NOW RPG: Wish I Was in Dixieland


Ensiferum

eater.of.worlds
Katılım
4 Tem 2023
Konular
42
Mesajlar
2,065
Beğeni sayısı
536
PG Nakit
0
WYATT!

Işıklar sönüyor.



319ddc403fe5dd4db8380fab898ff74a.jpg


Girişte elinde gaz lambasıyla Bray Wyatt, iki yanında dikilen Braun Strowman ve Erick Rowan'la beraber görünüyor. Wyatt sessiz gözlerle seyirciyi süzerek ringe ilerliyor ve içeri giriyor. Bray sandalyeye kurulduktan sonra bir süre sallanıyor, ardından lambaya üfleyerek ışıkları geri getiriyor. Elinde mikrofonla arenadakilere bakıyor.

Geriye çok fazla söyleyecek bir şey kalmadı, öyle değil mi? (Wyatt pis pis sırıtıyor.) Büyük Doğuş gerçekleşti.. ama sakat bir şekilde doğdu. Çünkü şafağı müjdeleyen adama, ıskarta muamelesi yapıldı. Biraderlerim ve bacılarım; ağacın gölgesinin ne kadar büyük olacağı henüz bir fidanken anlaşılır. Ve Dünyaları Yiyen diyor ki: Şarap döküldü, vaftiz yanlış yapıldı ve gemi henüz yeni demir almışken alabora olmakla karşı karşıya. (Wyatt ayağa kalkıp volta atmaya başlıyor.) Gemi seferine devam ederken, sizlere dokunabileceğim bir alan daha açacağım. Sizlerle.. dertleşeceğim. Bray Wyatt'la ilgili en çok merak edilen şeylerden biri: Öfkesinin kaynağı. Bu kavga, bu mücadele hali ne zaman bitecek diye merak edenler var aranızda. Cevap ise basit: Hiç bir zaman. Bu yerküre, toz bulutunun içinde peydah olduğundan beri dağların yeri değişti, nehirler farklı yerleri sular oldu ama değişmeyen tek şey her zaman zıtlıkların mücadelesi oldu. Çünkü ışığı görebilmeniz için, gölgenin varlığı lazım. Proleterya diye bir şey olmasaydı, "diktatör" diye bir kavram ortaya çıkabilir miydi? Zulmedebileceği bir halk olmasa hangi tiranın varlığından bahsedebilirdiniz? Karanlık olmalı ki, ışığın bir anlamı olsun. Hayat da; bu zıtlıkların mücadelesinden doğan ucube bir yaratıktan ibaret. Sizler de, bu ucube yaratık hiç bitmeyen bir maratonda koşarken; onun koluna, bacağına ya da herhangi birine tutunmaya çalışan yolcularsınız sadece. Şu an hepiniz bu yaratığın bir yerine tutunmayı başarmış gibi duruyorsunuz. Bir gün sizi sırtından atacak, sizlerin isimleri birer hatıraya dönüştüğünde dahi bu maratona devam ediyor olacak. O yüzden, düşeceğiniz gün gelene kadar kafanızı kaldırın ve neye tutunduğunuza bakın. Bırakın, zıtlıklar içinize aksın.

Wyatt bir suyu döker gibi elini havaya kaldırıyor.

bray_wyatt.jpg


Milyonerle temizlikçiye aynı kıyafeti giydirmeye çalışmayın. Ev sahibesiyle şöför aynı çorbayı içsin diye size tanınan 60 seneyi heba etmeyin. Bırakın... Çünkü hiç bir zaman başaramazsınız madamlar ve mösyöler, denediğinizle kalırsınız. Sizin, gidişatı değiştirmeye yönelik beyhude çabalarınızın bir anlamı yok. Ama... tarihin akışını değiştirebilecek, zıtlıkları sona erdirebilecek hasatçılar her zaman var. Endişelenmeyin, kendinizi onların kollarına bırakın. Kendinizi Bray Wyatt gibilerin sevecen kollarına bırakın. (Wyatt gülümsüyor.) Louisiana'da, Baton Rouge adında şirin mi şirin bir şehir bulunuyor. 2005'teki Katrina Kasırgası'ndan sonra, bu eyaletteki siyahilerin büyük çoğunluğu hayatlarından oldular. Bunun sebebi ise, beyazların sağlam taş evlerde otururken, işçi sınıfı olan siyahların ahşap kulübelerde yaşamını idame ettiriyor olmasından kaynaklıydı. Baton Rouge, devletin tamamlanmasını istediği demiryollarından bir tanesine ev sahipliği yapıyordu ve o dönem kasırgada ölenler yüzünden Louisiana'da bu çalışmayı yapacak hiç bir işçi bulamayacaklarını sanıyorlardı. Ama afet, şehri öylesine talan etmişti ki hayatta kalanlar o demiyolu hariç çalışacak yer bulamadılar. Şirket bunu bir fırsat bildi, ırgatlara bugün 2 saat fazla mesai yapacaksın dediler, ekstra hiç bir şey ödemeden.. Bebeğin olması bizi ilgilendirmez dediler, bunu işe girerken düşünmeliydin.. O zamana kadar herkesin emeği kadar kazandığı ve kendisine yetebildiği ihtiyar Rouge, hayattaki zıtlıklardan bir diğerine ev sahibi olmuştu: Sömürücü patronlara karşı boynu bükük işçiler. Kimse komünist olduğumu düşünmesin adamım, buradaki tek olay şu: Kuzeyden gelen dolar milyarderleri; güneyli ailelerin çocuklarını birer köpek gibi çalıştırdılar. O inşaat bitene kadar, 400'den fazla insan telef oldu. Ancak şimdi şehirlerde pankart sallayarak yürüyenlerin hiç birisi hesap sormadı. O yüzden, senelerin, asırların, ilk diz çöküşten bu yana geçen bütün dönemlerin hesabını sormak bana kaldı. Ben işçi değilim. Rahip değilim. Siyasetçi de değilim. Ben Güney'im. Ve NOW'un yakın zamanda öğreneceği üzere biraderlerim ve bacılarım; Güney, unutmaz. Follow... the buzzards.
 
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: