Arka plan karanlık bir odada başlıyor. Hafif bir sis, odayı çevreliyor. Malakai Black, yüzünde karakteristik siyah boyası ve gözlerinin derin karanlıkla dolu olduğu bir şekilde karşımızda. Konuşmaya başlamadan önce kısa bir süre sessizce durur başını sağ ve sola sallar, gözlerini kameraya diker ve konuşmaya başlar.
Malakai Black: Karanlık, Bray... Karanlık senin dostun gibi gözükebilir. Ama sen, o karanlığın içinde sadece bir fısıltısın. Oysa ben... ben bu karanlığın nefesiyim. Sen yıllarca bu gücü kendi suretinde şekillendirdin, onu kendine ait kıldın. Ama senin unuttuğun bir şey var; karanlık, kontrol edilemez bir varlık. Ve o varlık, şimdi seni terk ediyor. Seninle oynayan, seni yücelten bu gölgeler, Bray Wyatt, şimdi benim çağrıma kulak veriyorlar. O gölgeler, senin üzerindeki lanetin gerçek yüzünü göstermek için burada. Kemerin, seni güvende tutacağını mı sanıyorsun? O altın, senin gibi kırılgan bir insanın ellerinde, karanlığın içinde sadece bir yük. O kemer, senin boynuna asılmış bir pranga gibi seni aşağı çekecek. Ben, Malakai Black, seni o ağırlığın altında ezilmekten kurtaracağım. PGW 50, bir dönüm noktası olacak. Wyatt Ailesi’nin tahtı, senin karanlık tahtın, benim ellerimde yıkılacak. Çünkü ben, karanlığın efendisi değilim... Karanlıkta yolculuk eden bir rehberim. Sana da yol göstereceğim, Bray. Ama o yol, seni bir daha asla geri dönmeyeceğin bir çukura götürecek. Ve o çukurda sadece bir isim yankılanacak: Malakai Black. Bunu izleyen herkes... Arka alanda beni duyan herkes... Hazırlıklı olun. Çünkü Bray Wyatt’ın sözde karanlığıyla vedalaşma zamanı geldi. O karanlık, gerçek olan tarafından yutulacak. Ve ben, PGW şampiyonu olarak doğacağım. Bray, son defa bak kemerine... Çünkü 50. şovda o kemeri göreceğin son an olacak.
Bray… Bu sadece başlangıç. Senin karanlığın, her zaman bir yanılsamaydı. Bir maske... Kendini korumak için ördüğün bir ağ. Ama o maske, çatırdıyor. O ağ, çözülüyor. Ve altındaki çıplak gerçeği, her geçen gün biraz daha görüyoruz. Çünkü ben, gerçek karanlığım. Ben, karanlığı yalnızca kullanmam… Onun içinde var olurum. Sen, Wyatt Ailesi’nin koruyucu kanatları altında, gücünü onlar üzerinden kurmaya çalıştın. Ama o aile, o yapı, bir karttan ev gibi titriyor. Strowman, Rowan… Onlar, senin ruhunu korumaya yetmeyecek. Çünkü karanlık seni bırakıyor, Bray. Sen yalnızsın. O tahtın arkasında saklandığın her gün, seni biraz daha zayıf kılıyor. Kemerin... O altın parıltısı, gözlerini kör etmiş olabilir, ama ben her şeyi görüyorum. PGW 50, sadece bir kavga olmayacak. Bu, iki yolun kesişme noktası olacak. Bir yolda sen varsın, Bray. Geçmişin gölgeleriyle dolu, korkunun seni her an takip ettiği bir yol. Ve diğer yolda ben varım. Saf, acımasız gerçeklik ve karanlığın getirdiği kaçınılmaz son ile yürüyorum. Senin için o yol, bir uçurumla son bulacak. Bu uçurumu gördüğünde, Bray, kaçamayacaksın. Orada yalnızca boşluk ve karanlık olacak. Ve o boşlukta, senin çığlıkların yankılanacak. Herkes, Wyatt Ailesi’nin saltanatının son bulduğunu görecek. O taht, karanlıkta kaybolacak.
Kemerini son kez elinde tut, Bray. Çünkü 50. şovda, senin için son perde kapanacak. Bu sonun ne kadar acı verici olacağını tahmin bile edemezsin. O kemer, artık karanlığa ait. Benim varlığıma ait. Ve ben, o kemeri söküp aldığımda, senin varlığın bu dünyadan silinecek. Çünkü karanlık, sadece karanlığı tanır ve o karanlık, artık benimle yürüyor. Hazırlıklı ol, Bray. Çünkü 50. şovda sadece kaybetmeyeceksin… Karanlık seni yutacak ve bir daha geri dönmeyeceksin. O çukurun dibinde, yalnızca benim ismim yankılanacak: Malakai Black. Bray... Zihninde yankılanan bu sözler sana tanıdık geliyor olabilir. Çünkü karanlık, her zaman içindeydi. Ama sen onu bastırmaya çalıştın. Kendi yarattığın ilüzyonlarınla onu kontrol altında tutabileceğini sandın. Wyatt Ailesi'nin, o korkutucu maskelerin, hiç durmadan çevrene ördüğün kabuslar... Bunların hepsi, karanlığa karşı koyduğun zayıf birer kalkan. Ama anlamıyorsun, değil mi? Karanlık karşı konulmaz. O sana hükmeder, sen ona değil. Biliyorum, Bray... Bu söylediklerim seni korkutuyor. Seni geçmişine, en derin korkularına geri götürüyor. Ama artık kaçacak bir yerin yok. Wyatt Ailesi’nin sembolü olan o lambanın ışığı, söndü. Ve senin için son bir fırsat kaldı. O kemeri koruma çaban, senin çöküşünü hızlandıracak.
Ama anlaman gereken bir şey daha var, Bray. Bu yolculukta yalnız değilsin. O gölgeler, senin yanında olduklarını sanıyorsun ama yanılıyorlar. Karanlık bana ait ve onlar da bunu fark edecekler. Braun Strowman... Erick Rowan... Onlar da senin düşüşüne tanıklık edecek. Çünkü, her karanlık bir gün gerçeğin önünde diz çöker. Onlar da bu diz çöküşü izleyecekler. PGW 50, senin için yalnızca bir son olmayacak, Bray. Aynı zamanda senin sahte krallığının gerçek yüzünü herkese göstereceğim. O tahtın kırık parçaları etrafında dönerken, herkes senin içindeki boşluğu fark edecek. Gölgelerin seni nasıl terk ettiğini görecekler. Çünkü bu sadece bir kayıp değil... Bu, bir arınma olacak. Karanlığa olan bağımlılığın son bulacak. Korkma, Bray. Seni bu yükten kurtaracağım. O kemeri aldığımda, boynuna asılı olan o prangadan da özgürleşeceksin. Ama o özgürlük, seni kurtuluş değil, yıkım bekleyen bir uçuruma götürecek.
Sonunu izlemek, bana büyük bir haz verecek. Herkes, PGW'nin yeni karanlığını tanıyacak. Bray… Senin sonun, benim başlangıcım olacak. Bray... Uncle Howdy... Sister Abigail... Gölgelerin arasından çıkıp seni sarıp sarmalayan bu figürler, bu sözde "ruhlar"... Senin zihin oyunlarının birer parçası, değil mi? Yıllardır, bu varlıkları gerçekmiş gibi sundun. Onlar seni güçlü kılmak için yarattığın maskelerin, korkutucu masalların bir uzantısı. Ama şimdi sana bir şey söyleyeceğim, Bray... Tüm bunlar sadece bir yanılsama. Hepsi senin zihninin karmaşasında doğan birer hayalet. Uncle Howdy, bir fısıltı. Sister Abigail, bir gölge. Onları gerçek gibi gösterebilmek için büyük bir çaba sarf ettin. Onları sen yarattın, çünkü o yalnız zihin boşlukları doldurmaya muhtaçtı. Ama bu gölgeler seninle değil, sadece zihninin çöküşünü yansıtan yansımalar. Her adımda, bu sahte figürlerle kendini koruduğunu sandın. Onların sana rehberlik ettiğine inandın. Ama gerçek şu ki, Bray, onlar hiçbir zaman burada olmadı. Onlar senin kafanda yankılanan çığlıklardan ibaret.
