- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 15
- Mesajlar
- 1,325
- Beğeni sayısı
- 546
- PG Nakit
- 155
- Favori Güreşçi
- alper mizanin
Kameralarımız karanlık bir odada açılıyor gözün gözü görmediği karanlığı bir ses bozuyor;
"Göremiyorsunuz çocuk. Uncle Deano senin için ışıkları açacak. Birazcık...bekleyin...ve...tamamdır."
Işıklar açılır
Dean Ambrose: Devirdiğiniz şişelerin, kırdığınız küllüklerin yerlerini yenileriyle her bir doldurduğu an boy aynasındaki o çatlaklardan yansıyan benliğiniz değişir. Konfor alanınızdan çıkıp yürüdüğünüz o uzun koridorlarda kendinizle alakalı düşünmeye çok vaktiniz oluyor ve bana inanın, bana inanın... yapmak istediğim ve yapmamam gereken şeylerin ayrımını doğru bir şekilde yapabilmek için koca bir gardrop devirdim. Benim de sakladığım cesetlerim var. Ardımda bir kibritle ateşe bıraktığım, geriye dönüp bakmayı bir an bile düşünmediğim ahşap evlerim var. Şimdi ise bu noktadayım. Eğer kaos, bir merdiven ise -ki öyle- bu merdivenleri teker teker adımladığında, daha fazla çıkabileceğin bir yer olmadığını anladığında seni oradan büyük bir memnuniyetle aşağıya atacak olan gözler oradan nasıl görünüyor? İnan bana, gözlerini yumuyor olduğun anda suratına bakıp, Lemmy Kilmister'ın söylediği gibi, bir katil gibi gülümsediğimde bu işittiklerin kulaklarında tekrarlanır. İnan bana, arkamda çığ getiririm. Dinle, bir ilacı hasta ederim. Kaosun merdivenlerini teker teker, adım adım inşa ederim ve etrafında dolanan, filizlenen bütün hikayeleri beraberinde aşağı itmekten çekinmem çünkü bilirsin, bir çoğunuz bilirsiniz, işleri daha da çıkmaza sokmaya meyilli birisiyim.
Dean Ambrose: "hala nefes alıyor musun?"
Dean Ambrose: Angel, Humberto, ben alıyorum. Ciğerlerime nüfus eden buz gibi havayı hissediyorum. Kemiklerimi böylesine soğuk, ellerimi böylesine ölü hissetmemiştim. Beş kuruş için alnımı çatalladığım, günden güne kendimi "eskittiğim" birçok ara sokağın asfaltının nasıl koktuğunu hala hatırlıyorum ve inanın bana, büyük bir balık sizi midesinde bir gezintiye davet ettiğinde hangi dili konuştuğunuz, ardınızda kimlerin olduğu ve nereden geldiğiniz düşünmeye vakit ayıracağınız son şey olur. Keyifler nasıl? Benim de tıkırında. Bu akşam da aynı şekilde tıkırında olacak. Buralarda dolanacağım, yapmak istediğim şeyleri yapacağım. Dizlerimin üstünde değil, sırt ağrılarım ve "eskimiş" vücudumla ayakta duruyor olmamın tek sebebi tutku çocuklar. Karmaşaya olan tutkum. Biliyor musunuz, yanıldığınız nokta bu. Siz, Dean Ambrose'u amaçsız, savruk, seçimlerini yapamayan, yol ayrımının dibinde uyuyakalan birisi olarak tanımlıyorsunuz ama hayır, Dean Ambrose'un zihinlerinin tozlu odalarında ihtiras var. Sahne gözlerimin önündeydi, FTR yapısını Prestige Grand Wrestling'den dışarıya silkeledim. Bunu sizin için yapmadım, bunu herhangi birisi için yapmadım, bunu kendim için yaptım, çünkü istiyordum. Bütün bu görkemli Garza mirasını, bu miras oluşabilsin diye feragat edilmiş onca şeyin gözlerimde bir değeri yok. Bütün bu yaşanmışlığı da silkeleyebilirim, FTR gibi. Ben de bilmiyorum Angel, yapabilirim. Tüm bu mirası jiletle alnını karışlayan heriflerle dolu, merdiven altı salonlarda 12 yaşlarında bir oğlanın sattığı rezil corn doglardan birkaç tane ısırmak için bozdurduğum zaman aklımla ilgili çıkarımlarının devamını dinlemek için sizi içerisine kilitlediğim odanın hemen kapısında büyük bir sakinlikle bekleyeceğim ve acele etmeyin...acele etmeyin.
kameraya yaklaşır
Dean Ambrose: Porque, cuando luchas contra un hombre que tiene las llaves del caos, no puedes llamar a un cerrajero.
(çünkü, kaosun anahtarlarını elinde tutan bir adamla savaşırken çilingir çağıramazsınız.)
Ambrose, ışıkları tekrar söndürür.
"Göremiyorsunuz çocuk. Uncle Deano senin için ışıkları açacak. Birazcık...bekleyin...ve...tamamdır."
Işıklar açılır
Dean Ambrose: Devirdiğiniz şişelerin, kırdığınız küllüklerin yerlerini yenileriyle her bir doldurduğu an boy aynasındaki o çatlaklardan yansıyan benliğiniz değişir. Konfor alanınızdan çıkıp yürüdüğünüz o uzun koridorlarda kendinizle alakalı düşünmeye çok vaktiniz oluyor ve bana inanın, bana inanın... yapmak istediğim ve yapmamam gereken şeylerin ayrımını doğru bir şekilde yapabilmek için koca bir gardrop devirdim. Benim de sakladığım cesetlerim var. Ardımda bir kibritle ateşe bıraktığım, geriye dönüp bakmayı bir an bile düşünmediğim ahşap evlerim var. Şimdi ise bu noktadayım. Eğer kaos, bir merdiven ise -ki öyle- bu merdivenleri teker teker adımladığında, daha fazla çıkabileceğin bir yer olmadığını anladığında seni oradan büyük bir memnuniyetle aşağıya atacak olan gözler oradan nasıl görünüyor? İnan bana, gözlerini yumuyor olduğun anda suratına bakıp, Lemmy Kilmister'ın söylediği gibi, bir katil gibi gülümsediğimde bu işittiklerin kulaklarında tekrarlanır. İnan bana, arkamda çığ getiririm. Dinle, bir ilacı hasta ederim. Kaosun merdivenlerini teker teker, adım adım inşa ederim ve etrafında dolanan, filizlenen bütün hikayeleri beraberinde aşağı itmekten çekinmem çünkü bilirsin, bir çoğunuz bilirsiniz, işleri daha da çıkmaza sokmaya meyilli birisiyim.
Dean Ambrose: "hala nefes alıyor musun?"
Dean Ambrose: Angel, Humberto, ben alıyorum. Ciğerlerime nüfus eden buz gibi havayı hissediyorum. Kemiklerimi böylesine soğuk, ellerimi böylesine ölü hissetmemiştim. Beş kuruş için alnımı çatalladığım, günden güne kendimi "eskittiğim" birçok ara sokağın asfaltının nasıl koktuğunu hala hatırlıyorum ve inanın bana, büyük bir balık sizi midesinde bir gezintiye davet ettiğinde hangi dili konuştuğunuz, ardınızda kimlerin olduğu ve nereden geldiğiniz düşünmeye vakit ayıracağınız son şey olur. Keyifler nasıl? Benim de tıkırında. Bu akşam da aynı şekilde tıkırında olacak. Buralarda dolanacağım, yapmak istediğim şeyleri yapacağım. Dizlerimin üstünde değil, sırt ağrılarım ve "eskimiş" vücudumla ayakta duruyor olmamın tek sebebi tutku çocuklar. Karmaşaya olan tutkum. Biliyor musunuz, yanıldığınız nokta bu. Siz, Dean Ambrose'u amaçsız, savruk, seçimlerini yapamayan, yol ayrımının dibinde uyuyakalan birisi olarak tanımlıyorsunuz ama hayır, Dean Ambrose'un zihinlerinin tozlu odalarında ihtiras var. Sahne gözlerimin önündeydi, FTR yapısını Prestige Grand Wrestling'den dışarıya silkeledim. Bunu sizin için yapmadım, bunu herhangi birisi için yapmadım, bunu kendim için yaptım, çünkü istiyordum. Bütün bu görkemli Garza mirasını, bu miras oluşabilsin diye feragat edilmiş onca şeyin gözlerimde bir değeri yok. Bütün bu yaşanmışlığı da silkeleyebilirim, FTR gibi. Ben de bilmiyorum Angel, yapabilirim. Tüm bu mirası jiletle alnını karışlayan heriflerle dolu, merdiven altı salonlarda 12 yaşlarında bir oğlanın sattığı rezil corn doglardan birkaç tane ısırmak için bozdurduğum zaman aklımla ilgili çıkarımlarının devamını dinlemek için sizi içerisine kilitlediğim odanın hemen kapısında büyük bir sakinlikle bekleyeceğim ve acele etmeyin...acele etmeyin.
kameraya yaklaşır
Dean Ambrose: Porque, cuando luchas contra un hombre que tiene las llaves del caos, no puedes llamar a un cerrajero.
(çünkü, kaosun anahtarlarını elinde tutan bir adamla savaşırken çilingir çağıramazsınız.)
Ambrose, ışıkları tekrar söndürür.