Her sabah 9’u 5 geçe o sireni duyduğum zaman tüylerim diken diken olur, o 1 dakika içerisinde bugün geldiğimiz noktayı sorgularım. Ve o 1 dakika, her sene üzerine koyarak omuzlarımda ağırlaşıyor. Bu ülkede daha dün Anayasa Mahkemesi üyelerine, ülkenin en nadide hukukçularına, dünyada eşi benzeri görülmeyen bir muamele gösterildi. Bundan 100 sene önce Anayasa’nın “değişmez” 2. maddesine konulan “hukuk devletidir” ibaresini yine ayakları altına almayı başardılar. Son 6 aydır yaşanan birçok şeyi söylemiyorum bile zaten. 2 darbe, 1 muhtıra, karanlık 90’lar siyaseti ve 20 yıldan beri hükümeti; 40 yıldan beri paraleliyle uğraştığımız sarıklı güruhu, terör, çevre sınırlarımızda yaşanan onlarca stratejik yahut silahlı savaşlar… Bugün tüm bunlara rağmen bu Cumhuriyet bir koca asırı devirdiyse, hala bu dirayetini koruyorsa bunun en büyük, hatta tek paydaşının kim olduğu açık ve net. Sağlığı el verene kadar yapabildikleri 1 asırı inşa edebilmiş, söylenecek başka ne var ki? Bu adamı sevmeyen; bakın saygı maygı zırvalıklarına girmiyorum, bu adamı sevmeyen bir insanla dünyada işim olmaz.
Omzumuzdaki yük ağırlaşmaya devam etse de, vatanımızı ilelebet payidar kılabilmek için dik durmaktan vazgeçmeyeceğiz, bize bıraktığın bu mirası ne denli çetin bir mücadele ile bıraktıysan biz de aynı çetinlikle bu mirası muhafaza edeceğiz. Klişe dileklerde bulunmanın manası yok, nurlar içinde uyuduğunu zaten biliyoruz. Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe…