“Kameralar, gece karanlığında yükselen kaleye odaklanır. Yıldızsız gökyüzü altında, kale devasa bir gölge gibi, sislere bürünmüş, gizemli ve tehditkâr bir şekilde durmaktadır. Karanlık taşlardan örülmüş duvarları, üzerine kazınmış kadim semboller ve aşınmış heykellerle kaplıdır. Kale girişindeki demir parmaklıklar ve büyük meşalelerden yayılan titrek ışık, gölgeleri duvarlarda oynatırken, kaleye daha da uğursuz bir hava katar. Rüzgarın uğultusu, bu kadim yapının içinde saklı sırların fısıltısı gibidir.”
"Kameralar, karanlık koridorlardan ağır adımlarla ilerlerken kalenin soğuk taş duvarlarında yankılanan ayak sesleri duyulur. Koridor boyunca sıralanmış savaşçı heykelleri, dimdik ve tehditkâr bir şekilde beklemektedir. Gölgeler arasında süzülen kameralar, koridorun sonunda yüksek tavanlı bir salona açılır. Salonun merkezinde, ihtişamlı bir taht yükselir ve tahtın hemen arkasında House of Black'in logosu, karanlık bir mühür gibi parlamaktadır. Tahtın iki yanında yer alan devasa heykeller, sanki Malakai Black’in konuşmasına tanıklık etmeye hazır bekleyen kadim muhafızlar."
“Malakai Black, ağır adımlarla tahtından kalkar, loş ışıkta gözleri karanlığın içinden parlayan birer tehdit gibidir. Derin bir nefes alır, salonun ürkütücü sessizliği içinde maskesinin kenarına uzanır. Parmakları, yavaşça yüzündeki kendine has maskeyi kavrar ve dikkatle çıkarır. Maskenin arkasında, gölgelerin ve gücün simgesi olan o sert bakışlarıyla etrafa bakar.
Malakai maskesini sessizce indirirken sesi derin ve kararlı bir tonda yankılanır.
Malakai Black:
“Bugün burada, kendi kanımdan, kendi ruhumdan çalınan o yüzüğün bedelini konuşacağız. Gölgelerden gelen irade, karanlığın kudreti ve geçmişin mirası… Bunlar, öylesine bir elin sahip olabileceği şeyler değil.”
“Vanta Black’in, ailemin ve karanlık ruhların iradesini taşıyan o yüzüğe artık sahip değilim,” diyor, sesi karanlık bir fısıltı gibi yankılanıyor. “O yüzük… Onu kimsenin elinde görmememiz gerekirdi. Sadece bir metal parçası değil; karanlık ruhların mühürlenmiş kudreti, dedemin miras bıraktığı en güçlü emanet. Vanta Black’in gölgelerin diyarına açtığı kapının anahtarıydı o. O yüzüğü çalan… Ne yaptığının farkında değil. Yüzüğün sahibi olmak, sadece bir mirası taşımak değil; o yükün ağırlığına dayanmak anlamına gelir. Çünkü o yüzük, sıradan bir takı değil; onu parmağına takan, karanlık ruhların huzursuz fısıltılarını, gölgelerin en derin korkularını taşır. Karanlık, herkese dost değildir. O yüzüğü eline geçiren kişi… bilsin ki karanlık yalnızca sadakatle kendini adayanı korur. O yüzüğe sahip olmak, ona hükmetmek değil; onun yükünü taşımaya razı olmak demektir. O yüzük, yalnızca Vanta’nın değil, tüm karanlık savaşçıların ruhunu taşır. Ona sahip olan kişi, bu ruhların kudretini bir anlık zevk uğruna kullanmaya kalkarsa, gölgeler ona asla merhamet göstermeyecek. Yüzük ona güç verir… evet, ama bedeli ağırdır. Dedem Vanta’nın mirasına layık olmadan onu takmaya cüret eden herkes, karanlık tarafından yavaşça kuşatılacaktır. Gölgeler onun her adımını izlerken, korkuları büyür, zihnini karanlık fısıltılar sarar. Karanlık ruhlar, sabırlıdır. Sadık olmayanı yavaşça tüketirler. Jey Uso… Eğer bu yüzüğü taktığını düşünüyorsan, sana bir uyarım var. Bu yüzük, sadakatin, gücün ve karanlık ruhlara olan bağlılığın sembolüdür. Onu taşıyabilecek kişi, gölgelerle dost olmayı bilen, onların dilini konuşabilen kişidir. Senin gibi sadakatsiz ve hırsına yenik düşen biri için bu yüzük, bir lütuf değil, bir lanet olacak. Karanlık seni yavaşça ele geçirecek. İlk başta sana rüyalarında gelecek, ardından düşüncelerine sızacak. Ve bir gün, yalnız kaldığında… gölgeler seni içine çekmek için bekleyecek. Bana ait olanı geri getirmezsen, o yüzüğün her bir köşesine işlenmiş olan Vanta’nın kudreti seni tüketmeye başlayacak. Karanlık seni sardığında, o yüzük sana ağırlık yaptıkça, gölgelerin efendisi olmadığını anlayacaksın. O yüzüğü bana geri ver… yoksa karanlık seni, tüm korkularını açığa çıkarana dek tüketmeye devam edecek. Son bir sözüm var, Bu yüzük, yalnızca sadakatin ve karanlığa olan bağlılığın taşıyabileceği bir yük. Vanta’nın mirasına layık olmayanların sonu, gölgelerin sonsuzluğunda kaybolmak olacaktır. Bu senin son şansın, Jey Uso. Bana ait olanı geri ver. Karanlık, asla borçlu kalmaz. Aksi halde… ruhların intikamı, seni bulacak. O yüzük, sadece bir aksesuar değil; kanla, sadakatle ve korkuyla mühürlenmiş bir miras, Vanta Black’in, karanlık ruhlara olan bağlılığının ve gölgelerin diyarıyla olan antlaşmasının simgesi. Yüzüğü taşıyan, sadece bir sembol değil, ağır bir yük taşır. Gölgeler ve ruhlar bu yüzüğü tanır, ona bağlı olanı takip eder, onu korur… ya da onu tüketir. Yüzüğe sahip olmak, bir lütuf olduğu kadar bir lanettir de. Yüzüğün gücünü arzulayan… onun çekimine kapılan herkes bilsin ki bu güç, yalnızca karanlığın kurallarına sadakatle hizmet edenlere boyun eğer. Sadakatsizliğin, hırsın, korkunun olduğu bir kalp, bu yüzüğü taşıyamaz. Çünkü yüzük, taşıyanın en derin korkularını yüzeye çıkarır, ruhunu yavaşça tüketir, onu karanlığın içine hapseder. Bu yüzüğü ele geçirdiğini sanan Jey Uso’ya sesleniyorum, O yüzük sana sadakatle değil, bir bela olarak geri dönecek. Onun ağırlığını taşıyamadığında, gölgeler seni avlamak için sabırsızlanacak. Ruhların öfkesini uyandırdın, Jey. Karanlık, seni izlemeye başladı ve o yüzüğü geri vermediğin her gün, ruhların fısıltıları seni yavaşça içine çekecek. Bu yüzük, yalnızca House of Black’e sadakatle hizmet edenin elinde olması gereken bir emanettir. Onu geri getirmezsen… karanlık sana tüm yüzlerini gösterecek. Ruhların ve gölgelerin gazabını hissetmeye hazır ol. Çünkü bu yüzüğün bir bedeli vardır, ve o bedel ağırdır.”