Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Yeni profil mesajları
Son aktiviteler
Kullanıcılar
Aylık Konu İstatistikleri
Şu anki ziyaretçiler
Yeni profil mesajları
Profil mesajlarında ara
Ayın En Çok Mesaj Atanları
RPG İstatistik
Rozetler
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Konuya cevap cer
Ana sayfa
Forumlar
Güreş Dışı
Edebiyat, Tarih & Felsefe
İslam Hakkında
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Mesaj
<blockquote data-quote="Styles Clash" data-source="post: 322110" data-attributes="member: 102"><p>Müslümanlar'ın en büyük sorunu bariz bir şekilde Kur'an'ı tam manasıyla okumamış olmalarıdır. Bu da dini başkalarından duymalarına ve onların aktardığı şekilde inanmalarına neden oluyor. </p><p></p><p>Dini anlatan kişiler ise art niyetli ise inanan kişinin inancına gölge düşürüyor.</p><p></p><p>Maide Suresinde Habil ve Kabil'in hikayesi anlatılır. Allah Habil'in sunusunu kabul etti çünkü Habil bunu Allah'ın rızasını kazanmak için yaptı. Takva sahibiydi. Fakat Kabil buna sahip değildi ve Allah onun sunusunu kabul etmedi. Takva ile yapılmayan ibadet Allah katında kabul olmaz. Bunu bu hikayeden çıkartabiliyoruz. Ve kul takva sahibi değilse günaha düşebilir. Bu hikayenin devamınd malum Kabil kardeşi Habil'i öldürerek ilk günahı da işlemiş oluyor. </p><p></p><p>Takva nedir. Takva Allah'ın emir ve buyruklarına uyma, Allah korkusu taşıma ve iman etmektir. Bir kul ibadetini her şeyden önce Allah rızası için yapmalıdır. Bir teslimiyet olmalıdır. Bunu yerine getirirse şayet bu dünyada iç huzuru yakalayıp, daha iyi bir insan daha iyi bir Müslüman olacaktır. Çünkü edilen ibadet bir noktada kişinin dünyevi problemlerinden arındığı bir nevi kafasına reset atması gibi bir şeydir. Fakat bu yerine getirilmezse örneğin namaz esnasında dünyevi problemler üzerine düşünülürse namaz yalnızca bedensel bir aktiviteye dönüşmüş olur. Çünkü senin bedenin namaz kılsa da alnın secdeye değse de ruhun başka yerdedir. Yine oruç tutarken orucu bahane edip çevrene huzursuzluk yayarsan da bu sadece senin bedenini aç ve susuz bıraktığın bir işkenceye dönecektir. Zira oruç kulların bedenen değil ruhen de sınandığı bir sınavdır. Bedenini açlık ve susuzluk ile ruhunu ise kötü söz ve davranışlardan sakınarak terbiye etmiş oluyorsun. </p><p></p><p>Bir diğer konu ise cennet ve cehennem üzerine verilen vaazlar. Bu durum öyle tehlikeli bir hale dönüşmüştür ki bazı din adamları çıkıp cennette şu kadar huri olacak şeklinde insanları bir nevi imana teşvik etme gayesi içerisindeler. Bakınız bana katılır mısınız bilmem ama bu durum açık bir şekilde küfre girer. Çünkü Allah'a olan iman huriler veya cennet için değil bizzat Allah'ın varlığına onun kudretinedir. Ondan ötesi yoktur. Ona teslim olmalısın. O cennetten de hurilerden de uludur. Çünkü onları da O yaratmıştır. Şayet birisi yine cehennem korkusu uğruna iman ediyorsa o kişi de Allah'ın gücünü, kudretini ve merhametini tam manasıyla kavrayamamış, idrak edememiş demektir. Ve ya cehennem varsa şeklinde edilen iman da eksik kalacaktır. Ve cehennem azabı üzerinden kulları imana davet etmek de Allah'ın kullarına karşı olan merhametini ve sevgisini kullara tam aktaramamak olur. </p><p></p><p>Evet takva Allah korkusunu da içerir. Ancak beşer şaşar, kulda hata olur. Allah hiçbir kulunu sol elle yemek yedi diyerek cehennemde yakmaz örneğin. Ayrıca tövbe kapısı herkes için açıktır. Yalnızca kul hakkının affı yoktur. Fakat günümüzde içeriye hangi ayağımızla adım atacağımıza bile dikkat ediyor titizlik gösterebiliyorken kul hakkı konusunda sınıfta kalıyoruz. Bu da inancı şekilciliğe indirmiş oluyor.