TCK 87'den de ceza almaktan yırtmak için böyle bir ifade vermiş ama TCK 86/3-c'den yırtamayacağı açık tabii. Bu arada bence de Halil Umut Meler'in yüzünün o hale gelmesine Faruk Koca sebep olmamıştır muhtemelen, yerdeki tekmelerden dolayı o hale gelmiştir diye düşünüyorum. Diğer iki şahıs TCK 87'den de 86/3-c'den de yırtamayacak, zaten onların hiçbir şeyden yırtamayacağı açık da Faruk Koca'yı bu işten bir güzel sıyırırlar, kendisine ilişkin hükmedilecek cezaya HAGB uygulanacaktır diye tahmin ediyorum.
Dediğim gibi de olmuş, tabii HAGB kısmını bilmiyorum onun için verilen kararın içeriğini okumak lazım. Ama kimsenin birisine yumruk attığı için aylarca yıllarca hapis yatmasını beklemeyin arkadaşlar, Faruk Koca’nın işlediği sabit görülen suçun cezası 4 ay ila 1 yıl arası, yukarıdaki açıklamada söylediğim TCK 86/3-c’ye göre yapılacak bir kat arttırım ile 8 ay ila 2 yıl arasına yükseliyor söz konusu suçun cezası. Öngörülen cezanın infazı ise atıyorum 9 ay ise bunun 9’unu da tutuklu bir şekilde geçirmez zaten hiçbir sanık. İnfaz hukukunda, öngörülen bir cezanın yatarının hesabı belli başlı kesirler üzerinden yapılır, kaldı ki soruşturma ve kovuşturma süreci kapsamında tutuklu kaldığı günlerin bu cezadan indirilmesi gibi bir durum da var.
Olayın içeriğine baktığımızda da zaten ortada Faruk Koca’nın attığı tek bir yumruk var. Halil Umut Meler’i yerde tekmeleyen taraftarların, Faruk Koca tarafından azmettirmesi gibi bir durumdan da söz edemeyiz. Ki söz edecek olsak bile bunun ispatı oldukça güç olur. O yüzden yine dediğim gibi, tabiri caizse ihaleyi asıl üstüne alanlar Meler’i yerdeyken tekmeleyip kendileri nezdinde işledikleri suçun cinsini “basit yaralama”dan “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” yani TCK 87’ye evrilten taraftarlar oldu. Ve bunun da Faruk Koca’nın iktidar partisine mensup olmasıyla/yakınlığıyla uzaktan yakından alakası yok. Sadece somut olayın ceza hukuku nezdinde değerlendirilmesi tam olarak bu şekilde olmalı, hepsi bu.
Etik kaygıları zedeleyen her şeyin hukuk nezdinde -özellikle ceza hukuku- ağır yaptırımlara tabii tutulması mümkün olamayacağı gibi bu doğrultuda bir düşünce yapısı, günümüz Türkiye’sinde sizi sadece bu tip her türlü olayın sonuçlarının kamunun, yani hepimizin, suistimal edilmesine müsamaha gösterecek kadar sindirilmiş insanlar haline getirir. O yüzden, karşımıza çıkan herhangi bir olayı sadece bize gösterilen yüzüyle değerlendirmek gibi bir gaflete düşmememiz gerekir. Ama ne yazık ki bu bizim toplumumuzun kanayan yaralarından yalnızca bir tanesi.