- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 143
- Mesajlar
- 6,659
- Beğeni sayısı
- 1,512
- PG Nakit
- 1,115
- RPG Karakteri
- "starboy" Wes Lee
- Favori Güreşçi
- CM Punk
pek çok mutlu şey de oluyordu ama o bunları hiç kullanmıyor
çünkü ona göre güneş parlamıyor ve çiçekler açmıyor
Arka planda bu sözlerle beraber kamera loş bir ışığın aydınlattığı tahta bir evde açılıyor. Doğadaki böcekler dışında hiçbir sesin duyulmadığı bu "kulübe" tarzındaki ev tüm insanlıktan uzakta olduğunu belli ediyor. Sessizliği duvara saplanan bıçak sesi bölüyor. Kameralar sese doğru ilerliyor, eski bir deri koltukta oturan Wes Lee kadrajda gözüküyor.
"seninleyken asla emin olmadığım şey.. seninleyken asla emin olmadığım şey.. seninleyken asla emin olmadığım şey."
"hiçbir şey hissetmiyorum. acı (eline bakıyor) ya da hayal kırıklığı (aster'in camı kırık çerçevedeki fotoğrafına bakıyor) ya da herhangi bir şey. hissetmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum."
Wes Lee hızlı hızlı nefesler alıyor.
"birkaç ay önce dibi gördüğümü zannediyordum. kendime olacaklardan habersiz bundan daha kötüsü olamaz, hayatımın olabilecek en kötü noktasındayım diyordum. okyanusun dibindeki bastığım kum kaydı ve sarmaşıklar bacağımı sardı. daha da dibe indim, bu sefer en dipte olmalı- hayır, bu bir haftadaki yaşadıklarım bana daha kötüsünün her zaman olduğunu ve hüsranın her zaman benim ruhumun en önemli parçası olacağını bana birden fazla kez gösterdi."
"uzaklaşmam lazım. her şeyden ve en çok da kendimden. starboy. kirli evrenin en parlak yıldızıymış. iğreniyorum senden. bu siktiğimin elini kesip atma isteğinden başka bir şey hissettirmiyorsun. sen bu evrendeki kirlerden bir başkasısın, üstündeki tozun hiçbir zaman kalkmayacağı bir yıldız. kaybetmeye mahkum. hüsrana komşu. fazlası değil. her parlamaya çalıştığında daha da ışığını kaybeden bir yıldız."
Wes Lee sinirle eline tırnaklarını geçiriyor, elinin kanadığını görüyoruz.
"her şeyimi kaybettim. sadece güvenimi değil sadece önemsiz birkaç maçı değil sadece ast.. aster'i değil. kendime ve hayata dair duyduğum her şeyi kaybettim. ben içimdeki var olduğunu sandığım ışığı kaybettim, hiç var olmayan bir şeyi. hiçbir zaman benim olmayan ve de olmayacak.. aster gibi. yokluğun içinde doğduğum ohio sokaklarından bugüne kadar kurduğum her hayali kaybettim. hayat beni.. ben de 7 yaşında o 'sözde' görkemli 30 yaşının hayalini kuran küçük deveon'u hüsrana uğrattım. ben kendime, küçüklüğüme sattığım hayali gerçekleştiremedim. ne bir kahraman ne de bir yıldız. işte ben yalnızca bu kadarım."
"tanrının avucunda tenis toplarıyız.. ancak ne yana çarparlarsa oraya savrulur, nereye dilerlerse oraya yığılırız. kadere karşı koyamayacağımı bana bir kadın öğretti. kim olduğumu ve asla kim olamayacağımı bana bir kadın öğretti. benim kaderim pişmanlıklar, hayal kırıklıkları ve yenilgilerle dolu. bir kadına, bir meleğe ve onlarcasına. kalemimi aldım, aster'le birlikte olduğumu ve meleği cehennemine yolladığımı yazdım. sonucunda ise tek bir şey fark ettim. ne kadar çabalarsam çabalayayım o adam olamam. ben kaderimi yenemem, benden nefret eden bir tanrıyı mağlup edemem."
Kameralar Wes Lee'nin yanındaki ufak masayı çekiyor. Masada birkaç farklı alkol şişesi ve Wes Lee'nin bandajları var. Wes Lee dibinde kalan şişeyi eline alıyor ve sonuna kadar dikliyor.
"güneş bir daha doğmayacak ve starboy bir daha parlamayacak."
Wes Lee kanayan elini sararken kameralar "starboy" yazısına saplanmış bıçağa zoom yapıyor. Ardından da kameralar kapanıyor.
çünkü ona göre güneş parlamıyor ve çiçekler açmıyor
Arka planda bu sözlerle beraber kamera loş bir ışığın aydınlattığı tahta bir evde açılıyor. Doğadaki böcekler dışında hiçbir sesin duyulmadığı bu "kulübe" tarzındaki ev tüm insanlıktan uzakta olduğunu belli ediyor. Sessizliği duvara saplanan bıçak sesi bölüyor. Kameralar sese doğru ilerliyor, eski bir deri koltukta oturan Wes Lee kadrajda gözüküyor.
"seninleyken asla emin olmadığım şey.. seninleyken asla emin olmadığım şey.. seninleyken asla emin olmadığım şey."
"hiçbir şey hissetmiyorum. acı (eline bakıyor) ya da hayal kırıklığı (aster'in camı kırık çerçevedeki fotoğrafına bakıyor) ya da herhangi bir şey. hissetmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum."
Wes Lee hızlı hızlı nefesler alıyor.
"birkaç ay önce dibi gördüğümü zannediyordum. kendime olacaklardan habersiz bundan daha kötüsü olamaz, hayatımın olabilecek en kötü noktasındayım diyordum. okyanusun dibindeki bastığım kum kaydı ve sarmaşıklar bacağımı sardı. daha da dibe indim, bu sefer en dipte olmalı- hayır, bu bir haftadaki yaşadıklarım bana daha kötüsünün her zaman olduğunu ve hüsranın her zaman benim ruhumun en önemli parçası olacağını bana birden fazla kez gösterdi."
"uzaklaşmam lazım. her şeyden ve en çok da kendimden. starboy. kirli evrenin en parlak yıldızıymış. iğreniyorum senden. bu siktiğimin elini kesip atma isteğinden başka bir şey hissettirmiyorsun. sen bu evrendeki kirlerden bir başkasısın, üstündeki tozun hiçbir zaman kalkmayacağı bir yıldız. kaybetmeye mahkum. hüsrana komşu. fazlası değil. her parlamaya çalıştığında daha da ışığını kaybeden bir yıldız."
Wes Lee sinirle eline tırnaklarını geçiriyor, elinin kanadığını görüyoruz.
"her şeyimi kaybettim. sadece güvenimi değil sadece önemsiz birkaç maçı değil sadece ast.. aster'i değil. kendime ve hayata dair duyduğum her şeyi kaybettim. ben içimdeki var olduğunu sandığım ışığı kaybettim, hiç var olmayan bir şeyi. hiçbir zaman benim olmayan ve de olmayacak.. aster gibi. yokluğun içinde doğduğum ohio sokaklarından bugüne kadar kurduğum her hayali kaybettim. hayat beni.. ben de 7 yaşında o 'sözde' görkemli 30 yaşının hayalini kuran küçük deveon'u hüsrana uğrattım. ben kendime, küçüklüğüme sattığım hayali gerçekleştiremedim. ne bir kahraman ne de bir yıldız. işte ben yalnızca bu kadarım."
"tanrının avucunda tenis toplarıyız.. ancak ne yana çarparlarsa oraya savrulur, nereye dilerlerse oraya yığılırız. kadere karşı koyamayacağımı bana bir kadın öğretti. kim olduğumu ve asla kim olamayacağımı bana bir kadın öğretti. benim kaderim pişmanlıklar, hayal kırıklıkları ve yenilgilerle dolu. bir kadına, bir meleğe ve onlarcasına. kalemimi aldım, aster'le birlikte olduğumu ve meleği cehennemine yolladığımı yazdım. sonucunda ise tek bir şey fark ettim. ne kadar çabalarsam çabalayayım o adam olamam. ben kaderimi yenemem, benden nefret eden bir tanrıyı mağlup edemem."
Kameralar Wes Lee'nin yanındaki ufak masayı çekiyor. Masada birkaç farklı alkol şişesi ve Wes Lee'nin bandajları var. Wes Lee dibinde kalan şişeyi eline alıyor ve sonuna kadar dikliyor.
"güneş bir daha doğmayacak ve starboy bir daha parlamayacak."
Wes Lee kanayan elini sararken kameralar "starboy" yazısına saplanmış bıçağa zoom yapıyor. Ardından da kameralar kapanıyor.
