- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 63
- Mesajlar
- 1,301
- Beğeni sayısı
- 283
- PG Nakit
- 50
- Favori Güreşçi
- John Cena
Bu yazıyı yazmadan önce Game Awards hakkında biraz düşünmek istedim ve bu yüzden yazıyı beklettim. Aslında bu ödül töreni sinema dünyasında olan ödül gecelerinden biraz daha farklı. E3 2019 yılından itibaren çok kan kaybetti. Büyük firmalar ve oyun stüdyoları yavaş yavaş konferans yapmamaya başladı ve bu yüzden geçen seneden itibaren bir daha E3 Konferanslarının olmayacağını ogrendik. Bu çok mu önemliydi? Hem evet, hem hayır. Önemliydi çünkü E3 her ne kadar dijitalleşmenin maksimum seviyeye çıkması ile önemini yitirmiş olsa da oyun kültürünün yaşayan bir kanıtıydı. Evet Gamescon, Tokyo Game Show veya Paris Game Week gibi organizasyonlar tabii ki vardı ama E3 bu kültürün yayılmasında önem arz ediyordu. Ayrıca firmaların gelecek planları genelde bu konferansta belli olurdu. Sadece oyunlar değil, sunum yapan şirketlerin çıkaracağı teknolojiler, exclusive anlaşmalar ve hatta kocaman kocaman adamların çıkıp sahnede başka kocaman kocaman adamlara laf atması.. evet, şimdi anlayabiliyorum ki E3 biraz geleneksel olsa ve kendini süreç içinde maalesef pek yenilememiş de olsa oyuncular için bir bayram gibiydi. Kurban Bayrami, Thanksgiving, herhangi bir din veya inanç sisteminde herhangi bir bayram gibi. Onemli değildi, çünkü PlayStation ve Nintendo başı çekmek üzere zaten kendi Konferanslarının yapmaya başlamışlardı. PlayStation Experience bu işin nerelere gideceğini gözlerimizin önüne serdi adeta. Dijitalleşme ve dünyanın global bir köye dönmesi de hiç olmadığı kadar oyun geliştirme sürecinden haberdar olmamızı sağladı. Bunları neden mi anlattım? Çünkü şunu demek istiyorum; Game Awards oyunlara ödül dağıtıldığı minik E3 sunumu gibi olmaya başladı. GK'nin aklında aslıda hep bu mu vardı? Bilmem, belki de vardır ama şunu net olarak söyleyebilirim ki hem yerel oyun tartışmalarında hem de ulusal çapta Game Awards bu sene fazlaca eleştiri aldı. Ödül kazananların bazılarına hiç konuşma hakkı tanınmaması, bazı ödüllerin arka arkaya ve o ödül hakkında hiç konuşulmadan verilmesi falan oyuncuların çok hoşuna gitmedi. Oscar'ı veya Emmy'i hiç canlı takip etmedim ve bu yüzden eğlence sektöründe başka ödül gecelerinde işleyişin nasıl olduğunu bilmiyorum ama oyunlar hakkında genel bir kültüre sahip olduğumu düşünerek şunu söylüyorum; ben Game Awards'u seviyorum. E3'ü de seviyordum, bunu da seviyorum. Her neyse, konuyu çok fazla uzattım ama Game Awards'ın ne olduğunu hiç bilmeyen birisine anlatır gibi anlatmam gerektiğini hissettim. Şimdi ana konuya dönelim, duyurulan hangi oyunları bekliyorum ve neden bekliyorum?
• Black Myth Wukong: Black Myth Wukong aslında Twitter'da alelale takılırken gördüğüm bir oyun diyebiliriz. Çinli geliştiriciler son bir kaç yılda batılı geliştiriciler ve tabii ki bölgelerindeki en büyük gelistirici olan Japonlar'a karşı bir direniş başlattılar ve cehpe her gün buyuyor. Tencent ile beraber ülkemizde çok popüler olan Riot Games'in tamamı, Epic Games'in %40'ı ve yine çok bilinmese de Clash Of Clans, Clash Royale ve Brawl Stars gibi oyunların yapımcısı olan Supercell'in %84'ine sahipler. Büyük toplar diyebileceğimiz Activision Blizzard, Ubisoft, Remedy, From Software ve onlardan biraz daha küçük çaplı Paradox Interactive, Bloober Team gibi stüdyolarda da küçük ortak sayılırlar. Bunu niye mi anlattim? Çünkü Black Myth Wukong tam da bu zaman ortaya çıktı. Özellikle farklı canlı varlıkların bedenleri arasinda geçiş yapabilme mekaniği ile beraber (aslında sadece iki tane gösterildi ve başka tür canlıların vücutlarına geçiş yapabileceğimiz garanti değil ama ben bu oyuna karşı baya optimist bakiyorum. Neyse) oyun tasarımını toptan değiştirebilecek bir olay ki 13 dakikalık oynayış videosu ile beraber benim ümitlerim arşa çıktı. Journey to the West'den arakladığı hikayesi ve atmosferi ile beraber Souls-Like oyunların karanlık ve gerici atmosferini geride bırakmış gibi gözüküyor. Biraz iddialı olabilir ama 2024'ün en iyi oyunlarından birisine bakıyoruz gibi geliyor. Oyun dünyasını takip eden herkes bilir ki sonbahar -ozellikle Kasim- büyük oyunlarin sahneye çıktığı andır. Black Myth Wukong Ağustos'un üçüncü haftası çıkacak da olsa yine 2024 sonbahara bir şok dalgası olarak ulaşmayı başaracak.
• Final Fantasy VII Rebirth: Batı pazarında Asya pazarındaki gibi dev olan nadir oyunlardan birisi aslında Final Fantasy. Yaşım nedeniyle ilk oyunlarina yetişememiş olsam da Final Fantasy V ile beraber seriye giriş yaptım ve popüler bir fikir olmasa da V benim oynadığım en iyi Final Fantasy oyunu. Square Enix eskisi kadar büyük bir dev değil, bunu önce kabul edelim. From Software'in Dark Souls 2 ve Bloodborne ile beraber büyümesi ile Capcom'un Devil May Cry, Resident Evil gibi köklü markalarını tekrar diriltmesi sektörün asya kanadındaki güncel öncülerini onlar haline getirdi. Bir de Nintendo gerçeği var tabii ama ondan da bahsedecek olursam yazı çok uzar. Her neyse işte, Final Fantasy V benim serideki favorim olsa da fanlar arasında en popüler oyun 97 yapımı Final Fantasy VII. Sepiroth ve Claude'ın epik mücadelesini yaklaşık 17 yıldır dillendiren fanlar aslında istedikleri şeyi Final Fantasy VII'in 2020 yapımı Remake'i alacaklarını sandılar ancak Square Enix'in elindeki son iki kaleden birisini (diğeri Dragon Quest çünkü) böyle tek vuruşta harcayacamayacağını hesaba katamadilar tabii. Oyun isminden de anlaşılacağı üzere Square Enix yıllar önce bundan çok çok daha kötü durumda iken son bir şaka olsun diye piyasaya sürülmüşken şu anda bazen oyunları çıkmadan önce bir kaç bölümlük anime serileri ve animasyon filmleri yayınlanan tam bir franchise ve merchandise makinesi. Prologue tadındaki ilk oyundan sonra ikinci oyun nihayet duyuruldu ama muhtemelen bu ikinci oyun, son oyun değil. Oyunu üç parçaya ayırdılar. Umarım Tetsuya Nomura o zamana kadar ölmez.
