- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 143
- Mesajlar
- 6,659
- Beğeni sayısı
- 1,512
- PG Nakit
- 1,115
- RPG Karakteri
- "starboy" Wes Lee
- Favori Güreşçi
- CM Punk
Kamera açıldığında Wes Lee'yi soyunma odasından eşyalarını toplamış bir şekilde görüyoruz. Yanına muhabirler yanaşmaya çalışsa da Wes Lee sert bir şekilde muhabirleri de kameramanı da itiyor. Kameraman kendine gelip çekim açısını düzelttiğinde Wes Lee'nin etraftaki objelere tekme atarak arenadan ayrıldığını görüyoruz.
**birkaç saat sonra**
Kamera şık bir karanlık geçişle Wes Lee'nin evini göstermeye başlıyor bizlere. Wes Lee kapıyı açıp eşyalarını köşeye fırlattıktan sonra buzdolabından bir bira kapıyor. Evin içinde bir süre volta attıktan sonra birayı masaya koyuyor ve tahta sandalyeyi evin penceresine doğru çeviriyor. Manzarayı izleyerek bir süre oturduktan sonra bira şişesini fırlatıyor ve kafasını ellerinin içine alıyor.
"Neden? Neden? Neden? Son 2 yılda yaşamadığım bir şey kalmadı. WWE'de zirveye doğru yürürken yaşadığım sakatlık, tepetaklak olmam ve şirketin de benimle beraber tepetaklak olması. PGW'da yeni bir başlangıç. Tüm kötülüklerden arındığımı sanarak temiz bir sayfa açtım, a*ına koyduğumun 10 ayında yaşamadığım tek bir şey kalmadı."
"Hiçbir hata yapmadım. Bu güne kadar hiçbir hata yapmadım. Val Venis'in karşısına çıktığımda hatam yoktu, bir a*ına koyduğum kemeri aldı ve yaktı. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kafamı dinlemek istedim, bir süre bunu sorguladım. Hiçbir hata yapmıyordum ve her şey elimden kayıp gidiyordu. Kaderimi başkasının eline bırakmayacaktım, kendi kaderimi kendim çizecek, kendi yolumu kendim yaratacaktım. Gittim ve Money in the Bank'i kazandım. Bunun için daha ne yapabilirdim ki? Kendi yolumu daha iyi nasıl çizecektim? En iyi yoldu. Kaderimi yazdım ve oynadım, başardım. Her şeyin terse döndüğünü düşündüm, artık elimde bir kalem olduğunu ve ne yazarsam onun gerçekleşeceğini zannediyordum. Hayallerime tutundum, kafamda milyon tane senaryo oynadım."
"Ve hatta hiçbirinizin, siz korkakların hiçbirinin yapmaya cesaret edemeyeceği bir şeyi yaptım. Eski bir şampiyona, şirkete adını kazıya kazıya yazdırmış bir adama karşı bu çantayı ortaya koydum. Onu da yendim, tarihin en büyük or*spu çocuğunu da yendim. Önümde kimse duramazdı, ben Angel Garza'yı yenmiştim. Birkaç ay hatta hafta önce başarısızlıklarından dolayı sinir krizlerine giren o adam şirketin eski şampiyonunu devirmişti ve çantasını savaşarak bir kere daha eline almıştı. İşte o an.. her şey boka sardı."
"Nerede yanlış yaptım? Nerede hata yaptım? Angel Garza'nın toprağın arasında kalan suratının bana söylediği son sözler.. başarısızlığa mahkum olduğum. Asla o çantayı başarıya ulaştıramayacağım. Kafamdan çıkmıyor, o s*ktiğimin herifinin sözleri kafamdan çıkmıyor."
Wes Lee çığlık atarak oturduğu yerden kalkıyor ve balkona çıkıyor. Korkuluklara dayanarak konuşmaya devam ediyor.
"Bu çıkmazdan nasıl çıkacağıma aklım ermiyor. Hayatımın fırsatını elimden bir kere değil, iki kere değil.. üç kere çaldılar. Savaşarak.. kanımın ve terimin damlalarıyla elde ettiğimi benden aldılar. Savaşacak gücüm kalmadı, her şeyin sonuna geldiğimi hissediyorum. Benim bugüne kadar hiçbir zaman savaşmaktan başka şansım olmadı, savaşmak benim için günlük bir rutindi ancak her şey bir hiç uğruna. Hiçten de fazlasına. Sahip olduklarımı yitirmek için. Benim savaşımın sonu neden mutlulukla değil, her zaman acıyla bitiyor. Her zaman. Tek bir mutlu anım olmadı, her anım acı ve pişmanlıkla dolu. Neden? Neden... neden elde ettiğim her şey.. her şey elimden uçup gidiyor? Bir toza dönüşüyor? Kariyerim, Aster, dostlarım, çantam... ve... ve.. babam dediğim adam."
