"Harder Hart"
Stage kısmında bir anda Julia Hart beliriyor. Arkadaki sislerin içinde dev biri görünüyor. BRODY KING! Onunla beraber gelmiş..
Julia Hart girişini yaptıktan sonra kameralar ona doğru yakınlaşıyor.
Julia Hart ve Brody King birlikte ringe doğru yürüyorlar.
Julia Hart ringe geliyor ve iplerde tauntunu yapıyor.
Görevliden bir mikrofon alıp, konuşmaya başlıyor.
Julia Hart:
Bu gece burada gördüğünüz şey, gerçek gücün, karanlığın ve sadakatin ne olduğunu anlamayanlar için bir ders niteliğinde… Bloodline, siz bir kez daha kendinizi kanıtlayabileceğinizi sanıyordunuz. Jey Uso, 'aile' adına savaşabileceğinizi düşündünüz. Ama burada, House of Black’in karşısında, hiçbir kan bağı sizi zafere götüremez! Malakai Black, gücünü yalnızca fiziksel yeteneklerinden değil, karanlıktan ve inancından alıyor. House of Black’te herkes birbirine sıkı sıkıya bağlı; buradaki bağ, basit bir akrabalıktan çok daha derin. Bu bağ, hem kan hem de ruhla mühürlenmiş bir bağlılık. Bizim inancımız, sizin adını bile koyamayacağınız bir karanlıktan doğuyor. Jey, Tama Tonga, Tanga Loa... Siz savaşın içinde yitip giderken biz, karanlığın rehberliğinde yolumuzu buluyoruz. Bu kemerler –" Julia, Malakai’nin sahip olduğu TV Şampiyonluğu kemerininden bahseder "– bizim sahip olduğumuz şeyler sadece bir başlangıç. Biz burada yalnızca zafer aramıyoruz, biz burada bu arenayı, bu ringi, tüm bu yerleri karanlığımızla kaplamak için bulunuyoruz. Sizden aldığımız her zafer, bizim hikayemizin yalnızca bir parçası. House of Black, rakip tanımıyor; yalnızca meydan okumalarla daha da güçleniyor. Jey Uso, sana bir mesajımız var. Bu yenilgiyi unutma. Çünkü biz, bu kemeri omzumuzda taşırken, size her seferinde karanlığın mutlak gücünü hatırlatacağız. House of Black ile karşılaşmanın bedeli ağırdır ve bu bedeli ödeyenler, geri dönüp baktıklarında kim olduklarını unutmuş halde bulurlar kendilerini. Bu kemer bizimle kaldıkça, bu ringde her adımımız, karanlığın zaferi olacak. Unutmayın, ışığa ne kadar koşarsanız koşun, gölgeler sizi yutacak. Çünkü burası, House of Black'in evi, bizim tapınağımız, ve biz burada kuralları yeniden yazıyoruz.
Belki bu gece burada olanlar, bizi yalnızca galibiyet peşinde koşanlar olarak görüyor. Ama siz anlayamıyorsunuz. Biz burada gücün ne demek olduğunu yeniden tanımlıyoruz. House of Black yalnızca bir grup değil, bir çağrıdır. Bu dünyada korkusuzca yürüyen, sıradanlığın ötesine geçmek isteyenler için bir yol… Biz buraya gelmedik; biz bu ringi evimiz yaptık. Ringin her köşesi, her ipi bizim karanlığımıza bağlı. Jey Uso, Tama Tonga, Tanga Loa… Siz güçlerinizi kan bağınızdan, ailenizden alıyorsunuz, öyle değil mi? Ama kan, geçicidir. Kan akar, kurur, zamanla unutulur. Oysa biz karanlığı içimize işledik. Bu bir bağımlılık değil, bu bizim varoluşumuz. House of Black’teki her birey, yalnızca gücü değil, gücün nedenini de anlıyor. Bizim için bu savaş bir sonuç değil, amacımızın bir parçası. Her galibiyet, her zafer, her düşen beden, bizi gerçek amacımıza bir adım daha yaklaştırıyor. Malakai Black’in yüzüne baktığınızda yalnızca bir dövüşçü mü görüyorsunuz? Hayır. Malakai, karanlığın sesi. Karanlığın ve sessizliğin ardındaki fısıltı… Ve o, bu kemeri omzunda taşıdıkça, her defasında yeni bir mesaj veriyor: Buraya ayak basan herkes, karanlığın hükmünü kabul etmek zorunda kalacak. Her maçta yalnızca rakiplerinizi değil, kendinizi de kaybedeceksiniz. Bakın etrafınıza. House of Black burada, sizin en büyük korkularınıza hayat veriyor. Işığa koşmak isteyen, aydınlığa ulaşmak için çabalayan herkes sonunda burada, bizimle aynı yerde, karanlıkta bulacak kendini. Siz, Bloodline, gücünüzü kaybettikçe aslında kim olduğunuzu unuttuğunuzu fark edeceksiniz. Bu ringde her darbede, her adımda o gerçek kendiliğinden ortaya çıkacak. Ve işte buradayız, karşınızdayız. House of Black, bu ringin içinde ve dışında var olan tüm sınırları yıkmak için burada. Kemerler, şampiyonluklar, zaferler… Bunlar yalnızca birer simge. Bizim gerçekte aradığımız şey çok daha derin. Tüm bu mücadele, aslında ruhunuzu açığa çıkarmak için birer sınav.
