Sesi duyuyor musunuz kardeşlerim? Senfoniyi kopyalamak için paslı kemanlar ve çellolar bir kakafoni yaratmış durumda. Dinleyerek büyüdükleri o eşsiz melodiyi yeniden canlandırmak için büyük bir çaba sergiliyorlar ama çıkardıkları ses, çiftleşme dönemi gelmiş köpeklerin çıkardığ anlamsız gürültüden daha çirkin. Bir taç dövmeye çalışıyorlar, ama o taç yüzyıllar önce ustaların en mahirleri tarafından dövüldü ve yüzyıllardır kralın başına duruyor. Bray Wyatt'ın başında. Vincent, denedi. Şimdi ise.. Malakai Black. Bana meydan okuma cüretini kendinde bulan bu delikanlının, çağrılarıma karşı ne kadar kör olduğunu görmek beni şaşırtmıyor. Devasa bir filin karşısına çıkmak için tehditler savuran bir fare de bu kadar cüretkar olabilirdi ancak. Diş geçirmek istiyorlar, mücadele etmek istiyorlar ama bir yandan bu yükün kaldıramayacakları kadar ağır olduğunu da biliyorlar. Çünkü onların karşılaştığı adamlar bir kez vurduğu zaman, toparlanma imkanı bulmanız mümkün. Ama ben bir kez vurduğumda, yeniden ayağa kalkmak gibi bir ihtimal yok. Köpekleriyle beraber hain planlar yapmaya ve takvimleri işaretlemeye devam ediyorlar, günlerin onlar için sona erdiğini bilmiyormuş gibi. Birçok berbat şeyler yaptım adamım, kötü eylemler planladım, çoğunu hayata geçirdim. Ama hiç bir zaman gökkuşağı diyarında gezen bir gezgin olduğumu ya da hayali bir karanlığa hizmet ettiğimi söylemedim. Bana baktığınızda, bir korku figürü görüyor musunuz? Siyah bir maske taktığımı ya da şeytani sembollerle dolu flamalar salladığımı göreniniz oldu mu? Hayır adamım. Ben dışarıda her neysem, karşınızda da oyum. Yine de, bütün bu saydığımı yapan gençlere kıyasla daha büyük korku uyandırmamın bir sebebi varsa o da vukuatlarla dolu olan geçmişimdir. Bu arenalara ilk geldiğim zaman bir komedi figürü muamelesi gördüm. Yüzüme "Husky Harris" diye bağırdığınız günleri hatırlayın. (Wyatt sırıtıyor) Oysa Husky Harris'le biz bir tür... alışveriş yaptık. Onun ölmeye ihtiyacı vardı, benim ise içine girebileceğim bir kaba. Şimdi ise.. geldiğimiz noktada benim ne türden bir adam olduğunu hepiniz gayet iyi biliyorsunuz. Ve birçoğunuz benim sonumu getirmeyi gönülden istiyorsunuz. Ama bu hiç bir zaman mümkün olmayacak, zira sizinle çıktığımız bu kelebeklerle dolu muhteşem macera, ben ne zaman istersem o zaman biter.
House of Black, içten çürümeye başlamış ve zehrimi damarlarında gezdirdiğim ölü bir bedenden ibaret. İskeleti ayakta tutmaya çalışıyorlar, ama biliyorlar ki sarf ettiğim her cümleyle beraber bütün düşünce sistemleri ve bütün ideolojileri birer çöp parçası gibi rüzgarda savruluyor. Malakai Black, bana ait olan Heritage altınıyla beraber ortalarda geziyor ve beni alaşağı edebileceğini söylüyor. Icarus'un hikayesinden ibret al evlat: O da kendine bir çift kanat yaptı ve güneşe uçabileceğini düşündü. Ama sonunda, kanatları birer mum gibi eridi ve denizin dibini boyladı. Adamların güçsüz ve toy, benim karşıma çıkabilecek cephanen yok. Ama ben, amcan olarak sana bir kolaylık sağlayacağım: Sana 1 haftalık süre. 1 hafta içerisinde benimle Lafayette'in ıssız ormanlarında bir randevuya gel. Önümde, adamlarınla beraber diz çök ve bana bağlılık yemini et. Buradan çok da uzak olmayan bir noktada, yetim çocukların işlettiği bir ahır var. Sana ve adamlarına oradaki atları tımar etmek gibi kutsal bir görev verme niyetindeyim. Ve bununla beraber, elinde tuttuğun ve bana ait olan Heritage şampiyonluğunu teslim edeceksin. Eğer bir haftalık süre içinde tavsiyemi dinlemezsen, başını soktuğun o "ev"i başına yıkacağım. Seni bekliyorum oğlum, bul beni.
