Kameralar arka alana çevriliyor, buranın neresi olduğu belli değil. Sadece karanlıklar içerisinde zorlukla seçebildiğimiz Malakai Black'i görüyoruz. Kameraya gözlerini dikmiş, derin bir sessizlik içinde... Sadece arka planda tiz bir rüzgarın sesi duyuluyor. Bu sırada Malakai konuşmaya başlıyor.
Malakai Black: (kendi kendine mırıldanır gibi konuşuyor) Herkesin bir hedefi söz konusudur, mevcuttur. İçerisinde hapsolmuş ruhları içeren bu bedenlerin içerisinde, bir arzunun; bir açlığın fısıltıları yankılanır. Artık sadece yankılanan bir ses değil, bu benim için basit bir ses değil; çığlık halinde. Benimki... (kafasını yukarı çeviriyor) Benim hedefim artık gökyüzünde asılı duruyor. O çanta, bir fırsat, bir altın anahtar... Onların birçoğunun gözünde sadece bir araç olarak görülse de, benim için bu bir simge; bunu söyleyebilirim. Bu, karanlığın altında yıllarca süren savaşların, dökülen terin, akan kanların içimde büyüyen gölgenin büyük bir dışavurumudur! Onu kazandığımda, yalnızca bir çanta taşımayacağım; bir kaderi taşıyacağım! İşte, işte kıymetli olan bu!
Havaya dönük olan yüzünü eğdikten sonra yana çeviriyor. Bu öyle bir şey ki, sanki kameradan ekranları başından şovu izleyen izleyicileri izliyormuş gibi.
Malakai Black: Ben karşıma aldığım rakibimi, adım adım çökertebilirim ve onun ışığını söndürebilirim. Bunu defalarca yaptım, yapacağım da lakin bu sefer bunun daha fazlası var. Money in the Bank... Bu basit bir çanta değil. Bu benim için bir mühür. Karanlık ve acımasız olmanın bir bedeli var. O bedel, ringin ortasında... Merdivenin basamaklarını teker teker çıkmamın ardından, en tepeye çıkmamın takibinde, parmaklarımın ucunda olacak! Evet... Hazırım, hazırım, hazırım! Onun için bedel ödemeye hazırım! Çünkü ben, çıktığım yarışların hiçbirini kaybetmem ve bir şey kazandığımda asla kaybetmem. Money in the Bank çantasını kazandığımda, tüm dünya bunu anlayacak!
Gözlerini kapatıyor ve derin bir nefes alıyor. Bu yaklaşık 10 saniye sürüyor, gözlerini tekrar açtıktan sonra keskin bakışlarla kameraya bakmaya ve konuşmaya devam ediyor.
Malakai Black: Oranın en tepesine çıktığımda, ringin üstünde yalnız kalacağım. An geldiğinde, her şey yavaşlayacak. Karşımdaki ahmaklar, tek tek merdivenin tepesine tırmanmaya çalışacaklar. Onlar güce bir hayli aç vaziyetteler, ben ise karanlığa doymak nedir bilmem. Atacağım her adımda, onları daha fazla ekarte edeceğim, bu adımlar ölümsüzlüğü ifade ediyor. Çığlık atacak, engel olmaya çalışacaklar. Bunun uğruna neler yaparlarsa yapsınlar, ne kadar umutla beni aşağıya çekmeye çalışırlarsa çalışsınlar; başaramayacaklar! Çünkü ben yükselişteyim! Gölgelerden doğdum, her adımda; geçmişin hatalarını geride bırakıp, geleceğin kaçınılmaz karanlığına doğru ilerliyorum! Money in the Bank çantası için karanlıklardan, sizin güneşinize çıkma durumum olacak. Lakin unutmayın, mutlaka güneş de batar. Ben de her zaman karanlığı geri getiririm!
Kamera, Malakai Black'in yüzüne iyice yaklaşıyor.
