Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Yeni profil mesajları
Son aktiviteler
Kullanıcılar
Aylık Konu İstatistikleri
Şu anki ziyaretçiler
Yeni profil mesajları
Profil mesajlarında ara
Ayın En Çok Mesaj Atanları
RPG İstatistik
Rozetler
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Konuya cevap cer
Ana sayfa
Forumlar
Güreş Dışı
Tribün
Bailly Devre Arasında Tayfur'u Dövmüş
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Mesaj
<blockquote data-quote="Beast Incarnate" data-source="post: 116127" data-attributes="member: 4"><p>Burak Yılmaz’ın hoca olarak geleceğine dair umudumu fazlasıyla kaybettiren bir olay.</p><p></p><p>Maçı izlemedim ama özellikle Beşiktaş taraftarı olan birçok yorumcuya göre ilk 45’in en iyisi olan Bailly’i olaydan sonra oyundan çıkarıvermenin hiçbir izahati yok benim gözümde. Kaldı ki Bailly ilk 45’te berbat bir performans ortaya koymuş olsaydı ve bu değişiklik taktiksel bir amaca hizmet etmeseydi de aynı şeyi söylerdim. Evet Beşiktaş, tarihinin en kötü sezonlarından birisini -belki de en kötüsünü- geçiriyor olabilir ama soyunma odasına 0-1 önde giden bir takımın ikinci yarı başladıktan 10 dakika sonra 3-1 geriye düşmüş olması dünyanın her yerinde her takım için hayli anormaldir. Peş peşe gelen Antalyaspor golleri beni o bakımdan çok şaşırtmıştı, sebebi demek ki bu olaymış. Soyunma odasını yönetebilmek kesinlikle taktik tahtadaki meziyetlerden çok daha önemlidir bir teknik direktör için. Burak Yılmaz bu akşam bu konuda eşi benzeri görülmeyecek cinsten bir şekilde sınıfta kaldı.</p><p></p><p>Soyunma odasında böyle bir olay yaşandı. Evet, olabilir. Pek görmek istemesek de bu sporun içinde olan şeyler bunlar, kaldı ki oldukça yakın tarihte bunun örneğini saha içinde Galatasaray’da gördük ve Kerem-Marcao olayı bu hususta eşi benzeri gerçekten çok nadir görülecek bir olay. Ama sonuçta kavga kavgadır ve saha içinde ya da dışında bir şekilde patlak verdiyse bunun sonuçlarını yönetebilmek yine o takımın patronunun görevidir. O sezonun geri kalanını Kerem ve Marcao beraber oynayarak geçirebildiler. Çünkü olaydan sonra ne Fatih Terim ne de yönetimden herhangi birisi ne Kerem’i ne de Marcao’yu medyanın önüne yem etmedi. Ki etmeye de gayet müsait bir durum vardı ortada. Bailly-Tayfur olayı ise soyunma odasında oldu. Bu olay elbette bir muhabir aracılığıyla kamuoyunda kendine yer bulacaktı. Ama Burak Yılmaz muhabirleri hiç uğraştırmadan yaşanan olayı maç biter bitmez afişe etti. Yaptığı şey başlı başına rezillik. Bu yaptığını tecrübesizliği yahut toyluğu üzerinden yorumlayamayız, yıllardır futbolun içinde olan bir adamın şöyle bir hamleyi yapmamayı her halükarda bilmesi gerekir zira. Burak Yılmaz burada bence tamamen yenilgi sonrası kamuoyunun sırtına bindireceği yükten kurtulmak için Bailly’i taraftarın önüne atmayı amaçladı ve bu oldukça sakıncalı, mide bulandırıcı bir hareket. Türk futbolunda “çamurluk yapmanın” asgari düzeyde mübah olduğunu hepimiz biliyoruz, ama Burak Yılmaz’ın bu yaptığının da asgari düzeyde bir çamurluk olmadığı aşikar.</p><p></p><p>Kısacası tüm bu olaylar silsilesi Çebi yönetimindeki Beşiktaş’ta gördüğümüz onlarcasına rağmen en büyük skandal olarak yerini aldı fikrimce. Burak Yılmaz’ın özellikle taktiksel açıdan üzerine gidilmemesi gerektiğini, zira daha antrenörlük kursuna bile henüz başladığını söyleyip kendisini savunanlardan birisiydim. Ama bu akşam yaptıklarıyla gözümde tabiri caizse sıfırın altına indi.</p><p></p><p>Son olarak; bu akşam yaşananlar bizi bir gerçekle daha yüzleştirmiş oldu. 11-12’nin bitiminde Melo-Riera krizi yaşayan Galatasaray, ertesi sezon ligde 2. kez üst üste şampiyon olup Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kadar ilerledi ve tüm bunlar olurken Riera da Melo da kadrodaki vazgeçilmez yerlerini korumayı başarmıştı. 21/22’de sahanın ortasında Marcao’dan tokat yiyen Kerem, o olaydan birkaç ay sonra aynı Marcao ile Galatasaray’ı UEFA’da az kalsın çeyrek finale yükseltecekti. 22/23’te üçüncü tercih olduğu için şampiyonluk yolunda hocasına racon kesmeye çalışan Gomis sezonun sonundaki şampiyonluk kutlamalarında, yaşanan her şeye rağmen aynı sezon attığı birbirinden kritik 8 golü ile Sami Yen’de iftihar edildi. Galatasaray’ı Türkiye’deki diğer tüm camialardan ayıran şey de tam olarak bu hikayelerdir işte: kaosa karşı gösterilen refleksler… Kol kırılır yen içinde kalır mottosuna kaypaklık olarak bakanların takımı bugün basit bir soyunma odası krizini yönetemiyorken Türkiye’de neden sporun beşiği olduğunu en kötü gününde bile gözler önüne seren Galatasaray Spor Kulübü’nün böyle rezilliklerle adının anılmayacak kadar kuvvetli reflekslere sahip olmasının rahatlığı ve bu refleksleri oluşturan 118 senelik eşsiz kültürünün bu ülkedeki konumunun ehemmiyetini tekrar hatırlamanın haklı gururu ile uyuyacağım. Erden Timur boşuna söylememiş: “Ne Kadar Ahlaklı Olursan…”</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Beast Incarnate, post: 116127, member: 4"] Burak Yılmaz’ın hoca olarak geleceğine dair umudumu fazlasıyla kaybettiren bir olay. Maçı izlemedim ama özellikle Beşiktaş taraftarı olan birçok yorumcuya göre ilk 45’in en iyisi olan Bailly’i olaydan sonra oyundan çıkarıvermenin hiçbir izahati yok benim gözümde. Kaldı ki Bailly ilk 45’te berbat bir performans ortaya koymuş olsaydı ve bu değişiklik taktiksel bir amaca hizmet etmeseydi de aynı şeyi söylerdim. Evet Beşiktaş, tarihinin en kötü sezonlarından birisini -belki de en kötüsünü- geçiriyor olabilir ama soyunma odasına 0-1 önde giden bir takımın ikinci yarı başladıktan 10 dakika sonra 3-1 geriye düşmüş olması dünyanın her yerinde her takım için hayli anormaldir. Peş peşe gelen Antalyaspor golleri beni o bakımdan çok şaşırtmıştı, sebebi demek ki bu olaymış. Soyunma odasını yönetebilmek kesinlikle taktik tahtadaki meziyetlerden çok daha önemlidir bir teknik direktör için. Burak Yılmaz bu akşam bu konuda eşi benzeri görülmeyecek cinsten bir şekilde sınıfta kaldı. Soyunma odasında böyle bir olay yaşandı. Evet, olabilir. Pek görmek istemesek de bu sporun içinde olan şeyler bunlar, kaldı ki oldukça yakın tarihte bunun örneğini saha içinde Galatasaray’da gördük ve Kerem-Marcao olayı bu hususta eşi benzeri gerçekten çok nadir görülecek bir olay. Ama sonuçta kavga kavgadır ve saha içinde ya da dışında bir şekilde patlak verdiyse bunun sonuçlarını yönetebilmek yine o takımın patronunun görevidir. O sezonun geri kalanını Kerem ve Marcao beraber