• God of War Ragnarok: Valhalla = Santa Monica PlayStation Studios'un elindeki en iyi stüdyolardan birisi, burası net. Öyle ki beş senede bir oyun yapan ve oyunlarına aşık ettiren Rockstar'ın başyapıtı Red Dead Redemption 2'yi bile Game of the Year'da geçti. Bu, bazıları tarafından kabul edilmese de pek bir önemi yok çünkü önemli olan Rockstar ile boy ölçüşebilmek aslında. Bu boy ölçüşme pek de kolay olmadı zira God Of War 2018 de seriye reboot atıp Yunan Mitolojisinden İskandinav Mitolojisine geçerken cesur bir hamle yaptı. Bazen kaçmak yerine kabullenmek gerekir. Yunan mitolojisindeki herkesi katlettikten sonra muhtemelen Sony, Santa Monica'nın hem daha fazla Yunan mitolojisinde bağlı oyun yapmasının saçma olacağından hem de gelişen oyun teknolojisi ve motorlar ile beraber daha geniş bir proje yapmalarından ufak bir ayar çekti. İyi ki de çekti. Çoğu insan bu geçişin nasıl olduğunu çok iyi anlatmadiklarini düşünse de çizgi romanda gayet açıklıyorlar. Tekrara düştükleri tek kısım aile dramasi olabilir ama 2018 yapımı God Of War tabii ki bir drama filmi seviyesinde değil ama bin yasindaki yarı tanrının çok da sıcak ilişkilere sahip olmadığı oğlu ile yaşadığı dramayı iyi yansıtıyordu. Oyunun sonundaki büyük sürpriz de gerçekten sürprizdi, oyunun belki de tek problemi yeterince fazla epik savaş olmamasıydı. 2018'de çıkan oyun ile Residen Evil Village'ı bir konuda birbirine epey bagdaştırıyorum aslında. İkisi de yarı açık diyebileceğimiz dünyalar sunuyordu, keşif hisleri hiç fena değildi ve daha da önemli olan farklı haritalara oyunun tam ortasındaki Main Hub olarak adlandıracağımız yerden ulaşıyorduk.Bu da ikisinin de aslında ana tür olarak Rogue-like'ı belirlememesine rağmen içinde bulundurması ile oyunun derinligini çok arttiriyordu; ben böyle oyunlara BA-YI-LI-RIM.Devamında Ragnarok da çok iyi puanlar aldı. Ragnarok'u oynamadım, daha PC'ye gelmedi ve ben de bir PlayStation sahibi değilim artık. Yine de, DLC ile beraber bir paket olarak PC'ye portlanacağından mütevellit bu DLC'yi bekliyorum. Evet, evet öyle. Bu bir DLC.
Bu üç oyundan sonrası hakkında pek bir şey bilmiyoruz ama yine de fragmanları ile beni meraklandıran diğer oyunlar;
• Kemuri:
Burasi bir güreş forumu olduğundan mütevellit Nakamura soy adlı birisini sorsam muhtemelen Shinsuke Nakamuradan bahsettigimi düşünürsünüz ki onu da severim aslında. NXT Debut'u ile beraber dikkatimi tamamen üstüne çekmişti. Sert bir adamdı Nakamura, ve ben sert güreşenleri severim. Burada anacağım isim ise Ikumi Nakamura. Nakamura baya baya korku serilerine hasta birisi, çocukken de Resident Evil ile Devil May Cry serilerine hayran büyümüş. Devil May Cry korku kategorisinin içerisine girmez ama yine de şeytanlar ve doğaüstü yaratıkların kol gezdiği bir seri. Nakamura'nın kariyerine baktığımızda gerçekten farklı işlerde ve farklı şirketlerde çalıştığını görüyoruz. 2006 için devrim niteliğinde olan Ōkami'nin sanat kısmında çalışmış ki bu oyunun ana olayı zaten sanat tasarımı ve oyun dünyasına direkt etki etmemiz. Platinium'a gecip konsept sanatçısı olarak Bayonetta'da çalışmış ki bu da Devil May Cry'dan etkilendiğini görüyoruz. İptal edilen Scalebound ise Hideka Kamiya'nın Next Big Thing'i olarak görülüyordu ama sorunlar yüzünden çıkmadı, yine de arkasında bir tutku oldugu açık. Tango Gameworks'de ise hiç fena olmayan ama kendisinden daha büyük şeyler beklenen Evil Within'de çalıştı. Büyük darbe ise Ghostwire Tokyo'ya indi. Kendisi projenin başından alındı ve Ghostwire Tokyo pek de iyi bir oyun olmayı başaramadı. Bunları anlattım çünkü 45 saniyelik fragmanı izlediğimde Nakamura'nın yaptığı oyunlardan daha farklı bir işe giriştiğini görüyorum. Her el attığı oyunda mükemmel veya ortalamanın üstünde iş yapan Nakamura'nın ne çıkaracağını çok merak ediyorum.
Marvel's Blade: Marvel veya DC evrenine çok uzak bir insanım. Öyle ki, izlediğim tek Marvel filmi eski kız arkadaşımla beraber ilişkimizin ilk aylarinda gittiğim Captain Marvel'dı. Filme semtteki en yakın salonda gitmiştik ve haftasonu olmasına rağmen salon bomboştu resmen. Filmin ilk dakikasından son dakikasına kadar çok da dikkatli izlemedim doğrusu, çünkü MCU üzerine herhangi bir şey bilmiyorum ve filmi sadece eğlenmek için izledim. Yine de bu film bok gibiydi lan! Yani gerçekten bok gibiydi. After Credits tamamen fan service olmasına rağmen MCU benim en sevdiğim evren olsaydı bile bu boku izlemeye gitmezdim ki Fan Service için her sene Call Of Duty oynuyorum. Spoiler vereyim, Call Of Duty de son yıllarda bok gibi lan! Bu yüzden bu oyunu Blade'i çok sevdiğimden falan beklemiyorum, bekleme sebebim Arkane tamamen. Dishonored ve Deathloop benim aşırı beğendiğim oyunlar. IO Interactive'in Hitman oyunlarına baktığı perspektif ile Arkane'in oyunlara baktığı perspektif bana çok farklı gelmiyor. İkisi de sorunlara farklı yollardan yaklaşma düşüncesine farklı yollardan yaklaşarak farklı oyunlar yapıyorlar. Farklı olmak için ne kadar farklı cümleler kuruyorum değil mi? Neyse, kısacası Blade'in kim olduğunu bile bilmiyorum ama Arkane Game Awards'un sahnesinin ortasına sicsa ve yeni oyunumuz bu bok ile alakalı bile dese ben o oyunu merak ederim. Dishonored gibi FPS olmaması, TPS mekaniklerini Immersive Sim ile nasıl birleştirecekleri, kamera işini nasıl çözecekleri ve asıl soru Blade'i tanımayan birisininin bu oyunda neler kaybedeceği aklımdaki sorular.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, vakit buldukça oyun dünyası hakkında düşüncelerimi aktaracağım bir köşe hazırlamak istiyorum ama bir garanti veremem. Yorumlarınızı bekliyorum. Doğan Yavuzer'i kaba etinden.. şaka şaka, öptüm bay.
• Black Myth Wukong: Black Myth Wukong aslında Twitter'da alelale takılırken gördüğüm bir oyun diyebiliriz. Çinli geliştiriciler son bir kaç yılda batılı geliştiriciler ve tabii ki bölgelerindeki en büyük gelistirici olan Japonlar'a karşı bir direniş başlattılar ve cehpe her gün buyuyor. Tencent ile beraber ülkemizde çok popüler olan Riot Games'in tamamı, Epic Games'in %40'ı ve yine çok bilinmese de Clash Of Clans, Clash Royale ve Brawl Stars gibi oyunların yapımcısı olan Supercell'in %84'ine sahipler. Büyük toplar diyebileceğimiz Activision Blizzard, Ubisoft, Remedy, From Software ve onlardan biraz daha küçük çaplı Paradox Interactive, Bloober Team gibi stüdyolarda da küçük ortak sayılırlar. Bunu niye mi anlattim? Çünkü Black Myth Wukong tam da bu zaman ortaya çıktı. Özellikle farklı canlı varlıkların bedenleri arasinda geçiş yapabilme mekaniği ile beraber (aslında sadece iki tane gösterildi ve başka tür canlıların vücutlarına geçiş yapabileceğimiz garanti değil ama ben bu oyuna karşı baya optimist bakiyorum. Neyse) oyun tasarımını toptan değiştirebilecek bir olay ki 13 dakikalık oynayış videosu ile beraber benim ümitlerim arşa çıktı. Journey to the West'den arakladığı hikayesi ve atmosferi ile beraber Souls-Like oyunların karanlık ve gerici atmosferini geride bırakmış gibi gözüküyor. Biraz iddialı olabilir ama 2024'ün en iyi oyunlarından birisine bakıyoruz gibi geliyor. Oyun dünyasını takip eden herkes bilir ki sonbahar -ozellikle Kasim- büyük oyunlarin sahneye çıktığı andır. Black Myth Wukong Ağustos'un üçüncü haftası çıkacak da olsa yine 2024 sonbahara bir şok dalgası olarak ulaşmayı başaracak.
• Final Fantasy VII Rebirth: Batı pazarında Asya pazarındaki gibi dev olan nadir oyunlardan birisi aslında Final Fantasy. Yaşım nedeniyle ilk oyunlarina yetişememiş olsam da Final Fantasy V ile beraber seriye giriş yaptım ve popüler bir fikir olmasa da V benim oynadığım en iyi Final Fantasy oyunu. Square Enix eskisi kadar büyük bir dev değil, bunu önce kabul edelim. From Software'in Dark Souls 2 ve Bloodborne ile beraber büyümesi ile Capcom'un Devil May Cry, Resident Evil gibi köklü markalarını tekrar diriltmesi sektörün asya kanadındaki güncel öncülerini onlar haline getirdi. Bir de Nintendo gerçeği var tabii ama ondan da bahsedecek olursam yazı çok uzar. Her neyse işte, Final Fantasy V benim serideki favorim olsa da fanlar arasında en popüler oyun 97 yapımı Final Fantasy VII. Sepiroth ve Claude'ın epik mücadelesini yaklaşık 17 yıldır dillendiren fanlar aslında istedikleri şeyi Final Fantasy VII'in 2020 yapımı Remake'i alacaklarını sandılar ancak Square Enix'in elindeki son iki kaleden birisini (diğeri Dragon Quest çünkü) böyle tek vuruşta harcayacamayacağını hesaba katamadilar tabii. Oyun isminden de anlaşılacağı üzere Square Enix yıllar önce bundan çok çok daha kötü durumda iken son bir şaka olsun diye piyasaya sürülmüşken şu anda bazen oyunları çıkmadan önce bir kaç bölümlük anime serileri ve animasyon filmleri yayınlanan tam bir franchise ve merchandise makinesi. Prologue tadındaki ilk oyundan sonra ikinci oyun nihayet duyuruldu ama muhtemelen bu ikinci oyun, son oyun değil. Oyunu üç parçaya ayırdılar. Umarım Tetsuya Nomura o zamana kadar ölmez.
• God of War Ragnarok: Valhalla = Santa Monica PlayStation Studios'un elindeki en iyi stüdyolardan birisi, burası net. Öyle ki beş senede bir oyun yapan ve oyunlarına aşık ettiren Rockstar'ın başyapıtı Red Dead Redemption 2'yi bile Game of the Year'da geçti. Bu, bazıları tarafından kabul edilmese de pek bir önemi yok çünkü önemli olan Rockstar ile boy ölçüşebilmek aslında. Bu boy ölçüşme pek de kolay olmadı zira God Of War 2018 de seriye reboot atıp Yunan Mitolojisinden İskandinav Mitolojisine geçerken cesur bir hamle yaptı. Bazen kaçmak yerine kabullenmek gerekir. Yunan mitolojisindeki herkesi katlettikten sonra muhtemelen Sony, Santa Monica'nın hem daha fazla Yunan mitolojisinde bağlı oyun yapmasının saçma olacağından hem de gelişen oyun teknolojisi ve motorlar ile beraber daha geniş bir proje yapmalarından ufak bir ayar çekti. İyi ki de çekti. Çoğu insan bu geçişin nasıl olduğunu çok iyi anlatmadiklarini düşünse de çizgi romanda gayet açıklıyorlar. Tekrara düştükleri tek kısım aile dramasi olabilir ama 2018 yapımı God Of War tabii ki bir drama filmi seviyesinde değil ama bin yasindaki yarı tanrının çok da sıcak ilişkilere sahip olmadığı oğlu ile yaşadığı dramayı iyi yansıtıyordu. Oyunun sonundaki büyük sürpriz de gerçekten sürprizdi, oyunun belki de tek problemi yeterince fazla epik savaş olmamasıydı. 2018'de çıkan oyun ile Residen Evil Village'ı bir konuda birbirine epey bagdaştırıyorum aslında. İkisi de yarı açık diyebileceğimiz dünyalar sunuyordu, keşif hisleri hiç fena değildi ve daha da önemli olan farklı haritalara oyunun tam ortasındaki Main Hub olarak adlandıracağımız yerden ulaşıyorduk.Bu da ikisinin de aslında ana tür olarak Rogue-like'ı belirlememesine rağmen içinde bulundurması ile oyunun derinligini çok arttiriyordu; ben böyle oyunlara BA-YI-LI-RIM.Devamında Ragnarok da çok iyi puanlar aldı. Ragnarok'u oynamadım, daha PC'ye gelmedi ve ben de bir PlayStation sahibi değilim artık. Yine de, DLC ile beraber bir paket olarak PC'ye portlanacağından mütevellit bu DLC'yi bekliyorum. Evet, evet öyle. Bu bir DLC.
Bu üç oyundan sonrası hakkında pek bir şey bilmiyoruz ama yine de fragmanları ile beni meraklandıran diğer oyunlar;
• Kemuri:
Burasi bir güreş forumu olduğundan mütevellit Nakamura soy adlı birisini sorsam muhtemelen Shinsuke Nakamuradan bahsettigimi düşünürsünüz ki onu da severim aslında. NXT Debut'u ile beraber dikkatimi tamamen üstüne çekmişti. Sert bir adamdı Nakamura, ve ben sert güreşenleri severim. Burada anacağım isim ise Ikumi Nakamura. Nakamura baya baya korku serilerine hasta birisi, çocukken de Resident Evil ile Devil May Cry serilerine hayran büyümüş. Devil May Cry korku kategorisinin içerisine girmez ama yine de şeytanlar ve doğaüstü yaratıkların kol gezdiği bir seri. Nakamura'nın kariyerine baktığımızda gerçekten farklı işlerde ve farklı şirketlerde çalıştığını görüyoruz. 2006 için devrim niteliğinde olan Ōkami'nin sanat kısmında çalışmış ki bu oyunun ana olayı zaten sanat tasarımı ve oyun dünyasına direkt etki etmemiz. Platinium'a gecip konsept sanatçısı olarak Bayonetta'da çalışmış ki bu da Devil May Cry'dan etkilendiğini görüyoruz. İptal edilen Scalebound ise Hideka Kamiya'nın Next Big Thing'i olarak görülüyordu ama sorunlar yüzünden çıkmadı, yine de arkasında bir tutku oldugu açık. Tango Gameworks'de ise hiç fena olmayan ama kendisinden daha büyük şeyler beklenen Evil Within'de çalıştı. Büyük darbe ise Ghostwire Tokyo'ya indi. Kendisi projenin başından alındı ve Ghostwire Tokyo pek de iyi bir oyun olmayı başaramadı. Bunları anlattım çünkü 45 saniyelik fragmanı izlediğimde Nakamura'nın yaptığı oyunlardan daha farklı bir işe giriştiğini görüyorum. Her el attığı oyunda mükemmel veya ortalamanın üstünde iş yapan Nakamura'nın ne çıkaracağını çok merak ediyorum.
Marvel's Blade: Marvel veya DC evrenine çok uzak bir insanım. Öyle ki, izlediğim tek Marvel filmi eski kız arkadaşımla beraber ilişkimizin ilk aylarinda gittiğim Captain Marvel'dı. Filme semtteki en yakın salonda gitmiştik ve haftasonu olmasına rağmen salon bomboştu resmen. Filmin ilk dakikasından son dakikasına kadar çok da dikkatli izlemedim doğrusu, çünkü MCU üzerine herhangi bir şey bilmiyorum ve filmi sadece eğlenmek için izledim. Yine de bu film bok gibiydi lan! Yani gerçekten bok gibiydi. After Credits tamamen fan service olmasına rağmen MCU benim en sevdiğim evren olsaydı bile bu boku izlemeye gitmezdim ki Fan Service için her sene Call Of Duty oynuyorum. Spoiler vereyim, Call Of Duty de son yıllarda bok gibi lan! Bu yüzden bu oyunu Blade'i çok sevdiğimden falan beklemiyorum, bekleme sebebim Arkane tamamen. Dishonored ve Deathloop benim aşırı beğendiğim oyunlar. IO Interactive'in Hitman oyunlarına baktığı perspektif ile Arkane'in oyunlara baktığı perspektif bana çok farklı gelmiyor. İkisi de sorunlara farklı yollardan yaklaşma düşüncesine farklı yollardan yaklaşarak farklı oyunlar yapıyorlar. Farklı olmak için ne kadar farklı cümleler kuruyorum değil mi? Neyse, kısacası Blade'in kim olduğunu bile bilmiyorum ama Arkane Game Awards'un sahnesinin ortasına sicsa ve yeni oyunumuz bu bok ile alakalı bile dese ben o oyunu merak ederim. Dishonored gibi FPS olmaması, TPS mekaniklerini Immersive Sim ile nasıl birleştirecekleri, kamera işini nasıl çözecekleri ve asıl soru Blade'i tanımayan birisininin bu oyunda neler kaybedeceği aklımdaki sorular.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, vakit buldukça oyun dünyası hakkında düşüncelerimi aktaracağım bir köşe hazırlamak istiyorum ama bir garanti veremem. Yorumlarınızı bekliyorum. Doğan Yavuzer'i kaba etinden.. şaka şaka, öptüm bay.
Son düzenleme: