- Katılım
- 18 Nis 2024
- Konular
- 28
- Mesajlar
- 1,067
- Beğeni sayısı
- 284
- PG Nakit
- 205
- RPG Karakteri
- Chris Brookes
- Favori Güreşçi
- Nic Nemeth
Wembley, London, The United Kingdom
Kameralar açılıyor.Çift katlı Londra kırmızı otobüsü tam kameranın önünde duruyor.
Otobüsün kapısı açılıyor ve Chris Brookes otobüsten iniyor. Kameraya doğru bakıp derin bir nefes alıyor ve öksürmeye başlıyor.
Chris Brookes: Havasına soktuğumun şehri.
Chris Brookes: Geldik işte, bu büyük Londra’ya. Hiç özlemediğim, bu sokaklar. Büyüdüğüm yerdeyim. Bu sokaklarda adam oldum ben. Herkesin ballandıra ballandıra anlattığı güreş kariylerleri yerine benim hikayem benim buralarda başladı işte.
Kameraman Chris Brookes’un arkasına geçiyor ve bir sokağa giriyorlar. Chris Brookes sessizce bir yere geçip oturuyor.
Chris Brookes: İşte burası evden ilk atıldığımda oturduğum yer.
Bir Flashback anı yaşıyoruz ve ekrana siyah beyaz bir görüntü geliyor.
Ekranlarımızda elleri yüzlerinde hafif ağlamaklı yanında büyük bir çantası olan çocuk, etrafa boş gözlerle bakarken Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Hayatımın en uzun gecesiydi o gece. O akşam evden çıkarken bir daha geri dönemeyceğimi biliyordum. Evdekiler yüksek ihtimal 1-2 gece sonra döneceğimi düşünüyorlardı. Şurada yarım saat insanların gözlerine bomboş baktıktan sonra hayatımda verip verebileceğim en iyi kararı verdim. Artık tek başıma olacağıma karar verdim. Bir daha kimsenin himayesi altında hiçbir şekilde durmayacaktım buna emindim. Buradan yarım saat sonunda 16 yaşında bir çocuğun alamayacağı bir kararı, psikolojisine giremeyeceği bir kararlılıkla alıp çantamı sırtıma atıp sokakların peşine düştüm.
Kamera, günümüze dönüyor ve Brookes oturduğu yerden kalkıyor.
Chris Brookes: Hadi yola devam edelim.
Chris Brookes, eski bir evin önüne geliyor.
İçeri giriyor ve bir yere oturuyor. Sigara yakıyor.
Chris Brookes: Burayla alakalı herhangi bir şey demek istemiyorum. Bu evde olanlar, sonsuza kadar benle kalacak.
Chris Brookes, sigarasını içmeye devam ediyor. Sigarasını bitirip söndürüp yerinden kalkıyor.
Chris Brookes: Yolumuza devam edelim.
Evden çıkıyor ve yoluna devam ediyor. Arada bir sokağa daha giriyorlar.
Chris Brookes bir duvarın yanına geçiyor.
Chris Brookes: Bu duvarın önünde, sokaklarda nasıl yaşamam gerektiğini anladım. Hayatın adil olmadığını, acımasız olduğunu bu duvarın önünde öğrendim.
Flashbackli bir görüntü daha geliyor, iki kişi bir gençle kavga ediyor.Kavganın sonunda bir tanesi bıçakla genci bacağından yaralıyor ve diğeri kenarda duran gencin çantasından bazı şeyleri alıp kaçıyorlar.
Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Sokakları adil sanıyordum. Öyle değildi. Çok fazla zaman geçmeden bunu anladığım yer burası. İki kişinin bıçaklı şekilde benim eşyalarımı çaldığı gün. Elimle bacağımı tutup, bir yandan en yakındaki hastaneye gittiğim gün beni az kalsın kararlılığımdan vazgeçiriyordu. Tüm laflarımı içime atıp, yiyip eve dönmek istemiştim. Sonra iki tane sokak serserisinin beni bu yoldan geri mi döndüreceğini düşündüm. Hastanede dikiş atılırken bile bir kez bile sesimi çıkarmadım sadece tepkisiz bir şekilde oturdum ve güvenlik ekipleri bana şikayetçi olup olmayacağımı sormadan kaçtım. Her ne kadar sokağı yeni yeni öğrensemde polislere karışmamam gerektiğini biliyordum.Polis demişken hadi devam edelim.
Kamera tekrar günümüze dönüyor. Yürümeye devam ediyorlar. Bir köprünün altına doğru gidiyorlar.
Chris Brookes: İşte burası polislerden ilk kaçtığım yer. Çantam çalındıktan sonra benimde hayatta kalmam gerekiyordu ve bende acıya acıyla cevap vermek zorunda kalmıştım. Bende çaldım ve günün birinde elbet polisler peşime takıldı.
Tekrar Flashback başlıyor.Bir genç polislerden kaçıyor.Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Bugün polislerin elinden sağlam bir şekilde kaçtım ama bunun böyle gitmeyeceğini de çok iyi anladım. Evet kafama bir şekilde bu hayatta yaşayacağımı koymuştum ancak böyle olmayacağını da anladım. İşte burası beni güreşe yönelmemi sağlayan yerdi.
Kamera Chris Brookes’a geri dönüyor.
Chris Brookes: Yürümeye devam edelim.
Chris Brookes bir köşeden dönüyor ve orada McDonald’s şubesinin önünde duruyor.
Chris Brookes: Burası eski bir yerel güreş şirketinin kullandığı bir spor salonuydu içeride ringi vardı.Bense burada en başta hayatımı düzene sokmak için boktan bir işe girdim.
Chris Brookes içeri giriyor ve bir masaya oturuyor.
Chris Brookes: Şu an oturduğum yerde tam olarak, büyük bir ring vardı. Şovun olduğu günler oturup izleyebiliyordum ancak hem diğer günler hem de şovun öncesi,sonrası hep buraları toparlardım, temizlerdim.
Flashback görüntüsü geliyor. Küçük bir yerin içinde ringin kenarında temizlik yapan bir genci görüyoruz.Chris Brookes konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Bir gün bende heves ettim ve herkes gittikten sonra bende gördüğüm kadarıyla güreş antrenmanlarına başladım. Bir gün patronum beni gördü ve bu yerel şirkette bana güreşçilik işini verdi. İşte o zaman sokaklarda büyüyen hayatını idame ettirmeye çalışan genç bir çocuğun gerçek tutkusunu bulduğu andı. O günden beri aynı sokaklarda yaptığım gibi tırnaklarımla kazıyarak karıyerime tutundum. Kendime inancımı hiç kaybetmeden her gün gerekirse herkesten fazla çalışarak herkesten fazla idman yaparak devam ettim. Buradan sonra karşıma hiç mi zorluk çıkmadı? Elbette çıktı ancak ben daha rezil yerlerden geldim, bu endüstride karşıma ne çıkarsa çıksın bana o kadar da zor gelmedi. Hepsini teker teker hal ettim ve eninde sonunda dünyanın en büyük şirketine geldim.
Kamera günümüze geri dönüyor ve Chris Brookes, McDonalds’tan çıkıp biraz daha yürümeye başlıyor. Bu ara kamera Chris Brookes’u önden çekmeye başlıyor. Brookes biraz daha yürüyüp bir caddeye çıktıktan sonra olduğu yerde duruyor ve kafasını kaldırıyor.
Chris Brookes: ve dünyanın en büyük sahnesinde kendime yer buldum.
Kamera arkasına dönüyor ve Wembley Stadyumunu gösteriyor.
Chris Brookes: Şimdi biraz içeri gireyim ve Wrestlemania’dan önce biraz ısınalım. Ringe girip, karşımda durmaya çalışacak ucubelere ve size, seyircilere de söylemem gereken şeyleri söyleyeim.
Chris Brookes hızlı bir şekilde yürümeye devam ediyor ancak kamera onu takip etmiyor.Kamera ringe dönüyor.
Chris Brookes geliyor, seyircilerden gelen yüksek sesli tepkilerle ringe giriyor. Bir mikrofon alıyor ve ringin ortasına oturuyor. Konuşmaya başlıyor.
Chris Brookes: Gördünüz, artık az çok benim nerelerden geldiğimi gördünüz ama sizin hala bana saygı duyabilecek insanlar olduğunuzu düşünmüyorum. Bana saygı duymak için bile bir seviyede olmanız gerekiyor, beni anlamak için bile bir seviyede olmanız gerekiyor. Hiç biriniz bu seviyede değilsiniz, hayır hiç biriniz o seviyelere yakın bile değilsiniz. Oturduğunuz yerde, burada ringde şölen veren beni konuşuyorsunuz. Eleştiriyorsunuz ya da beğeniyorsunuz. Bunların hiç birinin herhangi bir önemi yok. Bu ringe çıkmadan beni asla anlayamayacaksınız beni değerlendirebilecek bir seviyede olamayacaksınız. Gidin istediğinizi yazın, inanın bir kulaktan girip ötekinden aynen çıkıyor.
Chris Brookes ayağa kalkıyor ve biraz da köşeye oturarak konuşmasına devam ediyor.
Chris Brookes: Rhea ve Zeke. Son Payback’te yaptıklarınız, hatunlara olan zaaflarımı kullandınız fakat o kısıma gelene kadar hatırlayalım bakalım neler yaşadık. No Way Out’ta The Miz, Brock Lesnar ve Adam Copeland’ı bu ucubelerin elinden kurtardım. İhanet ettiğiniz, aranızdaki en büyük ucubeyi geçen haftalarda öyle eze eze yendim ki gittiniz adama ihanet ettiniz. Sonrasında ne oldu, Rhea’yı da bu ringin ortasında eze eze yendim. Sadece işini bitirene kadar centilmen olan tüm İngiliz centilmenliğimle ringin ortasında yatan, Rhea’ya yardım edeyim dedim. O ise bu zamana kadar elde edebileceği en iyi şeye vurdu. Sonrasında Bodyguard’ı Zeke ucubesi tarafından arkamdan vuruldum. Aynı sizin sözde lideriniz Mansoor’a yaptığınız gibi. Kendi aralarında bile anlaşamayan bir ucube grubuna ben, The Miz ve Brock Lesnar hadlerini bildireceğiz. Hem Rhea, hem Zeke sizin kemiklerinizi teker teker kıracağım. Son Payback’ten sonra Rhea’ya da acımayacağım, Zeke’nin de üstünden geçeceğim. Sizi hayali tanrılarınızın yanına göndereceğim. İkinizi de alıp o hayalı tanrılarınızın yanına Arabistan’ın çöllerine göndereceğim. Mansoor gibi sizde merhamet dileyeceksiniz ama bu sefer benim ayaklarımın dibinde. Siz seyirciler de medet umduğunuz, tanrınıza dua edin, siz de merhamet dileyin. Çünkü kendisine, kendi başarısına inanmaktan başka hiçbir şeye inanmayan Chris Brookes kendi yoluna çıkan hiç kimseye 16 yaşından beri merhamet etmemeye and içti. Buna sizde dahilsiniz ve özellikle siz dahilsiniz
Chris Brookes bağırmaya başlıyor.
Chris Brookes: DÜNYANIN EN PİS TOPLULUĞU LONDRA HALKI!
Biraz soluklanıyor ve devam ediyor.
Chris Brookes: AJ, AJ, AJ. Mansoor’un veliahtı olarak başlarına geçtin. Gerçekten mi AJ, Mansoor’un veliahtı mı olmak istedin? Büyük AJ Styles’ın düştüğü duruma bak. AJ lider olarak tanıtıldığında bile küçük bir kıza ve onun aklı olmayan yanındaki 4-5 cümleden fazlasını bilmeyen bir herife sözünü geçiremedin. AJ, Wrestlemania’da seni de o ringe gömecektim arkandaki iki ucube sana da arkasını dönecekti. Seni de ringde rezil edeceklerti. Çünkü bu iki ucube sırf güçlü görünmek için kaybettikten sonra, kendilerine bile saldırabilecek yüzsüzlükteler. Ama inan AJ, en büyük hatan bu ikili hayali tanrılara inanan ucubelere liderlik etmek değildi. Wrestlemania'da bir sokak maçında Chris Brookes’a karşı maça çıkman olacaktı. Seni ne o Rhea’dan ne de Zeke’den ayrı bir yere koymayacaktım. Mansoor’a da Rhea’ya da yaptıklarımı aynen senin üstünde daha da sert bir şekilde gösterecektim AJ. Ancak PGW.com’u takip eden oldu mu? AJ Styles bir sakatlık geçirmiş. AJ televizyonlara çıkıp ben bu maçtan kaçıyorum desen daha onurlu olurdu. Neden sakatlık rolüyle bu maçtan kaçtın ki. Yine de sana yaptığım planları tahmin edip maçtan kaçmanda gerçekten akıllı bir davranış AJ.
Biraz düşünüp konuşmasına devam ediyor.
Chris Brookes: Malakai Black, yönetimin AJ’in sahte sakatlığından sonra maça koyduğu isim. Malakai aslında PGW’da güzel işler yapmaya çalışan bunun için kendini zorlayan birisi, ancak üzgünüm Malakai, hem ben hem sen hem de tüm Locker Room sende daha fazla potansiyel olmadığını biliyor. Herkes bunu kabul ediyor. Aynı zamanda bu maça eklendiysen ne kadar aptal olduğunu da ortaya çıkardın. Bir sokak kavgası maçında Chris Brookes’un karşısına geçecek kadar aptal olduğunu kanıtladın. Malakai normalde bana merhamet edecek kişi sen değildin ancak karşıma sen çıktın. Bundan dolayı,
Yine bağırmaya başlıyor.
Chris Brookes: BU SEFER SEN MERHAMET EDECEKSİN MALAKAI. BU SEFER SEN BENDEN AF DİLEYECEKSİN.
Biraz daha bekliyor, sakinleşmeye çalışıyor. Sonunda oturduğu yerden kalkıyor ve ringin ortasında konuşmaya başlıyor.
Chris Brookes: Street Fight, hepiniz gördünüz. Ben daha küçük bir çocukken burada bu ringde kendini sert olarak nitelendiren dünyanın sözde en büyük güreşçilerinden daha sert dövüşen serserilerle yumruk yumruğa geldim. Dayakta yedim, dayağımı da attım. O günden sonra benim bütün emeklerim, bütün azmim sayesinde buralara geldim ve buralarda da bunu göstereceğim. Bir sokak kavgasında arka alandaki en sert favorilerinizin hiç birisi beni yenemez. Hiç birisi benim sırtımı 3 saniye yerde tutamaz. Ben bu sokak kavgalarında bulundum, ben bu Londra’nın arka sokaklarında tüm kavgalarında bulunmuş biri olarak, hayatında ki tüm verilen şansları en iyi şekilde kullanan biri olarak,
Sesini yükselterek konuşmaya başlıyor.
Chris Brookes: LONDRA’DA GÜREŞİN EN BÜYÜK SAHNESİ WRESTLEMANIA’DA BİR STREET FIGHT MAÇTA PGW’DA Kİ İLK BÜYÜK GALİBİYETİNİ EZE EZE BU 3 HAYALPERESTE KARŞI ALACAĞIM. TÜM PGW EVRENİ GÖZLERİNİZİ İYİ AÇIN VE CCK ERA’NIN DEVAMINI İYİ İZLEYİN.
Kameralar açılıyor.Çift katlı Londra kırmızı otobüsü tam kameranın önünde duruyor.
Otobüsün kapısı açılıyor ve Chris Brookes otobüsten iniyor. Kameraya doğru bakıp derin bir nefes alıyor ve öksürmeye başlıyor.
Chris Brookes: Havasına soktuğumun şehri.
Chris Brookes: Geldik işte, bu büyük Londra’ya. Hiç özlemediğim, bu sokaklar. Büyüdüğüm yerdeyim. Bu sokaklarda adam oldum ben. Herkesin ballandıra ballandıra anlattığı güreş kariylerleri yerine benim hikayem benim buralarda başladı işte.
