PAYBACK #54
15 Kasım Cuma, 20:30 - C
Molsen Centre
Montreal, Canada
ŞOVU TAKİP ETMEK İÇİN NEDENLER
1- Bryan Danielson Tacına Kavuşuyor!
2- Hasta Ziyareti
3- BAS YA DA PAS PAYBACK'TE!
4- Singles Match | Wes Lee vs. Jack Perry
5- STREET FIGHT! FIGHT CLUB?
PYROLAR PATLIYOR VE PAYBACK #54 BAŞLIYOOOOOORRRR!!!
Yayını açan isimler Michael Cole ve JBL! Bizi spiker masasında karşılıyorlar. Oldukça enerjikler!
Michael Cole: İyi akşamlar sevgili seyirciler, Prince of PGW'nin ardından ilk PAYBACK şovu başlıyor! Hepiniz hoş geldiniz!
JBL: Ne geceydi ama! Bryan Danielson Prince unvanını kazandı. Alberto Del Rio başta olmak üzere tekil kemer sahipleri unvanlarını korurken Roman Reigns, gecenin en ilginç olayında ana kemer maçından The Miz'in kararıyla çıkartıldı. Wes Lee bu maça dahil olan kişiydi.
Michael Cole: Roman, güreşçilerin seçimine rağmen maçtan ihraç edildi. Tribal Chief bu adaletsizliğe karşın takımlar şampiyonluğu maçına Chris Brookes yerine girdi ve Enzo ile yeni şampiyon oldular!
JBL: Beraber şampiyon olduklarını söylemek pek mümkün değil Michael. Şef kazanmayı bildi. Unvanı tek başına aldı.
Michael Cole: Katılıyorum John.
Bu sırada kenardaki prens tacını görüyoruz. Michael ve John konuşmaya devam ediyorlar.
Michael Cole: Şovun ardından yaşananlar da önemliydi. PGW evreni Alberto Del Rio'nun nihayet burun ameliyatı olmasına şahit oldu. Kendisi bu gece istirahatte olacak.
JBL: Gecenin ana olayında ise Bryan Danielson, bir önceki "Prince" unvanına sahip Humberto Garza'dan tacı teslim alacak.
Bu sırada bir müzik duyuluyor.
Judgment Day girişte görünüyor. Tüm üyeler orada! En önde Finn Balor ve hemen yanında Damien Priest var. Dominik, JD McDonagh, Carlito ve Liv Morgan ise arkadalar. Hep beraber ringe ilerliyor grup. Seyircilerden karışık reaksiyonlar gelirken tüm güreşçiler içeriye giriyor. Girişteki diziliş ringde de tekrarlanıyor. Priest ile Balor önde iken diğer üyeler arkada. "ALL RISE" tezahüratlarını duyuyoruz. Priest dikkatle onları dinliyor. Biraz sonra, Balor'un da onayıyla yandan mikrofonu alıyor ve konuşmaya başlıyor.
Damien Priest: En yeni üyesi olarak grubu bir kez daha anlatalım: Judgment Day nedir? Bu adamlar kim? Neden herkesi dövüyorlar? Hepsinin basit bir cevabı var: Çünkü yapabiliyorlar. Burası acımasız bir güreş meydanı, dostlar. Cümle alemin edebiyat yapıp tiyatro oynadığına aldanmayın. PGW'de hiç kimse karşıdaki adama acımaz. Burada kaç insan öldü? Sayabiliyor musunuz? Ben en son 3 diye hatırlıyorum. Hatta şu an dünya şampiyonu olan bir PGW yıldızının çok kısa süre önce intihar ettiğini de hatırlıyorum. Geçen yaz Velveteen Dream'i kaybediyorduk. Chris Jericho, bu adam halatı kafasına geçirene kadar onunla uğraştı. Şu anki sözde takım arkadaşı Bray Wyatt bile ona kendini öldürmesi için defalarca telkinde bulundu. Ne kadar da mide bulandırıcı! Buradan bir sonuç çıkartmak gerekirse, onları aşağıda tutabildiğin kadar aşağıda tutman gerektiğidir. Kimin seni aşağıya çekip üste çıkacağını asla bilemezsin!
Seyircilerden karışık reaksiyonlar geliyor. Bu sırada JD McDonagh oldukça gergin. Tişörtünü yırtıp atacak gibi bir hava veriyor herkese. Finn Balor'a dikkatle bakıyor. Çünkü bu cümle Balor'la ilgili olabilir ve onu çok rahatsız etti!
Damien Priest: Prestige Grand Wrestling'de bir sürü dolap dönüyor ve buranın gerçek anlamda sert bir yargıca ihtiyacı var. İşte bu yüzden bizler buradayız. Judgment Day oyunda! Bizler PGW'nin son dönemine damga vuran en iyi ekibiyiz! (Karışık reaksiyonlar geliyor). Evet, bizden sonra Wyatt'ın bir atak yaptığı ve kendi emelleri uğruna bir sürü taşeron bulduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki onların da başarılı olduğu gerçeğini inkar edemem. Ama hazır şampiyonları kadroya katarak büyük başarılar elde edildiğini söylemek abes kaçıyor. Doğrusu, bu unvanları grubun üyeleri teker teker kazanmalı ve grup böylece zirveye ulaşmalı. Bizim gelecek hafta yapacağımız gibi! Randy Orton! PURE şampiyonluğu için sana meydan okuyorum! O kemeri gelecek hafta bana karşı savunabilecek misin? Hiç sanmıyorum!
Seyirciler çoştu! Büyük bir cheer ringe gelirken Damien Priest kameraya dikkatle bakıyor. Herkes onun özgüveni karşısında heyecanlı.
Damien Priest: Fakat öncesinde, grup içinde bir toplantıya ihtiyacımız var. (JD McDonagh bu cümle sonrası iyice geriliyor). Buna herkes hemfikirdir diye düşünüyorum. Grup başarı odaklı toplanmasına rağmen 2 aydır ellerimiz bomboş. Gelecek hafta ben bunu değiştireceğim ama, bunun bir önemi yok. Bugüne kadar Judgment Day ne yaptı? Elindeki tek amacı başarı kazanmak olan bir grup sadece kaos çıkartarak etrafta gezindi. Bu kadar! Eğer ekibiniz verimsiz ise bilin ki orada iyi bir lider yoktur. (JD McDonagh iyice geriliyor. Seyircilerden yoğun cheer geliyor. Damien Priest, Finn Balor'a dönüyor.) Ne diyorsun Finn?
Seyircilerden yoğun reaksiyon gelirken Finn Balor'un gözünde yıllar önceye dair o sahne geliyor. Balor ile Priest bakışıyorlar. Priest gerginliği almak için hafifçe gülümserken Balor da yaşanacak gerginlikten dolayı hafifçe sırıtıyor. Sonra da bir anda ciddiyete bürünüyor. Priest biraz sonra Balor'a doğru yaklaşıyor. Bir cevap alamadığı için öfkeli. Balor ile Priest bakışırken...
JD McDonagh dayanamıyor ve tişörtü yırtıp atıyor! Priest ve Balor şaşırarak ona dönerken McDonagh, Balor'un önüne geçiyor. Priest'e oldukça öfkeli bir şekilde bakıyor ve bağırarak konuşmaya başlıyor. Mikrofonu olmasa da sesini Priest'in mikrofonundan duyuyoruz.
Michael Cole: Roman, güreşçilerin seçimine rağmen maçtan ihraç edildi. Tribal Chief bu adaletsizliğe karşın takımlar şampiyonluğu maçına Chris Brookes yerine girdi ve Enzo ile yeni şampiyon oldular!
JBL: Beraber şampiyon olduklarını söylemek pek mümkün değil Michael. Şef kazanmayı bildi. Unvanı tek başına aldı.
Michael Cole: Katılıyorum John.
Bu sırada kenardaki prens tacını görüyoruz. Michael ve John konuşmaya devam ediyorlar.
Michael Cole: Şovun ardından yaşananlar da önemliydi. PGW evreni Alberto Del Rio'nun nihayet burun ameliyatı olmasına şahit oldu. Kendisi bu gece istirahatte olacak.
JBL: Gecenin ana olayında ise Bryan Danielson, bir önceki "Prince" unvanına sahip Humberto Garza'dan tacı teslim alacak.
Bu sırada bir müzik duyuluyor.
Judgment Day girişte görünüyor. Tüm üyeler orada! En önde Finn Balor ve hemen yanında Damien Priest var. Dominik, JD McDonagh, Carlito ve Liv Morgan ise arkadalar. Hep beraber ringe ilerliyor grup. Seyircilerden karışık reaksiyonlar gelirken tüm güreşçiler içeriye giriyor. Girişteki diziliş ringde de tekrarlanıyor. Priest ile Balor önde iken diğer üyeler arkada. "ALL RISE" tezahüratlarını duyuyoruz. Priest dikkatle onları dinliyor. Biraz sonra, Balor'un da onayıyla yandan mikrofonu alıyor ve konuşmaya başlıyor.
Damien Priest: En yeni üyesi olarak grubu bir kez daha anlatalım: Judgment Day nedir? Bu adamlar kim? Neden herkesi dövüyorlar? Hepsinin basit bir cevabı var: Çünkü yapabiliyorlar. Burası acımasız bir güreş meydanı, dostlar. Cümle alemin edebiyat yapıp tiyatro oynadığına aldanmayın. PGW'de hiç kimse karşıdaki adama acımaz. Burada kaç insan öldü? Sayabiliyor musunuz? Ben en son 3 diye hatırlıyorum. Hatta şu an dünya şampiyonu olan bir PGW yıldızının çok kısa süre önce intihar ettiğini de hatırlıyorum. Geçen yaz Velveteen Dream'i kaybediyorduk. Chris Jericho, bu adam halatı kafasına geçirene kadar onunla uğraştı. Şu anki sözde takım arkadaşı Bray Wyatt bile ona kendini öldürmesi için defalarca telkinde bulundu. Ne kadar da mide bulandırıcı! Buradan bir sonuç çıkartmak gerekirse, onları aşağıda tutabildiğin kadar aşağıda tutman gerektiğidir. Kimin seni aşağıya çekip üste çıkacağını asla bilemezsin!
Seyircilerden karışık reaksiyonlar geliyor. Bu sırada JD McDonagh oldukça gergin. Tişörtünü yırtıp atacak gibi bir hava veriyor herkese. Finn Balor'a dikkatle bakıyor. Çünkü bu cümle Balor'la ilgili olabilir ve onu çok rahatsız etti!
Damien Priest: Prestige Grand Wrestling'de bir sürü dolap dönüyor ve buranın gerçek anlamda sert bir yargıca ihtiyacı var. İşte bu yüzden bizler buradayız. Judgment Day oyunda! Bizler PGW'nin son dönemine damga vuran en iyi ekibiyiz! (Karışık reaksiyonlar geliyor). Evet, bizden sonra Wyatt'ın bir atak yaptığı ve kendi emelleri uğruna bir sürü taşeron bulduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki onların da başarılı olduğu gerçeğini inkar edemem. Ama hazır şampiyonları kadroya katarak büyük başarılar elde edildiğini söylemek abes kaçıyor. Doğrusu, bu unvanları grubun üyeleri teker teker kazanmalı ve grup böylece zirveye ulaşmalı. Bizim gelecek hafta yapacağımız gibi! Randy Orton! PURE şampiyonluğu için sana meydan okuyorum! O kemeri gelecek hafta bana karşı savunabilecek misin? Hiç sanmıyorum!
Seyirciler çoştu! Büyük bir cheer ringe gelirken Damien Priest kameraya dikkatle bakıyor. Herkes onun özgüveni karşısında heyecanlı.
Damien Priest: Fakat öncesinde, grup içinde bir toplantıya ihtiyacımız var. (JD McDonagh bu cümle sonrası iyice geriliyor). Buna herkes hemfikirdir diye düşünüyorum. Grup başarı odaklı toplanmasına rağmen 2 aydır ellerimiz bomboş. Gelecek hafta ben bunu değiştireceğim ama, bunun bir önemi yok. Bugüne kadar Judgment Day ne yaptı? Elindeki tek amacı başarı kazanmak olan bir grup sadece kaos çıkartarak etrafta gezindi. Bu kadar! Eğer ekibiniz verimsiz ise bilin ki orada iyi bir lider yoktur. (JD McDonagh iyice geriliyor. Seyircilerden yoğun cheer geliyor. Damien Priest, Finn Balor'a dönüyor.) Ne diyorsun Finn?
Seyircilerden yoğun reaksiyon gelirken Finn Balor'un gözünde yıllar önceye dair o sahne geliyor. Balor ile Priest bakışıyorlar. Priest gerginliği almak için hafifçe gülümserken Balor da yaşanacak gerginlikten dolayı hafifçe sırıtıyor. Sonra da bir anda ciddiyete bürünüyor. Priest biraz sonra Balor'a doğru yaklaşıyor. Bir cevap alamadığı için öfkeli. Balor ile Priest bakışırken...
JD McDonagh dayanamıyor ve tişörtü yırtıp atıyor! Priest ve Balor şaşırarak ona dönerken McDonagh, Balor'un önüne geçiyor. Priest'e oldukça öfkeli bir şekilde bakıyor ve bağırarak konuşmaya başlıyor. Mikrofonu olmasa da sesini Priest'in mikrofonundan duyuyoruz.
JD McDonagh: Yeter! Burada yapılan tüm hatalar Finn'e yükleniyor. O gayet iyi bir lider. Buradaki sorun ekipteki herkesin performansının yetersiz olması! Prince of PGW'de kimse çıktığı maçı kazanamadı! Ne Carlito ne Dom ne de Balor ve ben! Ondan beklentin nedir? Herkes yerine teker teker maça çıkmasını mı istiyorsun? BU SAÇMALIK! Prince of PGW öncesi gerginlik çıkartıp herkesin motivasyonunu düşüren Carlito asıl sorun! Biraz da ona yüklen! Böyle bahanelerle Balor'u gruptan atmana müsaade etmeyeceğim!
Seyircilerden deli gibi cheer geliyor. Herkes çok heyecanlı. McDonagh ömrünün çıkışını yapıyor. Priest şaşırarak ona bakıyor.
Damien Priest ona yaklaşıyor. Dip dibe geldiklerinde McDonagh yaptığı hatayı fark ediyor. Priest konuşuyor.
Seyircilerden deli gibi cheer geliyor. Herkes çok heyecanlı. McDonagh ömrünün çıkışını yapıyor. Priest şaşırarak ona bakıyor.
Damien Priest ona yaklaşıyor. Dip dibe geldiklerinde McDonagh yaptığı hatayı fark ediyor. Priest konuşuyor.
Damien Priest: Sen de mi buradaydın be amına koyduğum? Ekipte gereksiz çıkışlar yapmak dışında hiçbir varlık belirtin yok. Bir anda gelen öfke nöbetlerin de olmasa yaşadığını kimse anlamaz. Benim için yoksun JD! Eğer karşıma geçip fikir beyan edebiliyorsan bu gruba gerçekten de katkı sağlıyor olman lazım. Böyle bir şey olmadığına göre, şimdi kapat o lanet çeneni ve yerine geç! Yoksa seni de köyünü de toprağını da sikerim!
Priest oldukça iddialı. JD McDonagh bu yanıt sonrası istemsizce sakinleşiyor. Seyircilerin yer yer güldüğünü görüyoruz. Carlito da bıyık altından sırıtıyor. Balor, JD'ye bakarken JD sakin bir şekilde yerine dönüyor.
Damien Priest: JD her ne kadar pasifliğiyle beni sinirlendirse de bir konuda haklı. O da Carlito'nun grubun gizli lideri olarak bir siki doğrultamıyor olması!
Priest oldukça iddialı. JD McDonagh bu yanıt sonrası istemsizce sakinleşiyor. Seyircilerin yer yer güldüğünü görüyoruz. Carlito da bıyık altından sırıtıyor. Balor, JD'ye bakarken JD sakin bir şekilde yerine dönüyor.
Damien Priest: JD her ne kadar pasifliğiyle beni sinirlendirse de bir konuda haklı. O da Carlito'nun grubun gizli lideri olarak bir siki doğrultamıyor olması!
Damien Priest Balor'dan sonra dönüyor ve Carlito'ya bakıyor. Carlito sırıtırken bir anda ciddileşiyor. Priest iyice ona yaklaşıyor.
Damien Priest: Seni en başından beri takip ediyorum. Balor ile sidik yarıştırmaya çalıştırıyorsun. Borunu PGW'de bir tek ona öttürebildin. Bu grup diğer güreşçileri domine etmek için kuruldu, kendi içinde kargaşa oluşması için değil! Prince of PGW eleme maçında bile Balor sakince sonucu kabullendi ve grup için en iyi olanı yaptı. Sen ise hala liderin kim olduğunu kanıtlamaya çalışıyordun. Liderlik konusunda Balor'a sinsi bir şekilde ve sürekli saldırdın. Şimdi burada, hesap günü geldiğinde Balor gibi sert bir erkek olup yanıma geçemedin. O her şeye rağmen benimle beraber yürüdü. İlk fırçayı yiyeceğini bilmesine rağmen yanımdaydı. Sen ise arkada, olayların yaşanıp geçmesi için bekledin. Balor'u gruptan atacağımı düşünen JD bile senden daha kaliteli bir adam. Sen Carlito... Prince of PGW'de sana yardım etmeme rağmen kazanamayan beceriksiz bir soytarısın!
Bu cümleler çok ağır! Ekip üyeleri de bu çıkış sonrası şaşırıyor. Finn Balor hariç. O ise kenarda, Carlito'ya karşı öfkesini kusuyor bir kez daha. Elinde mikrofon yok, sesi kameralardan duyuyoruz.
