RPG Anoa'i Aile Katliamı


Kamos

PG.com Kullanıcısı
Katılım
2 Tem 2023
Konular
31
Mesajlar
235
Beğeni sayısı
158
PG Nakit
0
1890
SAMOA ADALARI

Kayık sahile vardığında, fark edenler sadece kargalardı. Yavaşça havalandılar, dalların üstüne kondular. Ateş ve müzik sesi onları kayıktan daha çok rahatsız ediyordu belki de. Kayıktan indi, gizem içindeki kişi. Sonra kukuletasını çekti. Küreği bıraktı, başka bir kürek için. Alevlere doğru baktı, uzaktan sadece bir kibrit alevi gibiydi. Yakında birçok kişiyi nasıl saracağını düşündü. Harlamak gerek. Bana bir liste verildi. Alevlere doğru yürüdü, müzik sesi daha da duyuldu, kargaları anladı. Birazdan kesilecek nasıl olsa. Pardesüsü yerlere sürünürken kum kaldırıyor, kumlar tekrar yerlerini alırken adeta arkada bir iz bırakıyorlar. Sonra vardı, fark etmeleri nihayete erdi. Notalar en ahmak çalgıcı idrak edene kadar sırayla aksaklaştı ve sonunda kesildi. Herkes bu yabancıya bakarken, yabancı göğe doğru çevirdi kafasını. Birkaç savaşçı ellerine mızrakları almaya çalıştılar, yabancı iki elini birden havaya kaldırdı ve ortadaki ateş genişleyip cehennemi getirdi.


****************************************************************
GÜNÜMÜZ
"Dr. Calaway! Sizi buraya ne attı?"

"Bir hastamın yıllık kontrolü geldi, dolayısıyla işimi bırakıp hastaneme döndüm. Siz benim hastanemde ne yapıyordunuz komiser?"

"Geçenlerde şu herkesin boğazını kesen tek gözlü dev adam. Binbir zorlukla yakaladık. Yakalarken 3 polisimiz ağır yaralandı. Fakat yargıç akıl sağlığının yerinde olmadığına kanaat getirip sizin hastanede yatırılmasının hapiste olmasından daha doğru olacağına karar verdi. Tamamen saçmalık! Herif acımasız, barbar bir insan azmanı. Bu da yeni moda şimdi. Biraz ilginç cinayet işleyen herkes akıl hastası sayılıyor. Birkaç uğursuz hırsız dışında kimseyi hapse atamıyoruz. Hepsi akıl hastanesi adı altında gül gibi şartlarda yaşıyor. O adamın akıl sağlığının yerinde olduğuna eminim. Onu tekrar görmeye geldim. Yardımcınızı bulmayı ümit ediyordum ama madem siz de tesadüf burdasınız, bana yardımcı olun. O adam hakkında verdiğiniz raporu tekrar gözden geçirmeli ve hakime bunu sunmalısınız. Bir katilin cezasını hastanede çekmesi adil değildir."

"Anlıyorum komiser, Yamtar'dan bahsediyor olmalısınız. Lakin bu iddianıza katılmıyorum. Adam zır deli. Ben şu ana kadar kimseye yanlış teşhis koymadım. Fakat iddianızda ısrarcıysanız size hastamı tekrar gösterebilirim. Böylece ne halde olduğunu görürsünüz.

"Hay hay! Beraber geçelim o halde."

İki adam hastaneye girdiler. Victoria mimarisiyle inşaa edilmiş eski bir şato, komiser kapıdan girdiği andan itibaren içinin sıkıldığını hissetti. Rutubet kokan, kasvetli, duvardaki sarı ışıkların sadece gölgenin katmanını arttırdığı koridorlar. Çalışanların ağzını bıçak açmıyor, Calaway'in önünde sanki doktor değil de bir lordmuş gibi reverans yapıyorlardı. Sonra koğuşlardan birine girdiler. Yan yana iki yatak, birinde platin sarısına boyanmış kıvırcık saçlara sahip esmer şişman bir adam. Boş gözlerle tavanı izliyor, hemen yanında da aradığı adam: Yamtar. Çekik gözlerinden birisinde bir kılıç yarası, kör etmiş. Kafasını hafifçe sola çevirdi ve ziyaretçilerine baktı. Sonra çığlık atmaya başladı. "HAYIR! HAYIR! HER DEDİĞİNİZİ YAPTIM, BANA BUNU YAPMAYIN" kafasını yatağın demir başlığına vurmaya başladı. Sessiz çalışanlar, sadece ayakkabı sesi çıkararak geldiler ve Yamtar ile ilgilenmeye başladılar. Yamtar ise boş bakışlarıyla sadece kafasını vuruyordu.

"Sanırım bakılacak bir şey kalmadı komiser, hastanın sizi görmesi daha kötü oldu. Müsadenizle ben yakından ilgileneceğim, Tomb size çıkışa kadar eşlik etsin."

Calaway'in parmak şıklatmasıyla, uzun suratlı, uzun boylu, akbabaya benzeyen bir çalışan komiseri peşine taktı ve odadan çıkardı.

Komiserin ayak sesleri uzaklaşırken Yamtar'ın inlemeleri de azaldı, odadaki insan sayısı gibi. Calaway başını onaylar anlamda Yamtar'a doğru salladı ve Yamtar yataktan kalkıp odanın kapısında bekçilik yapmak üzere yürüdü. Calaway diğer adama döndü:

"Senin oğlanlardan birisi, yakında tamuyu boylayacak. Bunun şahsi olmadığını bilecek kadar tanıyorsun beni. Hem bu seferki 200 yıl öncekine göre daha insaflı sayılır. Sadece biri. Önceki sefer sizin aileden pek kimse kalmamıştı. Ama heyhat geri kalanlar nasıl olduysa aynı yere attı kendini. Dwayne de olabilirdi, hala zamanı var. Bana öyle geliyor. Hem şöhretin zirvesinde bir helikopter kazası. Evet, daha trajedik olur. İnsanlar beni lanetler, ona ağıtlar yakar. Ama evet, zamanı var. Senin oğlan, tek başına bir yere gidebileceğini zannediyor. Halbuki çift yaratılmışlardı. Tek gitmesi öbürünü de yarım bırakacak. İkisini birden mi alayım. Ama yok, onun da zamanı değil. Nasıl olacak dersin, nasıl olsun istersin? Bu konuda sana biraz imtiyaz tanıyabilirim. Neticede bana yardımın oldu. Hmm, cevap vermiyorsun. Anlaşıldı. Sana sadece izlemesi kalıyor o halde."

Parmağını şıklattı, arkadaki televizyon açıldı.

"Payback! Ne ilginç bir isim. Yoksa oğlun benden 233 sene öncesinin intikamını mı alacak, sanmam. İsimler, isimler... Birer birer silinip gidiyorlar işte."

Odadan çıktı, Rikishi'nin televizyona kilitlenen gözlerinden yaşlar süzülürken.

 
Konuyu ziyaret edenler (Toplam: 0)
No registered users viewing this thread.
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: