- Katılım
- 2 Tem 2023
- Konular
- 42
- Mesajlar
- 5,932
- Beğeni sayısı
- 1,714
- PG Nakit
- 370
AoP koluna girdiği Riddle'ı arka alana götürürken Ellering onların arkasından yürüyor ve maçın devam etmesini işaret ediyor hakeme. Humberto takım arkadaşının arkasından baktıktan sonra ringe dönüyor. Johnny ile bakışıyorlar. İkisi de güreşmeyip birbirlerine bakıyorlar.
Humberto iplerden destek almış şekilde ringde dururken kendini yere bırakıyor. Daha önce çok kez 2v1 savaşmıştı ama bu sefer bunu yapmıyor. Bu sefer savaşmıyor. Johnny isteksiz şekilde onun bacağını kaldırıyor: 1.................2................3!
Kazanan ve Yeni PGW Takımlar Şampiyonları: The SEX (Johnny Mayhem & Val Venis)
PAYBACK #12 ana olayında gerçekleşen maçın ardından hala The SEX'in giriş müziği arenada yankılanırken stage'in arka alana giriş kapısından Humberto Garza alana doğru giriş yapıyor. Humberto ağır adımlarla ilerlerken elindeki sargıları çözüyor. Sargıları yere atıp önüne kimin çıktığını önemsemeden sadece ilerliyor. Arka alanda bulunan birkaç kişiye çarparak ilerlemeye devam ediyor fakat arkasını dönüp kime çarptığına bakmaya bile tenezzül etmeden ilerlemeye devam ediyor. Karşısına Cathy Kelley çıkıyor ve ona maçın ardından soru sormak için ilerliyor fakat Humberto onun da önünden geçiyor. Düşüncelere dalmış bir şekilde konuşmadan ilerlemeye devam ediyor.
"Benim lanetim de bu olmalı. Aylardır sadece en iyisini sergilemek için çalışıyorum fakat her lanet senaryonun sonu aynı kapıya çıkıyor. Nerede hata yapıyorum? Tüm hayatım gerimden gelenlerin üstümden atlayarak başarı basamaklarını teker teker çıkmalarını izlemek ile geçiyor. Fakat daha fazla ne yapabilirim ki? Aylardır sadece çabalıyorum. Sadece en iyisi için çabalıyorum!"
O sırada arenadaki seyircilerin kemer galibiyetinin ardından verdikleri yoğun destek arka alanda bile duyuluyor. Humberto ilk defa duraksıyor ve kenardaki televizyon ekranından galibiyet kutlamalarına bakıyor bir saniyeliğine.
"Şu sesler... Kulaklarımı tıkasam bile o lanet sesleri duyabiliyorum. Fakat ben onları rahatsız edecek hiçbir şey yapmadım ki. Sadece savaştım. Yanımda 1 aydır sırtımda taşıdığım bir yarım akıllı olmasına rağmen sadece savaştım! Neden kaybetmem için can atıyorlar? Hak ettiğim muamele bu mu? Döktüğüm terin karşılığı bu mu? "
Humberto elindeki dirsekliği bir anda duvara fırlatıyor. Dirseklik paramparça oluyor.
"Neye şaşırıyorum ki? O ringe adım attığım an zaten orada yapayalnız değil miydim? Amerika'yı yeniden keşfetmiş gibi tüm şaşırmanın anlamı ne? Ben sadece Angel veya Matt tarafından yalnız bırakılmadım ki. Ben zaten başından beri yalnızdım, yapayalnız! Ne kadar çabalarsam çabalayayım, ne kadar uğraşırsam uğraşayım her zaman yalnız olmaya devam edeceğim."
Humberto bir kenara çöküyor.
"Fakat savaşabilirdim. Daha önce bunu yaptım. Belki de kazanıp hepsinin hevesini kursağında bırakırdım. Artık onların gözünde bir korkak mıyım? Şu an ihtimalleri düşünmek beni sadece yoruyor. Fakat değer miydi? Denemeye gerçekten değer miydi? Bilmiyorum..."
O sırada Paul Ellering'in otopark alanından giriş yaptığını görüyoruz. Anlık Humberto'nun kenara çömeldiğini fark ediyor ve birkaç saniyeliğine ona bakıyor. İkili bakışıyorlar ve Ellering oradan uzaklaşıyor.
"Evet, bu bakışı çok iyi tanıyorum! Bana onu hatırlatıyor. O da aynı böyle bakmıyor muydu? Seni değersiz bir bok çuvalı gibi hissettirene kadar da bakmaya devam ederdi! Hijo de puta! Bazen öldüğü için seviniyo- Hayır! Nasıl böyle düşünebilirim? Neye dönüşüyorum ben? Bunu düşünmek bile oldukça yanlışken bunu kelimelere dökmek? Ayrıca... Belki de o her zaman haklıydı. Hep bahsettiği o "kumaş"... Belki de benim kumaşımda bu yoktur. Belki onu bir kez gururlandırabilseydim böyle düşünmezdi. Fakat artık çok geç. Belki de bazen dediği gibi ben bu soyadını gerçekten hak etmiyorum. Belki de boşuna çabalıyorum."
Humberto ayağa kalkıyor ve önüne bile bakmadan sadece ilerliyor.
"Belki de artık yolun sonu."
"Benim lanetim de bu olmalı. Aylardır sadece en iyisini sergilemek için çalışıyorum fakat her lanet senaryonun sonu aynı kapıya çıkıyor. Nerede hata yapıyorum? Tüm hayatım gerimden gelenlerin üstümden atlayarak başarı basamaklarını teker teker çıkmalarını izlemek ile geçiyor. Fakat daha fazla ne yapabilirim ki? Aylardır sadece çabalıyorum. Sadece en iyisi için çabalıyorum!"
O sırada arenadaki seyircilerin kemer galibiyetinin ardından verdikleri yoğun destek arka alanda bile duyuluyor. Humberto ilk defa duraksıyor ve kenardaki televizyon ekranından galibiyet kutlamalarına bakıyor bir saniyeliğine.
"Şu sesler... Kulaklarımı tıkasam bile o lanet sesleri duyabiliyorum. Fakat ben onları rahatsız edecek hiçbir şey yapmadım ki. Sadece savaştım. Yanımda 1 aydır sırtımda taşıdığım bir yarım akıllı olmasına rağmen sadece savaştım! Neden kaybetmem için can atıyorlar? Hak ettiğim muamele bu mu? Döktüğüm terin karşılığı bu mu? "
Humberto elindeki dirsekliği bir anda duvara fırlatıyor. Dirseklik paramparça oluyor.
"Neye şaşırıyorum ki? O ringe adım attığım an zaten orada yapayalnız değil miydim? Amerika'yı yeniden keşfetmiş gibi tüm şaşırmanın anlamı ne? Ben sadece Angel veya Matt tarafından yalnız bırakılmadım ki. Ben zaten başından beri yalnızdım, yapayalnız! Ne kadar çabalarsam çabalayayım, ne kadar uğraşırsam uğraşayım her zaman yalnız olmaya devam edeceğim."
Humberto bir kenara çöküyor.
"Fakat savaşabilirdim. Daha önce bunu yaptım. Belki de kazanıp hepsinin hevesini kursağında bırakırdım. Artık onların gözünde bir korkak mıyım? Şu an ihtimalleri düşünmek beni sadece yoruyor. Fakat değer miydi? Denemeye gerçekten değer miydi? Bilmiyorum..."
O sırada Paul Ellering'in otopark alanından giriş yaptığını görüyoruz. Anlık Humberto'nun kenara çömeldiğini fark ediyor ve birkaç saniyeliğine ona bakıyor. İkili bakışıyorlar ve Ellering oradan uzaklaşıyor.
"Evet, bu bakışı çok iyi tanıyorum! Bana onu hatırlatıyor. O da aynı böyle bakmıyor muydu? Seni değersiz bir bok çuvalı gibi hissettirene kadar da bakmaya devam ederdi! Hijo de puta! Bazen öldüğü için seviniyo- Hayır! Nasıl böyle düşünebilirim? Neye dönüşüyorum ben? Bunu düşünmek bile oldukça yanlışken bunu kelimelere dökmek? Ayrıca... Belki de o her zaman haklıydı. Hep bahsettiği o "kumaş"... Belki de benim kumaşımda bu yoktur. Belki onu bir kez gururlandırabilseydim böyle düşünmezdi. Fakat artık çok geç. Belki de bazen dediği gibi ben bu soyadını gerçekten hak etmiyorum. Belki de boşuna çabalıyorum."
Humberto ayağa kalkıyor ve önüne bile bakmadan sadece ilerliyor.
"Belki de artık yolun sonu."