Uncle Howdy? Bir suret, senin geçmişinden gelen korkunun bir sureti. Sister Abigail? Onu uzun zamandır bir anne figürü olarak, bir rehber olarak benimsedin. Ama o, asla senden bağımsız olmadı. Abigail, senin kafanda yarattığın bir kurtarıcıydı. Gerçekte, seni karanlık bir yola sokacak bir el değil, sadece sana cesaret vermek için uydurduğun bir hayal. Ama işte gerçek burada, Bray... O hayaller artık seni kurtaramayacak. Seninle aramızdaki farkı biliyor musun, Bray? Senin mistik sandığın her şey, aslında sadece zihninde. O hayali figürlere tutunarak güvende kalmaya çalıştın. Ama gerçek mistisizm, kontrol edilemez olandır. Benim dünyamda, bu güçler gerçek. Ben sadece onları hayal etmiyorum; onları çağırıyorum, onları hissediyorum. Onlar benim etrafımda dolaşırken, gerçek karanlıkla temas halindeyim. Senin Uncle Howdy’in, senin Sister Abigail’in sadece isimlerden ibaret, Bray. Ama benim yanımda olanlar... onlar gerçek. Gerçek mistik güçler, senin sandığın gibi değil. Onlar, birer hikaye değil. Onlar, birer yanılsama değil. Onlar bana fısıldar, bana yön verir. Ben onları kontrol etmeye çalışmam. Çünkü karanlık bana boyun eğmez. Karanlıkla bir anlaşma yapmadım, Bray... Karanlıkla bir oldum. O yüzden ben, bu dünyanın ve diğerlerinin de kapılarını aralayabilirim. Benim mistik gücüm, senin zihninde kurduğun korku oyunlarına benzemez. Ben karanlığın içinde yürüyen bir rehberim. Onu hissettim, onun nefesini tenimde hissettim. Bize gerçek mistik güçlerden bahsedelim, Bray... Gerçek karanlık varlıklardan. Sözde hayaletlerin, masallardaki figürlerin değil. Gölgelerin ötesinde var olan şeylerden. Senin zihnini bozan seslerin değil, gerçek varlıkların yansıması. Çünkü sen o karanlığı çağırdığını sandın, ama asla tam anlamıyla onunla temas kurmadın. O kapıların arkasında ne olduğunu hiç anlamadın. Ama ben... Ben o kapıları açtım, Bray. Senin Uncle Howdy ya da Sister Abigail’in yapamayacağı bir şeyi başardım. Ben, o dünyadan gelenlerle temas halindeyim. Karanlığın ötesinden gelen, bizim algımızın dışında var olan güçler. Ben sana gerçek mistisizmi göstereceğim. Sana gerçek gücü göstereceğim. PGW 50’de, senin zihnindeki o sahte figürler tek tek parçalanacak. Uncle Howdy bir fısıltıya dönüşecek, Sister Abigail bir anıdan ibaret olacak. Senin karanlığın, aslında ne kadar zayıf olduğunu o an fark edeceksin. Ve benim karşıma çıktığında, Bray, sen sadece bir insan olacaksın. O sahte tanrılarının arkasına saklanan biri. Benim gücüm, bu dünyaya ait değil. Ben karanlıkta sadece bir oyuncu değilim; ben karanlığın kendisiyim. Bunu sen de göreceksin, herkes görecek. O sahte figürlerin düştüğünde, karanlık seni tamamen yutacak. Senin için, Bray, sadece gerçek karanlık var. O gerçek seni bulacak ve yanında getirdiğin hiçbir yanılsama seni koruyamayacak. O an geldiğinde, Uncle Howdy ya da Sister Abigail değil... sadece karanlığın gerçek efendisi seni karşılayacak.