Malakai Black: (daha agresif bir şekilde konuşuyor) Bu bir kehanet, kara büyü veya lanet değil. Bu tam olarak gerçekliğin bir ifadesidir. Bir gece, bir çanta, bir karar anı... Bunu göremiyor musunuz, o çanta (işaret parmağıyla kendisini işaret ediyor) Malakai Black'in olacak. Onu kazandığımda, ne kadar kaçma güçleri kaçmalılar, bunu herkes bilmeli. Üzgünüm, bunu ne kadar yaparlarsa yapsınlar; ışığı ne kadar takip ederlerse etsinler... Karanlık onları her zaman bulur. Siz ışığa sığınırken, ben gölgeler arasında hareket edeceğim. Malum gecenin sonunda, o çanta benim ellerimde yükselecek ve karanlık çağ başlayacak!
Bu sözlerinin söylemesinin ardından gülmeye başlıyor, bu sırada kameralarımız ondan uzaklaştırıyor. Bu yaşananların ardından kameralar kapanıyor ve reklamlar giriyor.
Kameralar tekrar açılıyor. Sahne tamamen karanlık. Malakai Black'in yüzünde maskesi ile görünüyor ve biraz sonra Malakai Black'in maskesini çıkardığını görüyoruz.
Malakai Black, elinde maskesiyle sahnede duruyor. Loş bir ışık maskesini ve soğuk bakışlarını aydınlatıyor. Derin bir nefes alıyor ve konuşmaya başlıyor. Sesi derin, şiddetli ve agresif bir tonda yankılanıyor.
Malakai Black:
Karanlık her zaman yakındır... Ama insanlar bunu kabul etmek istemez. Onlar, gözlerinin önündeki ışığa tutunmaya çalışır; oysa ışık, eninde sonunda söner. Geçen hafta söylediklerimi duydunuz. O çantayı kazanacağım. Bu sadece bir söz değil, bir kehanet değil. Bu, kaçınılmaz bir gerçek. Çünkü ben, gölgelerin içinden yükselirken, onların zayıflıklarını görebiliyorum. Bir merdivenin tepesine çıkmanın, onların hayatlarındaki en büyük zafer olduğunu düşünenlerin gözlerindeki o açlığı hissedebiliyorum. Ancak o açlık, benimle yüzleştiğinde bir korkuya dönüşecek. Bir zamanlar, ben de onların yaptığı gibi ışığa tutunmaya çalıştım. Ama ışık beni kör etti; beni zayıf yaptı. O an anladım... Güç karanlıktadır. O çanta, sizin için bir umuttur. Ama benim için bir mühür, bir taahhüt, karanlığın nihai zaferidir. Onlar çantayı kazanmaya çalışırken birbirlerini yok edecekler, tırmandıkları her basamak onları daha savunmasız kılacak. Ve ben, gölgelerin arasında onları izliyor olacağım. Onların her hatası, benim zaferimi daha da kaçınılmaz kılacak.
Size bir sorum var... Gölgelerde gizlenen bir varlığı nasıl durdurabilirsiniz? Işık mı? Işık sizi koruyacak mı sanıyorsunuz? O çantanın peşinde olan herkes... Sizi uyarıyorum, beni küçümsemeyin. Çünkü ne kadar güçlü olduğunuzu düşünürseniz düşünün, karanlık bir kere size dokunduğunda, ondan kurtulamazsınız. Çantayı kazandığımda, bu bir çağrının başlangıcı olacak. Onu taşıyan kişi, karanlığın efendisi olacak. Ve bu kişi benim! Şimdi, onları uyarmam gerek. Merdiveni çıkarken arkanızda bir gölge hissettiğinizde... Ben orada olacağım. Ve bu kez ışık size yardım etmeyecek. Merdivenin tepesinde yalnız kalacak olan tek kişi benim. Karanlık her zaman kazanır. Bu, bir sonun başlangıcıdır.
Kamera yavaşça uzaklaşır. Malakai, kameranın son kaydığı karede tamamen karanlığa gömülür. Yalnızca bir fısıltı duyulur..
"Kaçınılmaz olanı bekleyin..."