tony Khan'ı anlatırken bir kişiyle kıyaslayarak kendimi daha rahat anlatırken bulacağımı ve sizlerin de daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum. Tony Khan'a dışarıdan bakarsak kendisini net bir şekilde Ali Koç'a benzetebiliriz. İkisinin de babaları zengin böylelikle hiç bir işte 0'dan 1'e gelmeyi tatmamış hayatlarındaki her şeyi hazır olarak önlerinde bulmuşlardır. Kendisi bu konuda Vince McMahon ile de tamamen ayrışıyor. Bu durum Khan'ın kişiliğine de yansımış ve onu kırılgan bir yapıya sokmuştur. Öyle ki CM Punk'ın kasedini yayınlamadan önce "Beni öldürecekti." triplerine girmiş fakat kaset yayınlanınca kendisine hiç bir şey olmadığı anlaşılmıştı. Öte yandan booking konusunda hiç bir tecrübesi olmayan bir fan olan Khan bey yaptığı tercihlerle de zamanla şirketin izlenilebilirliğini azaltmış ve her dönem çıkan farklı krizleri asla yönetememiş, liderlik gösterememiştir. Bu krizlere ve booking tercihlerine ayrı ayrı değineceğim. Ancak Tony Khan'ın şirketi ekonomik olarak iyi yönettiğini söyleyebiliriz çünkü AEW, UFC ve WWE'nin ardından en büyük üçüncü dövüş sporları organizasyonu olmayı başardı.
Gelelim AEW'nun booking tercihlerine. Biraz önce şirketin kuruluş amacından sapma konusunda az az değinmiştik fakat bu kez farklı örneklerle durumu açıklamaya çalışacağım. AEW'nun bu konuda minör bahtsızlıkları da olsa booking tercihlerinin çoğunlukla kötü olduğu gerçeği değişmiyor. Son 15 yılda Japonya'daki güreşin en büyük yıldızı kim diye sorsak herkesin vereceği ortak cevap Kazuchika Okada olabilir. AEW, Tony Khan sayesinde elinde bulunduran finansal gücü de kullanarak Okada'yı kadroya katarken pek de zorlanmadı. Fakat Okada şirkete kalıcı olarak katıldığından beri her ne kadar Continental şampiyonu olup C2 turnuvasını da kazanmış olsa kariyeri bakımından büyük bir downgrade yediği açık. İçinde bulunduğu Elite organizasyonu senaryodan neredeyse silinmek üzere. Young Bucks senaryo gereği kaçtı. Jack Perry etkisini yitirdi ve Okada ise haftalık şovlarda bir komedi karakterine dönüştürüldü ve bütün kariyerine ters bir çizgide ilerliyor. Ayrca Okada - Bucks - Perry şeklinde oluşan yeni Elite grubu Tony Khan ve Omega'ya saldırarak büyük bir olaya imza atarken sonrasında herkesin ara kemerleri toplamasını saymazsak hikayesel olarak hiçbir önemli olaya imza atmadılar. AEW'nun son iki yılda işlediği en iyi hikaye kesinlikle MJF ve Adam Cole arasında yaşananlardı. İkilinin kimyası çok iyi tutmuş ve takım olarak da başarıya imza atmışlardı fakat MJF'in Samoa Joe'ya yenilmesiyle birlikte Adam Cole'un Devil olarak ortaya çıkmasından sonra hikaye tamamen boşa çıktı. MJF ara verirken sonrasında Adam Cole bir kez daha sakatlandı ve yılın sonuna geldiğimizde ikili arasındaki hikaye hiç işlenmeden ne tuhaftır ki Adam Cole'un face olduğu bir durumda World's End'e taşındı ve sonuç olarak bu hikaye de mükemmel başlangıcına rağmen tamamen bir başarısızlık olarak kaldı. Samoa Joe da AEW şampiyonluğunu kaybeder kaybetmez ekranlardan kayboldu. Duyurulmalarına bile haftalar harcanan Andrade, Miro, Keith Lee gibi güreşçileri hiç bir zaman kullanmasını beceremedi. Kendi yıldızları olarak görücüye çıkan Darby Allin yıllarca Sting'in yanında kalmaktan öteye gidemezken, Sammy Guevara ana karttan tamamen düşerek ROH'a geçti, Jade Cargill'i elinde tutamayarak WWE'ye kaptırdı, Jack Perry'i son olayların üzerine doğal olarak kullanamadı, MJF için ise her hikayesini güzel başlatıp sonrasında içine etmek suretiyle bütün karakterin içini boşalttı. Ricky Starks'ı neredeyse 1 yıldır şovlarda bile kullanmazken aynı tarifeyi Lucha Brothers'a da uyguladı ve bu durum onların da WWE'ye geçişine olanak tanıdı. Kendi elindeki yıldızları adeta çürüten bir yapıyı tam gaz sürdürmeye devam eden Tony Khan hala eski WWE yıldızlarına para basıyor. Ayrıca Khan ne zaman "Yeni bir dönem başlıyor." şeklinde açıklama yapsa istisnasız içi boş bir söylem çıkıyor. Bu "New Era" terimini ilk kullandığı zaman PAC vize problemlerini aşıp şirkete geri dönmüştü fakat sonrasında ana olaylarda hiç yer almadı. Son kullandığında ise Jon Moxley'in karşısına yine eski bir yıldız olan Adam Copeland'i çıkardı ve yine içi boş bir yeni çağ söylemi ortaya attı. Burada yeni bir yıldızı ortaya çıkarma fırsatı varken bunu yine harcamış oldu.
AEW kötü booking tercihlerinin yanı sıra 50 yıllık WWE ile kapışacak kadar krize de ev sahipliği yaptı. Şirketin kriz kabul edilebilecek ilk olayı pandemide Brodie Lee'nin ölümüydü. Kimsenin beklemediği bu ani ölümden önce Lee'nin hastalığına rağmen çıktığı son maç bir tasma maçıydı ve maçtan sonra Lee fenalaşıp bir süre tedavi gördükten sonra hayatını kaybetmişti. Bu olayın ardından bence şirketin bütün ciddiyetini yitirdiği asıl an Revolution 2021'in ana olayıydı. Şirketin prodüksiyon konusunda da ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne seren olayda Explosive Barbed Wire Deathmatch türüne sahip bir maçta (ki ilkel örneklerinde bile ringi havaya uçuruyorlardı.) patlaması gereken ringin dışında sadece ufak bir pyro patlatarak ve sonrasında niyedir bilinmez Eddie Kingston'ı bayıltarak adeta rezil olmuş ve baş rakibi WWE tarafından taştaş malzemesi yapılmıştır. Benim gözümde şirketin sonunu getiren zincirlemenin ilk halkası buydu. Sonrasında 10 yılın üstüne CM Punk'ı güreşe döndürmeyi başarıp bir de ondan harika bir şekilde faydalanmayı başaran AEW bu kez diğer yönetim üyelerinin hışmına uğramış ve Omega ile Young Bucks arka alanda Punk ile kavga etmiş bunun üzerine de şirketten senaryo gereği silinmişlerdi. Adam Page de bir şovda senaryo dışına çıkarak Punk'a sataşmıştı fakat Jack Perry'nin gerçek cam kullanmak istemesi üzerine çıkan bir tartışmada Perry olayı ALL IN şovunda kamera önüne taşıyıp adeta bir velet gibi zırlamış sonrasında da arka alanda gereken dersi almıştır. Bu olayda asıl komik nokta ise arbedede sadece monitörü sallanan Tony Khan'ın beni öldürüyorlardı can güvenliğimi tehlikeye attı diyip Punk'ı kovması ve WWE'ye adeta bir asist yaparak onun WWE'ye dönmesini sağlamış ve kendi elindeki belki de son büyük reyting hamlesini de elinin tersiyle itmiş. Hatta reyting kasabilmek için Punk, WWE'ye gittikten sonra olayın kasedini yayınlamıştır.
Günün sonunda AEW reytinglerde ana şovu Dynamite'ta bile 600 bin seviyelerine düşmüş ikinci şov olarak başlattıkları Rampage şovunu kapatmış. Üçüncü haftalık şov olan Collision'ı ise WWE'nin PPV gününde bırakarak adeta ölü bir yatırım yapmış. Seyircilere ise bilet satamaz hale gelip her şovda arenaları küçültmeye ve boş kalan yerleri branda ile örtmeye başlamıştır. Netice itibariyle AEW elindeki yıldızlar topluluğu kadroya rağmen bir fiyasko olarak yoluna devam etmektedir. Farklı bir alternatif olarak çıkılan bu yolda başarılı olunamamış yarı yolda ana akıma uymaya çalışılsa da bunda da başarılı olunamamıştır. AEW potansiyeline rağmen vurucu hikayeleri ortaya koymak konusunda yetersiz kalmış ve spot fest kurbanı olup Tony Khan adında bir boomerın elinde oyuncak olmuştur.