Damien Priest: Seni en başından beri takip ediyorum. Balor ile sidik yarıştırmaya çalıştırıyorsun. Borunu PGW'de bir tek ona öttürebildin. Bu grup diğer güreşçileri domine etmek için kuruldu, kendi içinde kargaşa oluşması için değil! Prince of PGW eleme maçında bile Balor sakince sonucu kabullendi ve grup için en iyi olanı yaptı. Sen ise hala liderin kim olduğunu kanıtlamaya çalışıyordun. Liderlik konusunda Balor'a sinsi bir şekilde ve sürekli saldırdın. Şimdi burada, hesap günü geldiğinde Balor gibi sert bir erkek olup yanıma geçemedin. O her şeye rağmen benimle beraber yürüdü. İlk fırçayı yiyeceğini bilmesine rağmen yanımdaydı. Sen ise arkada, olayların yaşanıp geçmesi için bekledin. Balor'u gruptan atacağımı düşünen JD bile senden daha kaliteli bir adam. Sen Carlito... Prince of PGW'de sana yardım etmeme rağmen kazanamayan beceriksiz bir soytarısın!
Bu cümleler çok ağır! Ekip üyeleri de bu çıkış sonrası şaşırıyor. Finn Balor hariç. O ise kenarda, Carlito'ya karşı öfkesini kusuyor bir kez daha. Elinde mikrofon yok, sesi kameralardan duyuyoruz.
Finn Balor: mal oglu mal sana priest bile getirdik al diye.
Carlito bir şey söyleyemiyor. Bu sırada Damien Priest, kendisi için son sözlerini söylüyor.
Carlito bir şey söyleyemiyor. Bu sırada Damien Priest, kendisi için son sözlerini söylüyor.
Damien Priest: JD sabahtan beri Balor için konuştuğumu zannetti. Tüm seyirciler de öyle. Ama aslında Balor'a seslensem de, arkada senin duyman için konuşuyordum. Evet, Carlito. Bana söyleyebileceğin hiçbir şey yok gibi. Bir açıklama dahi yapamıyorsun. Eğer bu kadar beceriksiz isen bu grupta da işin yok.
SEYİRCİLER ÇILDIRDI! DAMIEN PRIEST MİKROFONU ATIYOR VE ÖFKEYLE CARLITO'YA BAKIYOR! VE...
DOMINIK! Dominik olaya müdahale ediyor ve yerdeki mikrofonu alıyor.
DOMINIK! Dominik olaya müdahale ediyor ve yerdeki mikrofonu alıyor.
Dirty Dom: Bu bir uyarıydı şeftali adam. Artık sinsi saldırılar yok. Grup içi sidik yarıştırma yok. Grubun tüm üyeleri eşit bir şekilde lider. Yönümüz, yolumuz belli. Öncelikle hedefimiz Wyatt Family. Sonra da PGW'de zirveye ulaşmak. Herkes artık bu motivasyonla hareket edecek.
Priest'in öfkeyle Carlito'ya baktığını görüyoruz. Carlito kafasını sallıyor ve anladığını beyan ediyor. Priest sonrasında arkasını dönüyor ve yerine geçiyor. Balor orada. Dominik, Priest'in yanına geliyor ve beraber taunt atıyorlar. Diğer grup üyeleri de gerginliği üzerinden atmaya çalışıyorlar.
Priest'in öfkeyle Carlito'ya baktığını görüyoruz. Carlito kafasını sallıyor ve anladığını beyan ediyor. Priest sonrasında arkasını dönüyor ve yerine geçiyor. Balor orada. Dominik, Priest'in yanına geliyor ve beraber taunt atıyorlar. Diğer grup üyeleri de gerginliği üzerinden atmaya çalışıyorlar.
Michael Cole: Judgment Day bu gece yargıyı önce kendine dağıtıyor! Grup artık hedefe odaklı!
JBL: Grup kendini toparlamalıydı Michael. İyi bir gözden geçirme oldu. Artık tam gaz ilerleyeceklerine eminim.
JBL: Grup kendini toparlamalıydı Michael. İyi bir gözden geçirme oldu. Artık tam gaz ilerleyeceklerine eminim.
Kameralar yeniden açıldığında şatafatlı bir evin ilk katında olduğumuzu görüyoruz. Etrafta yer alan çeşitli içkiler, farklı tipteki kanepeler ve bar masalarından anlayacağımız üzere bir davet var gibi görünüyor. Fakat aslında bir davette değiliz.
Burası Alberto Del Rio'nun evi! Bu centilmen adam, ameliyat sonrası kendisini ziyaret eden dostları için çeşitli ikramlarda bulunuyor. Alt katta takım elbiseli birkaç adam ile sıkı elbiseler giymiş güzel hatunlar bu ikramların tadını çıkartırken Del Rio'yu merdivenin başında görüyoruz. Burnunda ameliyat sonrası koca bir sargı bezi var. En son ziyaretçisi, Svetlana'yı uğurluyor.
Burası Alberto Del Rio'nun evi! Bu centilmen adam, ameliyat sonrası kendisini ziyaret eden dostları için çeşitli ikramlarda bulunuyor. Alt katta takım elbiseli birkaç adam ile sıkı elbiseler giymiş güzel hatunlar bu ikramların tadını çıkartırken Del Rio'yu merdivenin başında görüyoruz. Burnunda ameliyat sonrası koca bir sargı bezi var. En son ziyaretçisi, Svetlana'yı uğurluyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Yakında sana uğrayacağım, chicko. Şu ağrılarım biter bitmez...
Svetlana: Benim ağrılar yeni geçiyor, seni aygır adam.
Alberto kahkahayı patlatıyor. Svetlana'nın kalçasından tutuyor ve dolma dudaklarına kocaman bir öpücük konduruyor. Alev gibi gözleriyle ona baktıktan sonra Svetlana içkisini almak üzere bar masasına doğru gidiyor. Del Rio da merdivenlerden yukarıya çıkıyor. Yatak odasına doğru yöneliyor. İçeriye giriyor.
Will Ospreay karşısında! Alberto sakince yatağına uzanırken Ospreay'in kapı girişinde yer alan kanepede oturduğunu görüyoruz. Birisi oturarak diğeri de yatarak konuşuyor.
Svetlana: Benim ağrılar yeni geçiyor, seni aygır adam.
Alberto kahkahayı patlatıyor. Svetlana'nın kalçasından tutuyor ve dolma dudaklarına kocaman bir öpücük konduruyor. Alev gibi gözleriyle ona baktıktan sonra Svetlana içkisini almak üzere bar masasına doğru gidiyor. Del Rio da merdivenlerden yukarıya çıkıyor. Yatak odasına doğru yöneliyor. İçeriye giriyor.
Will Ospreay karşısında! Alberto sakince yatağına uzanırken Ospreay'in kapı girişinde yer alan kanepede oturduğunu görüyoruz. Birisi oturarak diğeri de yatarak konuşuyor.
Will Ospreay: Geçmiş olsun, El Patron. Turp gibi görünüyorsun. Molsen Centre'ye yola çıkmıştım, bir uğrayayım dedim. Arenaya beraber geçelim istersen.
Alberto "La Cara" Del Rio: Salak gibi gülme karşımda Will. Seninle bir yere gitmiyorum. Ne istiyorsun?
Will Ospreay: Kemerimi. (şifonyerin üzerindeki PGW Championship'i gösteriyor)
Alberto "La Cara" Del Rio: Salak gibi gülme karşımda Will. Seninle bir yere gitmiyorum. Ne istiyorsun?
Will Ospreay: Kemerimi. (şifonyerin üzerindeki PGW Championship'i gösteriyor)
Alberto "La Cara" Del Rio: Konsepti yanlış anlamışsın, estúpido. Prince of the Ring unvanını kazanan kişiler kemer için 1 numaralı aday olabiliyor. Onun süpürge ettiği adamlar götüne baka baka evine geri dönüyorlar! Şimdi lárgate de aquí, siktir git buradan!
Will Ospreay: Hadi ama Alberto. Sen de çok iyi biliyorsun ki ben PGW'nin kendisiyim. Sen nasıl ki şu an rüzgar estirip çoğu güreşçiye diz çöktürüyorsan ben de aynısını geçen sene yapıyordum. Duo champ oldum Alberto! Bu senin hala yakalayamadığın bir başarı. WrestleMania'yı galibiyetle tamamladım! Sen bunu da beceremedin. PAYBACK 50'yi de ben açtım dostum. Sen o gece bir daha asla duo champ olamayacağına ezile ezile şahit olurken, ben seyircilerin yeniden zirvede görmeyi özlediği adam olarak PGW tarihi ile ilgili konuşmayı yapan kişiydim. The Rock'ı da arkana almana rağmen duo champ olamadın. Söylesene, gerçekten de benim La Cara olduğumu göremiyor musun?
Alberto birkaç saniye yanıt vermiyor. Sonra da başucunda yer alan küçük dolaptan bir kağıt çıkarıyor ve inceliyor. Gülümseyerek kağıda bakarken konuşuyor.
Will Ospreay: Hadi ama Alberto. Sen de çok iyi biliyorsun ki ben PGW'nin kendisiyim. Sen nasıl ki şu an rüzgar estirip çoğu güreşçiye diz çöktürüyorsan ben de aynısını geçen sene yapıyordum. Duo champ oldum Alberto! Bu senin hala yakalayamadığın bir başarı. WrestleMania'yı galibiyetle tamamladım! Sen bunu da beceremedin. PAYBACK 50'yi de ben açtım dostum. Sen o gece bir daha asla duo champ olamayacağına ezile ezile şahit olurken, ben seyircilerin yeniden zirvede görmeyi özlediği adam olarak PGW tarihi ile ilgili konuşmayı yapan kişiydim. The Rock'ı da arkana almana rağmen duo champ olamadın. Söylesene, gerçekten de benim La Cara olduğumu göremiyor musun?
Alberto birkaç saniye yanıt vermiyor. Sonra da başucunda yer alan küçük dolaptan bir kağıt çıkarıyor ve inceliyor. Gülümseyerek kağıda bakarken konuşuyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: 90 gün Will. Bu gece tam 90 gündür şampiyonum. Sorun bu, değil mi? Bu kadar acele etmen ve telaşla üstüme gelmenin sebebi bu. Zaten World Heavyweight Championship rekorun olan 83 günü geçen hafta Prince of PGW'de geçtim. Bu hafta da güreşemeyeceğimi görüyorsun. 90 günün üstüne 7 daha eklersen 97 olur. 99'a ne kadar da yakın bir sayı? Bu listeyi detaylı inceledim Will ve eğer gelecek hafta beni mağlup edemezsen senin 99 günlük acınası PGW Championship serüvenini çoktan geçmiş olacağım. Planın bu, değil mi? Beni gelecek haftaya kadar mağlup etmek.
Will Ospreay: Planım bugün olmasa da yarın olmasa da mutlaka senin amına koymak.
Alberto "La Cara" Del Rio: Kapat çeneni orospu çocuğu. Siktir ol git evimden! RICARDO! VEN AQUÍ RÁPIDO.
Alberto koridora doğru sesleniyor. Will Ospreay ise yarı öfkeli bir şekilde oturduğu koltuktan ayağa kalkıyor. Çıkışa doğru giderken Ricardo ile karşılaşıyorlar. Ricardo sevimsiz bir şekilde ona bakarken Ospreay öfkeli gözlerle onu süzüyor, sonra da sinirle merdivenlere doğru ilerliyor ve aşağıya iniyor. Ricardo da inerken ona eşlik ediyor. Bu sırada başka birisinin içeriye girdiğini görüyoruz.
İçeriye giren isim "PGW Tag Team Champion" Roman Reigns! İki kemeriyle beraber yatağın tam önüne, Alberto'nun karşısına geçiyor. Ciddiyetle ona bakıyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Hay ebesinin...
Alberto "La Cara" Del Rio: Kapat çeneni orospu çocuğu. Siktir ol git evimden! RICARDO! VEN AQUÍ RÁPIDO.
Alberto koridora doğru sesleniyor. Will Ospreay ise yarı öfkeli bir şekilde oturduğu koltuktan ayağa kalkıyor. Çıkışa doğru giderken Ricardo ile karşılaşıyorlar. Ricardo sevimsiz bir şekilde ona bakarken Ospreay öfkeli gözlerle onu süzüyor, sonra da sinirle merdivenlere doğru ilerliyor ve aşağıya iniyor. Ricardo da inerken ona eşlik ediyor. Bu sırada başka birisinin içeriye girdiğini görüyoruz.
İçeriye giren isim "PGW Tag Team Champion" Roman Reigns! İki kemeriyle beraber yatağın tam önüne, Alberto'nun karşısına geçiyor. Ciddiyetle ona bakıyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Hay ebesinin...
Roman Reigns: Dwayne'in sende gördüğü şey de ne? Dikkatle bakıyorum ama, karşımda Meksikalı bir asalaktan başka bir şey göremiyorum.
Alberto "La Cara" Del Rio: Roman, dos-
Roman Reigns: Kuzenimin tetikçisi olacağın hiç aklıma gelmezdi. O gece Jey'i Bloodline'a katılmadığı için cezalandırırken PGW kemerini de alıp yoluma devam edebileceğimi düşünüyordum. Ama bunu zaten yapamayacağımı şimdi fark ediyorum. Benim arkamda sadece ailemin bana inanan bölümü, Bloodline varken senin arkanda ailenin kalanı ve PGW yönetimi vardı. Ne olursa olsun, o gece oradan kemerle ayrılacaktın. Hatta bunu PAYBACK 39'da yapmak için deli gibi çaba harcadın. Ama sen de Dwayne de Jey'e yardım edeceğimi düşünmüyordunuz.
Alberto "La Cara" Del Rio: Roman, dos-
Roman Reigns: Kuzenimin tetikçisi olacağın hiç aklıma gelmezdi. O gece Jey'i Bloodline'a katılmadığı için cezalandırırken PGW kemerini de alıp yoluma devam edebileceğimi düşünüyordum. Ama bunu zaten yapamayacağımı şimdi fark ediyorum. Benim arkamda sadece ailemin bana inanan bölümü, Bloodline varken senin arkanda ailenin kalanı ve PGW yönetimi vardı. Ne olursa olsun, o gece oradan kemerle ayrılacaktın. Hatta bunu PAYBACK 39'da yapmak için deli gibi çaba harcadın. Ama sen de Dwayne de Jey'e yardım edeceğimi düşünmüyordunuz.
Alberto Del Rio bir şey söylemenin anlamı olmayacağını düşünerek onu dinliyor. Roman Reigns ise bu monoloğa devam ederek içini döküyor.
Roman Reigns: Senden hoşlanmıyorum Del Rio. Hem de hiç. Dwayne'i nasıl kendi tarafına çektin, emin değilim. Ama neler olduğunu bulacağım. Torpille bir yerlere gelmeye devam ettiğin sürece planlarını bozacağım. Bundan sonra her gün peşindeyim. Çünkü kurmaya çalıştığım Bloodline imparatorluğunu başta sen olmak üzere belki de kuzenim Dwayne ile beraber yıktınız. Ben de senin üzerinden kurulan bu imparatorluğu yıkacağım. Karşımda kim olursa olsun, kanımın son damlasına kadar savaşacağım. Belki Jimmy ve artık beni sevmediğini düşündüğüm Solo ile Jacob gelir ve seni kurtarmaya çalışırlar. Ama umrumda bile değil. Ben, tek başıma da olsam, seninle mücadele edeceğim. Bana dolaylı olarak yaşattığın acıları senin de yaşamanız için elimden geleni yapacağım. Bunu sakın unutma.
Alberto "La Cara" Del Rio: Bak, beni bir-
Roman Reigns: Senden hoşlanmıyorum Del Rio. Hem de hiç. Dwayne'i nasıl kendi tarafına çektin, emin değilim. Ama neler olduğunu bulacağım. Torpille bir yerlere gelmeye devam ettiğin sürece planlarını bozacağım. Bundan sonra her gün peşindeyim. Çünkü kurmaya çalıştığım Bloodline imparatorluğunu başta sen olmak üzere belki de kuzenim Dwayne ile beraber yıktınız. Ben de senin üzerinden kurulan bu imparatorluğu yıkacağım. Karşımda kim olursa olsun, kanımın son damlasına kadar savaşacağım. Belki Jimmy ve artık beni sevmediğini düşündüğüm Solo ile Jacob gelir ve seni kurtarmaya çalışırlar. Ama umrumda bile değil. Ben, tek başıma da olsam, seninle mücadele edeceğim. Bana dolaylı olarak yaşattığın acıları senin de yaşamanız için elimden geleni yapacağım. Bunu sakın unutma.
Alberto "La Cara" Del Rio: Bak, beni bir-
Roman Reigns: Bu gece yine bir torpil kullanıp istirahat aldığını görüyorum. Fakat gelecek hafta arenaya adımını attığın anda seni indireceğimi bil. Etrafına iyice bak Alberto. Seni kemerin için avlamak isteyen birileri hep vardı belki, ama bu sefer ne kemer ne de başarı için değil. Senin için... Sadece senin için gelen biri var.
Alberto "La Cara" Del Rio: Senin için de gelen birileri var.
Alberto arkayı işaret ediyor. Roman Reigns, ilk defa konuşabilen Del Rio'ya şaşırarak bakıyor, sonra da arkasını dönüyor.
Guerillas of Destiny! Onlar burada! Roman yumruğunu kaldırırken ikili hemen onun üzerine çullanıyor. Üst üste stomp ve tekmeler atarak Roman'ı etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Roman başta dirense de yere düşüyor. Sonra da tekmelerin kurbanı olarak yerde yatıyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Senin için de gelen birileri var.
Alberto arkayı işaret ediyor. Roman Reigns, ilk defa konuşabilen Del Rio'ya şaşırarak bakıyor, sonra da arkasını dönüyor.
Guerillas of Destiny! Onlar burada! Roman yumruğunu kaldırırken ikili hemen onun üzerine çullanıyor. Üst üste stomp ve tekmeler atarak Roman'ı etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Roman başta dirense de yere düşüyor. Sonra da tekmelerin kurbanı olarak yerde yatıyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Geleceğini biliyorduk. Tama daha erken geleceğini zannediyordu. Tanga ise daha geç geleceğini düşünüyordu. Ben ise bu saatlerde olacağını tahmin ettim. İddiayı kaybettiniz çocuklar! (Alberto kısa bir süre gülüyor). Üzgünüm Roman. Dwayne belki beni, sana göre daha yakınında tutuyor olabilir. Belki de yıllardır istediği kuzen benimdir! Aramızdaki bağı kıskanıyor olman beni mutlu ediyor doğrusu. Beni tehdit etmen ise güreşe olan iştahımı daha çok kabartıyor. Tüm PGW benim düşmemi bekliyor Roman. Senin de benim için geliyor olman umrumda bile değil. Gel ve benimle dövüş. Ama eğer ara basamakları geçip bana ulaşabilirsen! (Alberto gülerek devam ediyor). Kuzenin Jey artık buralarda değil, çok uzak diyarlarda. Böylece bu çocuklar da artık asıl sahiplerine, bana geri döndüler.
Roman oldukça şaşırıyor. Alberto bu sefer monolog şeklinde devam ediyor.
Roman oldukça şaşırıyor. Alberto bu sefer monolog şeklinde devam ediyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Sizin ailede liderlik yeteneği yalnızca Dwayne'de var dostum. O gerçek bir star! Jey de sen de etrafınızdaki adamların gerçekten sizin için yanınızda olduğunu zannediyordunuz. Oysa Jacob ve Solo Dwayne'den de benden de emir alabiliyordu. Aynı şekilde Tama ile Tanga da öyle. Tek bir Tribal Chief var, o da Dwayne Johnson. Sizler sadece onun istediği aksiyonları gerçekleştiren piyonlarsınız. Bunu sakın unutma Roman! Yeni rakiplerin Tama ile Tanga. Kemerini onlara karşı koruyacaksın. Şimdi siktir git ve işinin başına dön.
Roman öfkeyle ayağa kalkmaya çalışırken Ricardo, elindeki sert bir Kendo Stick ile içeriye giriyor ve aniden Roman'ın kafasına bir darbe vuruyor. Roman sersemleyerek yere düşerken Tama ile Tanga onu odadan çıkartıyor.
Ricardo odadan çıkmadan önce Alberto son sözlerini söylüyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Ricardo! Bugün başka misafir istemiyorum. Kapıları kapatın ve aşağıdaki salakları da kovun evimden!
Roman öfkeyle ayağa kalkmaya çalışırken Ricardo, elindeki sert bir Kendo Stick ile içeriye giriyor ve aniden Roman'ın kafasına bir darbe vuruyor. Roman sersemleyerek yere düşerken Tama ile Tanga onu odadan çıkartıyor.
Ricardo odadan çıkmadan önce Alberto son sözlerini söylüyor.
Alberto "La Cara" Del Rio: Ricardo! Bugün başka misafir istemiyorum. Kapıları kapatın ve aşağıdaki salakları da kovun evimden!
Hologram dans ede ede geliyor. Sonrasında koşarak ringe fırlıyor ve iplerin arasından taklayla ringe giriyor. Ardından ringde dizlerinin üstünde dans etmeye devam ediyor. Sonrasında müziği kesiliyor ve kafasını çevirip stage'e bakıyor. Işıklar kararıyor.
Karanlıklar içinde Dark STG beliriyor. Elinde bir kitap var. Yavaş adımlarla ringe doğru yürüyor. Sonrasında etrafını süzüyor. Yavaşça çelik merdivenlerden çıkarak aprona çıkıp ringe giriyor. Ringe girer girmez Hologram ring dışına topukluyor. Dark STG kitabı yavaşça köşeye bırakıyor. Sonrasında ışıklar açılıyor. Hologram birazcık bekleyerek tereddütte kalsa bile kendini tokatlayarak gazlı bir şekilde ringe giriyor. Hakem işareti veriyor. Zil çalıyor.
Dark STG vs. Hologram
Maç başladı. İkili ringin etrafında dönüyor. Sonrasında birbirlerine yaklaşıyorlar. DSTG bir yumruk sallıyor ama Hologram bundan eğiliyor. Sonrasında bir tane daha sallıyor Hologram bundan da eğiliyor ve iplere doğru koşuyor. Koşarak bir Hurricanrana yapmak istiyor fakat Powerbomb şeklinde kavrıyor. Hologram üst üste yumruklar atarak kurtulmayı başarıyor ve ters takla atarak DSTG'nin omuzlarından iniyor.
Hologram: Orada durmalısın, man. Kendini bir Jedi muhafızı olarak mı addediyorsun? Bu ruh hali oldukça bir bilim kurgu filminin ögesi gibi görünüyor. Gözüktüğün gibi misin yoksa bu görüntü gibi davranmaya mı çalışıyorsun? Davranışların kadar dolu olmadığını ve tam anlamıyla bir palyaço olduğuna inanıyorum! Bana kitap ve akıl karıştırıcı teorik cümlelerle gelme, eğer gerçekten bir şeyler göstereceksen; bu saçmalıkları bir kenara bırak ve bana Dark STG'nin ne olduğunu göster!
DSTG soğuk soğuk bakıyor ciddiyetini kaybetmiyor. Bir big boot sallıyor fakat Hologram eğiliyor ve aprona fırlayıp Springboard Crossbody'le atlıyor fakat DSTG bunu Powerslam Pozisyonunda karşılıyor. Ardından Front Powerslam için omuzlarına alıyor fakat Hologram arkasına geçiyor ve arkasından bir Dropkick sallıyor. Fakat bu da DSTG'ye işlemiyor!
Hologram: Hangi maddeleri vücuduna aldın da bu hale geldin, huh? Bu inanılır gibi değil dostum!
DSTG arkasını dönüyor. Donuk bir bakışla Hologramı süzüyor. Hologram korkuyla Top Rope'a çıkıyor. DSTG Top Rope'a koşarak Hologram'ın boğazına yapışıyor! Hologram üst üste yumruklar vurmaya çalışıyor fakat DSTG sağlam bir Chokeslam'le Hologramı yere çakıyor! Hologram acıyla yerde kıvranıyor. DSTG ensesinden tutarak havaya kaldırıyor. Sonrasında tersten tutarak boğazlıyor. Boğazlarken öfkeyle bağırıyor.
Hologram: Pekala, pekala, pekala... Beni yanlış anladığına inanıyorum dostum. (konuşmakta zorlanıyor) Söylediklerimle haddimi aştığımın farkındayım. Yalvarıyorum, sakin ol. Sürdürmek durumunda olduğum bir kariyerim var ve bu maç benim için çok şey ifade ediyor. Bir hata yaptım ama beni dinle, dur. Bu işi burada bitirelim.
DSTG ters ters baktıktan sonra kaldırıyor ve Sağlam bir CHOKESLAM daha! TUŞ! 1........2........3!!!!
Kazanan: Dark STG
Dark STG bu maçın sonunu oldukça hızlı bir şekilde getiriyor. Evet, bu maçın bir galibi var; o da Dark STG! Kendisi yaptığı hareketin ardından ayağa kalkıyor. Bu süreçte önce tek dizinin üstüne çöktüğünü, hakemin onun elini havaya kaldırdığını görüyoruz. Hakemin, Dark STG'nin elini kaldırdığı esnada, kendisinin kazandığına dair anons geçiliyor ve şarkısı çaldırılıyor. Bunun takibinde ayağa kalkıyor, ringin ortasına geçiyor ve uzun uzun seyircileri izliyor. Ağır adımlarla iplere doğru ilerliyor, iki eliyle en üstteki ipi tutuyor. Bu şekilde kendisinin dinlendiğini, soluklandığını izliyoruz.
DSTG soğuk soğuk bakıyor ciddiyetini kaybetmiyor. Bir big boot sallıyor fakat Hologram eğiliyor ve aprona fırlayıp Springboard Crossbody'le atlıyor fakat DSTG bunu Powerslam Pozisyonunda karşılıyor. Ardından Front Powerslam için omuzlarına alıyor fakat Hologram arkasına geçiyor ve arkasından bir Dropkick sallıyor. Fakat bu da DSTG'ye işlemiyor!
Hologram: Hangi maddeleri vücuduna aldın da bu hale geldin, huh? Bu inanılır gibi değil dostum!
DSTG arkasını dönüyor. Donuk bir bakışla Hologramı süzüyor. Hologram korkuyla Top Rope'a çıkıyor. DSTG Top Rope'a koşarak Hologram'ın boğazına yapışıyor! Hologram üst üste yumruklar vurmaya çalışıyor fakat DSTG sağlam bir Chokeslam'le Hologramı yere çakıyor! Hologram acıyla yerde kıvranıyor. DSTG ensesinden tutarak havaya kaldırıyor. Sonrasında tersten tutarak boğazlıyor. Boğazlarken öfkeyle bağırıyor.
Hologram: Pekala, pekala, pekala... Beni yanlış anladığına inanıyorum dostum. (konuşmakta zorlanıyor) Söylediklerimle haddimi aştığımın farkındayım. Yalvarıyorum, sakin ol. Sürdürmek durumunda olduğum bir kariyerim var ve bu maç benim için çok şey ifade ediyor. Bir hata yaptım ama beni dinle, dur. Bu işi burada bitirelim.
DSTG ters ters baktıktan sonra kaldırıyor ve Sağlam bir CHOKESLAM daha! TUŞ! 1........2........3!!!!
Kazanan: Dark STG
Dark STG bu maçın sonunu oldukça hızlı bir şekilde getiriyor. Evet, bu maçın bir galibi var; o da Dark STG! Kendisi yaptığı hareketin ardından ayağa kalkıyor. Bu süreçte önce tek dizinin üstüne çöktüğünü, hakemin onun elini havaya kaldırdığını görüyoruz. Hakemin, Dark STG'nin elini kaldırdığı esnada, kendisinin kazandığına dair anons geçiliyor ve şarkısı çaldırılıyor. Bunun takibinde ayağa kalkıyor, ringin ortasına geçiyor ve uzun uzun seyircileri izliyor. Ağır adımlarla iplere doğru ilerliyor, iki eliyle en üstteki ipi tutuyor. Bu şekilde kendisinin dinlendiğini, soluklandığını izliyoruz.
John Bradshaw Layfield: Bekle bir saniye!
Michael Cole: What?
John Morrison burada! O burada, o burada! Şarkının bir müddet ilerlemesinin ardından arka alandan gelen isim John oluyor! Kendisi güreşmeye hazır bir kıyafetle geldiğini, geçmişteki görünümüne kıyasla daha sade bir görünümü tercih ettiğini söyleyebiliriz. Titantron'da eskisi kadar rengarenk değil, oldukça göz alıcılıktan uzak durumda. John ringe ağır adımlarla ilerlerken, Dark STG'nin ona doğru döndüğünü ve neden buraya geldiğini anlamlandırmaya çalıştığını görüyoruz. Fazla olmuyor, aradan geçen sürenin ardından John'un ringe vardığını ve çelik basamaklara yöneldiğini gözlemliyoruz. Basamakları teker teker çıkmasının ardından kendisini Apron'da buluyor. Orada biraz ilerlemesin ardından, iplerin arasından geçerek ringin içine giriyor ve Dark STG'nin tam karşısına geçiyor. An itibarıyla karşı karşıyalar, Face to Face halindeler.
Michael Cole: What?
John Morrison burada! O burada, o burada! Şarkının bir müddet ilerlemesinin ardından arka alandan gelen isim John oluyor! Kendisi güreşmeye hazır bir kıyafetle geldiğini, geçmişteki görünümüne kıyasla daha sade bir görünümü tercih ettiğini söyleyebiliriz. Titantron'da eskisi kadar rengarenk değil, oldukça göz alıcılıktan uzak durumda. John ringe ağır adımlarla ilerlerken, Dark STG'nin ona doğru döndüğünü ve neden buraya geldiğini anlamlandırmaya çalıştığını görüyoruz. Fazla olmuyor, aradan geçen sürenin ardından John'un ringe vardığını ve çelik basamaklara yöneldiğini gözlemliyoruz. Basamakları teker teker çıkmasının ardından kendisini Apron'da buluyor. Orada biraz ilerlemesin ardından, iplerin arasından geçerek ringin içine giriyor ve Dark STG'nin tam karşısına geçiyor. An itibarıyla karşı karşıyalar, Face to Face halindeler.
John arkasına dönüyor ve Dark STG'nin maç başında durduğu köşeye doğru ilerliyor. Maçın başında kendisi kitabını oraya bırakmıştı, John; Kara Kitap'ı almak üzere oraya gidiyor. Arenadaki sesler oldukça yükseliyor, Dark STG'nin ruh hali değişiyor; kendisinin saldırıya geçmeden evvel söylediği sözleri, yakınndan çeken kameralar sayesinde algılayabiliyoruz.
Dark STG: He... Hey... John... Ne yaptığını zannediyorsun sen?
John bu sözlere rağmen eğiliyor ve kitabı alıyor. Elindeki kitap ile Dark STG'nin tam karşısına geçiyor, Dark STG yumruklarını sıkıyor, bir şeyler söylemeyi sürdürüyor.
Dark STG: Boğazını sıkan uzunca halatlar mı yoksa zehirli sarmaşıklar mı olacak? Zincirler... Tonluk zincirlerle cezalandırılacaksın. Ne yaptığını hiç bilmiyorsun.
John bir elindeki kitaba, bir de Dark STG'nin gözlerinin içerisine bakıyor...
Dizlerinin üstüne çöküyor! Kime sorulursa sorulsun, bu olacak iş değildi ama oldu! Şu anda iki dizinin üstüne çökmüş bir şekilde Dark STG'nin karşısında duruyor. Dark STG'nin geriliminin ortadan kalktığını, ellerini serbest bıraktığını ve yüzünde bir rahatlama ifadesinin oluştuğunu görüyoruz. Kafasını sallıyor önünde eğilmiş bir şekilde Kara Kitap'ı tutan John'un karşısında. Kafasını kaldırıyor ve bir şeyler söylüyor.
John Morrison: Bu kitabı çok iyi bir şekilde okudum. Gücünü tanıyorum, kabul ediyorum. Bundan sonra senin emrindeyim.
Dark STG bir mikrofon istiyor, kendisine ulaştırılan mikrofonu ağzına doğru tutarak konuşuyor.
Dark STG: Oku.
Dark STG elindeki mikrofonu iki dizinin üstünde duran John'un ağzına doğru tutuyor. John'un Kara Kitap'ın sayfalarını çevirdiğini ve aradığını bulmasının ardından sesli bir şekilde okumaya başladığını görüyoruz.
John Morrison: Ya karanlığın kaybolmuş evlatları! Kanla yazılmış mühürleri sökün, sizi eylemsiz bırakan zincirleri kırın. Öfkeyi kontrol edin ve karanlık orduya katılın. Harici hiçbir dua sizi koruyamaz, hiçbir ışık yolunuzu aydınlatamaz. Çünkü gökyüzü bir kez daha kararacak ve Vanta Black'in adı sonsuza kadar kulaklarda yankılanacak. Ey kaybolmuş ruhlar, gözlerinizi gölgelerden kaçırmayın çünkü gölge artık sizin tek gerçeğinizdir!
John nefes nefese kalıyor. Dark STG kameralara doğru dönüyor ve seyircilere bakarak konuşuyor.
Dark STG: Şimdi anladınız mı, huh, cevap verin! Karanlık sadece bir başlangıçtır, bunu John gibi sizler de kavrayacaksınız. Bu yalnızca bir başlangıç ve bu başlangıç Vanta Black’in iradesiyle sonlanacak! Onun ordusu, sizin kabuslarınızdan doğacak! Hazırlanın, çünkü hepiniz... Onun gölgesinde kaybolacaksınız!
Bu konuşmayı gerçekleştirmesinin ardından elindeki mikrofonu yere fırlatıyor! John bulunduğu durumu korurken, Dark STG ise ona dönüyor. Yaşananların ardından kameraların kapandığını görüyoruz.
GM The Miz arka alanda alelacele yürüyor. Uzun ve sıkıcı bir koridoru geçtikten sonra bir odanın kapısına varıyor. Tam açmak için kapı koluna yeltendiği esnada kapı açılıyor.
Boss yazılı kapıdan çıkan kişi Chris Brookes! Suratındaki yaralar, Prince of PGW gecesinden Miz'in yadigarı.
The Miz: Sen- Sen hangi yüzle buraya geliyorsun? Uzaklaştırmadım mı seni ben?
Chris Brookes: Rock... Olanlar hakkında benimle görüşmek istedi. Suratımı yumruklamayacaksan sana da her şeyi açıklayabilirim.... Diyecektim ama sanırım hala öfkelisin.
Dark STG: He... Hey... John... Ne yaptığını zannediyorsun sen?
John bu sözlere rağmen eğiliyor ve kitabı alıyor. Elindeki kitap ile Dark STG'nin tam karşısına geçiyor, Dark STG yumruklarını sıkıyor, bir şeyler söylemeyi sürdürüyor.
Dark STG: Boğazını sıkan uzunca halatlar mı yoksa zehirli sarmaşıklar mı olacak? Zincirler... Tonluk zincirlerle cezalandırılacaksın. Ne yaptığını hiç bilmiyorsun.
John bir elindeki kitaba, bir de Dark STG'nin gözlerinin içerisine bakıyor...
Dizlerinin üstüne çöküyor! Kime sorulursa sorulsun, bu olacak iş değildi ama oldu! Şu anda iki dizinin üstüne çökmüş bir şekilde Dark STG'nin karşısında duruyor. Dark STG'nin geriliminin ortadan kalktığını, ellerini serbest bıraktığını ve yüzünde bir rahatlama ifadesinin oluştuğunu görüyoruz. Kafasını sallıyor önünde eğilmiş bir şekilde Kara Kitap'ı tutan John'un karşısında. Kafasını kaldırıyor ve bir şeyler söylüyor.
John Morrison: Bu kitabı çok iyi bir şekilde okudum. Gücünü tanıyorum, kabul ediyorum. Bundan sonra senin emrindeyim.
Dark STG bir mikrofon istiyor, kendisine ulaştırılan mikrofonu ağzına doğru tutarak konuşuyor.
Dark STG: Oku.
Dark STG elindeki mikrofonu iki dizinin üstünde duran John'un ağzına doğru tutuyor. John'un Kara Kitap'ın sayfalarını çevirdiğini ve aradığını bulmasının ardından sesli bir şekilde okumaya başladığını görüyoruz.
John Morrison: Ya karanlığın kaybolmuş evlatları! Kanla yazılmış mühürleri sökün, sizi eylemsiz bırakan zincirleri kırın. Öfkeyi kontrol edin ve karanlık orduya katılın. Harici hiçbir dua sizi koruyamaz, hiçbir ışık yolunuzu aydınlatamaz. Çünkü gökyüzü bir kez daha kararacak ve Vanta Black'in adı sonsuza kadar kulaklarda yankılanacak. Ey kaybolmuş ruhlar, gözlerinizi gölgelerden kaçırmayın çünkü gölge artık sizin tek gerçeğinizdir!
John nefes nefese kalıyor. Dark STG kameralara doğru dönüyor ve seyircilere bakarak konuşuyor.
Dark STG: Şimdi anladınız mı, huh, cevap verin! Karanlık sadece bir başlangıçtır, bunu John gibi sizler de kavrayacaksınız. Bu yalnızca bir başlangıç ve bu başlangıç Vanta Black’in iradesiyle sonlanacak! Onun ordusu, sizin kabuslarınızdan doğacak! Hazırlanın, çünkü hepiniz... Onun gölgesinde kaybolacaksınız!
Bu konuşmayı gerçekleştirmesinin ardından elindeki mikrofonu yere fırlatıyor! John bulunduğu durumu korurken, Dark STG ise ona dönüyor. Yaşananların ardından kameraların kapandığını görüyoruz.
GM The Miz arka alanda alelacele yürüyor. Uzun ve sıkıcı bir koridoru geçtikten sonra bir odanın kapısına varıyor. Tam açmak için kapı koluna yeltendiği esnada kapı açılıyor.
Boss yazılı kapıdan çıkan kişi Chris Brookes! Suratındaki yaralar, Prince of PGW gecesinden Miz'in yadigarı.
The Miz: Sen- Sen hangi yüzle buraya geliyorsun? Uzaklaştırmadım mı seni ben?
Chris Brookes: Rock... Olanlar hakkında benimle görüşmek istedi. Suratımı yumruklamayacaksan sana da her şeyi açıklayabilirim.... Diyecektim ama sanırım hala öfkelisin.
The Miz: Öfkeli miyim? Peki ya ne olmalıydım? Mutlu mu? Gururlu mu? Sadece öfkeli olduğuma dua et Chris... Sana güvenmiştim. Bu şirkette en yakın gördüğüm isimlerden biriydin. Seni ailemle tanıştırdım. Evimde ağırladım seni Chris. Sana o kadar güvendim. Bunu bana nasıl yaparsın? NASIL?
Chris Brookes: Yapmadım zaten. Onu hastanelik eden de onunla yakınlaşan da ben değilim!
The Miz Brookes'un boğazına yapışıp onu duvara yaslıyor.
The Miz: Yakınlaşan mı?.. Ya şimdi bana bir isim verirsin ya da ömrünün sonuna dek bunu yerine getirmemenin pişmanlığını yaşarsın... KİM?! KONUŞ!
Chris Brookes: Yapmadım zaten. Onu hastanelik eden de onunla yakınlaşan da ben değilim!
The Miz Brookes'un boğazına yapışıp onu duvara yaslıyor.
The Miz: Yakınlaşan mı?.. Ya şimdi bana bir isim verirsin ya da ömrünün sonuna dek bunu yerine getirmemenin pişmanlığını yaşarsın... KİM?! KONUŞ!
Chris Brookes: ...
Miz bir süre umutla Chris'e baksa da en ufak bir çözülme yok. Adam gık demiyor. Miz hayal kırıklığı ve öfkeyle onu ittiriyor. Eliyle çıkışı gösterip...
The Miz: Defol! Fight Club'a kadar uzaklaştırıldın. Derhal toz ol bu arenadan!
Chris'te, itilip kakılmanın onur kırıcılığı görülüyor. Ancak karşı da gelmiyor Miz'e. O uzaklaşırken Miz pancar gibi olmuş suratıyla onun gidişini izliyor. Kameralar kapanıyor.
Miz bir süre umutla Chris'e baksa da en ufak bir çözülme yok. Adam gık demiyor. Miz hayal kırıklığı ve öfkeyle onu ittiriyor. Eliyle çıkışı gösterip...
The Miz: Defol! Fight Club'a kadar uzaklaştırıldın. Derhal toz ol bu arenadan!
Chris'te, itilip kakılmanın onur kırıcılığı görülüyor. Ancak karşı da gelmiyor Miz'e. O uzaklaşırken Miz pancar gibi olmuş suratıyla onun gidişini izliyor. Kameralar kapanıyor.
past today
after judgment day's meeting
Biraz önce kapanan kameralar açılıyor. Kameraların el verdiği yer ringimiz değil, arenanın içerisi de. Şova gelmiş olan seyirciler bu görüntüleri Titantron'dan izliyorlar, ekranları başından şovu takip eden Prestige Grand Wrestling sevdalıları ise bu görüntüleri tam ekran şeklinde karşılarında buluyorlar. Pekala, burası da neresi? Burası arenanın dışarısı ama oranın uzağı değil. Burası Molsen Centre yakınlarındaki Montreal sokakları. Karşımızda bir grup güreşçinin yer aldığını görüyoruz. Bu isimler ağır adımlarla sokakta ilerleme halindeler.
Wyatt Family tam olarak karşımızda bulunuyor. Kendilerini tanıyanların fotoğraf çekme isteklerini, tanımayanların ise garipser bakışlarını reddederek ilerleme halindeler. Bray Wyatt tam ortalarında, bir adım önden ilerliyor. Ailenin diğer fertleri olan Velveteen Dream, Randy Orton, Braun Strowman ve Erick Rowan ise yanında yürüme halindeler, hepsi bu durumu sürdürürken; Bray'in konuşmaya başladığını görüyoruz.
Bray Wyatt: Ah, ah, ah... Ne demeli? Prince of Prestige Grand Wrestling 2024, siz ruhsuzlar sürüsü! Duymuş muydunuz, oradaki fısıldamaları; çığlıkları? Onlar bana konuşuyor, ben ise aklımı alamıyorum. Üzerinden geçen her saniye, her an. Size bir sır vereyim, sadece bana değil; size de konuşuyorlar. Bir çağrı söz konusu, çağrılıyoruz. Yokluğun inanılmaz rahatlığı hepimizi yanına istiyor, ondan kaçmak mümkün değil; onun kolları sonsuzdur. Benim gibi... (bir süre duraksıyorlar, Bray'in kaldığı yerden yürümeye devam etmesi ile devam ediyorlar) Ne oldu, beni tanıyamadınız mı? Hatırlatmakta fayda var, ben ne bir adamım; ne de bir isim. Sizin için bir mit olarak kalmayı yeğlemem, kaosun içerisine doğan bir fırtınayım; her şeyin başladığı noktayım. İçerisindeki her şeyin bana döneceği bu evrende, kendinizi hüküm dağıtanlar olarak ilan etmeyi kendinize hak mı görüyorsunuz? Güzel deneme lakin atlanılan önemli bir nokta var. Hüküm, yalnızca yaratıcıdan gelir. Karanlıkla dans etmenizin takibinde, kendinizi efendi olarak nitelendiriyorsunuz; huh? Böyle ağır bir yükün altına girmeyi hiçbirinize tavsiye etmem, folks! (gülüyor) Siz karanlıkta dans ettiğinizi sanıyorsunuz, ama benim gölgemde yürüyorsunuz. Bana adım attırmayın.
Bu isimler yürümeyi sürdürüyorlar, bu sözlerin ardından hepsinin kendinden emin bir ruh haliyle birlikte güldüklerini görüyoruz. Aradan kısa bir sürenin geçmesiyle birlikte, Bray konuşmasını kaldığı yerden sürdürüyor.
Bray Wyatt: Prince of Prestige Grand Wrestling 2024'ü berbat etmenize ne demeli? O tacın itibarını, şanını ve kutsallığını hiçe saydınız. Bu yaptığınız sadece kutsal bir kuralı hiçe saymaktı. Bunun bedelini ödemeden yolunuza devam etmeyi mi planlıyordunuz yolsuzlar? Bray Wyatt'ın sahnesine ondan izinsiz çıkmanız ve işleri iyice çirkin bir hale sokarak Bryan'ın tacını almasını; sizlerin çocuk zekasında olmanıza mı bağlamalıyız? (gülüyor) Asla! Maalesef bu bedeli ödemeniz de mümkün değil ama ben sizin için bir yol haritası çizdim. Elbette ki takip edilmesi basit olan bir yol değil bu. Hayır, hayır... Bu yol dikenli teller, zehirli otlar ve vahşi akbabalarla dolu. Bu yolculuk süresince attığınız her adımda canınız yanacak, bedeniniz kanayacak. Öyle ki, ruhunuz lime lime olacak! Mesele şu ki, o yolun sonunda; sizi bekleyen bir ışık yok. Orada sadece ben varım ve benim gözlerim, görebileceğiniz son şey olacak. Siz sokak dövüşçüleri...
Hepsi kahkaha atmaya başlıyorlar, gülmekten patlıyorlar! Bu durum epey bir sürüyor, ciddiyete dönmeleri uzunca bir zaman gerektiriyor. Nihayet duruyorlar, Bray konuşmaya devam ediyor.
Bray Wyatt: Güzel fakat bunu bir iddia olarak ortada bırakmamak gerekiyor. Güzel, size kendinizi kanıtlama fırsatı tanıyacağım. Kolay değil, burada yani sokaklarda; bazı şeyler çok farklı işler. Sizi birbirine bırakmaktan çekiniyorum. Eğer aptalca bir kavganın içerisine sürüklenmeye devam edeceklerse, birbirlerini burada öldürebilirler. Herhangi bir yanlışlık yok, birbirlerini öldürebilirler. Montreal'deyiz, burası arena değil. Burası, hayatta kalmanın tek kural olduğu yer. Eklemek istiyorum, eğer onları bir başlarına bırakacak olursam; iki ay içinde birbirlerini yiyip bitirirlerdi! Ortada bir takım, ekip kalmazdı. Judgment Day'i bir süreliğine daha canlı tuttum, hayat verdim. Beklemeyi sevmem, sabırsızımdır. Ne de olsa karanlık her zaman daha hızlı harekete geçer. Kanınız kaynıyor, o halde sizi bekliyorum. Sokakta gerçek kimliklerinizi, nasıl sokak dövüşçüleri olduğunuzu bizlere gösterin! Kendi ellerimle sizi yerle bir etmek yerine, size bu fırsatı sunuyorum. Burası son kale, buradan ekip olarak canlı ve sağlam bir şekilde çıkarsanız; belki o zaman gerçek mücadeleye, ortada PGW Pure Championship'in olduğu mücadeleye; Randy Orton'un karşısına çıkabilirsiniz. It's your turn, we are here.
Bray eliyle kamerayı ittiriyor, bu görüntüler de üst üste getiriliyor. Kameranın çevrildiği yer, PAYBACK şovunun gerçekleştirildiği Molsen Centre'nin arka alanı. Arka alandayız, karşımızda Judgment Day'in bütün üyeleri var. Liv Morgan, Carlito, Dirty Dom, JD McDonagh, Finn Bálor ve Damian Priest... Tansiyonun yüksek, şovun başında yaşadıkları gerilime rağmen; hep birlikte bir odanın içerisinde bulunduklarını görüyoruz. Farklı yerlerde oturuyor olsalar da, birlikte izliyorlar bu görüntüleri. Kendilerine yapılan çağrı ortada, Damian'ın bir şeyler söylediğini işitiyoruz.
Damian Priest: Olacak şeyi biliyorsunuz, it's time to go.
Liv Morgan dışındaki bütün üyelerin ayağa kalkıyorlar ve hızla harekete geçiyorlar. Hepsi teker teker kapı eşiğinden geçerek odayı terk ediyor ve oraya doğru yola koyuluyor. Aralarından en son çıkan Damian olacakken, bir ses ona sesleniyor. Bu Liv'in sesi, Damian ona dönüyor.
Liv Morgan: Bunu al.
Liv, Damian'a bir beyzbol sopası uzatıyor! Damian ise kafasını sallaması ve Liv'e dönerek sırıtmasının ardından o sopayı alıyor ve ayrılıyor. Şimdi onun da odayı terk ederek yola koyulduğunu, Wyatt Family'nin beklediği yere gittiğini görüyoruz.
after judgment day's meeting
Biraz önce kapanan kameralar açılıyor. Kameraların el verdiği yer ringimiz değil, arenanın içerisi de. Şova gelmiş olan seyirciler bu görüntüleri Titantron'dan izliyorlar, ekranları başından şovu takip eden Prestige Grand Wrestling sevdalıları ise bu görüntüleri tam ekran şeklinde karşılarında buluyorlar. Pekala, burası da neresi? Burası arenanın dışarısı ama oranın uzağı değil. Burası Molsen Centre yakınlarındaki Montreal sokakları. Karşımızda bir grup güreşçinin yer aldığını görüyoruz. Bu isimler ağır adımlarla sokakta ilerleme halindeler.
Wyatt Family tam olarak karşımızda bulunuyor. Kendilerini tanıyanların fotoğraf çekme isteklerini, tanımayanların ise garipser bakışlarını reddederek ilerleme halindeler. Bray Wyatt tam ortalarında, bir adım önden ilerliyor. Ailenin diğer fertleri olan Velveteen Dream, Randy Orton, Braun Strowman ve Erick Rowan ise yanında yürüme halindeler, hepsi bu durumu sürdürürken; Bray'in konuşmaya başladığını görüyoruz.
Bray Wyatt: Ah, ah, ah... Ne demeli? Prince of Prestige Grand Wrestling 2024, siz ruhsuzlar sürüsü! Duymuş muydunuz, oradaki fısıldamaları; çığlıkları? Onlar bana konuşuyor, ben ise aklımı alamıyorum. Üzerinden geçen her saniye, her an. Size bir sır vereyim, sadece bana değil; size de konuşuyorlar. Bir çağrı söz konusu, çağrılıyoruz. Yokluğun inanılmaz rahatlığı hepimizi yanına istiyor, ondan kaçmak mümkün değil; onun kolları sonsuzdur. Benim gibi... (bir süre duraksıyorlar, Bray'in kaldığı yerden yürümeye devam etmesi ile devam ediyorlar) Ne oldu, beni tanıyamadınız mı? Hatırlatmakta fayda var, ben ne bir adamım; ne de bir isim. Sizin için bir mit olarak kalmayı yeğlemem, kaosun içerisine doğan bir fırtınayım; her şeyin başladığı noktayım. İçerisindeki her şeyin bana döneceği bu evrende, kendinizi hüküm dağıtanlar olarak ilan etmeyi kendinize hak mı görüyorsunuz? Güzel deneme lakin atlanılan önemli bir nokta var. Hüküm, yalnızca yaratıcıdan gelir. Karanlıkla dans etmenizin takibinde, kendinizi efendi olarak nitelendiriyorsunuz; huh? Böyle ağır bir yükün altına girmeyi hiçbirinize tavsiye etmem, folks! (gülüyor) Siz karanlıkta dans ettiğinizi sanıyorsunuz, ama benim gölgemde yürüyorsunuz. Bana adım attırmayın.
Bu isimler yürümeyi sürdürüyorlar, bu sözlerin ardından hepsinin kendinden emin bir ruh haliyle birlikte güldüklerini görüyoruz. Aradan kısa bir sürenin geçmesiyle birlikte, Bray konuşmasını kaldığı yerden sürdürüyor.