Kameralar, uzun bir süre Malakai'ye odaklandıktan sonra kapanıyor.
Malakai Black: Karanlık, Bray... Karanlık senin dostun gibi gözükebilir. Ama sen, o karanlığın içinde sadece bir fısıltısın. Oysa ben... ben bu karanlığın nefesiyim. Sen yıllarca bu gücü kendi suretinde şekillendirdin, onu kendine ait kıldın. Ama senin unuttuğun bir şey var; karanlık, kontrol edilemez bir varlık. Ve o varlık, şimdi seni terk ediyor. Seninle oynayan, seni yücelten bu gölgeler, Bray Wyatt, şimdi benim çağrıma kulak veriyorlar. O gölgeler, senin üzerindeki lanetin gerçek yüzünü göstermek için burada. Kemerin, seni güvende tutacağını mı sanıyorsun? O altın, senin gibi kırılgan bir insanın ellerinde, karanlığın içinde sadece bir yük. O kemer, senin boynuna asılmış bir pranga gibi seni aşağı çekecek. Ben, Malakai Black, seni o ağırlığın altında ezilmekten kurtaracağım. PGW 50, bir dönüm noktası olacak. Wyatt Ailesi’nin tahtı, senin karanlık tahtın, benim ellerimde yıkılacak. Çünkü ben, karanlığın efendisi değilim... Karanlıkta yolculuk eden bir rehberim. Sana da yol göstereceğim, Bray. Ama o yol, seni bir daha asla geri dönmeyeceğin bir çukura götürecek. Ve o çukurda sadece bir isim yankılanacak: Malakai Black. Bunu izleyen herkes... Arka alanda beni duyan herkes... Hazırlıklı olun. Çünkü Bray Wyatt’ın sözde karanlığıyla vedalaşma zamanı geldi. O karanlık, gerçek olan tarafından yutulacak. Ve ben, PGW şampiyonu olarak doğacağım. Bray, son defa bak kemerine... Çünkü 50. şovda o kemeri göreceğin son an olacak.
Bray… Bu sadece başlangıç. Senin karanlığın, her zaman bir yanılsamaydı. Bir maske... Kendini korumak için ördüğün bir ağ. Ama o maske, çatırdıyor. O ağ, çözülüyor. Ve altındaki çıplak gerçeği, her geçen gün biraz daha görüyoruz. Çünkü ben, gerçek karanlığım. Ben, karanlığı yalnızca kullanmam… Onun içinde var olurum. Sen, Wyatt Ailesi’nin koruyucu kanatları altında, gücünü onlar üzerinden kurmaya çalıştın. Ama o aile, o yapı, bir karttan ev gibi titriyor. Strowman, Rowan… Onlar, senin ruhunu korumaya yetmeyecek. Çünkü karanlık seni bırakıyor, Bray. Sen yalnızsın. O tahtın arkasında saklandığın her gün, seni biraz daha zayıf kılıyor. Kemerin... O altın parıltısı, gözlerini kör etmiş olabilir, ama ben her şeyi görüyorum. PGW 50, sadece bir kavga olmayacak. Bu, iki yolun kesişme noktası olacak. Bir yolda sen varsın, Bray. Geçmişin gölgeleriyle dolu, korkunun seni her an takip ettiği bir yol. Ve diğer yolda ben varım. Saf, acımasız gerçeklik ve karanlığın getirdiği kaçınılmaz son ile yürüyorum. Senin için o yol, bir uçurumla son bulacak. Bu uçurumu gördüğünde, Bray, kaçamayacaksın. Orada yalnızca boşluk ve karanlık olacak. Ve o boşlukta, senin çığlıkların yankılanacak. Herkes, Wyatt Ailesi’nin saltanatının son bulduğunu görecek. O taht, karanlıkta kaybolacak.
Kemerini son kez elinde tut, Bray. Çünkü 50. şovda, senin için son perde kapanacak. Bu sonun ne kadar acı verici olacağını tahmin bile edemezsin. O kemer, artık karanlığa ait. Benim varlığıma ait. Ve ben, o kemeri söküp aldığımda, senin varlığın bu dünyadan silinecek. Çünkü karanlık, sadece karanlığı tanır ve o karanlık, artık benimle yürüyor. Hazırlıklı ol, Bray. Çünkü 50. şovda sadece kaybetmeyeceksin… Karanlık seni yutacak ve bir daha geri dönmeyeceksin. O çukurun dibinde, yalnızca benim ismim yankılanacak: Malakai Black. Bray... Zihninde yankılanan bu sözler sana tanıdık geliyor olabilir. Çünkü karanlık, her zaman içindeydi. Ama sen onu bastırmaya çalıştın. Kendi yarattığın ilüzyonlarınla onu kontrol altında tutabileceğini sandın. Wyatt Ailesi'nin, o korkutucu maskelerin, hiç durmadan çevrene ördüğün kabuslar... Bunların hepsi, karanlığa karşı koyduğun zayıf birer kalkan. Ama anlamıyorsun, değil mi? Karanlık karşı konulmaz. O sana hükmeder, sen ona değil. Biliyorum, Bray... Bu söylediklerim seni korkutuyor. Seni geçmişine, en derin korkularına geri götürüyor. Ama artık kaçacak bir yerin yok. Wyatt Ailesi’nin sembolü olan o lambanın ışığı, söndü. Ve senin için son bir fırsat kaldı. O kemeri koruma çaban, senin çöküşünü hızlandıracak.
Ama anlaman gereken bir şey daha var, Bray. Bu yolculukta yalnız değilsin. O gölgeler, senin yanında olduklarını sanıyorsun ama yanılıyorlar. Karanlık bana ait ve onlar da bunu fark edecekler. Braun Strowman... Erick Rowan... Onlar da senin düşüşüne tanıklık edecek. Çünkü, her karanlık bir gün gerçeğin önünde diz çöker. Onlar da bu diz çöküşü izleyecekler. PGW 50, senin için yalnızca bir son olmayacak, Bray. Aynı zamanda senin sahte krallığının gerçek yüzünü herkese göstereceğim. O tahtın kırık parçaları etrafında dönerken, herkes senin içindeki boşluğu fark edecek. Gölgelerin seni nasıl terk ettiğini görecekler. Çünkü bu sadece bir kayıp değil... Bu, bir arınma olacak. Karanlığa olan bağımlılığın son bulacak. Korkma, Bray. Seni bu yükten kurtaracağım. O kemeri aldığımda, boynuna asılı olan o prangadan da özgürleşeceksin. Ama o özgürlük, seni kurtuluş değil, yıkım bekleyen bir uçuruma götürecek.
Sonunu izlemek, bana büyük bir haz verecek. Herkes, PGW'nin yeni karanlığını tanıyacak. Bray… Senin sonun, benim başlangıcım olacak. Bray... Uncle Howdy... Sister Abigail... Gölgelerin arasından çıkıp seni sarıp sarmalayan bu figürler, bu sözde "ruhlar"... Senin zihin oyunlarının birer parçası, değil mi? Yıllardır, bu varlıkları gerçekmiş gibi sundun. Onlar seni güçlü kılmak için yarattığın maskelerin, korkutucu masalların bir uzantısı. Ama şimdi sana bir şey söyleyeceğim, Bray... Tüm bunlar sadece bir yanılsama. Hepsi senin zihninin karmaşasında doğan birer hayalet. Uncle Howdy, bir fısıltı. Sister Abigail, bir gölge. Onları gerçek gibi gösterebilmek için büyük bir çaba sarf ettin. Onları sen yarattın, çünkü o yalnız zihin boşlukları doldurmaya muhtaçtı. Ama bu gölgeler seninle değil, sadece zihninin çöküşünü yansıtan yansımalar. Her adımda, bu sahte figürlerle kendini koruduğunu sandın. Onların sana rehberlik ettiğine inandın. Ama gerçek şu ki, Bray, onlar hiçbir zaman burada olmadı. Onlar senin kafanda yankılanan çığlıklardan ibaret.
Uncle Howdy? Bir suret, senin geçmişinden gelen korkunun bir sureti. Sister Abigail? Onu uzun zamandır bir anne figürü olarak, bir rehber olarak benimsedin. Ama o, asla senden bağımsız olmadı. Abigail, senin kafanda yarattığın bir kurtarıcıydı. Gerçekte, seni karanlık bir yola sokacak bir el değil, sadece sana cesaret vermek için uydurduğun bir hayal. Ama işte gerçek burada, Bray... O hayaller artık seni kurtaramayacak. Seninle aramızdaki farkı biliyor musun, Bray? Senin mistik sandığın her şey, aslında sadece zihninde. O hayali figürlere tutunarak güvende kalmaya çalıştın. Ama gerçek mistisizm, kontrol edilemez olandır. Benim dünyamda, bu güçler gerçek. Ben sadece onları hayal etmiyorum; onları çağırıyorum, onları hissediyorum. Onlar benim etrafımda dolaşırken, gerçek karanlıkla temas halindeyim. Senin Uncle Howdy’in, senin Sister Abigail’in sadece isimlerden ibaret, Bray. Ama benim yanımda olanlar... onlar gerçek. Gerçek mistik güçler, senin sandığın gibi değil. Onlar, birer hikaye değil. Onlar, birer yanılsama değil. Onlar bana fısıldar, bana yön verir. Ben onları kontrol etmeye çalışmam. Çünkü karanlık bana boyun eğmez. Karanlıkla bir anlaşma yapmadım, Bray... Karanlıkla bir oldum. O yüzden ben, bu dünyanın ve diğerlerinin de kapılarını aralayabilirim. Benim mistik gücüm, senin zihninde kurduğun korku oyunlarına benzemez. Ben karanlığın içinde yürüyen bir rehberim. Onu hissettim, onun nefesini tenimde hissettim. Bize gerçek mistik güçlerden bahsedelim, Bray... Gerçek karanlık varlıklardan. Sözde hayaletlerin, masallardaki figürlerin değil. Gölgelerin ötesinde var olan şeylerden. Senin zihnini bozan seslerin değil, gerçek varlıkların yansıması. Çünkü sen o karanlığı çağırdığını sandın, ama asla tam anlamıyla onunla temas kurmadın. O kapıların arkasında ne olduğunu hiç anlamadın. Ama ben... Ben o kapıları açtım, Bray. Senin Uncle Howdy ya da Sister Abigail’in yapamayacağı bir şeyi başardım. Ben, o dünyadan gelenlerle temas halindeyim. Karanlığın ötesinden gelen, bizim algımızın dışında var olan güçler. Ben sana gerçek mistisizmi göstereceğim. Sana gerçek gücü göstereceğim. PGW 50’de, senin zihnindeki o sahte figürler tek tek parçalanacak. Uncle Howdy bir fısıltıya dönüşecek, Sister Abigail bir anıdan ibaret olacak. Senin karanlığın, aslında ne kadar zayıf olduğunu o an fark edeceksin. Ve benim karşıma çıktığında, Bray, sen sadece bir insan olacaksın. O sahte tanrılarının arkasına saklanan biri. Benim gücüm, bu dünyaya ait değil. Ben karanlıkta sadece bir oyuncu değilim; ben karanlığın kendisiyim. Bunu sen de göreceksin, herkes görecek. O sahte figürlerin düştüğünde, karanlık seni tamamen yutacak. Senin için, Bray, sadece gerçek karanlık var. O gerçek seni bulacak ve yanında getirdiğin hiçbir yanılsama seni koruyamayacak. O an geldiğinde, Uncle Howdy ya da Sister Abigail değil... sadece karanlığın gerçek efendisi seni karşılayacak.
Kameralar, uzun bir süre Malakai'ye odaklandıktan sonra kapanıyor.