oynayarak geçirebildiler. Çünkü olaydan sonra ne Fatih Terim ne de yönetimden herhangi birisi ne Kerem’i ne de Marcao’yu medyanın önüne yem etmedi. Ki etmeye de gayet müsait bir durum vardı ortada. Bailly-Tayfur olayı ise soyunma odasında oldu. Bu olay elbette bir muhabir aracılığıyla kamuoyunda kendine yer bulacaktı. Ama Burak Yılmaz muhabirleri hiç uğraştırmadan yaşanan olayı maç biter bitmez afişe etti. Yaptığı şey başlı başına rezillik. Bu yaptığını tecrübesizliği yahut toyluğu üzerinden yorumlayamayız, yıllardır futbolun içinde olan bir adamın şöyle bir hamleyi yapmamayı her halükarda bilmesi gerekir zira. Burak Yılmaz burada bence tamamen yenilgi sonrası kamuoyunun sırtına bindireceği yükten kurtulmak için Bailly’i taraftarın önüne atmayı amaçladı ve bu oldukça sakıncalı, mide bulandırıcı bir hareket. Türk futbolunda “çamurluk yapmanın” asgari düzeyde mübah olduğunu hepimiz biliyoruz, ama Burak Yılmaz’ın bu yaptığının da asgari düzeyde bir çamurluk olmadığı aşikar. Kısacası tüm bu olaylar silsilesi Çebi yönetimindeki Beşiktaş’ta gördüğümüz onlarcasına rağmen en büyük skandal olarak yerini aldı fikrimce. Burak Yılmaz’ın özellikle taktiksel açıdan üzerine gidilmemesi gerektiğini, zira daha antrenörlük kursuna bile henüz başladığını söyleyip kendisini savunanlardan birisiydim. Ama bu akşam yaptıklarıyla gözümde tabiri caizse sıfırın altına indi. Son olarak; bu akşam yaşananlar bizi bir gerçekle daha yüzleştirmiş oldu. 11-12’nin bitiminde Melo-Riera krizi yaşayan Galatasaray, ertesi sezon ligde 2. kez üst üste şampiyon olup Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kadar ilerledi ve tüm bunlar olurken Riera da Melo da kadrodaki vazgeçilmez yerlerini korumayı başarmıştı. 21/22’de sahanın ortasında Marcao’dan tokat yiyen Kerem, o olaydan birkaç ay sonra aynı Marcao ile Galatasaray’ı UEFA’da az kalsın çeyrek finale yükseltecekti. 22/23’te üçüncü tercih olduğu için şampiyonluk yolunda hocasına racon kesmeye çalışan Gomis sezonun sonundaki şampiyonluk kutlamalarında, yaşanan her şeye rağmen aynı sezon attığı birbirinden kritik 8 golü ile Sami Yen’de iftihar edildi. Galatasaray’ı Türkiye’deki diğer tüm camialardan ayıran şey de tam olarak bu hikayelerdir işte: kaosa karşı gösterilen refleksler… Kol kırılır yen içinde kalır mottosuna kaypaklık olarak bakanların takımı bugün basit bir soyunma odası krizini yönetemiyorken Türkiye’de neden sporun beşiği olduğunu en kötü gününde bile gözler önüne seren Galatasaray Spor Kulübü’nün böyle rezilliklerle adının anılmayacak kadar kuvvetli reflekslere sahip olmasının rahatlığı ve bu refleksleri oluşturan 118 senelik eşsiz kültürünün bu ülkedeki konumunun ehemmiyetini tekrar hatırlamanın haklı gururu ile uyuyacağım. Erden Timur boşuna söylememiş: “Ne Kadar Ahlaklı Olursan…” [/QUOTE]
Yükleniyor…
Alıntı ekle…
İnsan doğrulaması
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
Güreş Dışı
Tribün
Bailly Devre Arasında Tayfur'u Dövmüş
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Neler yeni
Giriş yap
Kayıt ol
Ara
Anasayfa
Üst
Alt
Kolay Giriş Yapın:
Facebook
Spotify
Kullanıcı adı yada e-posta adresiniz
Şifre
Şifrenizi mi unuttunuz?
Beni hatırla
Giriş yap
Kayıtlı hesabınız yok mu?
Şimdi kayıt ol