Bray Wyatt: Prince of Prestige Grand Wrestling 2024'ü berbat etmenize ne demeli? O tacın itibarını, şanını ve kutsallığını hiçe saydınız. Bu yaptığınız sadece kutsal bir kuralı hiçe saymaktı. Bunun bedelini ödemeden yolunuza devam etmeyi mi planlıyordunuz yolsuzlar? Bray Wyatt'ın sahnesine ondan izinsiz çıkmanız ve işleri iyice çirkin bir hale sokarak Bryan'ın tacını almasını; sizlerin çocuk zekasında olmanıza mı bağlamalıyız? (gülüyor) Asla! Maalesef bu bedeli ödemeniz de mümkün değil ama ben sizin için bir yol haritası çizdim. Elbette ki takip edilmesi basit olan bir yol değil bu. Hayır, hayır... Bu yol dikenli teller, zehirli otlar ve vahşi akbabalarla dolu. Bu yolculuk süresince attığınız her adımda canınız yanacak, bedeniniz kanayacak. Öyle ki, ruhunuz lime lime olacak! Mesele şu ki, o yolun sonunda; sizi bekleyen bir ışık yok. Orada sadece ben varım ve benim gözlerim, görebileceğiniz son şey olacak. Siz sokak dövüşçüleri...
Hepsi kahkaha atmaya başlıyorlar, gülmekten patlıyorlar! Bu durum epey bir sürüyor, ciddiyete dönmeleri uzunca bir zaman gerektiriyor. Nihayet duruyorlar, Bray konuşmaya devam ediyor.
Bray Wyatt: Güzel fakat bunu bir iddia olarak ortada bırakmamak gerekiyor. Güzel, size kendinizi kanıtlama fırsatı tanıyacağım. Kolay değil, burada yani sokaklarda; bazı şeyler çok farklı işler. Sizi birbirine bırakmaktan çekiniyorum. Eğer aptalca bir kavganın içerisine sürüklenmeye devam edeceklerse, birbirlerini burada öldürebilirler. Herhangi bir yanlışlık yok, birbirlerini öldürebilirler. Montreal'deyiz, burası arena değil. Burası, hayatta kalmanın tek kural olduğu yer. Eklemek istiyorum, eğer onları bir başlarına bırakacak olursam; iki ay içinde birbirlerini yiyip bitirirlerdi! Ortada bir takım, ekip kalmazdı. Judgment Day'i bir süreliğine daha canlı tuttum, hayat verdim. Beklemeyi sevmem, sabırsızımdır. Ne de olsa karanlık her zaman daha hızlı harekete geçer. Kanınız kaynıyor, o halde sizi bekliyorum. Sokakta gerçek kimliklerinizi, nasıl sokak dövüşçüleri olduğunuzu bizlere gösterin! Kendi ellerimle sizi yerle bir etmek yerine, size bu fırsatı sunuyorum. Burası son kale, buradan ekip olarak canlı ve sağlam bir şekilde çıkarsanız; belki o zaman gerçek mücadeleye, ortada PGW Pure Championship'in olduğu mücadeleye; Randy Orton'un karşısına çıkabilirsiniz. It's your turn, we are here.
Bray eliyle kamerayı ittiriyor, bu görüntüler de üst üste getiriliyor. Kameranın çevrildiği yer, PAYBACK şovunun gerçekleştirildiği Molsen Centre'nin arka alanı. Arka alandayız, karşımızda Judgment Day'in bütün üyeleri var. Liv Morgan, Carlito, Dirty Dom, JD McDonagh, Finn Bálor ve Damian Priest... Tansiyonun yüksek, şovun başında yaşadıkları gerilime rağmen; hep birlikte bir odanın içerisinde bulunduklarını görüyoruz. Farklı yerlerde oturuyor olsalar da, birlikte izliyorlar bu görüntüleri. Kendilerine yapılan çağrı ortada, Damian'ın bir şeyler söylediğini işitiyoruz.
Damian Priest: Olacak şeyi biliyorsunuz, it's time to go.
Liv Morgan dışındaki bütün üyelerin ayağa kalkıyorlar ve hızla harekete geçiyorlar. Hepsi teker teker kapı eşiğinden geçerek odayı terk ediyor ve oraya doğru yola koyuluyor. Aralarından en son çıkan Damian olacakken, bir ses ona sesleniyor. Bu Liv'in sesi, Damian ona dönüyor.
Liv Morgan: Bunu al.
Liv, Damian'a bir beyzbol sopası uzatıyor! Damian ise kafasını sallaması ve Liv'e dönerek sırıtmasının ardından o sopayı alıyor ve ayrılıyor. Şimdi onun da odayı terk ederek yola koyulduğunu, Wyatt Family'nin beklediği yere gittiğini görüyoruz.
10 minutes later
rue drummond
Kameralar tekrardan Wyatt Family'nin beklediği yere dönüyor. Bray'in sırıtmaya başladığını, arkasındaki aile fertlerinin de kavgaya girişmek üzere gerildiklerini görüyoruz. Bunun nedeni gayet açık, Judgment Day bu sözlere kulağını tıkamadı ve meydan okumayı kabul etti. Bu bir profesyonel güreş ürünü değil, sokak kavgası olacak anlamına geliyor. Bray'in öfkesini sırıtma ile bastırmaya çalıştığını anlamak zor değil. Kendisi karşısından gelen kişilere, yani Judgment Day'e, bir şeyler söyleme başlıyor.
Bray Wyatt: Here you are! Oh, Damian! Look at you! (beyzbol sopasını işaret ediyor gerilmesini saklamaya çalışarak)
Damian Priest: Senin dediğin gibi Bray, sokak dövüşü. Bizler sokak dövüşçüleriyiz, burada çizilmiş sınırlar yoktur. So...
JD bunu yanlış anlamış olmalı ki, saldırmaya başlıyor! Arkadaşları onunla eş zamanlı olarak harekete geçemedi! JD tek başına, 5 kişinin üstüne koşuyor! Finn'in arkasından her ne kadar ''Sakin ol!'' diyerek bağırmış olmasına rağmen nafile... Damian ekip arkadaşlarını bu kontrolsüz başlangıcın ardından peşlerinden gitmelerine izin vermiyor. JD duvara kafa atmak üzere koştuğunu ve Bray'in üstüne atladığını görüyoruz! Lou Thesz Press ile Bray'in üstüne çıkmasının ardından onun yüzünü hedef aldığı yumrukları savurmaya başlıyor! Bu fazla sürmüyor çünkü Velveteen, Randy, Erick ile Braun'un onu bir kenara atmalarının ardından üst üste tekmeler ve yumruklar attıklarını görüyoruz! JD perişan olmuş halde, Braun hızını alamıyor ve saçından çekiştirerek ayağa kaldırdığı JD'yi, sokak üzerindeki mağazalardan bir tanesinin camına Biel ile fırlattığını görüyoruz! Cam tuzla buz oluyor, JD acı içinde yerde! Kesikleri var, kanama söz konusu. Bray kahkaha atıyor ve gelmeleri yönünde beden hareketleri yapıyor. Damian bir acı içindeki JD'ye, bir de Bray'e bakıyor. Sonrasında elini havaya kaldırdığını ve gür bir sesle bağırdığını gözlemliyoruz.
Damian Priest: Run!
Birbirlerine doğru koşmaya başlıyorlar! Kavga başladı! Braun ile Erick, Damian'a doğru koşuyorlar! Onu etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar! Damian'ın bu ikiliyi beyzbol sopası ile sırasıyla iki isme de vurarak savuşturmasını izliyoruz. Diğer taraftan Dominik ile Randy eşleşmesi var, birbirlerini yumruklama halindeler. Velveteen'den, Finn'e Big Boot! Finn eğiliyor ve arkasına dönen Velveteen'e Elbow Smash yapıyor! Bunun etkisiyle Velveteen tek dizinin üstüne çöküyor, Finn; DDT yapmak istiyor fakat Velveteen ayaklarından çekerek onu yere yatırıyor ve üstüne geçmesinin ardından yumruklar atıyor! Bir süre bunu sürdürüyorlar, Finn ani bir manevra ile bu durumu tam tersine çeviriyor ve üste geçip yumruklar savuran o oluyor. Bu ikilinin yerde didişmesi sürüyor, Carlito ile Bray de kavga halindeler! Bu isimler çıldırmış olmalılar! Montreal'in göbeğinde kavgaya tutumuş haldeler, bütün kameralar onları çekiyor. İnsanlar işlerini güçlerini bırakmış bir vaziyette bu isimleri izliyorlar!
Ortalık kan gölüne dönüyor adeta! Damian öyle bir kontrolden çıktı ki, Braun ile Erick'in yüzüne yüzüne vuruyor! Yüzleri yara bere içinde, kafalarından kanlar akıyor. Benzetti, Damian onları benzetti tam manasıyla! Bununla doymuyor, sırtlarına; bacaklarına vurma ile devam ediyor. Dominik ile Randy yumruklaşmasında üstün çıkan taraf Dominik, Randy'i yere uzandırmış. Dominik, Randy'nin tişörtünü çıkartmasının ardından; onun bir kolunu tutuyor ve kaldırım üzerinde sürüklemeye başlıyor! Bu korkunç, inanılır gibi değil! Randy'nin vücudu kesikler içerisinde! Açılmalar, kanamalar var! Dominik bununla yetinmiyor, kafasının arka tarafından tuttuğu Randy'nin yüzünü kaldırıma doğru bastırıyor! Bu bir kavga değil, işkence gibi! Velveteen ile Finn'in kavgası ayağa taşınmış, birbirlerini yumruklamayı sürdürüyorlar. Velveteen, eğilerek karşısındaki ismi arabanın kaputuna kadar götürüyor! Finn onun sırtına sırtına vuruyor! Velveteen kafasını kaldırdığında, Finn parmağını onun gözüne sokuyor! Velveteen ciyaklıyor! Finn rahatlıyor, sonrasında Velveteen'in kafasını tuttuktan sonra üst üste arabanın kaputuna vuruyor! Arabadan alarm sesi çıkıyor, kaput içe gömülüyor. Finn şimdi, onu arabanın camının üstüne denk getiriyor. Kendisi de öndeki SUV'nin üstüne çıkıyor ve atlıyor! Coup de Grâce! Cam yok oldu! Cam kırıldı! Vahşet görüntüleri bunlar!
Wyatt Family için işler hiç de iyi gitmiyor. Birisi hariç, o da Bray Wyatt! Carlito'ya karşı baskın! Bray'den betonun üstünde Sister Abigail geliyor!
Bu hareket tamamlanmadan, Damian arkadan sopa ile yapıştırıyor Bray'e! Sonrasında dizini onun sırtına koyup, boğazına sopayı koyarak onu boğduğunu görüyoruz. Bray'in etkisi kalmadığında da bunu sonlandırıyor. Ayakta kalan Judgment Day üyeleri, bir araya geliyorlar. Kaza raporuna geldiğimizde: Bray, Velveteen ve Randy'nin acı içerisinde yerde yattıklarını, Erick, Braun ve JD'nin sakatlanmış bir şekilde, kan içerisinde uzandıklarını görüyoruz. Erick, Braun ve JD'nin durumu ciddi. Ne gerilimdi ama! Ayakta kalan Judgment Day üyeleri, JD'nin yanına gidiyorlar ve onu tokatlayarak kendisine getirmeye çalışıyorlar. Bu görüntülerin ardından kameralar kapanıyor ve reklamlar giriyor.
rue drummond
Kameralar tekrardan Wyatt Family'nin beklediği yere dönüyor. Bray'in sırıtmaya başladığını, arkasındaki aile fertlerinin de kavgaya girişmek üzere gerildiklerini görüyoruz. Bunun nedeni gayet açık, Judgment Day bu sözlere kulağını tıkamadı ve meydan okumayı kabul etti. Bu bir profesyonel güreş ürünü değil, sokak kavgası olacak anlamına geliyor. Bray'in öfkesini sırıtma ile bastırmaya çalıştığını anlamak zor değil. Kendisi karşısından gelen kişilere, yani Judgment Day'e, bir şeyler söyleme başlıyor.
Bray Wyatt: Here you are! Oh, Damian! Look at you! (beyzbol sopasını işaret ediyor gerilmesini saklamaya çalışarak)
Damian Priest: Senin dediğin gibi Bray, sokak dövüşü. Bizler sokak dövüşçüleriyiz, burada çizilmiş sınırlar yoktur. So...
JD bunu yanlış anlamış olmalı ki, saldırmaya başlıyor! Arkadaşları onunla eş zamanlı olarak harekete geçemedi! JD tek başına, 5 kişinin üstüne koşuyor! Finn'in arkasından her ne kadar ''Sakin ol!'' diyerek bağırmış olmasına rağmen nafile... Damian ekip arkadaşlarını bu kontrolsüz başlangıcın ardından peşlerinden gitmelerine izin vermiyor. JD duvara kafa atmak üzere koştuğunu ve Bray'in üstüne atladığını görüyoruz! Lou Thesz Press ile Bray'in üstüne çıkmasının ardından onun yüzünü hedef aldığı yumrukları savurmaya başlıyor! Bu fazla sürmüyor çünkü Velveteen, Randy, Erick ile Braun'un onu bir kenara atmalarının ardından üst üste tekmeler ve yumruklar attıklarını görüyoruz! JD perişan olmuş halde, Braun hızını alamıyor ve saçından çekiştirerek ayağa kaldırdığı JD'yi, sokak üzerindeki mağazalardan bir tanesinin camına Biel ile fırlattığını görüyoruz! Cam tuzla buz oluyor, JD acı içinde yerde! Kesikleri var, kanama söz konusu. Bray kahkaha atıyor ve gelmeleri yönünde beden hareketleri yapıyor. Damian bir acı içindeki JD'ye, bir de Bray'e bakıyor. Sonrasında elini havaya kaldırdığını ve gür bir sesle bağırdığını gözlemliyoruz.
Damian Priest: Run!
Birbirlerine doğru koşmaya başlıyorlar! Kavga başladı! Braun ile Erick, Damian'a doğru koşuyorlar! Onu etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar! Damian'ın bu ikiliyi beyzbol sopası ile sırasıyla iki isme de vurarak savuşturmasını izliyoruz. Diğer taraftan Dominik ile Randy eşleşmesi var, birbirlerini yumruklama halindeler. Velveteen'den, Finn'e Big Boot! Finn eğiliyor ve arkasına dönen Velveteen'e Elbow Smash yapıyor! Bunun etkisiyle Velveteen tek dizinin üstüne çöküyor, Finn; DDT yapmak istiyor fakat Velveteen ayaklarından çekerek onu yere yatırıyor ve üstüne geçmesinin ardından yumruklar atıyor! Bir süre bunu sürdürüyorlar, Finn ani bir manevra ile bu durumu tam tersine çeviriyor ve üste geçip yumruklar savuran o oluyor. Bu ikilinin yerde didişmesi sürüyor, Carlito ile Bray de kavga halindeler! Bu isimler çıldırmış olmalılar! Montreal'in göbeğinde kavgaya tutumuş haldeler, bütün kameralar onları çekiyor. İnsanlar işlerini güçlerini bırakmış bir vaziyette bu isimleri izliyorlar!
Ortalık kan gölüne dönüyor adeta! Damian öyle bir kontrolden çıktı ki, Braun ile Erick'in yüzüne yüzüne vuruyor! Yüzleri yara bere içinde, kafalarından kanlar akıyor. Benzetti, Damian onları benzetti tam manasıyla! Bununla doymuyor, sırtlarına; bacaklarına vurma ile devam ediyor. Dominik ile Randy yumruklaşmasında üstün çıkan taraf Dominik, Randy'i yere uzandırmış. Dominik, Randy'nin tişörtünü çıkartmasının ardından; onun bir kolunu tutuyor ve kaldırım üzerinde sürüklemeye başlıyor! Bu korkunç, inanılır gibi değil! Randy'nin vücudu kesikler içerisinde! Açılmalar, kanamalar var! Dominik bununla yetinmiyor, kafasının arka tarafından tuttuğu Randy'nin yüzünü kaldırıma doğru bastırıyor! Bu bir kavga değil, işkence gibi! Velveteen ile Finn'in kavgası ayağa taşınmış, birbirlerini yumruklamayı sürdürüyorlar. Velveteen, eğilerek karşısındaki ismi arabanın kaputuna kadar götürüyor! Finn onun sırtına sırtına vuruyor! Velveteen kafasını kaldırdığında, Finn parmağını onun gözüne sokuyor! Velveteen ciyaklıyor! Finn rahatlıyor, sonrasında Velveteen'in kafasını tuttuktan sonra üst üste arabanın kaputuna vuruyor! Arabadan alarm sesi çıkıyor, kaput içe gömülüyor. Finn şimdi, onu arabanın camının üstüne denk getiriyor. Kendisi de öndeki SUV'nin üstüne çıkıyor ve atlıyor! Coup de Grâce! Cam yok oldu! Cam kırıldı! Vahşet görüntüleri bunlar!
Wyatt Family için işler hiç de iyi gitmiyor. Birisi hariç, o da Bray Wyatt! Carlito'ya karşı baskın! Bray'den betonun üstünde Sister Abigail geliyor!
Bu hareket tamamlanmadan, Damian arkadan sopa ile yapıştırıyor Bray'e! Sonrasında dizini onun sırtına koyup, boğazına sopayı koyarak onu boğduğunu görüyoruz. Bray'in etkisi kalmadığında da bunu sonlandırıyor. Ayakta kalan Judgment Day üyeleri, bir araya geliyorlar. Kaza raporuna geldiğimizde: Bray, Velveteen ve Randy'nin acı içerisinde yerde yattıklarını, Erick, Braun ve JD'nin sakatlanmış bir şekilde, kan içerisinde uzandıklarını görüyoruz. Erick, Braun ve JD'nin durumu ciddi. Ne gerilimdi ama! Ayakta kalan Judgment Day üyeleri, JD'nin yanına gidiyorlar ve onu tokatlayarak kendisine getirmeye çalışıyorlar. Bu görüntülerin ardından kameralar kapanıyor ve reklamlar giriyor.
Enzo Amore: Ne diyosun kızım, Lesnar'a uppercutı bi geçirdim, topukları kıçına vura vura kaçtı.
Arka alandayız. Yeni takımlar şampiyonlarından biri olan Enzo Amore'yi görüyoruz. Arka alanda Cathy Kelley'e yürüdüğünü görüyoruz. Cathy'nin yüz ifadesinden, zorlama bir şekilde onayladığını görüyoruz.
Cathy Kelley: Yani sen bir gecede hem Big Show'u hem de Mark Henry'i dövdün, Brock Lesnar'ı tek yumrukla kaçırdın ve Staphanie McMahon ile yattın?
Arka alandayız. Yeni takımlar şampiyonlarından biri olan Enzo Amore'yi görüyoruz. Arka alanda Cathy Kelley'e yürüdüğünü görüyoruz. Cathy'nin yüz ifadesinden, zorlama bir şekilde onayladığını görüyoruz.
Cathy Kelley: Yani sen bir gecede hem Big Show'u hem de Mark Henry'i dövdün, Brock Lesnar'ı tek yumrukla kaçırdın ve Staphanie McMahon ile yattın?
Enzo Amore: Son konuda istersen sana örnek gös-
???: Hop hop hop, buradan sonrasını ben devralayım Cathy, sen başka şeyle ilgilen.
Kadraja giren isim Chris Brookes oluyor. Cathy fırsattan yararlanarak, koşarak kaçıyor tabiri caizse. Enzo ise ne diyeceğini bilmeden Chris'e bakıyor. Bir şey söyleyecek gibi oluyor ama duruyor. Brookes da bir şey demiyor. Aralarında sessizlik oluyor.
Enzo Amore: Neden?
???: Hop hop hop, buradan sonrasını ben devralayım Cathy, sen başka şeyle ilgilen.
Kadraja giren isim Chris Brookes oluyor. Cathy fırsattan yararlanarak, koşarak kaçıyor tabiri caizse. Enzo ise ne diyeceğini bilmeden Chris'e bakıyor. Bir şey söyleyecek gibi oluyor ama duruyor. Brookes da bir şey demiyor. Aralarında sessizlik oluyor.
Enzo Amore: Neden?
Chris Brookes: Tebrikler Enzo. Senin başına sorun çıkartıp, seni yarı yolda bırakmama rağmen, takımlar kemerini kazanmayı başardın. Ayrıca özür dilerim. Senin için her şeyi mahvettim.
Enzo Amore: Teşekkür ederim. Kemeri sana da göstermek isterdim de, üstümde fazlalık yük oluyor diye Roman'a verdim. Benim için normal bir şey, anlıyorsun değil mi? John Cena benim ayakkabılarımı taşıyan bir adamdı. Bir gün kemerimi taşımasını istedim ve bu onu yıldız yaptı.
Chris Brookes: Anlıyorum...
Brookes'un yüzünde buruk bir gülümseme oluyor. Enzo bunu fark edince, omzuna hafiften vuruyor ama yine de Brookes'da bir şey değişmiyor.
Enzo Amore: O gece, neden yaptın? Amacımıza ulaşabilirdik, takımlar kemerlerini birlikte kazanabilirdik. Miz ile aran hep iyiydi. Ne oldu Brookes, neden yaptın? Neden Maryse'e saldırdın?
Enzo Amore: Teşekkür ederim. Kemeri sana da göstermek isterdim de, üstümde fazlalık yük oluyor diye Roman'a verdim. Benim için normal bir şey, anlıyorsun değil mi? John Cena benim ayakkabılarımı taşıyan bir adamdı. Bir gün kemerimi taşımasını istedim ve bu onu yıldız yaptı.
Chris Brookes: Anlıyorum...
Brookes'un yüzünde buruk bir gülümseme oluyor. Enzo bunu fark edince, omzuna hafiften vuruyor ama yine de Brookes'da bir şey değişmiyor.
Enzo Amore: O gece, neden yaptın? Amacımıza ulaşabilirdik, takımlar kemerlerini birlikte kazanabilirdik. Miz ile aran hep iyiydi. Ne oldu Brookes, neden yaptın? Neden Maryse'e saldırdın?
Chris Brookes: Ben sade-
Enzo Amore: Sen neden buradasın, geçen hafta yediğin dayaktan akıllanmadın mı?
Brookes, Enzo'nun kendisine söylediğini sanarak şaşırıyor. Ancak arkasından bir el gelip omzuna dokunuyor. Brookes elin sahibine bakıyor. Bu isim Val Venis.
Val Venis: Bana bak bücür, sen hiçbir şey yapmadın. Sen şampiyon bile değilsin. Roman sırf Rock'u kızdırmak için seni kullandı ve takım kemerlerini çaldı.
Enzo Amore: Ya bi boşu kes be adam. Roman ve ben size koyduk diye ağlıyorsunuz. Ben Roman ile en yakınım anlıyor musun, o benim en iyi arkadaşım.
Enzo lafını söyledikten sonra bir anda dediği şeyi fark ediyor. Chris Brookes'a bakıyor. Brookes hafifçe kafasını sallıyor. Yüzünden düşen bin parça. Enzo panikliyor.
Enzo Amore: Ben... Şey Chris öyle demedim yani... Şey ben... Benim bir işim var, kaçmam lazım. Sonra konuşuruz, tamam mı?
Enzo Amore hızlı bir şekilde alandan uzaklaşıyor. Val Venis hafifçe kafasını sallıyor. Sesli söylemese de ağzını okuduğumuzda aptal dediğini duyuyoruz. Ancak Enzo'yu boşverip yanındaki Brookes'a bakıyor. Brookes'un suratına dikkatli bakınca, yediği dayağın şişliklerini görüyor. Brookes'a üzüldüğünü görebiliyoruz.
Val Venis: Suratın berbat olmuş.
Chris Brookes: Biliyorum.
Enzo Amore: Sen neden buradasın, geçen hafta yediğin dayaktan akıllanmadın mı?
Brookes, Enzo'nun kendisine söylediğini sanarak şaşırıyor. Ancak arkasından bir el gelip omzuna dokunuyor. Brookes elin sahibine bakıyor. Bu isim Val Venis.
Val Venis: Bana bak bücür, sen hiçbir şey yapmadın. Sen şampiyon bile değilsin. Roman sırf Rock'u kızdırmak için seni kullandı ve takım kemerlerini çaldı.
Enzo Amore: Ya bi boşu kes be adam. Roman ve ben size koyduk diye ağlıyorsunuz. Ben Roman ile en yakınım anlıyor musun, o benim en iyi arkadaşım.
Enzo lafını söyledikten sonra bir anda dediği şeyi fark ediyor. Chris Brookes'a bakıyor. Brookes hafifçe kafasını sallıyor. Yüzünden düşen bin parça. Enzo panikliyor.
Enzo Amore: Ben... Şey Chris öyle demedim yani... Şey ben... Benim bir işim var, kaçmam lazım. Sonra konuşuruz, tamam mı?
Enzo Amore hızlı bir şekilde alandan uzaklaşıyor. Val Venis hafifçe kafasını sallıyor. Sesli söylemese de ağzını okuduğumuzda aptal dediğini duyuyoruz. Ancak Enzo'yu boşverip yanındaki Brookes'a bakıyor. Brookes'un suratına dikkatli bakınca, yediği dayağın şişliklerini görüyor. Brookes'a üzüldüğünü görebiliyoruz.
Val Venis: Suratın berbat olmuş.
Chris Brookes: Biliyorum.
Val Venis: Peki iyi misin?
Chris Brookes: Bilmiyorum. Sanırım ama kötü olmama az kaldı...
Brookes lafını bitirdikten sonra ilerliyor. Val Venis onu izlerken, görüntüler sonlanıyor...
Wes Lee stage'de beliriyor. Yavaş adımlarla yürüyor. Prince Of PGW'de kaybettiği maçın getirdiği hayal kırıklığından ötürü biraz yüzü düşük gibi gözüküyor. Çelik merdivenlerden koşarak çıkıyor ve aprondan Top Rope'a çıkıp ringe iniyor. Rakibini beklemeye başlıyor.
Jack Perry arka alanda görüntüleniyor. Pis pis kameraya sırıtarak bakış atıyor. "SCAPEGOAT" duyuluyor. Sonrasında stage'e doğru yürümeye başlıyor ve perdeden geçiyor. Yavaş adımlarla stage'de beliriyor. Sonrasında hızla ringe doğru yürüyor. Ardından çelik merdivenlerden çıkıyor ve taunt atıyor. Sonrasında ringe giriyor. Wes Lee'de yavaşça ringe giriyor. Hakem hazırlıkları tamamlıyor ve işareti veriyor.
Jack Perry vs. Wes Lee
Maç başladı ikili bir süre ringin etrafında döndükten sonra Elbow And Collar Tie Up için birbirlerine yaklaşıyorlar. Perry ani bir gut kick! Sonrasında sağlam bir yumruk fakat Wes bundan eğiliyor ve ani bir Headlock Takedownla yere yatırıyor. Perry kurtulmaya çalışıyor. Bir süre sonra bacaklarının arasına almaya çalışıyor fakat Wes bunu engelleyip headlock pozisyonunda üst üste yumruklar geçiriyor. Bir süre sonra Perry üstünden atıyor ve ikili ayaklanıyor. Perry kafasını sallıyor ve direkt bir tokadı geçiriyor! Wes'ten de buna karşılık bir tokat! İkili karşılıklı birbirlerini tokatlıyorlar. Wes tokatlarda Perry'e üstünlük kuruyor. Sonrasında kolundan tutuyor ve irish whipe yolluyor fakat Perry bunu tersine çeviriyor ve gelişine bir Arm Dragle yatırıyor. Yerde armlockla Wes'in kolunu kitliyor! Wes acı içinde kıvranıyor. Perry bir süre sonra kolunu bırakıp yere sabitliyor ve üst üste knee droplar vuruyor! Bir süre sonra Wes, Perry'i üstünden atıyor ve kalkıp köşeye doğru geliyor. Acılı bir yüz ifadesiyle kolunu sallıyor. Perry hızla köşedeki Wes'in üstüne koşuyor. Wes hızla kaçıyor. Ardından kolundan çevirip bir Arm Drag'le Perry'i yatırıyor! Armlocka girişiyor fakat Perry bir süre sonra ters takla atarak bundan kalkıyor ve kolundan çevirip iplere dayıyor. Sonrasında irish whipe yolluyor. Gelişine bir Abdominal Stretch! Wes acıyla kıvranıyor! Hakem pes mi diye soruyor! Wes kafasını hayır diyerek sallıyor.
Wes bir süre sonra Hip Toss yaparak kurtuluyor. Perry sırtını tutarak kalkıyor. Wes acıyla kalkarken Perry'den Wes'in hasar verdiği koluna bir tekme! Wes arkasını dönüyor. Perry hızla School Boy Roll Up yapıyor! 1........ Perry diğer bacağından da tutup Jackknife Pin! 1........2........ Wes bunu tersine çeviriyor ve Backslide Pin! 1........2......... KICKOUT! İkili ayaklanıyor. Wes hızla iplerden sekiyor fakat Perry gelişine bir Elbow Strike! Ardından seri bir tuşa gidiyor fakat Wes tekte atıyor. Perry sinirle bir chinlock bağlıyor. Wes bir süre sonra öfkeli bir biçimde bundan kalkmayı başarıyor. Perry'nin karnına seri yumruklar! Ardından sağlam bir Headbutt! Sonrasında üst üste yumruklar vurarak Perry'i köşeye taşıyor! Köşede üst üste stomplarla Perry'i eziyor! Hakem Wes'i oradan tutarak çekiyor. O sırada Perry hızla ayaklanıp Eye Poke ile Wes'in gözüne bastırıyor! Wes acıyla gözlerini tutuyor. Hakem arkasını dönüyor ve Perry'i uyarıyor. Perry ise bir şey yapmadığını iddia ediyor. Wes o sırada kalkıyor ve Perry'i köşeye sıkıştırıp Allah ne verdiyse vurmaya başlıyor! Eye poke'un etkisiyle görmeden sarhoş gibi sağlı sollu yumruklar savuruyor! Hakem sayıma başlıyor. 1-2-3-4- sonrasında Wes'i çekiyor. Wes gözlerini ovduğu hakemin de onunla ilgilendiği sırada Perry bir anda orta turnbuckle padi söküyor. Wes sinirle gözlerini ovup bakmadan bodoslama Perry'e koşuyor. Perry kaçıyor. Wes kafasını orta turnbuckle'a çarpıyor! Çok sert! Perry hızla tutup LAWN DART! Orta Turnbuckle'a! Tuşa gidiyor! 1.........2........ KICKOUT!
Wes yerde kafasını tutarak acıyla kıvranıyor! Perry hızla Wes'i kaldırıyor ve ring dışına fırlatıyor! Ardından Aprona geçiyor ve Wes'in kalkmasını bekliyor. Wes sallanarak kalkıyor. Perry üstüne Tornado DDT ile uçuyor! Fakat hayır! Wes arkasına geçiyor ve German Suplex! Hayır! Perry ani bir dirsek! Wes sersemliyor. Perry hızla arkasından Wes'i ringposta ittiriyor! Wes kafasını ringposta çarpıyor! Sonrasında Perry hızla tutuyor ve BRAINBUSTER! Wes acıyla kıvranıyor! Perry seri bir şekilde ringe girerek count outı sıfırlıyor. Ardından Wes'i kaldırıyor ve spiker masasının oraya doğru götürüyor. Spiker masasının önünde birkaç yumruk vuruyor. Ardından kaldırıyor ve bir BRAINBUSTER daha! TAM MONİTÖRÜN CAMINA! Wes acıyla kafasını tutarak yerde kıvranıyor! Bir süre sonra alnından kanlar gelmeye başlıyor! Perry, Wes'in saçlarından çekip spiker masasından indiriyor. Ringe atıyor. Ringden çekiyor ve ELEVATED DDT'ye alıyor. Görevliler geliyor ve etrafına dolaşıyorlar! Sakın yapma diye uyarmalarına rağmen Perry DDT'yle Wes'i yere çakıyor! Wes kafasını tutarak acıyla yerde kıvranıyor! Wes'le ilgilenmeye başlıyorlar. Alnından süzülen kanı durdurmaya geliyorlar. Hakem saymayı bırakıyor ve onları izliyor. Perry hakemi çevirip neden saymadığıyla ilgili söylemde bulununca hakem saymaya devam ediyor. 5........6.........7..........8......... Wes kendisini tedavi eden doktorlara tutunarak kalkıyor. 9...... Wes tedavisi tam bitmeden ringe fırlıyor! Perry, Wes'i dizlerinin üstünde kaldırıyor ve alnının açılan yerine bir tokat atıyor. Sonrasında tutuyor ve CANADIAN DESTROYER! Tuşa gidiyor! 1......... KICKOUT!
Perry şok içinde Wes'e bakıyor! Wes aniden Perry'nin üstüne fırlıyor ve kafasını Perry'nin kafasına tokuşturuyor! Ardından ikisi birbirlerine Allah ne verdiyse yumruk atmaya başlıyorlar! Çok seri bir yumruklaşma izliyoruz! Wes hırslı bir şekilde yumruklarda üstünlük kuruyor ve sonrasında seri headbuttlarla devam ediyor! Ardından kafasını tutuyor. Perry bunu fırsat bilip bir Superkick sallıyor fakat Wes bundan eğiliyor ve iplerden sekiyor. Bir Bicycle Kick! Perry yere yapışıyor! Sonrasında oturma pozisyonu alıyor. Wes koşarak arkasından bir Front Dropkick! Yerde acıyla kıvranan Perry'i hızla yumrukluyor. Perry bir süre sonra Wes'i üstünden itiyor ve köşeye geçiyor. Fakat Wes koşarak bir Forearmı geçiriyor. Sonrasında karşı köşeye doğru fırlatıyor! Orta turnbuckle padi sökük olan köşe! Perry oraya sırtını çarpıyor! Sırtını tutarak acıyla geliyor. Wes iplerden sekiyor ve bir Running Uppercut! Perry yere yığılıyor. Wes hızla bir Standing Moonsault! Tuşa gidiyor! 1........2........ KICKOUT! Perry hızla yerden kalkacağı sırada bir Shinning Wizzard! Sonrasında aprona geçiyor ve oradan Top Rope'a çıkıyor! 450 SPLASH! Fakat Perry bundan kaçıyor! Wes karnını tutarak kalkıyor. Perry, Wes'in dizlerinin üstünde olmasını fırsat biliyor ve koşarak GLASS JAW KNEE STRIKE! Fakat Wes aniden bacağını tutuyor! Perry şaşkınlıkla ona bakıyor! Wes yaptırmam dercesine kafasını sallıyor! Perry boştaki ayağıyla bir Enzuigiri sallıyor fakat Wes bundan eğiliyor Perry dizlerinin üstünde kalıyor ve SUPERKICK! Perry yeri öpüyor! Tuşa gidiyor! 1.........2........ KICKOUT!
Wes sürünerek köşeye doğru gidiyor. İpleri tutarak kalkıyor ve KARDIAK KICK hazırlığı! Perry zorlanarak kalkıyor. Wes ters taklalar atarak Perry'e doğru gidiyor ve KARDIAK KICK! Fakat Perry bundan kaçıyor tekme hakeme mi geliyor!? Hayır gelmiyor fakat Wes hakeme vurmamak için kendisini zor tutuyor! Arkasına bakarak hakemi kontrol ediyor. O sırada Perry çaktırmadan Wes'i hakemin üstüne itiyor! Wes zar zor kendisini frenlemeyi başarsa da hakem önü tamamen kapalı bir şekilde köşeye sıkıştı! Perry bu boşluktan faydalanıp aniden bir LOW BLOW! Wes hayalarını tutarak dizlerinin üstüne çöküyor! Perry bir GLASS JAW KNEE STRIKE! BİTTİ BU İŞ! TUŞA GİDİYOR! 1........2........
KICKOUT! Perry şaşkın! Perry inanamıyor! Perry hakemle tartışıyor! Bir süre tartıştıktan sonra ringi terk ediyor. Hayır etmiyor! Hakemin arkasından bir Spinning Back Elbow'u geçiriyor! Hakem yere yığılıyor! Yerde acıyla kafasını tutuyor! Perry psikopatça kameraya sırıtıyor. Sonrasında ringden iniyor ve bir sandalye alıyor. Sandalyeyi ringe sokuyor. Ardından bir sandalye daha alıp kendisi de giriyor! Sandalyelerden birine Wes'in kafasını sabitliyor! Diğerini ise vurmak üzere fakat o da ne!? Angelico! Bir anda aprona fırlayıp sandalyeyi Perry'nin elinden söküp alıyor! Perry sinirle arkasını dönüyor ve Angelico'ya bakıyor! Angelico pis pis sırıtıyor. O sırada Wes arkasından tutarak çeviriyor ve köşeye fırlatıyor. Fakat Perry bunu tersine çeviriyor! Wes köşeye çarpmadan kendini tutuyor. Perry üstüne doğru koşuyor fakat Wes kaçıyor. Perry köşeye sertçe çarpıyor! Wes'ten bir KARDIAK KICK! Ardından tutuyor ve FALCON ARROW! Fakat hayır! Perry arkasına geçiyor ve O'CONNOR ROLL! Hakem baygın! Perry hakeme kalkması için bağırıyor! Hakem kalkmaya çalışıyor ve acı içinde kalkıyor. Fakat o da ne!? Angelico elindeki sandalyeyle aprona fırlayıp Perry'nin kafasına fırlatıyor! Wes'te sonrasında O'Connor Roll'u tersine çeviriyor! Köprü kuruyor!
Hakem sayıyor! 1..............2.............
Chris Brookes: Bilmiyorum. Sanırım ama kötü olmama az kaldı...
Brookes lafını bitirdikten sonra ilerliyor. Val Venis onu izlerken, görüntüler sonlanıyor...
Wes Lee stage'de beliriyor. Yavaş adımlarla yürüyor. Prince Of PGW'de kaybettiği maçın getirdiği hayal kırıklığından ötürü biraz yüzü düşük gibi gözüküyor. Çelik merdivenlerden koşarak çıkıyor ve aprondan Top Rope'a çıkıp ringe iniyor. Rakibini beklemeye başlıyor.
Jack Perry arka alanda görüntüleniyor. Pis pis kameraya sırıtarak bakış atıyor. "SCAPEGOAT" duyuluyor. Sonrasında stage'e doğru yürümeye başlıyor ve perdeden geçiyor. Yavaş adımlarla stage'de beliriyor. Sonrasında hızla ringe doğru yürüyor. Ardından çelik merdivenlerden çıkıyor ve taunt atıyor. Sonrasında ringe giriyor. Wes Lee'de yavaşça ringe giriyor. Hakem hazırlıkları tamamlıyor ve işareti veriyor.
Jack Perry vs. Wes Lee
Maç başladı ikili bir süre ringin etrafında döndükten sonra Elbow And Collar Tie Up için birbirlerine yaklaşıyorlar. Perry ani bir gut kick! Sonrasında sağlam bir yumruk fakat Wes bundan eğiliyor ve ani bir Headlock Takedownla yere yatırıyor. Perry kurtulmaya çalışıyor. Bir süre sonra bacaklarının arasına almaya çalışıyor fakat Wes bunu engelleyip headlock pozisyonunda üst üste yumruklar geçiriyor. Bir süre sonra Perry üstünden atıyor ve ikili ayaklanıyor. Perry kafasını sallıyor ve direkt bir tokadı geçiriyor! Wes'ten de buna karşılık bir tokat! İkili karşılıklı birbirlerini tokatlıyorlar. Wes tokatlarda Perry'e üstünlük kuruyor. Sonrasında kolundan tutuyor ve irish whipe yolluyor fakat Perry bunu tersine çeviriyor ve gelişine bir Arm Dragle yatırıyor. Yerde armlockla Wes'in kolunu kitliyor! Wes acı içinde kıvranıyor. Perry bir süre sonra kolunu bırakıp yere sabitliyor ve üst üste knee droplar vuruyor! Bir süre sonra Wes, Perry'i üstünden atıyor ve kalkıp köşeye doğru geliyor. Acılı bir yüz ifadesiyle kolunu sallıyor. Perry hızla köşedeki Wes'in üstüne koşuyor. Wes hızla kaçıyor. Ardından kolundan çevirip bir Arm Drag'le Perry'i yatırıyor! Armlocka girişiyor fakat Perry bir süre sonra ters takla atarak bundan kalkıyor ve kolundan çevirip iplere dayıyor. Sonrasında irish whipe yolluyor. Gelişine bir Abdominal Stretch! Wes acıyla kıvranıyor! Hakem pes mi diye soruyor! Wes kafasını hayır diyerek sallıyor.
Wes bir süre sonra Hip Toss yaparak kurtuluyor. Perry sırtını tutarak kalkıyor. Wes acıyla kalkarken Perry'den Wes'in hasar verdiği koluna bir tekme! Wes arkasını dönüyor. Perry hızla School Boy Roll Up yapıyor! 1........ Perry diğer bacağından da tutup Jackknife Pin! 1........2........ Wes bunu tersine çeviriyor ve Backslide Pin! 1........2......... KICKOUT! İkili ayaklanıyor. Wes hızla iplerden sekiyor fakat Perry gelişine bir Elbow Strike! Ardından seri bir tuşa gidiyor fakat Wes tekte atıyor. Perry sinirle bir chinlock bağlıyor. Wes bir süre sonra öfkeli bir biçimde bundan kalkmayı başarıyor. Perry'nin karnına seri yumruklar! Ardından sağlam bir Headbutt! Sonrasında üst üste yumruklar vurarak Perry'i köşeye taşıyor! Köşede üst üste stomplarla Perry'i eziyor! Hakem Wes'i oradan tutarak çekiyor. O sırada Perry hızla ayaklanıp Eye Poke ile Wes'in gözüne bastırıyor! Wes acıyla gözlerini tutuyor. Hakem arkasını dönüyor ve Perry'i uyarıyor. Perry ise bir şey yapmadığını iddia ediyor. Wes o sırada kalkıyor ve Perry'i köşeye sıkıştırıp Allah ne verdiyse vurmaya başlıyor! Eye poke'un etkisiyle görmeden sarhoş gibi sağlı sollu yumruklar savuruyor! Hakem sayıma başlıyor. 1-2-3-4- sonrasında Wes'i çekiyor. Wes gözlerini ovduğu hakemin de onunla ilgilendiği sırada Perry bir anda orta turnbuckle padi söküyor. Wes sinirle gözlerini ovup bakmadan bodoslama Perry'e koşuyor. Perry kaçıyor. Wes kafasını orta turnbuckle'a çarpıyor! Çok sert! Perry hızla tutup LAWN DART! Orta Turnbuckle'a! Tuşa gidiyor! 1.........2........ KICKOUT!
Wes yerde kafasını tutarak acıyla kıvranıyor! Perry hızla Wes'i kaldırıyor ve ring dışına fırlatıyor! Ardından Aprona geçiyor ve Wes'in kalkmasını bekliyor. Wes sallanarak kalkıyor. Perry üstüne Tornado DDT ile uçuyor! Fakat hayır! Wes arkasına geçiyor ve German Suplex! Hayır! Perry ani bir dirsek! Wes sersemliyor. Perry hızla arkasından Wes'i ringposta ittiriyor! Wes kafasını ringposta çarpıyor! Sonrasında Perry hızla tutuyor ve BRAINBUSTER! Wes acıyla kıvranıyor! Perry seri bir şekilde ringe girerek count outı sıfırlıyor. Ardından Wes'i kaldırıyor ve spiker masasının oraya doğru götürüyor. Spiker masasının önünde birkaç yumruk vuruyor. Ardından kaldırıyor ve bir BRAINBUSTER daha! TAM MONİTÖRÜN CAMINA! Wes acıyla kafasını tutarak yerde kıvranıyor! Bir süre sonra alnından kanlar gelmeye başlıyor! Perry, Wes'in saçlarından çekip spiker masasından indiriyor. Ringe atıyor. Ringden çekiyor ve ELEVATED DDT'ye alıyor. Görevliler geliyor ve etrafına dolaşıyorlar! Sakın yapma diye uyarmalarına rağmen Perry DDT'yle Wes'i yere çakıyor! Wes kafasını tutarak acıyla yerde kıvranıyor! Wes'le ilgilenmeye başlıyorlar. Alnından süzülen kanı durdurmaya geliyorlar. Hakem saymayı bırakıyor ve onları izliyor. Perry hakemi çevirip neden saymadığıyla ilgili söylemde bulununca hakem saymaya devam ediyor. 5........6.........7..........8......... Wes kendisini tedavi eden doktorlara tutunarak kalkıyor. 9...... Wes tedavisi tam bitmeden ringe fırlıyor! Perry, Wes'i dizlerinin üstünde kaldırıyor ve alnının açılan yerine bir tokat atıyor. Sonrasında tutuyor ve CANADIAN DESTROYER! Tuşa gidiyor! 1......... KICKOUT!
Perry şok içinde Wes'e bakıyor! Wes aniden Perry'nin üstüne fırlıyor ve kafasını Perry'nin kafasına tokuşturuyor! Ardından ikisi birbirlerine Allah ne verdiyse yumruk atmaya başlıyorlar! Çok seri bir yumruklaşma izliyoruz! Wes hırslı bir şekilde yumruklarda üstünlük kuruyor ve sonrasında seri headbuttlarla devam ediyor! Ardından kafasını tutuyor. Perry bunu fırsat bilip bir Superkick sallıyor fakat Wes bundan eğiliyor ve iplerden sekiyor. Bir Bicycle Kick! Perry yere yapışıyor! Sonrasında oturma pozisyonu alıyor. Wes koşarak arkasından bir Front Dropkick! Yerde acıyla kıvranan Perry'i hızla yumrukluyor. Perry bir süre sonra Wes'i üstünden itiyor ve köşeye geçiyor. Fakat Wes koşarak bir Forearmı geçiriyor. Sonrasında karşı köşeye doğru fırlatıyor! Orta turnbuckle padi sökük olan köşe! Perry oraya sırtını çarpıyor! Sırtını tutarak acıyla geliyor. Wes iplerden sekiyor ve bir Running Uppercut! Perry yere yığılıyor. Wes hızla bir Standing Moonsault! Tuşa gidiyor! 1........2........ KICKOUT! Perry hızla yerden kalkacağı sırada bir Shinning Wizzard! Sonrasında aprona geçiyor ve oradan Top Rope'a çıkıyor! 450 SPLASH! Fakat Perry bundan kaçıyor! Wes karnını tutarak kalkıyor. Perry, Wes'in dizlerinin üstünde olmasını fırsat biliyor ve koşarak GLASS JAW KNEE STRIKE! Fakat Wes aniden bacağını tutuyor! Perry şaşkınlıkla ona bakıyor! Wes yaptırmam dercesine kafasını sallıyor! Perry boştaki ayağıyla bir Enzuigiri sallıyor fakat Wes bundan eğiliyor Perry dizlerinin üstünde kalıyor ve SUPERKICK! Perry yeri öpüyor! Tuşa gidiyor! 1.........2........ KICKOUT!
Wes sürünerek köşeye doğru gidiyor. İpleri tutarak kalkıyor ve KARDIAK KICK hazırlığı! Perry zorlanarak kalkıyor. Wes ters taklalar atarak Perry'e doğru gidiyor ve KARDIAK KICK! Fakat Perry bundan kaçıyor tekme hakeme mi geliyor!? Hayır gelmiyor fakat Wes hakeme vurmamak için kendisini zor tutuyor! Arkasına bakarak hakemi kontrol ediyor. O sırada Perry çaktırmadan Wes'i hakemin üstüne itiyor! Wes zar zor kendisini frenlemeyi başarsa da hakem önü tamamen kapalı bir şekilde köşeye sıkıştı! Perry bu boşluktan faydalanıp aniden bir LOW BLOW! Wes hayalarını tutarak dizlerinin üstüne çöküyor! Perry bir GLASS JAW KNEE STRIKE! BİTTİ BU İŞ! TUŞA GİDİYOR! 1........2........
KICKOUT! Perry şaşkın! Perry inanamıyor! Perry hakemle tartışıyor! Bir süre tartıştıktan sonra ringi terk ediyor. Hayır etmiyor! Hakemin arkasından bir Spinning Back Elbow'u geçiriyor! Hakem yere yığılıyor! Yerde acıyla kafasını tutuyor! Perry psikopatça kameraya sırıtıyor. Sonrasında ringden iniyor ve bir sandalye alıyor. Sandalyeyi ringe sokuyor. Ardından bir sandalye daha alıp kendisi de giriyor! Sandalyelerden birine Wes'in kafasını sabitliyor! Diğerini ise vurmak üzere fakat o da ne!? Angelico! Bir anda aprona fırlayıp sandalyeyi Perry'nin elinden söküp alıyor! Perry sinirle arkasını dönüyor ve Angelico'ya bakıyor! Angelico pis pis sırıtıyor. O sırada Wes arkasından tutarak çeviriyor ve köşeye fırlatıyor. Fakat Perry bunu tersine çeviriyor! Wes köşeye çarpmadan kendini tutuyor. Perry üstüne doğru koşuyor fakat Wes kaçıyor. Perry köşeye sertçe çarpıyor! Wes'ten bir KARDIAK KICK! Ardından tutuyor ve FALCON ARROW! Fakat hayır! Perry arkasına geçiyor ve O'CONNOR ROLL! Hakem baygın! Perry hakeme kalkması için bağırıyor! Hakem kalkmaya çalışıyor ve acı içinde kalkıyor. Fakat o da ne!? Angelico elindeki sandalyeyle aprona fırlayıp Perry'nin kafasına fırlatıyor! Wes'te sonrasında O'Connor Roll'u tersine çeviriyor! Köprü kuruyor!
Hakem sayıyor! 1..............2.............
3!!!
Kazanan: Wes Lee
Kazanan: Wes Lee
Angelico ringe giriyor. Wes'in koltuğunun altına girerek Wes'i kaldırıyor.
Angelico: Hadi bunu kutlamak için bira içmeye gidelim!
Wes Lee buna kafasını sallıyor. İkili kol kola arka alanın yolunu tutuyorlarken kameralar kapanıyor.
PGW binasının onlarca toplantı salonlarından birindeyiz. Loş odada beyaz duvara yansıtılan görüntü Julia Hart'ın işte bu ateşli diyebileceğimiz fotoğrafı. Val Venis ve Tyler Breeze önce kendi içlerinde bir muhasebe yapıyorlar. Ölçüp biçiyorlar. Giderek tehlikeli bir hal almaya başlayan sessizliği Breeze bozuyor.
Wes Lee buna kafasını sallıyor. İkili kol kola arka alanın yolunu tutuyorlarken kameralar kapanıyor.
PGW binasının onlarca toplantı salonlarından birindeyiz. Loş odada beyaz duvara yansıtılan görüntü Julia Hart'ın işte bu ateşli diyebileceğimiz fotoğrafı. Val Venis ve Tyler Breeze önce kendi içlerinde bir muhasebe yapıyorlar. Ölçüp biçiyorlar. Giderek tehlikeli bir hal almaya başlayan sessizliği Breeze bozuyor.
Tyler Breeze: Yanımda 31 çekmiyorsun değil mi?
Val Venis: Ah, dalmışım... Zor Breeze. Yorum yapması çok zor. Kasa... Aslında büyük değil. Hatta küçük. Baksana, sıfır açmış haliyle bile çiğ duruyor. Kuru göt sevmem bilirsin. Pozisyon şahane ama kuru göt, ıh ıh... 4/10.
Tyler Breeze: Tam bir cindy bebek kasası. Küçük müçük ama çilek tadını ben buradan alabiliyorum hocam. Facesittingi başka alemlere götürür. Diğer kızları bilmem ama bunun boku pembedir bak. İnan, pembedir. Şaka yapmıyorum. 6/10. Göğüse ne dersin?
Val Venis: Ah, dalmışım... Zor Breeze. Yorum yapması çok zor. Kasa... Aslında büyük değil. Hatta küçük. Baksana, sıfır açmış haliyle bile çiğ duruyor. Kuru göt sevmem bilirsin. Pozisyon şahane ama kuru göt, ıh ıh... 4/10.
Tyler Breeze: Tam bir cindy bebek kasası. Küçük müçük ama çilek tadını ben buradan alabiliyorum hocam. Facesittingi başka alemlere götürür. Diğer kızları bilmem ama bunun boku pembedir bak. İnan, pembedir. Şaka yapmıyorum. 6/10. Göğüse ne dersin?
Val Venis: Yok penisdaş. Limon memelilerden. Kocası olsam gördüğümde keyfim kaçar. Anne olduğunda bebeği amından falan emzirecek herhalde. Çocuk nipple'ları tutturamaz. Olmaz abi, olmaz. 0/10.
Tyler Breeze: Meme dediğin, erkekte elleyip sallama isteği uyandırmalı değil mi hocam? Yanlış mı düşünüyorum? Yanlışsam düzelt. Sallamayı bırak, Julia'nın memelerini ben ellemem bile. Yok çünkü. 1/10. Yüz güzelliğine geçelim.
Birden fotoğraf gidiyor. Şimdi ekranda kanlı canlı hareket eden Malakai Black var. Ekrana, o tipik soğuk bakışını atıyor. Derin bir nefes aldıktan sonra söze giriyor. Val ve Breeze şaşırıyorlar nolup bittiğine. Breeze tuşa basıp geri almaya çalışıyor ama görüntü değişmiyor.
Malakai Black: Herkes bataklığa düşer... Farklı kıyılardan. Onlara 7 derler: 7 BÜYÜK KIYI! Öyle mi sahiden?... Çok daha fazlalar... Sizinkiyse, Şehvet'tir. İnsanlıktan çıkarır. Dışarıdan bakıldığında kuduz bir köpek, cani bir ayıdan farkınız yoktur.. Ağızda salya, gözü kan çanağı, hırsla titrer; nefesini bile kontrol edemeyecek kadar aşağıdır. Karanlık işte böylelerine daha çabuk gelir.
Tyler Breeze: Meme dediğin, erkekte elleyip sallama isteği uyandırmalı değil mi hocam? Yanlış mı düşünüyorum? Yanlışsam düzelt. Sallamayı bırak, Julia'nın memelerini ben ellemem bile. Yok çünkü. 1/10. Yüz güzelliğine geçelim.
Birden fotoğraf gidiyor. Şimdi ekranda kanlı canlı hareket eden Malakai Black var. Ekrana, o tipik soğuk bakışını atıyor. Derin bir nefes aldıktan sonra söze giriyor. Val ve Breeze şaşırıyorlar nolup bittiğine. Breeze tuşa basıp geri almaya çalışıyor ama görüntü değişmiyor.
Malakai Black: Herkes bataklığa düşer... Farklı kıyılardan. Onlara 7 derler: 7 BÜYÜK KIYI! Öyle mi sahiden?... Çok daha fazlalar... Sizinkiyse, Şehvet'tir. İnsanlıktan çıkarır. Dışarıdan bakıldığında kuduz bir köpek, cani bir ayıdan farkınız yoktur.. Ağızda salya, gözü kan çanağı, hırsla titrer; nefesini bile kontrol edemeyecek kadar aşağıdır. Karanlık işte böylelerine daha çabuk gelir.
Malakai Black: Karanlıkla ışığın ayrıldığı çizgi fludur. Hep gördüğümüz gibi... Ne ara karardı? Ne ara gün aydı? Fakat çabuk derinleşir. Derinleşir ve geri dönüşü de yoktur artık. Siz... Aklınıza gelen her şeye azabileceğinizi, dilinize gelen her şeyi söyleyebileceğinizi düşünüyorsunuz. Neydi bunun adı? Hani Jey, yüzüğü parmağına takarken içinde bulunduğu gaflet durumu: Cehalet? Evet, karanlığın ilk örttüklerinden.... Cahillerin sonu kuşkusuz bataklıktır ve siz ikiniz, azgın bir cehalet içindesiniz... Herkes Karanlığa hizmet edemez. O şeref, bir avuç özel insana aittir. Ve o özel insanlar hakkında ileri geri konuşmak mutlak gölgenin alanına geçmek demektir. Siz ikiniz haddi aştınız. Geri dönüşü olmayan lanetli bir yola girdiniz. Siz iki sapkın, bataklığa düştünüz ve iyi haber şu ki, henüz sadece dizlerine kadar battınız.
Malakai Black: Biz özel olsak da Kutsal Tapınak sadece bize özel değil. Karanlığın kapısı herkese açık... Kutsal Tapınak'a gidin ve tek affedici olandan bağışlanma dileyin: Vanta Black'in ruhundan... Umulur ki, kurtuluşa erersiniz.
Ekran karardığında odada soğuk rüzgarlar esiyor. Val ve Breeze'nin bunu hiç beklemediğini anlıyoruz. Breeze salak bir ifadeyle Val'a bakarak ondan bir tepki vermesini bekliyor. Ancak ondan ne beklediği cesareti ne de olan bitenlerle alay edebilmek için o gevşekliği bulabiliyor. İçlerini ısıtmak için yaptıkları bu girişim kanlarının donmasıyla son buluyor.
ANİDEN GİREN MÜZİK SEYİRCİYİ ÇILDIRTIYOR!! MR. BERTO UZUN BİR ARANIN ARDINDAN BU ATMOSFERİ KOKLAMAKTAN MUTLU. GİRİŞTE BELİRİP ŞÖYLE BİR SEYİRCİYİ SÜZÜYOR. BAKIŞLARINDAN BUNU ANLIYORUZ. ÖNCE ADINI HAYKIRIP KUDURAN SEYİRCİYİ SÜZÜYOR. ARDINDAN BURUK AMA GURURLU BİR İFADEYLE, GÜLÜMSEYEREK RİNGE İLERLİYOR.
Ringe girdiğinde dikkatini çeken bir şey var. Daha önce sahibi olduğu şey. Masanın üzerinde göz kamaştıran taca alıcı gözüyle bir bakıyor. Belki de ona değil, geçmişine... Kenardan çaktırmadan bir mikrofon alıyor.
The Final Countdown! Seyirci Yes Movement'a başladı bile. Bryan Danielson basit bir beyaz tişört - kot pantolonla girişte beliriyor. Aynı güreşi gibi. Saf ve klas. Arkasında tüm karizmasıyla William Regal beliriyor. Bryan ellerini iki yana açıp seyirciyi kucaklıyor. Uzun süre sonra onun ilk defa olasıya güldüğünü görüyoruz. Mutlu. Seyircilerle tokalaşarak ringe ilerliyor. Ringe girdiğinde köşe gönderinde tauntunu atıyor. Ardından ringde onun merasimini bekleyen Humberto Garza'yı fark ediyor. Yanına gelip tokalaşıyor. Regal de öyle. İkili arasında kısa bir diyalog oluyor ancak müzikten duyamıyoruz. Müzik yavaş yavaş kısılırken seyircinin chantleri katlanarak artıyor. Humberto, Bryan ve Regal bir süre büyülenerek izliyor ateşli Kanada seyircisini. Humberto onların susmayacağını anlayınca söze girmek zorunda kalıyor.
Malakai Black: Biz özel olsak da Kutsal Tapınak sadece bize özel değil. Karanlığın kapısı herkese açık... Kutsal Tapınak'a gidin ve tek affedici olandan bağışlanma dileyin: Vanta Black'in ruhundan... Umulur ki, kurtuluşa erersiniz.
Ekran karardığında odada soğuk rüzgarlar esiyor. Val ve Breeze'nin bunu hiç beklemediğini anlıyoruz. Breeze salak bir ifadeyle Val'a bakarak ondan bir tepki vermesini bekliyor. Ancak ondan ne beklediği cesareti ne de olan bitenlerle alay edebilmek için o gevşekliği bulabiliyor. İçlerini ısıtmak için yaptıkları bu girişim kanlarının donmasıyla son buluyor.
ANİDEN GİREN MÜZİK SEYİRCİYİ ÇILDIRTIYOR!! MR. BERTO UZUN BİR ARANIN ARDINDAN BU ATMOSFERİ KOKLAMAKTAN MUTLU. GİRİŞTE BELİRİP ŞÖYLE BİR SEYİRCİYİ SÜZÜYOR. BAKIŞLARINDAN BUNU ANLIYORUZ. ÖNCE ADINI HAYKIRIP KUDURAN SEYİRCİYİ SÜZÜYOR. ARDINDAN BURUK AMA GURURLU BİR İFADEYLE, GÜLÜMSEYEREK RİNGE İLERLİYOR.
Ringe girdiğinde dikkatini çeken bir şey var. Daha önce sahibi olduğu şey. Masanın üzerinde göz kamaştıran taca alıcı gözüyle bir bakıyor. Belki de ona değil, geçmişine... Kenardan çaktırmadan bir mikrofon alıyor.
Humberto Garza: Üzerinde saçım kalmış mı diye baktım. (Seyirci güler.) Eğer öyle olsaydı temizleyecektim. Çünkü bu, artık bana ait bir şey değil. Tacın yeni bir sahibi var. Prince of PGW'nin ana gösterisinde birbirinden zorlu rakiplerin arasından sıyrılarak çıktı. Sadece üçünü değil, hem Wyatt Family hem Judgment Day'i aynı anda yendi. Bir insanın Prens olması için daha ne yapması lazım? (Eliyle girişi gösterir.) Bayanlar ve baylar, işte karşınızda PGW'nin Yeni Prensi Bryan Danielson!
The Final Countdown! Seyirci Yes Movement'a başladı bile. Bryan Danielson basit bir beyaz tişört - kot pantolonla girişte beliriyor. Aynı güreşi gibi. Saf ve klas. Arkasında tüm karizmasıyla William Regal beliriyor. Bryan ellerini iki yana açıp seyirciyi kucaklıyor. Uzun süre sonra onun ilk defa olasıya güldüğünü görüyoruz. Mutlu. Seyircilerle tokalaşarak ringe ilerliyor. Ringe girdiğinde köşe gönderinde tauntunu atıyor. Ardından ringde onun merasimini bekleyen Humberto Garza'yı fark ediyor. Yanına gelip tokalaşıyor. Regal de öyle. İkili arasında kısa bir diyalog oluyor ancak müzikten duyamıyoruz. Müzik yavaş yavaş kısılırken seyircinin chantleri katlanarak artıyor. Humberto, Bryan ve Regal bir süre büyülenerek izliyor ateşli Kanada seyircisini. Humberto onların susmayacağını anlayınca söze girmek zorunda kalıyor.
Humberto Garza: Rock, henüz tacın sahibi belli değilken bana bu şovdaki planından bahsetti. "Eski Prensin, Yeni Prense tacı devretmesini istiyorum. Bu geleneksel olmalı!" Ne kadar böbürlendiğimi hatırlıyorum. Heyecanlandığımı da. Çünkü işte şu anda PGW ringlerinin ortasında seyirciyle birlikte ölümsüz anlara bir yenisini daha ekliyorum. Fakat sonra bir dakika dedim kendi kendime, Bryan. Eğer bir başkası, daha açık konuşmak gerekirse bana antipatik gelen biri kazansaydı bu merasim zül gelecekti. Beni bundan kurtardın ese. Teşekkür ederim. Lafı fazla uzatmadan sana ait olanı vermek istiyorum. Bunu hak ettin.
Humberto Garza hassas tavırlarla tacı alıp Bryan'ın başına geçiriyor. Bryan, kenardan aldığı mikrofonla konuşmaya başlıyor.
"Prince" Bryan Danielson: Tüm iltifatların ve uzun bir aranın ardından aramızda olduğun için teşekkürler Berto... Bu konuşmayı nasıl yapmam gerektiği hakkında düşünmedim. Çünkü henüz bir şey başardığımı düşünmüyorum. Bence bu, sadece yolun yarısı. Henüz Dünya Şampiyonu değilim, PGW Şampiyonu da. Bu yüzden çılgın bir sevinç içinde boğulmuyorum ama evet, PGW'nin en iyisi olduğumu bir başka özel gecede, bir başka özel maçta tescillemek hoş. Gururluyum. Burada özel teşekkür etmem gereken biri var ki, O beni bir tür buhrandan çıkardı. Lockdown benim için berbattı. O gece yaşananlar hevesimi kursağımda bırakmıştı. Sizi hayatta tutan en önemli şeylerden birine bir adım uzakta olduğunuzu hayal edin. Bir kulaç daha atsanız ulaşacaksınız ve birden, arsız bir grup aptalın bunu mahvedişini... Bazen dünyanın, en boktan senaryolardan biri olduğunu ve başrolü olarak beni ezdiğini düşünüyorum. Evet bu herkesin zaman zaman hissettiği şey öyle değil mi? Peki ama sistem bozuksa tek başımıza ne yapabiliriz? PGW kokuşmaya yüz tutmuşsa ben Bryan Danielson olarak ne yapabilirdim? Bunları düşündüm ve içinden çıkamadım. PAYBACK 50'de seks ve alkolden başka bir şey düşünmeyen bir grup insana neden birlikte hareket etmemiz gerektiğini anlatmayı denedim. Yaptıkları tek şey bön bön suratıma bakmak oldu. Boş. Hepsi boş... William, beni bu mükemmeliyetçi idealistlikten kurtardı ve öncelikli önemli olanın Bryan Danielson olduğunu hatırlattı. Teşekkürler William, her şeyin zannettiğim kadar karışık olmadığını hatırlattığın için, teşekkürler.
Regal alçakgönüllülük içerisinde karşılıyor bu teşekkürü.
"Prince" Bryan Danielson: Peki Bryan'ı bundan sonra ne bekliyor? PAYBACK 3'erli 5'erli çetelerin tahakkümü altındayken, şampiyonlara evlerinde bile rahat yokken her şeye rağmen tek başına savaşmayı ilke edinmiş bu adam.. Hiç düşünmeden bir kaosa dalacak mı? Pe-
"Common Whealth Kingpin" Will Ospreay ve şeker tavırlarıyla Don Callis girişte beliriyor. Bryan'ın keyfi kaçıyor çok feci. Ospreay ise cool tavırlarla ringe ilerlerken Bryan ve Humberto'ya bakıyor sırayla. Ringe girip Bryan'ın karşısına geçiyor ve "tebrikler" dediğini okuyabiliyoruz dudaklarından. Elini uzatıyor Bryan'a. Bryan ne cevap veriyor ne de elini sıkıyor Ospreay'in. Reddedilmenin komedisiyle piç bir gülüş atıyor Ospreay, eliyle Bryan'ın omzuna vururken.
Humberto Garza hassas tavırlarla tacı alıp Bryan'ın başına geçiriyor. Bryan, kenardan aldığı mikrofonla konuşmaya başlıyor.
"Prince" Bryan Danielson: Tüm iltifatların ve uzun bir aranın ardından aramızda olduğun için teşekkürler Berto... Bu konuşmayı nasıl yapmam gerektiği hakkında düşünmedim. Çünkü henüz bir şey başardığımı düşünmüyorum. Bence bu, sadece yolun yarısı. Henüz Dünya Şampiyonu değilim, PGW Şampiyonu da. Bu yüzden çılgın bir sevinç içinde boğulmuyorum ama evet, PGW'nin en iyisi olduğumu bir başka özel gecede, bir başka özel maçta tescillemek hoş. Gururluyum. Burada özel teşekkür etmem gereken biri var ki, O beni bir tür buhrandan çıkardı. Lockdown benim için berbattı. O gece yaşananlar hevesimi kursağımda bırakmıştı. Sizi hayatta tutan en önemli şeylerden birine bir adım uzakta olduğunuzu hayal edin. Bir kulaç daha atsanız ulaşacaksınız ve birden, arsız bir grup aptalın bunu mahvedişini... Bazen dünyanın, en boktan senaryolardan biri olduğunu ve başrolü olarak beni ezdiğini düşünüyorum. Evet bu herkesin zaman zaman hissettiği şey öyle değil mi? Peki ama sistem bozuksa tek başımıza ne yapabiliriz? PGW kokuşmaya yüz tutmuşsa ben Bryan Danielson olarak ne yapabilirdim? Bunları düşündüm ve içinden çıkamadım. PAYBACK 50'de seks ve alkolden başka bir şey düşünmeyen bir grup insana neden birlikte hareket etmemiz gerektiğini anlatmayı denedim. Yaptıkları tek şey bön bön suratıma bakmak oldu. Boş. Hepsi boş... William, beni bu mükemmeliyetçi idealistlikten kurtardı ve öncelikli önemli olanın Bryan Danielson olduğunu hatırlattı. Teşekkürler William, her şeyin zannettiğim kadar karışık olmadığını hatırlattığın için, teşekkürler.
Regal alçakgönüllülük içerisinde karşılıyor bu teşekkürü.
"Prince" Bryan Danielson: Peki Bryan'ı bundan sonra ne bekliyor? PAYBACK 3'erli 5'erli çetelerin tahakkümü altındayken, şampiyonlara evlerinde bile rahat yokken her şeye rağmen tek başına savaşmayı ilke edinmiş bu adam.. Hiç düşünmeden bir kaosa dalacak mı? Pe-
"Common Whealth Kingpin" Will Ospreay ve şeker tavırlarıyla Don Callis girişte beliriyor. Bryan'ın keyfi kaçıyor çok feci. Ospreay ise cool tavırlarla ringe ilerlerken Bryan ve Humberto'ya bakıyor sırayla. Ringe girip Bryan'ın karşısına geçiyor ve "tebrikler" dediğini okuyabiliyoruz dudaklarından. Elini uzatıyor Bryan'a. Bryan ne cevap veriyor ne de elini sıkıyor Ospreay'in. Reddedilmenin komedisiyle piç bir gülüş atıyor Ospreay, eliyle Bryan'ın omzuna vururken.
Will Ospreay: Dalacak, Bryan. Dalmalı... Çünkü seni sen yapan şeyler zaten bunlar değil mi? Gücünün sonuna kadar çarpışan... Bir şeyler ona uymadığında sonunu düşünmeden onu engelleyen ve sonunda kahraman olan... Boyundan büyük işler başaran... Dönülmez sakatlıklardan dönen o adam... Bunları yapmadığında sen, bildiğimiz Bryan Danielson olabilir misin? Ve o bizim bildiğimiz Bryan Danielson, altın plakaya bir kulaç uzaklıktayken omzunun kopması pahasına o kulacı atar... Gelecek hafta, PAYBACK #55'in ana gösterisinde Alberto Del Rio'dan torpille kazandığı unvanını geri alır. Verilebilecek en büyük mesajı verir!