House of Black, sizi yenmek için burada değil. Hayır, biz size acı çektirmek, kim olduğunuzu sorgulatmak için buradayız. Kan bağınız ne kadar güçlü olursa olsun, karanlık sizi ele geçirdiğinde, sadece birer gölgeye dönüşeceksiniz. Ve biz, bu gölgelerde hüküm süreceğiz. Bir sonraki sefere karşılaştığımızda, kan bağlarınız sizi kurtaramayacak. Karanlık sizi çağıracak ve bu kez dönüş yok. Artık hepiniz, House of Black’in gölgesinde kaybolacaksınız. Ve unutmayın, burada hükmeden yalnızca biziz.
Biz, gölgeleriz. Biz, karanlığız. Biz, sonun ta kendisiyiz.
Kameralar Julia Hart'a bir süre odaklandıktan sonra ekran birden kararıyor.
Işıklar geldiğinde, Julia ve Brody ringte görünmüyor fakat LED Ekran bir görüntü beliriyor.
Julia, elinde bir kibriti yakarak karşımıza çıkıyor.
“Ateş… Küçük bir kıvılcım gibi başlar. Sadece bir anlık bir ışık, geçici bir sıcaklık... Ama kontrol edilmediğinde, bu küçük alev, bir ormanı küle çevirebilir, şehirleri yok edebilir. Bu ateş, tıpkı karanlık gibi, bir kez ortaya çıktığında hiçbir şeyi aynı bırakmaz. Tıpkı bizim gibi… Biz, House of Black olarak, bu ateşin ta kendisiyiz. İçinizdeki en küçük korkuyu, en derin zaafı bulup ona bir kıvılcım dokundurduğumuzda, her şeyinizi yakıp kül edecek bir ateşe dönüşürüz. Bloodline, sizin içindeki o kibriti yaktık bile. Şu an belki bunu hissetmiyorsunuz. Ama bu küçük kıvılcım, kontrol edemeyeceğiniz kadar büyük bir yangına dönüşmek üzere. Jey Uso… Tama Tonga… Tanga Loa… Hepiniz bir ailenin parçası olarak buradasınız. Aile bağları güçlüdür, evet. Ancak bu bağı sorgulamaya başladığınız an, işte o zaman içinizdeki bu alev kontrolden çıkacak. Çünkü biz, yalnızca fiziksel yaralar bırakmak için burada değiliz. Biz zihninizde kök salmak, ruhunuzda derin yaralar açmak için buradayız. Ve bu alev, içinizi kemirip sizi birer gölgeye çevirdiğinde, hiçbir şey yapamayacaksınız. Bu küçük kibrit alevi gibi, biz de size göründüğümüzden çok daha fazlasıyız. Ateş, nasıl dokunduğu her şeyi değiştirirse, House of Black de dokunduğu herkesi dönüştürür. İçinizdeki karanlığı ortaya çıkarır, sizi kendi gölgenizle yüzleştirir. Bizden kaçamazsınız. Bu yangın, peşinizi bırakmayacak. Bu alev, her zaman küçük bir kıvılcımla başlar. Ve siz, Bloodline, farkında bile olmadan bu kıvılcımı ateşlediniz. House of Black’in sizi ele geçirmesine izin verdiniz. Bu yangın, zamanla büyüyecek ve siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sonunda sadece külleriniz kalacak. Bir sonraki karşılaşmamızda, bu kıvılcımın neler yapabileceğini göreceksiniz. Korkularınızın, zaaflarınızın, sizi koruduğunu sandığınız bağların nasıl birer birer yandığını izlerken, bize bakacaksınız. Ve anlayacaksınız ki, kaçış yok. Biz her zaman burada olacağız. Biz, sizin en derin korkularınızda yaşamaya devam edeceğiz. House of Black, size son nefesinizi verene kadar peşinizi bırakmayacak. Siz ateşe teslim oldunuz; bizse alevleri yönetenleriz.”
“Ve şimdi… her şey karanlığa dönüşecek.”
Julia kibriti üfleyerek söndürür, ve kibritin sönmesiyle birlikte ekrandaki görüntü aniden kararır.
Stage kısmında bir anda Julia Hart beliriyor. Arkadaki sislerin içinde dev biri görünüyor. BRODY KING! Onunla beraber gelmiş..
Julia Hart girişini yaptıktan sonra kameralar ona doğru yakınlaşıyor.
Julia Hart ve Brody King birlikte ringe doğru yürüyorlar.
Julia Hart ringe geliyor ve iplerde tauntunu yapıyor.
Görevliden bir mikrofon alıp, konuşmaya başlıyor.
Julia Hart:
Bu gece burada gördüğünüz şey, gerçek gücün, karanlığın ve sadakatin ne olduğunu anlamayanlar için bir ders niteliğinde… Bloodline, siz bir kez daha kendinizi kanıtlayabileceğinizi sanıyordunuz. Jey Uso, 'aile' adına savaşabileceğinizi düşündünüz. Ama burada, House of Black’in karşısında, hiçbir kan bağı sizi zafere götüremez! Malakai Black, gücünü yalnızca fiziksel yeteneklerinden değil, karanlıktan ve inancından alıyor. House of Black’te herkes birbirine sıkı sıkıya bağlı; buradaki bağ, basit bir akrabalıktan çok daha derin. Bu bağ, hem kan hem de ruhla mühürlenmiş bir bağlılık. Bizim inancımız, sizin adını bile koyamayacağınız bir karanlıktan doğuyor. Jey, Tama Tonga, Tanga Loa... Siz savaşın içinde yitip giderken biz, karanlığın rehberliğinde yolumuzu buluyoruz. Bu kemerler –" Julia, Malakai’nin sahip olduğu TV Şampiyonluğu kemerininden bahseder "– bizim sahip olduğumuz şeyler sadece bir başlangıç. Biz burada yalnızca zafer aramıyoruz, biz burada bu arenayı, bu ringi, tüm bu yerleri karanlığımızla kaplamak için bulunuyoruz. Sizden aldığımız her zafer, bizim hikayemizin yalnızca bir parçası. House of Black, rakip tanımıyor; yalnızca meydan okumalarla daha da güçleniyor. Jey Uso, sana bir mesajımız var. Bu yenilgiyi unutma. Çünkü biz, bu kemeri omzumuzda taşırken, size her seferinde karanlığın mutlak gücünü hatırlatacağız. House of Black ile karşılaşmanın bedeli ağırdır ve bu bedeli ödeyenler, geri dönüp baktıklarında kim olduklarını unutmuş halde bulurlar kendilerini. Bu kemer bizimle kaldıkça, bu ringde her adımımız, karanlığın zaferi olacak. Unutmayın, ışığa ne kadar koşarsanız koşun, gölgeler sizi yutacak. Çünkü burası, House of Black'in evi, bizim tapınağımız, ve biz burada kuralları yeniden yazıyoruz.
Belki bu gece burada olanlar, bizi yalnızca galibiyet peşinde koşanlar olarak görüyor. Ama siz anlayamıyorsunuz. Biz burada gücün ne demek olduğunu yeniden tanımlıyoruz. House of Black yalnızca bir grup değil, bir çağrıdır. Bu dünyada korkusuzca yürüyen, sıradanlığın ötesine geçmek isteyenler için bir yol… Biz buraya gelmedik; biz bu ringi evimiz yaptık. Ringin her köşesi, her ipi bizim karanlığımıza bağlı. Jey Uso, Tama Tonga, Tanga Loa… Siz güçlerinizi kan bağınızdan, ailenizden alıyorsunuz, öyle değil mi? Ama kan, geçicidir. Kan akar, kurur, zamanla unutulur. Oysa biz karanlığı içimize işledik. Bu bir bağımlılık değil, bu bizim varoluşumuz. House of Black’teki her birey, yalnızca gücü değil, gücün nedenini de anlıyor. Bizim için bu savaş bir sonuç değil, amacımızın bir parçası. Her galibiyet, her zafer, her düşen beden, bizi gerçek amacımıza bir adım daha yaklaştırıyor. Malakai Black’in yüzüne baktığınızda yalnızca bir dövüşçü mü görüyorsunuz? Hayır. Malakai, karanlığın sesi. Karanlığın ve sessizliğin ardındaki fısıltı… Ve o, bu kemeri omzunda taşıdıkça, her defasında yeni bir mesaj veriyor: Buraya ayak basan herkes, karanlığın hükmünü kabul etmek zorunda kalacak. Her maçta yalnızca rakiplerinizi değil, kendinizi de kaybedeceksiniz. Bakın etrafınıza. House of Black burada, sizin en büyük korkularınıza hayat veriyor. Işığa koşmak isteyen, aydınlığa ulaşmak için çabalayan herkes sonunda burada, bizimle aynı yerde, karanlıkta bulacak kendini. Siz, Bloodline, gücünüzü kaybettikçe aslında kim olduğunuzu unuttuğunuzu fark edeceksiniz. Bu ringde her darbede, her adımda o gerçek kendiliğinden ortaya çıkacak. Ve işte buradayız, karşınızdayız. House of Black, bu ringin içinde ve dışında var olan tüm sınırları yıkmak için burada. Kemerler, şampiyonluklar, zaferler… Bunlar yalnızca birer simge. Bizim gerçekte aradığımız şey çok daha derin. Tüm bu mücadele, aslında ruhunuzu açığa çıkarmak için birer sınav.