</p><p></p><p>Oysa ki Allah bu kainatın en merhametlisidir ve kullarını sever. Yalnızca öte alemde değil bu dünyada da ona iman edenlerin yanında olur ve onları Kabil'in düştüğü fenalıktan kurtatırır. Zaten bu dünya için Allah'a mal mülk için ibadet edilmez. Allah'a iman edersin ki ona yakınlaştıkça onun rahmeti ve bereketi üstünde olur. Fenalıklardan korunmuş olursun. Allah da senin için en hayırlısı neyse onu sana nasip eder.</p><p></p><p>Günümüzde inanç politik bir duruşa dönüştürülmüş durumda. Elbette kişinin imanını tartacak kudrete sahip değilim. O kudret yalnızca Allah'a mahsustur. Ancak şu bir gerçek ki bu yol yol değildir. Ve kişi sözde inançlı özünde ise imana sahip değilse Kabil'in yolunda demektir. </p><p></p><p>---------------</p><p></p><p>Bu yazı benim İslam üzerine Kur'an ve diğer kutsal kitapları da referans alarak çıkarımda bulunduğum bir yazı oldu. Katılıp katılmamak size kalmış. Bunun dışında elbette Allah'ın emrettiği farz kıldığı ibadetleri kul yerine getirmeli. Emrettiği şekilde yaşamını sürmeli. Ancak yine Kur'an'dan yapmış olduğum çıkarıma göre aldığın her nefes attığın her adım ettiğin her ibadet Allah rızası için olmak zorunda.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Styles Clash, post: 322110, member: 102"] Müslümanlar'ın en büyük sorunu bariz bir şekilde Kur'an'ı tam manasıyla okumamış olmalarıdır. Bu da dini başkalarından duymalarına ve onların aktardığı şekilde inanmalarına neden oluyor. Dini anlatan kişiler ise art niyetli ise inanan kişinin inancına gölge düşürüyor. Maide Suresinde Habil ve Kabil'in hikayesi anlatılır. Allah Habil'in sunusunu kabul etti çünkü Habil bunu Allah'ın rızasını kazanmak için yaptı. Takva sahibiydi. Fakat Kabil buna sahip değildi ve Allah onun sunusunu kabul etmedi. Takva ile yapılmayan ibadet Allah katında kabul olmaz. Bunu bu hikayeden çıkartabiliyoruz. Ve kul takva sahibi değilse günaha düşebilir. Bu hikayenin devamınd malum Kabil kardeşi Habil'i öldürerek ilk günahı da işlemiş oluyor. Takva nedir. Takva Allah'ın emir ve buyruklarına uyma, Allah korkusu taşıma ve iman etmektir. Bir kul ibadetini her şeyden önce Allah rızası için yapmalıdır. Bir teslimiyet olmalıdır. Bunu yerine getirirse şayet bu dünyada iç huzuru yakalayıp, daha iyi bir insan daha iyi bir Müslüman olacaktır. Çünkü edilen ibadet bir noktada kişinin dünyevi problemlerinden arındığı bir nevi kafasına reset atması gibi bir şeydir. Fakat bu yerine getirilmezse örneğin namaz esnasında dünyevi problemler üzerine düşünülürse namaz yalnızca bedensel bir aktiviteye dönüşmüş olur. Çünkü senin bedenin namaz kılsa da alnın secdeye değse de ruhun başka yerdedir. Yine oruç tutarken orucu bahane edip çevrene huzursuzluk yayarsan da bu sadece senin bedenini aç ve susuz bıraktığın bir işkenceye dönecektir. Zira oruç kulların bedenen değil ruhen de sınandığı bir sınavdır. Bedenini açlık ve susuzluk ile ruhunu ise kötü söz ve davranışlardan sakınarak terbiye etmiş oluyorsun. Bir diğer konu ise cennet ve cehennem üzerine verilen vaazlar. Bu durum öyle tehlikeli bir hale dönüşmüştür ki bazı din adamları çıkıp cennette şu kadar huri olacak şeklinde insanları bir nevi imana teşvik etme gayesi içerisindeler. Bakınız bana katılır mısınız bilmem ama bu durum açık bir şekilde küfre girer. Çünkü Allah'a olan iman huriler veya cennet için değil bizzat Allah'ın varlığına onun kudretinedir. Ondan ötesi yoktur. Ona teslim olmalısın. O cennetten de hurilerden de uludur. Çünkü onları da O yaratmıştır. Şayet birisi yine cehennem korkusu uğruna iman ediyorsa o kişi de Allah'ın gücünü, kudretini ve merhametini tam manasıyla kavrayamamış, idrak edememiş demektir. Ve ya cehennem varsa şeklinde edilen iman da eksik kalacaktır. Ve cehennem azabı üzerinden kulları imana davet etmek de Allah'ın kullarına karşı olan merhametini ve sevgisini kullara tam aktaramamak olur. Evet takva Allah korkusunu da içerir. Ancak beşer şaşar, kulda hata olur. Allah hiçbir kulunu sol elle yemek yedi diyerek cehennemde yakmaz örneğin. Ayrıca tövbe kapısı herkes için açıktır. Yalnızca kul hakkının affı yoktur. Fakat günümüzde içeriye hangi ayağımızla adım atacağımıza bile dikkat ediyor titizlik gösterebiliyorken kul hakkı konusunda sınıfta kalıyoruz. Bu da inancı şekilciliğe indirmiş oluyor. Oysa ki Allah bu kainatın en merhametlisidir ve kullarını sever. Yalnızca öte alemde değil bu dünyada da ona iman edenlerin yanında olur ve onları Kabil'in düştüğü fenalıktan kurtatırır. Zaten bu dünya için Allah'a mal mülk için ibadet edilmez. Allah'a iman edersin ki ona yakınlaştıkça onun rahmeti ve bereketi üstünde olur. Fenalıklardan korunmuş olursun. Allah da senin için en hayırlısı neyse onu sana nasip eder. Günümüzde inanç politik bir duruşa dönüştürülmüş durumda. Elbette kişinin imanını tartacak kudrete sahip değilim. O kudret yalnızca Allah'a mahsustur. Ancak şu bir gerçek ki bu yol yol değildir. Ve kişi sözde inançlı özünde ise imana sahip değilse Kabil'in yolunda demektir. --------------- Bu yazı benim İslam üzerine Kur'an ve diğer kutsal kitapları da referans alarak çıkarımda bulunduğum bir yazı oldu. Katılıp katılmamak size kalmış. Bunun dışında elbette Allah'ın emrettiği farz kıldığı ibadetleri kul yerine getirmeli. Emrettiği şekilde yaşamını sürmeli. Ancak yine Kur'an'dan yapmış olduğum çıkarıma göre aldığın her nefes attığın her adım ettiğin her ibadet Allah rızası için olmak zorunda. [/QUOTE]
Yükleniyor…
Alıntı ekle…
İnsan doğrulaması
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
Güreş Dışı
Edebiyat, Tarih & Felsefe
İslam Hakkında
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Neler yeni
Giriş yap
Kayıt ol
Ara
Anasayfa
Üst
Alt
Kolay Giriş Yapın:
Facebook
Spotify
Kullanıcı adı yada e-posta adresiniz
Şifre
Şifrenizi mi unuttunuz?
Beni hatırla
Giriş yap
Kayıtlı hesabınız yok mu?
Şimdi kayıt ol