Yarımay, tepedeki konumunu iyice belirginleştirdiği esnada oradan gelen ışık ne kadarsa o kadar aydınlanıyor tapınak. Burası House of Black'in dualar edip ritüeller düzenlediği yer. Ekip, omuzlarında baygın Jey'le beraber geliyor. Onu Vanta Black ve askerlerinin putlarının tam karşısındaki mermer masaya bırakıyorlar. Karşısına Malakai Black geçiyor. Bağdaş kurup oturuyor. Bir deste tarot kartı çıkarıp karıştırıyor. Jey yarı baygın izliyor onu. Malakai onun bu halini görünce belli belirsiz gülümsüyor. Kartları kardıktan sonra Jey'in yüzük takılı olan elini masanın üstüne koyması için Buddy'e işaret veriyor. Buddy sert tavırlarla verilen emri yerine getiriyor ve sıkıca bastırıyor Jey'in bileğine.
Malakai Black: Büyük bir iştahla taktığın Kutsal Yüzüğün gerçekte neyi temsil ettiğini hala bilmiyorsun Jey. Seni uyarmıştım. O'nu herkesin taşıyamayacağını, karanlığın kutsal noktalarını bilen ve ona hükmedebilen, bu yüzden yaratılmış özel kişilerce taşınabileceğini anlattım. Geri ver dedim, geri ver ama karanlık yolculuğa çıkmıştın bir kere. Ve o yolculuğun geri dönüşü olmadığını bilemeyecek kadar aptaldın da.
Malakai kartları masanın üstüne diziyor. Jey'in yavaştan kendine gelmeye başladığını görüyoruz.
Jey: Yoksa son bir şans daha mı vereceksin? Beni bağışlayacak mısın... Fool?
Malakai Black: Bağışlamak mı?... Bilmiyorsun Jey. Hiçbir şey bilmiyorsun. Kutsal Yüzük, onu taşıma şerefinden münezzeh birinin eline geçtiğinde kişi O'nu yönetmez. O, kişiyi yönetir ve kaderinin kontrolünü devralır... Bir seçim yapacağını mı sanıyorsun? Ucunda kurtulma fırsatının bulunduğu bir tür kumar mı oynuyoruz? Hayır. Karanlık yolculuğa çıktığında Kutsal Yüzük'e kendini teslim ettin ve O, seçimini senin adına yaptı. Sana neler olacağını biliyorum. Kutsal Yüzük de biliyor, fakat... Fakat sen bilmiyorsun. Hadi durma, aç birini ve yüzüğün sana atadığı kaderi gör. Mahvoluşunu.
Jey onlarca kart arasından seçeceği kartı düşünüyor. Birkaç saniyelik çekinceden sonra yüzüğün takılı olduğu parmakla bir karta dokunuyor. Kutsal Yüzük, Jey için bir kart seçiyor!
THE FOOL.
Kutsal Yüzük, ters duran The Fool kartını seçiyor. Jey'in gözleri açılıyor. Malakai ise sakin.
Malakai Black: Saf bir ruh ve sınırsız potansiyelin simgesi, The Fool... Eğer ters halde açılmamış olsaydı... Tuhaf ve- Üzücü... Peki ters haliyle ne anlama geliyor? Saflık ve dikkatsizlikten kaynaklanan hatalara, plansızlığa, programsızlığa ve fevri kararlara...
Jey, bitkin bir halde Malakai'yi dinliyor.
Malakai Black: Potansiyelini tam olarak kullanamadığına ve fırsatları kaçırdığına... Tuhaf, çünkü bu kart sahiden de seni tarif ediyor. Üzücü, çünkü...
Malakai ayağa kalkınca, Buddy ve Brody de bir çöp parçası gibi tuttukları Jey'i ayağa kaldırıyorlar. Vanta Black'in önünde, savaşçıların arkasındaki boşlukta bir karanlık delik büyümeye başlıyor. Malakai Black, birden BLACK MASS vuruyor Jey'e ve bayıltıyor onu. Sakin tavırlarla Jey'in parmağındaki Kutsal Yüzük'ü çıkarıp kendi parmaklarına takıyor.
Malakai Black: Cehaletinin bedelini, ruhunun karanlığa adanmasıyla ödeyeceksin.
Malakai işareti verince Brody ve Buddy, Jey'i karanlık deliğe fırlatıyor. Jey kayboluyor. Jey karanlığa gömülüyor. House of Black, atalarının ruhlarını onurlandırmanın huzuruyla putlara bakıyorlar. Bir süre hiçbir şey konuşmuyorlar.
“Malakai Black, tapınaktaki mum ışığının titrek yansıması altında, karanlık deliğin önünde hareketsiz bir şekilde durur. Derin bir nefes alır ve ağır adımlarla etrafına bakarak sakin ama karanlık bir sesle konuşmaya başlar.”
Malakai Black:
“Ve işte böyle… Bir ruh daha karanlığın derinliklerine teslim edildi. Bizleri, kutsal tapınağımızı ve Kutsal Yüzüğü kirleten bu kibirli ruh, nihayet hak ettiği yere, sonsuz karanlığa sürüldü. Jey Uso… House of Black’in gücüne ihanet edenlerin ve karanlığa saygı göstermeyenlerin kaderi, her zaman aynı sona çıkar: Yok oluş. Karanlık… öylesine basit bir adımla herkesi kucaklayabilen, her şeyi içine çekebilen bir boşluktur. Ve şimdi, Jey de o boşlukta yitip gitti. Tarot kartları ne diyordu? The Fool… Potansiyelini çöpe atan saf bir ruh. Ters açıldığı anda onun kaderi mühürlenmişti. Gölgelerin fısıldadığı gibi, karanlık bizi hep korur, bizi besler. Sen karanlığın oyununa denk düşmeyen bir piyon oldun, Jey. Ruhun artık yokluğun bir yankısı, tarihte silik bir iz, bu kutsal mabedin sularında unutulmuş bir taş gibi süzülecek. Tapınağımızın kutsal duvarlarında yankılanan son nefesi, karanlığın ne kadar açgözlü olduğunu bir kez daha gösterdi. Jey Uso… sen kendini bizim gibi güçlü, karanlığın koruyucuları arasında görebileceğini düşündün. O yüzüğü parmaklarına taktığında gücün senin olduğunu sandın. Fakat ne yazık… karanlığın iç yüzünü görecek kadar bile cesur değildin. House of Black… birer beden, birer ruh değil, sonsuz gölgelerden var olan bir kavramdır. Bizler, varlığın ve yokluğun kesiştiği o uçurumda yürürüz. Sizin gibi zayıflar, bizimle karşılaşacak gücü taşımayı bir onur sanır; ama o onur, kibirle lekelenmişse, o lekeden geriye kalan sadece bir yok oluş fısıltısıdır. Bu tapınağın kutsiyetini hiçe sayarak buraya ayak bastın, Jey. Bizi, karanlığın efendilerini, bir savaş meydanı sanarak boy ölçmeye geldin. Ve şimdi, senin gibi bir ruh daha karanlığın derinliklerine hapsedildi. Belki de düşündün, Jey. Belki de kendini özel bir ruh, nadir bir güç taşıyıcısı gibi hissettin. O yüzüğün sana verdiği yanıltıcı güven, seni birer birer yok edecek adımlar attırdı. Ama yüzüğü taktığında karanlığa bağlılığını teslim ettin, ve bil ki karanlık, her şeyi geri alır. The Fool… seçimin sadece bir aldatmacaydı. Kartlarda yazılı olan tek şey… mahvoluşundu. Şimdi sen, kendi cehaletinin bir kurbanı oldun. Karanlık bizleri seçti… ve bizler karanlığın en sadık hizmetkârları olarak kutsandık. Bu mabedin kutsiyeti, onun efendileri olarak bizlerin ruhlarına kazınmış bir mühürdür. Ancak sen… sen sadece sıradan bir ruhun zavallı hırsıydın. Bu yol, kendini gölgelerin içinde arayacak kadar yürekli olanların yoludur. Herkesin taşıyamayacağı bir ağırlık, herkesin dayanamayacağı bir