Kameraman Chris Brookes’un arkasına geçiyor ve bir sokağa giriyorlar. Chris Brookes sessizce bir yere geçip oturuyor.
Chris Brookes: İşte burası evden ilk atıldığımda oturduğum yer.
Bir Flashback anı yaşıyoruz ve ekrana siyah beyaz bir görüntü geliyor.
Ekranlarımızda elleri yüzlerinde hafif ağlamaklı yanında büyük bir çantası olan çocuk, etrafa boş gözlerle bakarken Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Hayatımın en uzun gecesiydi o gece. O akşam evden çıkarken bir daha geri dönemeyceğimi biliyordum. Evdekiler yüksek ihtimal 1-2 gece sonra döneceğimi düşünüyorlardı. Şurada yarım saat insanların gözlerine bomboş baktıktan sonra hayatımda verip verebileceğim en iyi kararı verdim. Artık tek başıma olacağıma karar verdim. Bir daha kimsenin himayesi altında hiçbir şekilde durmayacaktım buna emindim. Buradan yarım saat sonunda 16 yaşında bir çocuğun alamayacağı bir kararı, psikolojisine giremeyeceği bir kararlılıkla alıp çantamı sırtıma atıp sokakların peşine düştüm.
Kamera, günümüze dönüyor ve Brookes oturduğu yerden kalkıyor.
Chris Brookes: Hadi yola devam edelim.
Chris Brookes, eski bir evin önüne geliyor.
İçeri giriyor ve bir yere oturuyor. Sigara yakıyor.
Chris Brookes: Burayla alakalı herhangi bir şey demek istemiyorum. Bu evde olanlar, sonsuza kadar benle kalacak.
Chris Brookes, sigarasını içmeye devam ediyor. Sigarasını bitirip söndürüp yerinden kalkıyor.
Chris Brookes: Yolumuza devam edelim.
Evden çıkıyor ve yoluna devam ediyor. Arada bir sokağa daha giriyorlar.
Chris Brookes bir duvarın yanına geçiyor.
Chris Brookes: Bu duvarın önünde, sokaklarda nasıl yaşamam gerektiğini anladım. Hayatın adil olmadığını, acımasız olduğunu bu duvarın önünde öğrendim.
Flashbackli bir görüntü daha geliyor, iki kişi bir gençle kavga ediyor.Kavganın sonunda bir tanesi bıçakla genci bacağından yaralıyor ve diğeri kenarda duran gencin çantasından bazı şeyleri alıp kaçıyorlar.
Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Sokakları adil sanıyordum. Öyle değildi. Çok fazla zaman geçmeden bunu anladığım yer burası. İki kişinin bıçaklı şekilde benim eşyalarımı çaldığı gün. Elimle bacağımı tutup, bir yandan en yakındaki hastaneye gittiğim gün beni az kalsın kararlılığımdan vazgeçiriyordu. Tüm laflarımı içime atıp, yiyip eve dönmek istemiştim. Sonra iki tane sokak serserisinin beni bu yoldan geri mi döndüreceğini düşündüm. Hastanede dikiş atılırken bile bir kez bile sesimi çıkarmadım sadece tepkisiz bir şekilde oturdum ve güvenlik ekipleri bana şikayetçi olup olmayacağımı sormadan kaçtım. Her ne kadar sokağı yeni yeni öğrensemde polislere karışmamam gerektiğini biliyordum.Polis demişken hadi devam edelim.
Kamera tekrar günümüze dönüyor. Yürümeye devam ediyorlar. Bir köprünün altına doğru gidiyorlar.
Chris Brookes: İşte burası polislerden ilk kaçtığım yer. Çantam çalındıktan sonra benimde hayatta kalmam gerekiyordu ve bende acıya acıyla cevap vermek zorunda kalmıştım. Bende çaldım ve günün birinde elbet polisler peşime takıldı.
Tekrar Flashback başlıyor.Bir genç polislerden kaçıyor.Chris Brookes arkadan konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Bugün polislerin elinden sağlam bir şekilde kaçtım ama bunun böyle gitmeyeceğini de çok iyi anladım. Evet kafama bir şekilde bu hayatta yaşayacağımı koymuştum ancak böyle olmayacağını da anladım. İşte burası beni güreşe yönelmemi sağlayan yerdi.
Kamera Chris Brookes’a geri dönüyor.
Chris Brookes: Yürümeye devam edelim.
Chris Brookes bir köşeden dönüyor ve orada McDonald’s şubesinin önünde duruyor.
Chris Brookes: Burası eski bir yerel güreş şirketinin kullandığı bir spor salonuydu içeride ringi vardı.Bense burada en başta hayatımı düzene sokmak için boktan bir işe girdim.
Chris Brookes içeri giriyor ve bir masaya oturuyor.
Chris Brookes: Şu an oturduğum yerde tam olarak, büyük bir ring vardı. Şovun olduğu günler oturup izleyebiliyordum ancak hem diğer günler hem de şovun öncesi,sonrası hep buraları toparlardım, temizlerdim.
Flashback görüntüsü geliyor. Küçük bir yerin içinde ringin kenarında temizlik yapan bir genci görüyoruz.Chris Brookes konuşmaya devam ediyor.
Chris Brookes: Bir gün bende heves ettim ve herkes gittikten sonra bende gördüğüm kadarıyla güreş antrenmanlarına başladım. Bir gün patronum beni gördü ve bu yerel şirkette bana güreşçilik işini verdi. İşte o zaman sokaklarda büyüyen hayatını idame ettirmeye çalışan genç bir çocuğun gerçek tutkusunu bulduğu andı. O günden beri aynı sokaklarda yaptığım gibi tırnaklarımla kazıyarak karıyerime tutundum. Kendime inancımı hiç kaybetmeden her gün gerekirse herkesten fazla çalışarak herkesten fazla idman yaparak devam ettim. Buradan sonra karşıma hiç mi zorluk çıkmadı? Elbette çıktı ancak ben daha rezil yerlerden geldim, bu endüstride karşıma ne çıkarsa çıksın bana o kadar da zor gelmedi. Hepsini teker teker hal ettim ve eninde sonunda dünyanın en büyük şirketine geldim.
Kamera günümüze geri dönüyor ve Chris Brookes, McDonalds’tan çıkıp biraz daha yürümeye başlıyor. Bu ara kamera Chris Brookes’u önden çekmeye başlıyor. Brookes biraz daha yürüyüp bir caddeye çıktıktan sonra olduğu yerde duruyor ve kafasını kaldırıyor.
Chris Brookes: ve dünyanın en büyük sahnesinde kendime yer buldum.
Kamera arkasına dönüyor ve Wembley Stadyumunu gösteriyor.
Chris Brookes: Şimdi biraz içeri gireyim ve Wrestlemania’dan önce biraz ısınalım. Ringe girip, karşımda durmaya çalışacak ucubelere ve size, seyircilere de söylemem gereken şeyleri söyleyeim.
Chris Brookes hızlı bir şekilde yürümeye devam ediyor ancak kamera onu takip etmiyor.Kamera ringe dönüyor.
Chris Brookes geliyor, seyircilerden gelen yüksek sesli tepkilerle ringe giriyor. Bir mikrofon alıyor ve ringin ortasına oturuyor. Konuşmaya başlıyor.
Chris Brookes: Gördünüz, artık az çok benim nerelerden geldiğimi gördünüz ama sizin hala bana saygı duyabilecek insanlar olduğunuzu düşünmüyorum. Bana saygı duymak için bile bir seviyede olmanız gerekiyor, beni anlamak için bile bir seviyede olmanız gerekiyor. Hiç biriniz bu seviyede değilsiniz, hayır hiç biriniz o seviyelere yakın bile değilsiniz. Oturduğunuz yerde, burada ringde şölen veren beni konuşuyorsunuz. Eleştiriyorsunuz ya da beğeniyorsunuz. Bunların hiç birinin herhangi bir önemi yok. Bu ringe çıkmadan beni asla anlayamayacaksınız beni değerlendirebilecek bir seviyede olamayacaksınız. Gidin istediğinizi yazın, inanın bir kulaktan girip ötekinden aynen çıkıyor.
Chris Brookes ayağa kalkıyor ve biraz da köşeye oturarak konuşmasına devam ediyor.
Chris Brookes bağırmaya başlıyor.
Chris Brookes: DÜNYANIN EN PİS TOPLULUĞU LONDRA HALKI!
Biraz soluklanıyor ve devam ediyor.
Chris Brookes: AJ, AJ, AJ. Mansoor’un veliahtı olarak başlarına geçtin. Gerçekten mi AJ, Mansoor’un veliahtı mı olmak istedin? Büyük AJ Styles’ın düştüğü duruma bak. AJ lider olarak tanıtıldığında bile küçük bir kıza ve onun aklı olmayan yanındaki 4-5 cümleden fazlasını bilmeyen bir herife sözünü geçiremedin. AJ, Wrestlemania’da seni de o ringe gömecektim arkandaki iki ucube sana da arkasını dönecekti. Seni de ringde rezil edeceklerti. Çünkü bu iki ucube sırf güçlü görünmek için kaybettikten sonra, kendilerine bile saldırabilecek yüzsüzlükteler. Ama inan AJ, en büyük hatan bu ikili hayali tanrılara inanan ucubelere liderlik etmek değildi. Wrestlemania'da bir sokak maçında Chris Brookes’a karşı maça çıkman olacaktı. Seni ne o Rhea’dan ne de Zeke’den ayrı bir yere koymayacaktım. Mansoor’a da Rhea’ya da yaptıklarımı aynen senin üstünde daha da sert bir şekilde gösterecektim AJ. Ancak PGW.com’u takip eden oldu mu? AJ Styles bir sakatlık geçirmiş. AJ televizyonlara çıkıp ben bu maçtan kaçıyorum desen daha onurlu olurdu. Neden sakatlık rolüyle bu maçtan kaçtın ki. Yine de sana yaptığım planları tahmin edip maçtan kaçmanda gerçekten akıllı bir davranış AJ.
Biraz düşünüp konuşmasına devam ediyor.
Chris Brookes: Malakai Black, yönetimin AJ’in sahte sakatlığından sonra maça koyduğu isim. Malakai aslında PGW’da güzel işler yapmaya çalışan bunun için kendini zorlayan birisi, ancak üzgünüm Malakai, hem ben hem sen hem de tüm Locker Room sende daha fazla potansiyel olmadığını biliyor. Herkes bunu kabul ediyor. Aynı zamanda bu maça eklendiysen ne kadar aptal olduğunu da ortaya çıkardın. Bir sokak kavgası maçında Chris Brookes’un karşısına geçecek kadar aptal olduğunu kanıtladın. Malakai normalde bana merhamet edecek kişi sen değildin ancak karşıma sen çıktın. Bundan dolayı,
Yine bağırmaya başlıyor.
Chris Brookes: BU SEFER SEN MERHAMET EDECEKSİN MALAKAI. BU SEFER SEN BENDEN AF DİLEYECEKSİN.
Biraz daha bekliyor, sakinleşmeye çalışıyor. Sonunda oturduğu yerden kalkıyor ve ringin ortasında konuşmaya başlıyor.
Sesini yükselterek konuşmaya başlıyor.
Chris Brookes: LONDRA’DA GÜREŞİN EN BÜYÜK SAHNESİ WRESTLEMANIA’DA BİR STREET FIGHT MAÇTA PGW’DA Kİ İLK BÜYÜK GALİBİYETİNİ EZE EZE BU 3 HAYALPERESTE KARŞI ALACAĞIM. TÜM PGW EVRENİ GÖZLERİNİZİ İYİ AÇIN VE CCK ERA’NIN DEVAMINI İYİ İZLEYİN.
Mikrofonu yere atıyor ve kendi müziği eşliğinde arka alana dönüyor.