- Katılım
- 3 Tem 2023
- Konular
- 95
- Mesajlar
- 6,675
- Beğeni sayısı
- 1,654
- PG Nakit
- 1,130
- RPG Karakteri
- Alberto El Patron
- Favori Güreşçi
- Mini Cane
16 Şubat Cuma – Akşam Saatleri
Daha yeni büyük bir curcunanın koptuğu evde buluyoruz kendimizi. Alberto Del Rio’nun kontrol mekanizması saatler, dakikalar hatta saniyeler geçtikçe daha fazla zayıflamasına karşılık yatağındaki Ricardo’yu her gördüğünde biraz daha sakinleştiğini görebiliyoruz. Del Rio, Ricardo’nun yanına gidiyor ve ona biraz istirahat etmesi gerektiğini söyleyerek onu, özel olarak ayarlanmış odasına götürüyor. Odadan girdiklerinde onları Ricardo’nun özel hemşiresi karşılıyor ve Ricardo’nun yatağına uzanmasına yardımcı oluyor. Del Rio, hizmetliyle kısa bir süre konuştuktan sonra Ricardo’nun yanından ayrılıyor. Alt kata indiğinde, koltukta uzanan Dünya Ağırsiklet Şampiyonluğunu görüyor… ve tam karşısındaki televizyonu. Del Rio, koltuğa oturup, kemerini de kucağına alıyor. Kumandanın tuşuna bastığı anda ise “Move Get In” sesleriyle karşılaşıyoruz. Del Rio, yüksekte açılan televizyonun sesini kısıyor Ricardo’yu rahatsız etmemek adına. Ardından şovu izlemeye koyuluyor. Titus’un açıklamalarını adeta buz edasıyla takip ediyor Del Rio. Işıklar kapandığında ise sırtını koltuktan çekip iyice yaklaşıyor televizyona… neredeyse içine düşecekmiş gibi.
Angel Garza’yı görür görmez koltuğuna bırakıyor kendini Del Rio. Duruşundan büyük bir hayal kırıklığı içinde olduğunu görebiliyoruz, aynı zamanda büyük bir keyfin… Kucağındaki kemeri bir kenara koyuyor ve hafif bir tebessümle televizyona yaklaşıyor. Fakat Angel Garza elindeki levyeyi Darren Young’ın kafasına geçirdiğinde o ufak tebessümü ve keyfinin bir anda kaçtığını görebiliyoruz. Yine buz gibi oluyor Del Rio. Devamında gelişen tüm konuşmaları da aynı edayla dinliyor. PGW PAYBACK #25 yazısını gördüğündeyse bir kenara koyduğu kemerini tekrar kucağına alıyor. Fakat Del Rio’nun artık sadece büyük altın bir kemere sahip olduğunu değil, zaaflara da sahip olduğunu görüyoruz. Bu belki de onunla ilgili tek acı gerçek. Ki o da bu gerçekten kaçamayacağını kabullenmiş bir yorgunlukta konuşmaya başlıyor.
Alberto Del Rio: İyi, kötü ve çirkin. Bu çocuklardan herhangi birini gördüğümde aklıma gelen tek şey. Belki de insanların, üçümüzü gördüğünde aklına gelen tek şey. Tüm bu yolculuk… Meksika açmazı gibiydi. Ve Angel… içimizde çirkin olanıydı, kötü olanı değil. İnsanların bunu anlamadığını biliyorum, hatta Angel’in bile bunu anlamadığını biliyorum. İnsanlar onun kötü olan olduğunu düşünüyor, fakat buradaki tek kötü Carillo. Melekgöz. Soğukkanlı, kusursuz bir katil. İnsanlar onun para için öldürdüğünü düşünüyor, fakat bundan keyif alıyor. Tıpkı Carillo gibi. İnsanlar Carillo’nun Titus’a mecbur olduğunu düşündü. Hak ettiğini alabilmesi için buna başvurduğunu düşündü. Ama hayır… Carillo bundan keyif aldı. Angel’e zarar vermekten keyif aldı ve zavallı Angel, hala bunun farkına varamayacak kadar aptal. İnsanlar ilk hamleyi kötünün yaptığını bilirler. Ve onlara göre ilk hamle, Angel’in El Patron’u uzaklara kaçırması. El Jefe olduğuna inanması. Ama bu bir hamle bile değildi. Angel’in El Jefe olmadığını, El Patron’dan büyük olmadığını anlaması için kader tarafından oynatılan bir oyundu. Ve oyun sona erdiğinde, Angel bunu en ağır şekilde anladı. Onun için çoğu zaman üzülüyorum, çünkü boşlukta. Tüm benliğiyle, dipsiz bir boşlukta. Ve işte bunun en büyük sebebi ilk hamle! Kötünün, çirkine yaptığı gibi. Carillo’da ilk hamlesini Garza’ya yaptı. İlk onu öldürmek istedi. Ve filmin aksine, Garza bana değil, kötüye güveniyordu. Zavallı Garza. Hala suçu kendinde arıyor. Onun için üzülüyorum, çünkü içinde bir yerlerde hala iyilik olduğuna inanıyorum, Carillo’nun aksine. Carillo kendini kötülüğe satmış ve kazandığı ilk, hatta tek ödüllü de Garza’nın üstünde bozdurmuş birisi. Burada bir tezatlık olduğunu düşünüyorsunuz, fakat yok. Buradaki ödül Dünya Ağırsiklet Şampiyonluğu değil, ondan fazlası. Gerçi ihanetin getirebileceği en büyük ödül ne olabilir ki? Ben söyleyeyim: ölüm. Kötü ilk hamlesini çirkine yaptı, fakat iyi onu öldürdü… Ben de öyle yaptım. Carillo’yu öldürdüm. Çünkü… bunu hak etti. Çirkine gelirsek… Gördüğünüz gibi, deli bir piçin önünde gideni. Fakat ölmek için hala vakti var. Daha kazılacak çok mezar var Tuco. Sen bu insanlardansın. Mezar kazanlardan. Fakat ben… ben silahı dolu olanlardanım. Çirkin cidden çirkinken, kötü tam kötüyken, ben… Ben iyi değilim. İyi olarak nitelendirilebileceğim tek şey, ikinizden farklı olan tek şey gerek olmadıkça birini öldürmemem. Sen Angel, El Jefe olduğunu kanıtlamak için beni kaçırmana gerek yoktu. Gerek yoktu, fakat sen yine de bunu yaptın. Sen Humberto, ilk hançerini kuzenine saplamana gerek yoktu, fakat sen de bunu yaptın. Bense, gerekeni yaptım. Kötüyü öldürdüm ve çirkini elleri kolları bağlı bir şekilde oracıkta bıraktım. Ama bu durumun, onun kadar güçlü bir adama sorun olmayacağını da biliyordum. Elleri kolları bağlı fakat altının yarısı. Angel için en açıklanabilir durum sanırım… Kötü için yolun sonu belli, iyininki ise uçsuz bucaksız bir bilinmezlik. Çirkin ise her zamanki gibi ortada. Hem komik hem de acınası. İyi olmak için fazla kurnaz ve günahkar, kötü olmak içinse fazla saf. Angel… dediğim gibi. Bu hayatta iki tür insan var. Silahı dolu olanlar ve mezarı kazanlar. En son karşılaştığımızda silahı dolu olan bendim, umarım bu tersine dönmüştür.
Del Rio eline telefonu alıyor ve bir şeyler yazmaya başlıyor. Ardından telefonu yanındaki masaya koyuyor ve koltukta uykuya dalmaya başlıyor yavaş yavaş… Del Rio'nun telefonda ne yazdığı ise kameralarımız telefona döndüğünde görebiliyoruz:
Daha yeni büyük bir curcunanın koptuğu evde buluyoruz kendimizi. Alberto Del Rio’nun kontrol mekanizması saatler, dakikalar hatta saniyeler geçtikçe daha fazla zayıflamasına karşılık yatağındaki Ricardo’yu her gördüğünde biraz daha sakinleştiğini görebiliyoruz. Del Rio, Ricardo’nun yanına gidiyor ve ona biraz istirahat etmesi gerektiğini söyleyerek onu, özel olarak ayarlanmış odasına götürüyor. Odadan girdiklerinde onları Ricardo’nun özel hemşiresi karşılıyor ve Ricardo’nun yatağına uzanmasına yardımcı oluyor. Del Rio, hizmetliyle kısa bir süre konuştuktan sonra Ricardo’nun yanından ayrılıyor. Alt kata indiğinde, koltukta uzanan Dünya Ağırsiklet Şampiyonluğunu görüyor… ve tam karşısındaki televizyonu. Del Rio, koltuğa oturup, kemerini de kucağına alıyor. Kumandanın tuşuna bastığı anda ise “Move Get In” sesleriyle karşılaşıyoruz. Del Rio, yüksekte açılan televizyonun sesini kısıyor Ricardo’yu rahatsız etmemek adına. Ardından şovu izlemeye koyuluyor. Titus’un açıklamalarını adeta buz edasıyla takip ediyor Del Rio. Işıklar kapandığında ise sırtını koltuktan çekip iyice yaklaşıyor televizyona… neredeyse içine düşecekmiş gibi.
Angel Garza’yı görür görmez koltuğuna bırakıyor kendini Del Rio. Duruşundan büyük bir hayal kırıklığı içinde olduğunu görebiliyoruz, aynı zamanda büyük bir keyfin… Kucağındaki kemeri bir kenara koyuyor ve hafif bir tebessümle televizyona yaklaşıyor. Fakat Angel Garza elindeki levyeyi Darren Young’ın kafasına geçirdiğinde o ufak tebessümü ve keyfinin bir anda kaçtığını görebiliyoruz. Yine buz gibi oluyor Del Rio. Devamında gelişen tüm konuşmaları da aynı edayla dinliyor. PGW PAYBACK #25 yazısını gördüğündeyse bir kenara koyduğu kemerini tekrar kucağına alıyor. Fakat Del Rio’nun artık sadece büyük altın bir kemere sahip olduğunu değil, zaaflara da sahip olduğunu görüyoruz. Bu belki de onunla ilgili tek acı gerçek. Ki o da bu gerçekten kaçamayacağını kabullenmiş bir yorgunlukta konuşmaya başlıyor.
Alberto Del Rio: İyi, kötü ve çirkin. Bu çocuklardan herhangi birini gördüğümde aklıma gelen tek şey. Belki de insanların, üçümüzü gördüğünde aklına gelen tek şey. Tüm bu yolculuk… Meksika açmazı gibiydi. Ve Angel… içimizde çirkin olanıydı, kötü olanı değil. İnsanların bunu anlamadığını biliyorum, hatta Angel’in bile bunu anlamadığını biliyorum. İnsanlar onun kötü olan olduğunu düşünüyor, fakat buradaki tek kötü Carillo. Melekgöz. Soğukkanlı, kusursuz bir katil. İnsanlar onun para için öldürdüğünü düşünüyor, fakat bundan keyif alıyor. Tıpkı Carillo gibi. İnsanlar Carillo’nun Titus’a mecbur olduğunu düşündü. Hak ettiğini alabilmesi için buna başvurduğunu düşündü. Ama hayır… Carillo bundan keyif aldı. Angel’e zarar vermekten keyif aldı ve zavallı Angel, hala bunun farkına varamayacak kadar aptal. İnsanlar ilk hamleyi kötünün yaptığını bilirler. Ve onlara göre ilk hamle, Angel’in El Patron’u uzaklara kaçırması. El Jefe olduğuna inanması. Ama bu bir hamle bile değildi. Angel’in El Jefe olmadığını, El Patron’dan büyük olmadığını anlaması için kader tarafından oynatılan bir oyundu. Ve oyun sona erdiğinde, Angel bunu en ağır şekilde anladı. Onun için çoğu zaman üzülüyorum, çünkü boşlukta. Tüm benliğiyle, dipsiz bir boşlukta. Ve işte bunun en büyük sebebi ilk hamle! Kötünün, çirkine yaptığı gibi. Carillo’da ilk hamlesini Garza’ya yaptı. İlk onu öldürmek istedi. Ve filmin aksine, Garza bana değil, kötüye güveniyordu. Zavallı Garza. Hala suçu kendinde arıyor. Onun için üzülüyorum, çünkü içinde bir yerlerde hala iyilik olduğuna inanıyorum, Carillo’nun aksine. Carillo kendini kötülüğe satmış ve kazandığı ilk, hatta tek ödüllü de Garza’nın üstünde bozdurmuş birisi. Burada bir tezatlık olduğunu düşünüyorsunuz, fakat yok. Buradaki ödül Dünya Ağırsiklet Şampiyonluğu değil, ondan fazlası. Gerçi ihanetin getirebileceği en büyük ödül ne olabilir ki? Ben söyleyeyim: ölüm. Kötü ilk hamlesini çirkine yaptı, fakat iyi onu öldürdü… Ben de öyle yaptım. Carillo’yu öldürdüm. Çünkü… bunu hak etti. Çirkine gelirsek… Gördüğünüz gibi, deli bir piçin önünde gideni. Fakat ölmek için hala vakti var. Daha kazılacak çok mezar var Tuco. Sen bu insanlardansın. Mezar kazanlardan. Fakat ben… ben silahı dolu olanlardanım. Çirkin cidden çirkinken, kötü tam kötüyken, ben… Ben iyi değilim. İyi olarak nitelendirilebileceğim tek şey, ikinizden farklı olan tek şey gerek olmadıkça birini öldürmemem. Sen Angel, El Jefe olduğunu kanıtlamak için beni kaçırmana gerek yoktu. Gerek yoktu, fakat sen yine de bunu yaptın. Sen Humberto, ilk hançerini kuzenine saplamana gerek yoktu, fakat sen de bunu yaptın. Bense, gerekeni yaptım. Kötüyü öldürdüm ve çirkini elleri kolları bağlı bir şekilde oracıkta bıraktım. Ama bu durumun, onun kadar güçlü bir adama sorun olmayacağını da biliyordum. Elleri kolları bağlı fakat altının yarısı. Angel için en açıklanabilir durum sanırım… Kötü için yolun sonu belli, iyininki ise uçsuz bucaksız bir bilinmezlik. Çirkin ise her zamanki gibi ortada. Hem komik hem de acınası. İyi olmak için fazla kurnaz ve günahkar, kötü olmak içinse fazla saf. Angel… dediğim gibi. Bu hayatta iki tür insan var. Silahı dolu olanlar ve mezarı kazanlar. En son karşılaştığımızda silahı dolu olan bendim, umarım bu tersine dönmüştür.
Del Rio eline telefonu alıyor ve bir şeyler yazmaya başlıyor. Ardından telefonu yanındaki masaya koyuyor ve koltukta uykuya dalmaya başlıyor yavaş yavaş… Del Rio'nun telefonda ne yazdığı ise kameralarımız telefona döndüğünde görebiliyoruz:
"umarım ölmezsin s*ktiğimin delisi."
-alberto