huzursuzluktur bu. Biz, karanlıkla bütünleştikçe güçlenen, kendimizden değil, gölgelerden doğanlarız. Biz karanlıkla yoğrulduk, Jey. Gölgeler her birimizin ruhuna bir anlam kazandırdı, her birimizi şekillendirdi, bizimle bir oldu. Sen ise bu gölgeler arasında bir parazit gibi dolaşmaktan öteye gidemedin. House of Black, her bir adımıyla, her bir nefesiyle sonsuz bir ritüelin parçası olarak, karanlıkta kendini bulmuş bir oluşumdur. Ve bizim varlığımız, sizin varlığınızın her anını gölgeleyecek. Bu yüzüğe layık olmak… yalnızca karanlığın derinliğini tanıyanlara nasip olur. O yüzüğün ağırlığını taşıyamayanlar… sonsuza kadar gölgelerin bir parçası olarak kaybolur. Bu yol, zayıfların yolculuğunu sonlandıracak, güçsüzleri içinde boğacak bir yoldur. Ve bizler, House of Black olarak, karanlığın kutsiyetini koruma görevimizi üstlendik. Bu yolda her adım, her fısıltı bizim için bir kehanettir, bir bağlılıktır. Senin gibi, kendi sınırını tanımayanların akıbeti her zaman aynı olur. Artık sonsuzluğa gömülmüş bir yankı olarak varlığını sürdüreceksin… hiçbir sesin duyulmadığı, her şeyin gölgeler arasında kaybolduğu bir boşlukta yitip gideceksin. Karanlığın derinliği… bizi, onu korumakla görevlendirdi. Ve bizler, karanlığın efendileri olarak, sonsuz bir sessizlikte, her zayıf ruhu aynı sona götüreceğiz. Jey… sen sadece gölgede kaybolanlardan birisin artık. House of Black, gölgelerin efendisi olarak, her zaman kazanan olacak. Ve biz, bu tapınağın her bir karanlık köşesinde gölgelerden doğarak, gücümüzü sonsuza dek yaşatacağız.”
“Brody King, Malakai Black’in ardından adımını karanlık deliğe doğru atar, gözleri sert ve yüzünde karanlık bir tatmin ifadesi vardır. Tapınağın içinde yankılanan sesi, derin ve güçlü bir tonda konuşmaya başlar.”
Brody King:
“Bir ruh daha kendini ateşe attı. Kendini büyük sanan, gücün sırlarını bildiğini düşünen bir zavallı… Kutsal Yüzüğün anlamını, ağırlığını kavrayamayan bir bedenden ibaret. Jey Uso, senin gibi bir zayıf, bizimle, House of Black’le, yani karanlığın gerçek efendileriyle boy ölçüşmeye kalktı. Ve şimdi, sadece bir gölge, karanlığın derinliklerinde kaybolmuş bir hiçsin. Burası, House of Black’in kutsal tapınağı… Gölgelerin, sonsuz bir karanlığın içinde kendini bulanların mabedi. Bu tapınak, yalnızca karanlığın iç yüzünü görenlerin kabul gördüğü bir yer, zayıfların yok olup gittiği bir karanlık derya. Her şeyden arınmış bu kutsal mekanda, gücün ne demek olduğunu bilenler ayakta kalır; diğerleri, tıpkı senin gibi, sadece yok olur. Senin gibiler, burada yalnızca karanlığın gücünü tanımayanların aciz birer örneği olarak anılacak. Jey, senin gibi çokları geldi geçti. Her biri kendini bu tapınağın kutsallığını anlayacak kadar güçlü zannetti. Ama bu mabet, her adımında karanlığın sırrını korumaya adanmıştır ve o sır, sadece ona layık olanlara açılır. Senin kendini karanlıkla o kadar bir tutmaya çalışman… zavallıca bir çabadan ibaretti. Sen, yalnızca birer fani gibi kendi sınırını bilmeden ilerlemeye çalışan bir gölgeden başka bir şey değildin. Sen, hiçbir zaman bu tapınağın kutsiyetine erişemedin. Ve şimdi, sadece karanlığın içinde yankılanan bir haykırışsın; ne duyulan ne de önemsenen bir yankı. Biz, House of Black, gölgelerle güçlendik, karanlıkla beslendik. Karanlık, bizim yoldaşımız, bizim koruyucumuz ve aynı zamanda bizim kılıcımızdır. Her bir adımımız, karanlığın gücünü dünyaya yaymak, onun her köşede yankılanmasını sağlamak için atılmış adımlardır. Ve sen, Jey… bizim yolumuza çıkan diğer zayıflar gibi, sadece birer engelden ibaretsin. Her engel gibi yıkıldın, her ruh gibi gölgelerde kayboldun. Karanlık senin gibi zayıfları tüketir, bizim gibi güçlüleri ise besler. İşte bu yüzden, bizim gücümüz karşısında bir hiçtin ve hep bir hiç olarak kalacaksın. Bizler, karanlığın seçilmiş savaşçılarıyız. Gölgeler bizim varlığımızın temelidir, bizim gerçekliğimizdir. House of Black, hiçbir faninin el sürmeye dahi cesaret edemeyeceği bir varlık ve güçtir. Senin bu yolda tek başına attığın her adım, bizi daha da güçlü kılmak için sadece bir fırsat oldu. Senin gibi zayıfları ezip geçmek, bizim karanlığın içindeki hükmümüzü perçinlememizi sağlar. Bu tapınağın her köşesinde yankılanan adımız, yalnızca bize ait olacak, hiçbir zayıf ruh burada hüküm süremeyecek. Sonsuzluk, bizim oyun alanımızdır, gölgeler ise bizim güvenliğimiz. Jey, sen artık bu dünyadan silindin. Senin gibi zayıflar, gölgelerin içinde kaybolmaya mahkûmdur. House of Black olarak biz, her meydan okumayı gölgelerle boğacak ve her zayıfı karanlığın içinde tüketeceğiz. Kutsal Yüzük ise, yalnızca onun ağırlığını taşıyabilecek olanların elinde hüküm sürecek. Bu kutsal mabet, yalnızca bizim gibi karanlığı kucaklayanlara aittir ve senin gibi gafillerin burada yeri yok. "Şimdi, herkes bilsin ki… House of Black hiçbir güce boyun eğmez, hiçbir zayıf ruhu affetmez. Karanlık, bu dünyada hüküm sürdüğü sürece, bizim gibi savaşçılar onun koruyucusu olmaya devam edecek. Gölgelerin içindeki gerçek gücü görmek isteyenler… karanlığın içinde bir hiç olarak kaybolmaya hazır olsunlar. Biz, gölgelerin efendileriyiz, karanlığın gerçek yüzüyüz ve biz var oldukça, her adımda gölgelerle karanlık yayılarak tüm dünyayı saracak. Bu zafer, yalnızca bir başlangıç… Karanlığın hükmü sonsuz, bizim bağlılığımız ise sarsılmaz. Biz, House of Black olarak, gölgelerden doğduk ve karanlığın ta kendisi olarak var olmaya devam edeceğiz. Jey gibi zayıf ruhlar, bizim yolumuzda birer basamak… her biri, karanlıkla savaşmanın ne kadar nafile olduğunu anlayacak. Ve şimdi, biz bir kez daha karanlığın gücünü kanıtladık. Gölgeler hepimizi içine alacak… ama yalnızca biz hayatta kalacağız.”
“Brody King’in ardından Buddy Matthews, gözlerinde tatmin dolu, ancak soğuk bir bakışla Jey’in kaybolduğu karanlık deliğe doğru ilerler. Bir an durur, derin bir nefes alır, ardından başını kaldırıp karanlık tapınağın duvarlarına bakar. Sesi, içinde hem alaycı bir tatmin hem de derin bir bağlılıkla yankılanır.”
Buddy Matthews:
“Ve bir kibirli ruh daha gölgelerde yok olup gitti.. Karanlığın kutsiyetine ihanet eden, karanlığı oyuncak sanan bir zavallının hikâyesi, bir hayal kırıklığı gibi sona erdi. Jey Uso… senin gibi kendini bilmezler, karanlığın ne olduğunu asla anlayamayacak. House of Black’in karşısına geçmek… bizim kutsal mabedimize ayak basmak, karanlığı küçümsemek senin gibi bir bedene hiçbir şey kazandırmadı. Sen şimdi gölgeler içinde kayboldun ve bir daha asla hatırlanmayacaksın. Belki de kendini büyük sanıyordun, belki de bu tapınağa gelerek kendince bir meydan okuma gösterisi yapıyordun, ama unuttuğun bir şey vardı: House of Black, sıradan ruhların, zayıf bedenlerin görebileceği bir yer değildir. Biz buradayız… çünkü karanlık bizi seçti. Çünkü biz, karanlıkla yoğrulduk, gölgelerin derinliğinde kendi varlığımızı bulduk. Karanlığın içindeki gücü gerçekten bilenler, onun sırrını koruyanlar bizleriz, ve senin gibi bir zavallının burada yeri yoktu. Bu kutsal yüzüğü taşıyabileceğini düşündün, ama yanıldın, Jey. O yüzük senin omuzlarına ağır geldi, ruhunu zayıflattı. Bize katlanamayan, bizim gibi karanlıkla bir olamayan herkesin akıbeti gibi senin akıbetin de yok oluş oldu. Bu yüzük, sıradan bir sembol değil; bu yüzük karanlığın kudretini ve onun içindeki gücü taşıyor. Ancak, onu kontrol edemeyenler, onu taşımanın ağırlığını kaldıramayanlar, gölgelerde kaybolup gitmeye mahkûmdur. Ve sen, Jey… sen sadece bu lanetin bir başka kurbanı oldun. Biz burada, karanlık içinde birleştik, gölgelerle bütünleştik. Bu tapınak, sıradanların, korkakların ve kendini güçlü sananların var olabileceği bir yer değil. Biz, House of Black olarak, karanlığın gerçek sahipleriyiz. Gölgeler bizi besler, güçlendirir, korur. Karanlıkla yüzleşebilecek cesareti olan, onun gerçek yüzünü görebilecek olanlar yalnızca biziz. Jey gibi zavallılar… onlar yalnızca bir hiçtir. Onlar, karanlığın kutsal kudretini lekelemeye çalışan silik gölgelerden ibarettir. Kendini bizlerle eşdeğer gördün, bizim gibi karanlığı tanıdığını sandın, ama yanıldın. Biz burada karanlığın içinde yeniden doğduk. Bizim için bu yol… yalnızca zayıfları eleyip gücümüzü pekiştiren bir yolculuk. House of Black’e ihanet edenlerin kaderi her zaman aynı olur; biz onların içlerindeki boşluğu görür, zayıflıklarını anında tanırız. Senin gibi karanlığa layık olmayanlar, sadece bir yankı olarak gölgelerin içinde kaybolur. Ve şimdi, işte sen de bir yankıdan ibaretsin, Jey… Sonsuz bir sessizlik içinde yankılanan, ama kimsenin duymadığı bir fısıltı gibi. Bu tapınak… bizim kutsal mabedimiz, karanlıkla bütünleşmiş ruhların huzur bulduğu yer. Biz burada, kendi sınırlarını bilmeyenleri bir bir yok ederiz. House of Black’in gücünü sorgulamak, ona meydan okumak… zayıfların anında tüketildiği bir bataklıkta yüzmek gibidir. Sen bu tapınağa ayak bastığın an, zaten sonun çoktan yazılmıştı. Gölgeler, senin gibi zayıf ruhları kendine çekip içine hapseder. Şimdi artık geri dönüşün yok, çünkü karanlık seni sonsuza dek içine aldı. Ve biz… House of Black… biz, karanlığı korumaya devam edeceğiz. Bu yüzük… onun ağırlığını sadece bizler taşıyabiliriz. Biz karanlığın içinde yeniden doğduk, karanlığın gerçek savaşçılarıyız. Gölgelerle büyüyen bir güç, zayıfların varlığına yer bırakmaz. Biz burada, karanlığın koruyucuları olarak bu mabedin kutsiyetini, bu yüzüğün kudretini korumaya devam edeceğiz. Biz var oldukça, her zayıf ruh bir bir bu gölgelerde yok olacak. Sonsuza kadar yok oldun, Jey. Karanlığın içinde kaybolup gittin, bizimle boy ölçüşmeye çalışmanın bedelini, ruhunu karanlığa adamanla ödedin. House of Black’in gücünü bir kez daha sorgulayanlar, tıpkı senin gibi gölgelerde kaybolacak. Biz, gölgelerin içinde hüküm süreceğiz. Herkes gölgelerin gücünü görecek ve bilecek ki… biz, her zaman kazanacağız. Bu tapınağın her karışında, her nefesimizde karanlık olacak… ve House of Black var oldukça, her zayıf ruh karanlığın içinde sonsuza dek kaybolacak.”