18 Ekim '23
Essex
İngiltere
23:48
Kameralarımız bir barda açılıyor. United Empire takımı bir masada oturuyorlar. Kahkahalar ve kadehler havada uçuşuyor resmen. Ospreay heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatıyor, Kyle Fletcher yan masadan iki kızla ufak ufak flört ediyor, Mark Davis birasını dikiyor ve Bea da kahkahalara eşlik ederken mekanda bir sorun çıkmaması için dikkat ediyor. Açıkçası United Empire'ı ilk defa bu kadar mutlu görüyoruz.
Will Ospreay: ...VE BAM! Neredeyse dümdüz ediyordum o lalenin kafasını. Nasıl kaçtıklarını gördünüz, değil mi? Kolay mı sandın tepeye çıkmak? Will Ospreay- hayır United Empire demir leblebidir oğlum. Diş kırar.
Mark Davis: Biz olmasak patates olacağının farkındasın, değil mi?
Will Ospreay: Elbette. United Empire'in olayı da bu zaten. Biz birlikte bir imparatorluğuz. Sen, ben, Bea ve Kyle.
Üçü de Kyle Fletcher'a bakarken, Kyle yan masadan iki kızla flört etmeye devam ediyor.
Bea Priestley: Birilerinin bu gece planı var gibi.
Mark Davis: Bırakın eğlensin adam. Bunu hak etti.
Will Ospreay: Bunun için buradayız zaten. Kötü günler geride kaldı. Ne Mayhem ne de Regal. Artık sadece PGW var. Rahatlık var. Omzumdan büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Artık umurumda olacak sadece üç şey var. Birisi PGW Championship, diğeri World Heavyweight Championship ama o ikisinden de daha büyüğü, ailem. Yani sizler, United Empire. Survivor Series zamanı sizlerle bağları çok kopardım, farkındayım. Ama artık bunu telafi etme vakti geldi. Hem size de takımlar kemerini ne zaman çözüyoruz ya?
Mark Davis: Kyle paşam ne zaman isterse.
Mark Davis kolunu Kyle Fletcher'ın omzuna atıyor. Kyle bir anda şaşkına dönüyor.
Mark Davis: Ne diyorsun Kyle?
Kyle Fletcher: Aynen abi, dediğin gibi. Ama ben şurada bir şey gördüm sanki. Sizden bir iki dakika müsaade istesem?
Fletcher hızlı bir şekilde yan masadaki kızların yanına geçiyor. Masada kalanlar ise onun bu haline bakarak gülüyorlar...
19 Ekim '23
Essex
İngiltere
04:21
Bir evde kameralarımız açılıyor. Ayın ışığı geceyi aydınlatırken, evin halini görüyoruz. Ev darmadağın. Her yerde içki şişeleri var. Kyle Fletcher yatakta, yanında bardaki iki kızla birlikte yatıyor. Mark Davis ise hemen diplerinde yerde, yarı çıplak bir halde yatıyor. Bir yan odaya baktığımızda ise, salonun kısmen daha düzgün olduğunu görüyoruz. Bea Priestley kendi başına uyuyor. En sonunda ise bir çalışma odasına geçiyor kameralar. Bir masa lambası odayı aydınlatıyor. Bu odanın aşırı düzgün olduğunu görüyoruz. İki duvarı komple kitaplık. Bir tarafta ise büyük bir pencere var. Pencerenin önünde ise lambanın olduğu masa var. Masanın üstünde PGW ve World Heavyweight Championship kemerleri var. Masanın arkasındaki sandalyede ise Will Ospreay'in düşünceli bir şekilde oturduğunu görüyoruz.
Will Ospreay: Kolay mı sandın tepeye çıkmak? Kendimden fedakarlıklar vermek. Uykusuz geceleri geçirmek. Beklentileri karşılamak için savaşmak. Herkes bir tepeyi arzularken, iki tepede bayrak sallamak. Herkesin beklentisi basit. Tepeye çık. Tepeye çıkana kadar herkesi yen. Sonrasında peki? Tepeyi savun. Bu kadar basit mi cidden? Her şey cidden bu kadar basit olabilir mi? Alberto kendi hikayesinde. Meksikalı kartel hikayesinden, kendi soyunu onurlandırmaya doğru yönelen bir hikayesi var. Ya Goldberg. Elbette onun da bir hikayesi var. Herkesin artık nalları dikmesini beklediği bir adam olarak, hala yapabildiğini kanıtladığı bir hikaye. Christopher Daniels'in var, Velveteen'in var, Adam Cole'un var, Desmond Wolfe'un var, Jeff Hardy'nin var, Rikishi'nin var, Val Venis'in var, Johnny Mayhem'in var... Hah, Mayhem. Aslında biraz komik değil mi? Mayhem için ortaya atılan ilk adam bendim. Ama düşününce, Mayhem benim hikayem miydi? Hiç sanmıyorum. Ben başkalarının hikayesini başlattım. Başkalarına yaşamak için bir amaç verdim. Ve bunun karşılığını da aldım. Bolca ödüllendirildim. Belki de hak ettiğimden fazla ödüllendirildim. Peki niye yetmiyormuş gibi hissettiriyor? Niye hala en tepede değilmişim gibi hissettiriyor? Neden hala eksik hissettiriyor? Lanet olası o boşluk, neden hala dolmuyor? Niye hep eksik? Ne kadar başarırsam başarayım, neden hep eksik?
Will Ospreay masaya bir yumruk atıyor sinirli bir şekilde. Darbenin etkisi ile masanın üstündeki eşyalar sallanıyor. O sırada Bea Priestley koşarak odaya giriyor.
Bea Priestley: Will, bir şey mi oldu? Bir sorun mu var? Bir süredir bağırıyorsun. Herkes uyandı. Mark ve Kyle toparlanıyorlar. Ama sen, iyi misin Will? Canını sıkan nedir?
Will Ospreay: Bilmiyorum Bea, bilmiyorum. İnan bana, deniyorum ama bilmiyorum. Dünyanın tepesindeki kişiyim ama bilmiyorum. Kennedy gibi her an kafama sıkabilir gibi hissediyorum Bea. Korkmuyorum. Kaybetmekten korkmuyorum. Ama bu eksik kalma hissi, beni yiyip bitiriyor. Sıkıldım. Herkesten sıkıldım. Herkesin fikirlerinden sıkıldım. Benim hakkımda yazdıklarından sıkıldım. Beni hor görmelerinden sıkıldım. Bana sürekli sallamalarından sıkıldım. Kolay değil en tepeye çıkmak. Bunun için ne darbeler yedim. Ama her seferinde ayağa kalktım. Her zaman yeniden denedim. Başarana kadar, tekrar tekrar denedim. Ve buradayız işte. Bu iki kemer ile baş başayız. PGW bana tüm bu olanakları sundu. Ve bunun için ben de çabaladım. Herkesten çok çabaladım. Hasta olduğumda bile buradaydım. Kimse şovları umursamıyorken, buradaydım. Her hafta şov olduğunda arka alana gelen ilk isim benim. Sürekli savaşan isim benim. Ama yine de yeterli değil. Onların gözünde yeterli değil. "Ospreay zayıf, Ospreay laf söyleyemedi, Ospreay dayak yedi" falan filan. Her hafta aynı şeyleri görmekten sıkıldım. Bana eksik hissettirmelerinden sıkıldım. Ne yaparsam yapayım, eksik hissettiriyorlar. Sürekli bir yerden canımı yakmayı başarıyorlar. Çok sıkıldım Bea, çok sıkıldım.
Kyle Fletcher: Bırakalım o zaman Will.
Kyle Fletcher ve Mark Davis biraz önce gördüğümüz hallerinden çok daha iyi bir şekilde odaya giriyorlar.
Will Ospreay: B-ben, yapamam. Bırakamam.
Mark Davis: Neden yapamayasın ki Will? Bırakalım o zaman. Ne kaybedersin. Bu kemerleri mi? Bu kemerleri anlamlı kılan sensin. Haydi bırakalım o zaman. Japonya'ya geri gidelim. Orada tekrar deneyelim. Ne fark eder ki? Normalde bu kadar söylenmenden dolayı sana kızmam gerekirdi ama sana kızmıyorum. Seni anlıyorum. Kimse seni dünya ile savaşmak konusunda zorlayamaz. Ne ben, ne Kyle, ne de Bea. Pes etmek istiyorsan, pes et Will.
Will Ospreay koşarak Mark Davis'in üstüne gidiyor. Kıyafetinin boyun kısmından tutup yapışıyor resmen.
Will Ospreay: Ben onu mu diyorum lan. Ben ne zaman pes ettim? Ben ne zaman savaştan kaçtım? Ben sadece... ben... sadece...
Ospreay, Davis'in yakasını bırakıyor ve masaya doğru yaslanıyor.
Kyle Fletcher: Bu nereden çıktı Will? Neden buna kafayı taktın ki? Neden insanlara kafayı taktın? Neden birkaç kıskanç piç kurusuna kafayı taktın? Kendine gel. Sen kimseye borçlu değilsin. O kemerleri kimseye borçlu değilsin. Kimseye bir şey borçlu değilsin. Bu şirketteki en iyi isim olduğun için, kimseye borçlu değilsin. Sana verilenlere şükredip, herkesin botunu yalayacak halin yok ya Will. Bırak elindekilere şükretmeyi, daha fazlasını arzulamalısın. Ne verebiliyorlarsa sana vermeliler. Buraya kadar geldin çünkü en iyisisin. En iyisi olmaya devam et. İmparatorluğun tepesindeki isim olmaya devam et. Savaşmaya devam et Will. Elindekileri korumak için değil, daha fazlası için savaşmaya devam et!
Will Ospreay derin bir nefes aldıktan sonra kemerlerini masanın üstünden alıp omuzlarına koyuyor ve odadan çıkıyor. Diğerleri panikle ona bakıyor.
Bea Priestley: Will nereye gidiyorsun?
20 Ekim '23
Rosement, Illinois
Chicago
16:30
United Empire ekibi Allstate Arena'nın önünde duruyor.
Will Ospreay: Kolay mı sandınız en tepeye çıkmak? Bütün PGW denesin, kimse beni en tepeden atamaz.
Will Ospreay kapıdan içeri giriyor. Görüntüler böyle sonlanıyor...
Essex
İngiltere
23:48
Kameralarımız bir barda açılıyor. United Empire takımı bir masada oturuyorlar. Kahkahalar ve kadehler havada uçuşuyor resmen. Ospreay heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatıyor, Kyle Fletcher yan masadan iki kızla ufak ufak flört ediyor, Mark Davis birasını dikiyor ve Bea da kahkahalara eşlik ederken mekanda bir sorun çıkmaması için dikkat ediyor. Açıkçası United Empire'ı ilk defa bu kadar mutlu görüyoruz.
Will Ospreay: ...VE BAM! Neredeyse dümdüz ediyordum o lalenin kafasını. Nasıl kaçtıklarını gördünüz, değil mi? Kolay mı sandın tepeye çıkmak? Will Ospreay- hayır United Empire demir leblebidir oğlum. Diş kırar.
Mark Davis: Biz olmasak patates olacağının farkındasın, değil mi?
Will Ospreay: Elbette. United Empire'in olayı da bu zaten. Biz birlikte bir imparatorluğuz. Sen, ben, Bea ve Kyle.
Üçü de Kyle Fletcher'a bakarken, Kyle yan masadan iki kızla flört etmeye devam ediyor.
Bea Priestley: Birilerinin bu gece planı var gibi.
Mark Davis: Bırakın eğlensin adam. Bunu hak etti.
Will Ospreay: Bunun için buradayız zaten. Kötü günler geride kaldı. Ne Mayhem ne de Regal. Artık sadece PGW var. Rahatlık var. Omzumdan büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Artık umurumda olacak sadece üç şey var. Birisi PGW Championship, diğeri World Heavyweight Championship ama o ikisinden de daha büyüğü, ailem. Yani sizler, United Empire. Survivor Series zamanı sizlerle bağları çok kopardım, farkındayım. Ama artık bunu telafi etme vakti geldi. Hem size de takımlar kemerini ne zaman çözüyoruz ya?
Mark Davis: Kyle paşam ne zaman isterse.
Mark Davis kolunu Kyle Fletcher'ın omzuna atıyor. Kyle bir anda şaşkına dönüyor.
Mark Davis: Ne diyorsun Kyle?
Kyle Fletcher: Aynen abi, dediğin gibi. Ama ben şurada bir şey gördüm sanki. Sizden bir iki dakika müsaade istesem?
Fletcher hızlı bir şekilde yan masadaki kızların yanına geçiyor. Masada kalanlar ise onun bu haline bakarak gülüyorlar...
Essex
İngiltere
04:21
Bir evde kameralarımız açılıyor. Ayın ışığı geceyi aydınlatırken, evin halini görüyoruz. Ev darmadağın. Her yerde içki şişeleri var. Kyle Fletcher yatakta, yanında bardaki iki kızla birlikte yatıyor. Mark Davis ise hemen diplerinde yerde, yarı çıplak bir halde yatıyor. Bir yan odaya baktığımızda ise, salonun kısmen daha düzgün olduğunu görüyoruz. Bea Priestley kendi başına uyuyor. En sonunda ise bir çalışma odasına geçiyor kameralar. Bir masa lambası odayı aydınlatıyor. Bu odanın aşırı düzgün olduğunu görüyoruz. İki duvarı komple kitaplık. Bir tarafta ise büyük bir pencere var. Pencerenin önünde ise lambanın olduğu masa var. Masanın üstünde PGW ve World Heavyweight Championship kemerleri var. Masanın arkasındaki sandalyede ise Will Ospreay'in düşünceli bir şekilde oturduğunu görüyoruz.
Will Ospreay: Kolay mı sandın tepeye çıkmak? Kendimden fedakarlıklar vermek. Uykusuz geceleri geçirmek. Beklentileri karşılamak için savaşmak. Herkes bir tepeyi arzularken, iki tepede bayrak sallamak. Herkesin beklentisi basit. Tepeye çık. Tepeye çıkana kadar herkesi yen. Sonrasında peki? Tepeyi savun. Bu kadar basit mi cidden? Her şey cidden bu kadar basit olabilir mi? Alberto kendi hikayesinde. Meksikalı kartel hikayesinden, kendi soyunu onurlandırmaya doğru yönelen bir hikayesi var. Ya Goldberg. Elbette onun da bir hikayesi var. Herkesin artık nalları dikmesini beklediği bir adam olarak, hala yapabildiğini kanıtladığı bir hikaye. Christopher Daniels'in var, Velveteen'in var, Adam Cole'un var, Desmond Wolfe'un var, Jeff Hardy'nin var, Rikishi'nin var, Val Venis'in var, Johnny Mayhem'in var... Hah, Mayhem. Aslında biraz komik değil mi? Mayhem için ortaya atılan ilk adam bendim. Ama düşününce, Mayhem benim hikayem miydi? Hiç sanmıyorum. Ben başkalarının hikayesini başlattım. Başkalarına yaşamak için bir amaç verdim. Ve bunun karşılığını da aldım. Bolca ödüllendirildim. Belki de hak ettiğimden fazla ödüllendirildim. Peki niye yetmiyormuş gibi hissettiriyor? Niye hala en tepede değilmişim gibi hissettiriyor? Neden hala eksik hissettiriyor? Lanet olası o boşluk, neden hala dolmuyor? Niye hep eksik? Ne kadar başarırsam başarayım, neden hep eksik?
Will Ospreay masaya bir yumruk atıyor sinirli bir şekilde. Darbenin etkisi ile masanın üstündeki eşyalar sallanıyor. O sırada Bea Priestley koşarak odaya giriyor.
Bea Priestley: Will, bir şey mi oldu? Bir sorun mu var? Bir süredir bağırıyorsun. Herkes uyandı. Mark ve Kyle toparlanıyorlar. Ama sen, iyi misin Will? Canını sıkan nedir?
Will Ospreay: Bilmiyorum Bea, bilmiyorum. İnan bana, deniyorum ama bilmiyorum. Dünyanın tepesindeki kişiyim ama bilmiyorum. Kennedy gibi her an kafama sıkabilir gibi hissediyorum Bea. Korkmuyorum. Kaybetmekten korkmuyorum. Ama bu eksik kalma hissi, beni yiyip bitiriyor. Sıkıldım. Herkesten sıkıldım. Herkesin fikirlerinden sıkıldım. Benim hakkımda yazdıklarından sıkıldım. Beni hor görmelerinden sıkıldım. Bana sürekli sallamalarından sıkıldım. Kolay değil en tepeye çıkmak. Bunun için ne darbeler yedim. Ama her seferinde ayağa kalktım. Her zaman yeniden denedim. Başarana kadar, tekrar tekrar denedim. Ve buradayız işte. Bu iki kemer ile baş başayız. PGW bana tüm bu olanakları sundu. Ve bunun için ben de çabaladım. Herkesten çok çabaladım. Hasta olduğumda bile buradaydım. Kimse şovları umursamıyorken, buradaydım. Her hafta şov olduğunda arka alana gelen ilk isim benim. Sürekli savaşan isim benim. Ama yine de yeterli değil. Onların gözünde yeterli değil. "Ospreay zayıf, Ospreay laf söyleyemedi, Ospreay dayak yedi" falan filan. Her hafta aynı şeyleri görmekten sıkıldım. Bana eksik hissettirmelerinden sıkıldım. Ne yaparsam yapayım, eksik hissettiriyorlar. Sürekli bir yerden canımı yakmayı başarıyorlar. Çok sıkıldım Bea, çok sıkıldım.
Kyle Fletcher: Bırakalım o zaman Will.
Kyle Fletcher ve Mark Davis biraz önce gördüğümüz hallerinden çok daha iyi bir şekilde odaya giriyorlar.
Will Ospreay: B-ben, yapamam. Bırakamam.
Mark Davis: Neden yapamayasın ki Will? Bırakalım o zaman. Ne kaybedersin. Bu kemerleri mi? Bu kemerleri anlamlı kılan sensin. Haydi bırakalım o zaman. Japonya'ya geri gidelim. Orada tekrar deneyelim. Ne fark eder ki? Normalde bu kadar söylenmenden dolayı sana kızmam gerekirdi ama sana kızmıyorum. Seni anlıyorum. Kimse seni dünya ile savaşmak konusunda zorlayamaz. Ne ben, ne Kyle, ne de Bea. Pes etmek istiyorsan, pes et Will.
Will Ospreay koşarak Mark Davis'in üstüne gidiyor. Kıyafetinin boyun kısmından tutup yapışıyor resmen.
Will Ospreay: Ben onu mu diyorum lan. Ben ne zaman pes ettim? Ben ne zaman savaştan kaçtım? Ben sadece... ben... sadece...
Ospreay, Davis'in yakasını bırakıyor ve masaya doğru yaslanıyor.
Kyle Fletcher: Bu nereden çıktı Will? Neden buna kafayı taktın ki? Neden insanlara kafayı taktın? Neden birkaç kıskanç piç kurusuna kafayı taktın? Kendine gel. Sen kimseye borçlu değilsin. O kemerleri kimseye borçlu değilsin. Kimseye bir şey borçlu değilsin. Bu şirketteki en iyi isim olduğun için, kimseye borçlu değilsin. Sana verilenlere şükredip, herkesin botunu yalayacak halin yok ya Will. Bırak elindekilere şükretmeyi, daha fazlasını arzulamalısın. Ne verebiliyorlarsa sana vermeliler. Buraya kadar geldin çünkü en iyisisin. En iyisi olmaya devam et. İmparatorluğun tepesindeki isim olmaya devam et. Savaşmaya devam et Will. Elindekileri korumak için değil, daha fazlası için savaşmaya devam et!
Will Ospreay derin bir nefes aldıktan sonra kemerlerini masanın üstünden alıp omuzlarına koyuyor ve odadan çıkıyor. Diğerleri panikle ona bakıyor.
Bea Priestley: Will nereye gidiyorsun?
Rosement, Illinois
Chicago
16:30
United Empire ekibi Allstate Arena'nın önünde duruyor.
Will Ospreay: Kolay mı sandınız en tepeye çıkmak? Bütün PGW denesin, kimse beni en tepeden atamaz.
Will Ospreay kapıdan içeri giriyor. Görüntüler böyle sonlanıyor...