House of Black, sizi yenmek için burada değil. Hayır, biz size acı çektirmek, kim olduğunuzu sorgulatmak için buradayız. Kan bağınız ne kadar güçlü olursa olsun, karanlık sizi ele geçirdiğinde, sadece birer gölgeye dönüşeceksiniz. Ve biz, bu gölgelerde hüküm süreceğiz. Bir sonraki sefere karşılaştığımızda, kan bağlarınız sizi kurtaramayacak. Karanlık sizi çağıracak ve bu kez dönüş yok. Artık hepiniz, House of Black’in gölgesinde kaybolacaksınız. Ve unutmayın, burada hükmeden yalnızca biziz.
Biz, gölgeleriz. Biz, karanlığız. Biz, sonun ta kendisiyiz.
Kameralar Julia Hart'a bir süre odaklandıktan sonra ekran birden kararıyor.
Işıklar geldiğinde, Julia ve Brody ringte görünmüyor fakat LED Ekran bir görüntü beliriyor.
Julia, elinde bir kibriti yakarak karşımıza çıkıyor.
“Ateş… Küçük bir kıvılcım gibi başlar. Sadece bir anlık bir ışık, geçici bir sıcaklık... Ama kontrol edilmediğinde, bu küçük alev, bir ormanı küle çevirebilir, şehirleri yok edebilir. Bu ateş, tıpkı karanlık gibi, bir kez ortaya çıktığında hiçbir şeyi aynı bırakmaz. Tıpkı bizim gibi… Biz, House of Black olarak, bu ateşin ta kendisiyiz. İçinizdeki en küçük korkuyu, en derin zaafı bulup ona bir kıvılcım dokundurduğumuzda, her şeyinizi yakıp kül edecek bir ateşe dönüşürüz. Bloodline, sizin içindeki o kibriti yaktık bile. Şu an belki bunu hissetmiyorsunuz. Ama bu küçük kıvılcım, kontrol edemeyeceğiniz kadar büyük bir yangına dönüşmek üzere. Jey Uso… Tama Tonga… Tanga Loa… Hepiniz bir ailenin parçası olarak buradasınız. Aile bağları güçlüdür, evet. Ancak bu bağı sorgulamaya başladığınız an, işte o zaman içinizdeki bu alev kontrolden çıkacak. Çünkü biz, yalnızca fiziksel yaralar bırakmak için burada değiliz. Biz zihninizde kök salmak, ruhunuzda derin yaralar açmak için buradayız. Ve bu alev, içinizi kemirip sizi birer gölgeye çevirdiğinde, hiçbir şey yapamayacaksınız. Bu küçük kibrit alevi gibi, biz de size göründüğümüzden çok daha fazlasıyız. Ateş, nasıl dokunduğu her şeyi değiştirirse, House of Black de dokunduğu herkesi dönüştürür. İçinizdeki karanlığı ortaya çıkarır, sizi kendi gölgenizle yüzleştirir. Bizden kaçamazsınız. Bu yangın, peşinizi bırakmayacak. Bu alev, her zaman küçük bir kıvılcımla başlar. Ve siz, Bloodline, farkında bile olmadan bu kıvılcımı ateşlediniz. House of Black’in sizi ele geçirmesine izin verdiniz. Bu yangın, zamanla büyüyecek ve siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sonunda sadece külleriniz kalacak. Bir sonraki karşılaşmamızda, bu kıvılcımın neler yapabileceğini göreceksiniz. Korkularınızın, zaaflarınızın, sizi koruduğunu sandığınız bağların nasıl birer birer yandığını izlerken, bize bakacaksınız. Ve anlayacaksınız ki, kaçış yok. Biz her zaman burada olacağız. Biz, sizin en derin korkularınızda yaşamaya devam edeceğiz. House of Black, size son nefesinizi verene kadar peşinizi bırakmayacak. Siz ateşe teslim oldunuz; bizse alevleri yönetenleriz.”
“Ve şimdi… her şey karanlığa dönüşecek.”
Julia kibriti üfleyerek söndürür, ve kibritin sönmesiyle birlikte ekrandaki görüntü aniden kararır.