Wes Lee balkondan çıkıyor ve odaya giriyor. Mr. O'Neil'ın fotoğrafını eline alıyor.
"Belki de sana yaptığım yüzündendir, baba. Sen benim elime kalemi verdin ve ben kaderimi yazmaya başladım. Ben de senin için her şeyi yaptım. Savaştım, savaştım ve savaştım. Angel Garza'yı bu şirketten yolladım, senin için, seninle beraber. Baba.. sen mi? Sen mi benim başarılı olmamı istemiyorsun? Ben hırsıma yenik düştüm ve seni yarı yolda bıraktım. Senin sonunu getirdim. Pişmanlıklar... pişmanlıklar ve pişmanlıklar. Benim hayatımın, keşkeler dolu hayatımın tek iyi kisini.. kendi ellerimle mezara koydurdum. Belki de Angel değil, beni babam dediğim adam lanetlemiştir. Ne dediğimi, ne düşündüğümü, ne yaptığımı, ne yaşadığımı bilmiyorum. Kim iyi, kim kötü bilmiyorum. Kafam susmuyor, bu s*ktiğimin kafası susmuyor. Susmuyor."
"Sadece başarılı olmak istemiştim."
Wes Lee derin derin nefesler alıyor, fotoğrafa düşen gözyaşını siliyor ve fotoğrafı aldığı yere koyuyor. Ardından telefonunu eline alıyor, gönderilen mail'e tıklıyor. Wes Lee için bir hayranının PAYBACK #34 sonrası hazırladığı videoyu izliyoruz.
"Hiçbir şeyi yanlarına bırakmayacağım. Savaşacağım. Kendim için.. bu insanlar için.. babam için. Beni yarı yolda bırakanlara kim olduğumu göstermek için. Angel'a haksız olduğunu ve Garza kanından daha güçlü bir kanın bu dünyada var olduğunu göstermek için. Mezarının başına gideceğim ve kemeri ağzına sokacağım. Sana bulaştığın adamın kim olduğunu mezarının başına gelip göstereceğim. Çaldıkları şeyi geri alacağım.. hakkım olanı kimseye yedirmeyeceğim ve hepsini üst üste koyup yanına yollayacağım. Karşımda duran herkes için yanına bir mezar kazacağım. Mezarlar babamın yanına kadar sıra olacak, kavuşacaksınız Angel. Çok özlediğini biliyorum, O'Neil ile sizi kavuşturacağım. Senin mezarından.. onun yanına kadar Drew'u, Angelico'yu, Ethan'ı, Daniels'ı, Peder dedikleri o or*spu çocuğunu. Tüm or*spu çocuklarını senin yanına getireceğim, yalnız kalmayacaksın ve yabancılık çekmeyeceksin. Seni babama kavuşturacağım."
"O çok görkemli sandığınız kulübeyi başınıza yıkacağım. Harabeye çevireceğim. Tüm kutsallarınızı ezecek, Peder dediğiniz adamı yalvartacağım. Hepinizin gözünün önünde yapacağım. Yıllardır çabaladığınız varlığınıza son vereceğim. Hepinizi yaptığınıza pişman edeceğim, hiçbir şey sizi benim elimden kurtaramayacak. Angel'ın laneti, Peder'inizin duaları. Hiçbir şey sizi benim elimden kurtaramayacak. Tüm varlığınız kulübeniz ile yanarken oturup seyredeceksiniz, elinizden hiçbir şey gelmeyecek ve bana yalvaracaksınız. Ben yüzünüze bakacağım, sadece bakacağım. O ağlak suratlarınıza bakmak bana tüm bu yaşadıklarımı unutturacak. Karanlık bir gecede kulübenizden çıkan alevler gökyüzünü aydınlatacak ve siz bana yalvaracaksınız. Yalvaracaksınız. Yalvaracaksınız."
"Ve en son sıra sana gelecek.. bana yaşattığın tüm acılar sona erecek. (Eline bakıyor.) Tanrı'n ile de seni kavuşturacağım, düşmüş melek."
Wes Lee'nin gözleri hiç olmadığı kadar nefretle dolu bakıyor. Gözlerinden sadece nefret okunabiliyor. Kamera yavaş yavaş Wes Lee'nin var gücüyle sıktığı yumruğa odaklanıyor. Arkada fon müziği olarak "let it happen" çalarken kameralar Wes Lee'nin sıktığı yumruğa odaklanmaya devam ediyor. Bir süre sonra şarkının en alıcı kısmında Wes Lee avucunun içini açıyor ve eline Christopher Daniels'ın çizdiği yıldızdan kanlar aktığını görüyoruz. Kamera bu görüntüyle birlikte yavaş yavaş kapanıyor.