“Kamera, siyah bir ekranla açılır. Sessizlik, yalnızca hafif bir rüzgârın ağaçların arasında yaprakları hışırdatmasıyla bozulur. Görüntü, yavaşça karanlık bir ormanın içine doğru hareket etmeye başlar. Yüksek, ürkütücü ağaçlar görüşü kaplar. Ay ışığı, dalların arasından zayıf ışık huzmeleriyle zemine ulaşır. Ormanın derinliklerinde, belli belirsiz bir yapı ortaya çıkar. Kamera ilerledikçe, bu yapının bir zamanlar ihtişamlı olan ancak şimdi terk edilmiş bir kilise olduğu anlaşılır. Kilise, yosunlarla kaplanmış taş duvarları ve çökmek üzere olan çatısıyla ürkütücü bir manzara sunar. Kilisenin kırık vitray pencerelerinden içeri sızan ay ışığı, tuhaf şekillerde yere yansır. Bir kapı aralığı, karanlık ve davetsiz bir şekilde kameraya doğru açılır. İçeriden hiçbir ses gelmez, yalnızca yoğun bir sessizlik ve gergin bir atmosfer. Kamera, yavaşça kapıya yaklaşır ve içeri adım atar, loş ışıkla aydınlatılmış odanın görüntüsü belirmeye başlar.”
“Karanlık bir oda. Duvarlar tuğladan, yerler beton. Oda loş bir ışıkla aydınlatılmış, bir köşede bir sandalye üzerinde Mary oturuyor. Ellerinden ve ayaklarından bağlanmış, gözleri korkuyla dolu. Julia Hart, karanlığın içinden yavaşça çıkarak Mary'nin karşısına geçiyor. Üzerinde siyah bir cübbe var, yüzünde ise soğuk bir ifade.”
Julia Hart:
Mary... Mary... Güzel Mary. Seni buraya getirmek zorunda kaldım, çünkü sevgili Val’in başka türlü ders almayacağını anladım. Senin hiçbir suçun yok, ama onun yaptığı şeylerin bedelini ona öğretmek için bir mesaj vermem gerekiyor. Val, seni seviyor değil mi? Ama bir şeyden eminim... Seni sevme biçimi de aynı onun dünyayı sevme biçimi gibi sığ. Yüzeysel. Görüyorsun Mary, Val’in dünyasında insanlar sadece birer obje. Kadınlar, sadece birer değerlendirme konusu. Bedenler, birer oyun sahası. Ama ruh? Ruh, onun dünyasında bir anlam ifade etmiyor. O yüzden buradasın. Çünkü Val’in seni korumak için hiçbir şey yapamayacağını göstermek istiyorum. Kendi küçümseyici, alaycı tavırlarıyla kendini ve seni bu noktaya getirdi.
Mary:
Ne istiyorsun? Beni neden buraya getirdin?
Julia Hart:
Ne istiyorum? İstediğim basit, Mary. İstediğim... Val’in gerçeği görmesi. Onun kokuşmuş küçük dünyasında, sevdiği tek şey kendi egosu. Sen bile, Mary, onun için bir ödülden ibaretsin. Ve şimdi bunu değiştireceğim. Val’in hayatındaki her şeyi ona karşı çevireceğim. Onun dünyasını baş aşağı yapacağım. Çünkü o, bu sektörün yalnızca bir eğlence aracı olduğunu sanıyor. Ama ben, bu sektörde bir devrim yapıyorum. Val’in çirkin zihniyeti, kadınları küçümseme şekli... hepsi sona erecek. Ve sen, Mary... sen, onun bu dünyada önem verdiği tek şeysin. O yüzden buradasın. Onun zayıflığını yüzüne vurmak için buradasın.
Mary:
Ama... ama bu senin ne işine yarayacak? Ona zarar vererek ne kazanacaksın?
Julia Hart:
Ne mi kazanacağım? Ben, Val’in yüzüne, ona ait olan hiçbir şeyin güvende olmadığını göstereceğim. Bu, onun için sadece bir başlangıç. Onun dünyasını paramparça edeceğim. Ve seni burada tutarak, ona güçsüzlüğünü göstereceğim. Mary, bu bir savaş. Ve savaşta, bazen masumlar da yara alır. Ama bu masumluk, Val’in kibirini yok etmek için en güçlü silahım. Korkma. Sana zarar vermeyeceğim. Ama Val’e zarar vereceğim. Ve bunu yaparken seni onun sembolü olarak kullanacağım. Sen onun en sevdiği şeysin. Ve şimdi, onun en büyük pişmanlığı olacaksın. Val Venis, bu bir uyarı değil. Bu, bir mesaj. Seni her şeyden mahrum bırakacağım. Ve bu sektörde, seni temsil eden hiçbir şey kalmayana kadar devam edeceğim. Mary ile başlıyorum, ama sıradaki sensin.
“Kamera Julia’nın karanlıkta kaybolmasını izlerken, Mary’nin korku dolu yüzü yakın çekimde görülür. Sahne, karanlığa gömülerek sona erer.”
“Val Venis bir odada, tek başına oturmuş. Yüzünde bir gerilim var, sürekli telefona bakıyor, ama telefon sessiz. Birden telefonunun ekranı titriyor. Gelen bir video çağrısı. Çekinerek telefonu açıyor. Ekranda Julia Hart beliriyor. Arkasında loş bir ışık var ve Mary, hala bağlı bir şekilde sandalyede görünüyor.”
Julia Hart:
Val... Demek aramı bekliyordun. Şaşırmadım. Mary'yi özledin, değil mi? Ama ona ulaşamayacaksın. Çünkü onu koruyamadın. Koruyamadığın gibi, şimdi kendini de koruyamayacaksın.
@KALKTI!!!!
Son düzenleme: